Türkiye’de erkek şiddetinin önüne geçmek nasıl mümkün olacak? Av. Elif Kandemir cevapladı

Merjam Yazar: Merjam 27 Mayıs 2021

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Yapılan araştırmalar Türkiye’de her 5 genç kadından yalnızca birinin çalışma hayatında olduğunu gözler önüne seriyor. Eğitimli kadın sayısı artıyor ancak istihdam artmıyor. Ücret eşitsizliği sürüyor. Kadınların toplumda, iş hayatında, varlığını arttırması yaşanan olumsuzluklarında önüne geçecektir. Av. Elif Kandemir, “Temel alanlarda kadının yerini arttırırsak zaten var olan düzenlemelerle erkek şiddetinin önüne geçmek mümkün olacaktır.” diyor.

Türkiye’de erkek şiddetinin önüne geçmek nasıl mümkün olacak? Av. Elif Kandemir cevapladı

 

Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB), Ekonomik Araştırmalar Departmanı’ndan Cihan Urhan’ın hazırladığı Türkiye ve dünyanın önemli gündem maddesi genç istihdamını ele alan “Gençliğin Güçlendirilmesi” raporunu yayımladı. Raporda, kadın istihdamıyla ilgili şaşırtmayan başlıklara yer verildi. Kadın şiddetinin, hak ihlallerinin önüne geçmek için ilk önce istihdam sorununun çözülmesi gerekiyor. Av. Elif Kandemir’e kadın hakları, şiddet sorunu, istihdam alanında merak ettiklerimizi sorduk. Şeyma Ercanlı’nın kaleminden.

 

  

 

 

Hepimizi huzursuz eden bir konuyla röportajımıza başlamak istiyorum. Türkiye’de kadına yönelik erkek şiddetinin hukuken önüne geçmek nasıl mümkün olabilir?

 

Evet, bu konu her geçen gün hepimizin canını fazlasıyla acıtır hale geldi. Kadına yönelik şiddetten bahsetmeden önce, şiddetin psikolojik ve sosyolojik birer olgu ve sorun olduğuna değinmemiz gerekir. İnsanı şiddeti uzak tutmak için yapmamız gereken ilk ve en önemli adım, insanı eğitmek ve bilinçli bir farkındalık oluşturmaktır. Aslında Türkiye'de şiddetin insanlığa karşı işlenen bir suç olarak kabul edilmesi, bu konuda caydırıcı yaptırımların getirilmesine yönelik 2012'de çıkarılan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun başta olmak üzere birçok yeni düzenleme yürürlüğe konuldu. Ayrıca kadınların, hayatın her alanında güçlenmesini sağlayan birçok proje hayata geçirildi. Temel alanlarda kadının yerini arttırırsak zaten var olan düzenlemelerle erkek şiddetinin önüne geçmek mümkün olacaktır.

 

Anayasa'nın 10. maddesine, 2004'te, "Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür." hükmü eklenirken, 2009'da TBMM'de Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kuruldu.

 

Şiddet mağduru kadınların etkili şekilde korunabilmesi adına Elektronik Kelepçe Uygulaması hayata geçirildi, kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddet ile taciz eylemlerini engellemek adına KADES uygulaması tasarlandı. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin (ŞÖNİM) 81 ilde yaygınlaştırılması sağlandı. Kadınların çocukları ile birlikte ihtiyaçlarının da karşılanmak suretiyle geçici süreyle kalabilecekleri kadın konukevleri oluşturuldu.

 

Kadınların ekonomik ve sosyal yaşama katılımlarının güçlendirilmesi, hak, fırsat ve imkânlardan tam olarak yararlanmalarının sağlanması amacıyla 2018-2023 yıllarını kapsayan "Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı" hayata geçirildi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve ilgili kurumların iş birliğinde ilk defa 75 maddelik geniş kapsamlı bir plan olan "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planı" da yürürlüğe konuldu. İstanbul Sözleşmesinin yürürlükten kaldırılması ile sözleşmenin uygulanması için yürürlüğe konulan yasa da mülga olmuştur. Bu yasa ile kadınlara tanınan hakların kaybı olmaması için, iç hukukta yeni düzenleme çalışmaları bulunmaktadır.  

 

Bu kapsamda, eşe karşı işlenen suçlarla ilgili cezayı artıran sebeplerin boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişletilmesi, tek taraflı ısrarlı takip fiillerinin ayrı bir suç olarak düzenlenmesi, şiddet mağduru kadınların hak arama yollarını etkin şekilde kullanabilmeleri için Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 234'üncü maddesi uyarınca avukat görevlendirilmesi imkânının getirilmesi gibi hukuki düzenlemelerle bu tatsız durumun önüne geçilebilir.

 

Kadın cinayetleri davalarında, Melek İpek davası gibi emsal kararlar değişimin önünü açabilir mi?

 

Melek İpek davası gerçekten bizler için emsal bir karar oluşturacak güçte bir karar. Temennimiz hiçbir kadının böyle bir müdafaa durumunda kalmamasıdır. Zira bizim yargı sistemimizde meşru müdafaa hükümlerini hele ki kadına şiddet olaylarında uygulamak pek görülür bir durum değil. Meşru müdafaa hakkı” Türk Ceza Kanunu’nun 25’nci maddesinde düzenlenir ve 27’nci maddede  “saldırıyı defetme için orantılı güç kullanan kimse meşru müdafaa hakkını kullanmış” kabul edildiği için bu eylem için “cezasızlık” öngörülür.  Bu durumda saldırıya uğramış kişi bu eyleme karşılık kendisini koruduğu için ceza almaz. Melek İpek davasında bu hükmün uygulanması caydırıcı bir niteliğe sahip olup emsal de oluşturacaktır.

 

Koronavirüs salgını sonrası ev içi şiddetin arttığı gözlemleniyor. Şiddet mağduru olan kadınların nasıl bir yol izlemesi gerekiyor? Haklarını nasıl aramalarını önerirsiniz?

 

Şiddet mağduru bir kadın bu istenmeyen durumu yaşadığında derhal polise veya bulunduğu yer jandarma bölgesinde ise jandarmaya başvurmalıdır. Eğer tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyuyorsa doğrudan bir sağlık kuruluşuna gitmeli ve şiddet gördüğünü dile getirmelidir. Bu durumda vaka hastane polisine intikal ettirilir. Şiddet gören kadınlar, doğrudan Cumhuriyet Savcılığı nezdinde de şikâyetçi olabileceği gibi, İl ve İlçe Sosyal Hizmetler Müdürlükleri, belediyelerin veya baroların Kadın Dayanışma Merkezleri, Mor Çatı gibi çeşitli kadın örgütlenmelerinden yardım isteyebilir veya Alo 183’ü arayabilirler. 

 

 

Kadınlara cinsiyet ayrımı yapılmadan iş hayatında her türlü sorumluluk verilmeli!

 

Ülkemizde kadının çalışma ve sosyal hayattaki konumu 10 yıl öncesine oranla ciddi değişim yaşandı. Olumlu yönde yaşanan değişime rağmen atılması gereken daha çok adım olduğu kanısında mısınız? Kadının çalışma ve sosyal hayattaki konumlarında yaşadığı problemlerin kaynağında sizce ne yatıyor?

 

Tüm bunların kaynağında kadına yüklenen sıfatlar yatmakta. Günümüzde kadınlara sabır, uysallık ve itaatkârlık gibi toplumsal rol modeller yüklenmiştir. Bu roller gereği de erkeklere göre daha düşük ücretli, emek yoğun, rutin, sıkıcı, dikkat gerektiren ve hünere dayalı işler genellikle kadınlara verilmektedir. Toplumun kendisine yüklediği rollere uygun olarak, güler yüz, el becerisi gerektiren işler, toplumsal konulara ilişkin işler yahut kadınların ev içi sorumluluklarının ev dışındaki bir uzantısı olarak görülen eğitim, bakım ve temizlik işleri genel anlamda “kadın işi” olarak geçmektedir. Çalışma hayatındaki kadın-erkek ayrımcılığından dolayı yüksek kazançlı ve yüksek vasıflı bazı işlerin kadınlara kapalı tutulması, kadınların eşit işe eşit ücret alamamaları, yarı zamanlı, düşük statülü işlerde çalışmaları ve sendikalaşma oranlarının düşük seviyelerde olması kadınların daha çok ikinci planda kalmasına sebep olmaktadır. Bunun için ise kadınları cinsiyet ayrımı yapmaksızın iş hayatında her türlü sorumluluğu almaya yönlendirmeli ve bu sorumluluğu vermeliyiz.

 

Geçtiğimiz günlerde Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, boşanma davası açan kadının tazminat talebini, eşinin başka kadınlarla özel içerikli görüşme yaptığına ilişkin sunduğu ekran görüntülerini hukuka aykırı delil kabul etti. Boşanma davalarında yapılmaması gereken davranışlar nelerdir? Boşanma sürecinde kadınlar nelere dikkat etmeliler?

 

Hukuk Muhakemeleri Kanunu 189/2 uyarınca, “Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.” Genel anlamda kişilik hakkının ihlali sonucu elde edilen deliller, gizli olarak doğrudan yapılan ya da telefon görüşmesinin kaydedilmesi suretiyle edinilen deliller, güvene dayalı bir konuşmanın diğer tarafın haberi olmaksızın dinlenilmesi suretiyle edinilen deliller, bir tanığın evli bir çifti evlerinden gizlice gözetlemesi ve buna dayalı olarak boşanma sebebi hakkındaki açıklamaları, gizlice video kaydı altına almayla edinilen deliller, mektup ve posta yoluyla iletişimin gizliliğinin ihlali sonucu edinilen deliller, gizlice edinilen deliller ve ceza yargılaması usulüne aykırı bir şekilde edinilmiş deliller kural olarak hukuka aykırı deliller olarak kabul edilmektedir.

 

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu ve Kişisel Verilerin Kullanılması Hakkında Kanun delil elde etmenin sınırını oluşturmaktadır. Büyük bir hızla gelişen teknoloji ve yoğun bir şekilde bir iletişim vasıtası olarak hayatımıza giren Whatsapp yazışmalarının özellikle boşanma davalarında delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı tartışma konusudur. Bir delilin hukuka uygunluğu değerlendirilirken nasıl elde edildiğine bakılır. Eşlerin birbirleri ile yaptığı yazışmalar boşanma davalarında delil olarak kullanılabilir. Bu kayıtlar özel hayatın gizliliğini ihlal etmez. Ancak bir eşin diğer eşe ait olan ve 3. Kişi ile arasında gerçekleşen whatsapp yazışmalarını dava sürecinde hukuka uygun delil olarak kullanması mümkün değildir.

 

Bu bağlamda hukuka aykırı delile dayanarak dava açılmamalıdır. Kurgu yapılmak sureti ile de delil elde edilmemelidir. Bir kurgu tasarlanarak, bu çerçevede ilgilinin videosunun kayıt altına alınması durumunda bu yöntemle elde edilmiş delilin “usulsüz olarak yaratılan bir delil” olarak kabul edildiği ve hiçbir şekilde değerlendirmeye alınmadığı tartışmasızdır.  Örneğin herkesin görebileceği mecrada paylaşılan verileri delil olarak kullanabiliriz. Ancak casus programla, şifre kırılmak sureti ile sosyal medya hesaplarına ya da mesajlaşma programlarına girerek elde edilen deliller boşanma davasında aleyhe kullanılamaz.

 

 

Son günlerde yine karşımıza sıkça çıkan nafaka davaları var. Ünlü isimlerle gündemde yer bulmaya başlayan, nafaka ödenmeme durumunda kadınlar nasıl bir yol izlemeli?

 

Eski eşin nafaka borcunu ödememesi halinde” öncelikle başvurulması gereken yol borçlusu aleyhine   icra takibi başlatmaktır. Mahkeme tarafından verilen nafaka kararının yerine getirilmesi için  icra müdürlüğü nezdinde icra takibi başlatılmalı ve nafaka borçlusuna nafaka alacağına ilişkin icra emri tebliğ edilmesi gerekir. Söz konusu takipte geçmişe yönelik 10 yıllık birikmiş nafaka alacakları faiziyle birlikte talep edilebilir. İcra takibine rağmen borçlunun nafaka borcunu ödememesi halinde, üzerindeki malvarlığı veya maaşı üzerine haciz konulması mümkündür. Nafaka alacaklarında diğer alacaklardan farklı olarak emekli maaşına da haciz konulmasına kanunen izin verilmektedir. Ancak nafaka borçlusunun herhangi bir malvarlığı veya maaşı olmayabilir. İcra takibinden önce birikmiş olan nafaka alacağını tahsil etmek için başvurulabilecek herhangi bir başka hukuki yol mevcut değildir. Fakat takip sonrası oluşacak nafaka alacakları için şikâyet hakkı vardır. İcra takibi yoluna başvurulmasına rağmen 3 aylık zamanaşımı süresi içerisinde yetkili ve görevli mahkemeye başvurarak nafaka borçlusunun cezalandırılması istenebilir. “Nafaka borcunu ödememenin cezası” İİK m. 344’e göre 3 aya kadar tazyik hapsidir. Tazyik hapsinin uygulanmaya başlamasından sonra nafaka borçlusu borcunu öderse tahliye edilir. Yani aldığı hapis cezasının süresi kadar ceza evine girmesine gerek yoktur. Burada amaç nafaka borçlusunu cezalandırmaktan ziyade ceza evi korkusuyla nafaka borcunu ödemesini sağlamaktadır.  Burada en önemli husus yargılama sonucunda verilecek olan tazyik hapsinin; seçenek yaptırımlara çevrilmesine, ön ödeme uygulanmasına, tekerrüre esas olmasına, şartla salıverilme hükümleri uygulanmasına, ertelenmesine imkân bulunmamaktadır.

 

Kadınların nafaka ile ilgili bilmedikleri hakları var mıdır?

 

Yukarıda detaylı olarak bahsettiğimiz üzere nafaka alacağı için hem icrai hem cezai yollar mevcut. Burada en önemli husus cezai yaptırım şikâyet süresi olan 3 aylık süreyi atlamamak. Ve çocuğumun babası hapse girmesin, sonuçta eski yol arkadaşım hapse girmesin gibi duygusal bağlılıktan uzaklaşmak ve hak kaybına uğramadan hakkı olanı almak için harekete geçmektir.

 

 

Av.Elif Kandemir eklemek istediklerinizi alabilir miyiz?

 

Ülkemizde kadının yeri ve değeri her geçen gün artmakta ise de halen daha gerek manevi gerekse fiziki şiddete maruz kalan kadın sayısı oldukça fazladır. Yapılan çalışmalar ve çıkarılan kanunlar ile caydırıcılık arttırılmaya çalışılmaktadır. Hiçbir kadın sessiz kalmamalı, sineye çekmemeli, başka gidecek yeri olmadığını ve yalnız olduğunu düşünmemeli.  Bu hususta destek vermeye hazır birimler ve dernekler mevcut olup her daim onların yanında olacaktır. Baroların da bu hususta avukat desteği sağladığını da hatırlatmak isterim.

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı