Yüksek ritimli Küba – Birinci Bölüm

Ayşıl Özaslan Yazar: Ayşıl Özaslan 11 Ocak 2021

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Şimdi sizi bu ocak soğuğunda havası sıcacık olan Küba’ya ışınlayacağım. Kemerlerinizi takın ve koltuklarınıza rahatça yerleşin, 3-2-1…

Yüksek ritimli Küba – Birinci Bölüm

 

Beni tanıyanlar bilir; seyahat etmeyi çok severim, akşam hiç bilmediğim bir ülkeye gitmeye karar verdiğim ve bilet alıp sabah uçağıyla gitmişliğim çoktur. Öyle birçoğunuz gibi günlerce gideceğim yeri araştırmam sadece ilk gece kalacağım yeri ayarlarım. Uçağım sabah varıyorsa şehrin tam göbeğinde, akşam geç saatlerde varıyorsa havaalanına çok yakın bir yer rezerve ederim. Hava durumuna genel olarak bakarım, bavula uygun birkaç kıyafet koyarım, bir yedek ayakkabı, bir terlik, her türlü krem-diş macunu-şampuan tarzı malzemelerin en küçüğünü barındıran makyaj çantasından bozma ıvır zıvır çantamı da özenle yerleştirdim mi hazırım demektir. Uçaktan inip de pasaport kontrolünden geçtikten sonra dünyadaki her havaalanında olan ve o şehri detayıyla gösteren haritadan alınca da gezmeye hazırım demektir. Pandemi dolasıyla havaalanlarının kapanması, seyahat kısıtlamaları, sınır kapatmaları gibi sınırlamalar nedeniyle seyahat edemediğimden, bu konuda en çok etkilenenlerden biri de benim anlayacağınız. Adını bile anmak istemediğim geçen yılın mart ayının ortasından beri tam on ay oldu. On ay! Bir yıl neredeyse, inanılmaz. Şu anda öyle bir durumdayım ki dünya haritasını açıp gözüm kapalı şekilde parmağımı rastgele haritanın üzerine koyup artık şansa hangi ülkeye denk geldiyse ilk uçağa atlayıp gitmek istiyorum. Ama nerdee… Ancak evin salonunda üçlü koltuktan tekli koltuğa atlayabiliyorum şu aralar!

 

 

Siz de çok daraldınız biliyorum. Bu nedenle yeni yıl itibariyle her hafta farklı bir ülkeyi hep birlikte dolaşacağız. İlk yazılarımdan birinde Alaska’dan bahsetmiştim, hatta ikinci bölümünü de yakında tamamlayacağım, beklemede kalın. Şimdi sizi bu ocak soğuğunda havası sıcacık olan Küba’ya ışınlayacağım. Kemerlerinizi takın ve koltuklarınıza rahatça yerleşin, 3-2-1…

 

 

Karayipler en geniş yüzölçümüne sahip olmanın yanı sıra 11 milyonu aşkın nüfusu ile en kalabalık ada milleti olma özelliğini taşır. 1232.5 km uzunluğundaki Küba Adası yeryüzündeki en büyük 13. adadır. 1982 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine dâhil edilmiştir. Bu arada umumi (bordo) pasaport sahibi Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları, Küba’ya girebilmek için mutlaka Küba vizesi almak zorundadır, benden söylemesi.

 

 

Benim seyahat ettiğim tarih olan 2014 yılında, Amerika henüz ambargoyu kaldırmadığı için Küba’ya direkt olarak uçuş bulunmuyordu. Hâlbuki aralarında sadece 150 km var. “Hayatta her şeyin bir çözümü mutlaka vardır” mottosunu kafasına âdeta kazımış olan biri olarak, bir çözüm bulmadan pes etmem. İlk önce Meksika’ya uçup oradan Küba’ya geçeceğim. Meksika  Cancun’dan Küba’nın en büyük şehri ve ülkenin başkenti olan Havana’ya Cubana Havayolları ile uçacağım. Normalde uçakta yanına mutlaka bir uzun kollu sweat-shirt alan “seyahat profesörü” ben, nasıl olsa yolculuk yarım saat sürecek diye tüm eşyaları küçük bavuluma koyup bununla da yetinmeyerek bavulumu kargoya verdim, ah vermez olaydım. Uçak öylesine soğuktu ki uyarımı dikkate alarak klimayı daha yüksek ısıya ayarlamalarına rağmen uçağı buz kalıbı hâlinde terk ettim. Her ne kadar Havana’ya ayak basmamla birlikte içim ısınmış olsa da o serin ürperti bir müddet benimleydi.

 

 

Havana’da üç gün kaldım ve bana fazlasıyla yetti. Eğer bir gün Küba’ya gidecek olursanız siz daha uzun vakit ayırıp Varadero, Trinidad, Matanzas, Santiago de Cuba, Camaguey gibi diğer şehirleri de listenize ekleyebilirsiniz. Ama tabii ki Havana mutlaka görülmesi gereken ve koloniyal, neo-klasik ve eklektik mimarinin muhteşem örnekleri ile aklınızı baştan alacak sokaklarında amaçsızca gezerek kaybolabileceğiniz bir şehir. Yazımın başında sizi ışınlayacağım demiştim, böyle söylememin özel bir sebebi var. Burada zaman eski tarihte donup kalmış ve bir tarihten sonra hiç ilerlememiş gibi adeta. Binalar inanılmaz eski ve bakımsız, bu da ayrı bir bohem hava katıyor şehre. Aslında genel olarak her şey eski; tabelalar, vitrinler, evler, arabalar… O muhteşem klasik arabalar beni benden almıştı gerçekten, Küba dendiğinde aklımda ilk olarak beliren görüntüde; renk renk arabalar yer alıyor. Öyle ki tüm seyahat boyunca çektiğim fotoğraflara bakınca en çok araba fotoğrafı çektiğimi fark ettim. Tamam artık herhâlde her renkten ve üstü açık-kapalı her türlü araba fotoğrafı çektim diye kameramı kapattığım anda, karşıdan gelen o muhteşem kırmızı renk üstü açık klasik arabayı görünce yine dayanamayıp çektim, evet itiraf ediyorum sayın hakim bey.

 

 

Genel olarak gezilmesi gereken yerlerden bahsetmek gerekirse; İspanyol döneminde korsanlardan korunmak için yapılmış El Morro Kalesi’nden başlayarak şehri yürüyerek gezebilirsiniz. Ernesto Che Guevara’nın müzeye dönüştürülmüş olan evi, San Carlos Kalesi, Havana şehrine biraz da olsa yukarıdan bakan İsa heykeli (El Cristo de la Habana) körfezin karşı tarafında yer alır. Körfezin diğer tarafında ve hemen paralelinde ise San Salvador Kalesi ile Real Fuerza Kalesi arasında yer alan bölgede -biz Türkler için mutlaka ve mutlaka ziyaret edilmesi gereken- Cespedes parkının deniz tarafında yer alan Atatürk büstü bulunmaktadır. Biraz daha ilerisinde bulunan Plaza de Armas’ı geçtikten sonra ise tıp alanında çok ileri olan Küba’nın el yapımı ilaçlarının da bulunduğu Eczane Müzesi’ne (Pharmacy Museum) mutlaka bir uğrayın derim. İlaçların içinde bulunduğu ve tavana kadar uzanan raflarda yer alan büyük seramik kaplar ilginizi çekecektir mutlaka. Bir de 1886’da Johnson ailesi tarafından kurulan Eczane bulunuyor. Johnson ailesi ilaçların yanı sıra parfüm, dezenfektanlar gibi diğer ürünler de üretmiş ve zamanında Havana’da çok popülermiş. Ancak 1960 Ekim’inde, eczane millileştirildiği zaman Johnson ailesi her şeyini kaybetmiş ve ABD’ye taşınmak zorunda kalmış. İşte bu da Johnson&Johnson şirketinin ufak bir kuruluş hikâyesi.

 

 

Daha ne hikâyeler ne bilgiler var, yazmaya kalksam oldukça uzar bu seyahat yazısı, bu nedenle kusura bakmazsanız, yazının devamını okumak için önümüzdeki haftayı beklemeniz gerekecek sevgili okuyucularım.

 

Haftaya görüşmek üzere,

 

Ayşıl ÖZASLAN

Etiketler:
Ayşıl Özaslan

Ayşıl Özaslan

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio