Tabağınız bir hikâye anlatmalı

Mihriban Şafak Süngü Yazar: Mihriban Şafak Süngü 29 Ocak 2021

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Bir boğa burcu olarak hep söylerim; gözüme hitap etmeyen hiçbir şey mideme hitap edemez diye. Çünkü gözümün beğenmediği bir tabağa şans vermeyebilirim.

Tabağınız bir hikâye anlatmalı

 

Amerika’nın en iyi kadın şeflerinden biri olan Dominique Crenn bir söyleşisinde yemeğin önemini şöyle anlatıyordu: “Tabağınız bir hikâye anlatmalı. İster sevdiğim biriyle aramdaki samimi bir konuşma ister bir yabancıyla yaşadığım ve bende bir şeyler tetikleyen bir an olsun, yemeklerimin bunu yansıtmasını isterim. Evet, kırılgan hissetmenize neden olabilir ama yaptığım işte mükemmeli yakalayabilmem için, olduğum kişinin katmanlarını yabancılar karşısında soymam gerekiyor. Kırılgan olmak bir zayıflık değil, kuvvettir. En güzeli de kendinizi açtığınızda başkalarına da bunun için ilham verdiğiniz hissi. Modada da böyle. Coco Chanel’in yaratıcılığını açabilmek için kırılganlığına nasıl müsaade ettiğine bakın. Beni hayrete düşürüyor.”

 

 

Bilmeyenler ve tanımayanlar için kısaca alıntıladığım Dominique Crenn’den biraz bahsetmek istiyorum. “Dominique Crenn” tek boynuzlu bir at. Bunun nedeni ABD’de üç Michelin yıldızı kazanan ilk ve tek kadın şef olması ve dünyada bu restoran rehberinin en yüksek onur nişanıyla ödüllendirilmiş beş kadından biri olması değil. Tek boynuzlu at olmasının nedeni, ikinci evre meme kanserinin gerilemeye girdiği ve çalıştığı endüstrinin neredeyse tamamının Covid-19 nedeniyle kapandığı korkunç bir yılın ardından hâlâ gülümsüyor olması. 18 aylıkken evlat edinilen Crenn, Fransa’nın Breton bölgesinde büyüdü ve genç yaşta “Fine dining” (Fine dining restoranlar, her ülkenin kültürüne bağlı olarak değişmekle birlikte temelinde misafiri özel hissettirme fikri üzerine kuruludur) ile tanışması da yine burada, ebeveynleri sayesinde oldu. Eğitimini San Francisco’da tamamladıktan sonra Endonezya, Cakarta’da bir iş teklifini kabul ederek Intercontinental Hotel mutfağını yönetecek ilk kadın aşçıbaşı oldu. San Francisco’ya taşındı ve burada modernist restoranı “Atelier Crenn”i kurdu. Crenn, mutfak becerilerinde cinsiyet ayrımı için bir neden olmadığına inandığından önemsemediği bir ayrım olan “Dünyanın en iyi kadın aşçısı” ödülünü kazandı. Atelier Crenn, James Beard Ödülü aldı ve “Michael Bauer’in Dört Yıldız Kulübü”ne katıldı.

 

 

Herkesin başkalarının dikkatini çekecek bir hikâyesi olmalı… Merjam’daki ilk yazım Dominique Crenn’den alıntı yaparak başladım. Çünkü yemek modası deyince daha önce kendisinin yapmış olduğu röportajından okuduğum “Tabağınız bir hikâye anlatmalı” cümlesi kulağımda yankılandı. Denize karşı uzatıp çektiğimiz tabaklarımızı sosyal medyamızda paylaşırken en azından bir hikâyemiz olmalı diye düşündüm.

 

 

Kahvaltınızı bir “Granola Bowl” tabağı olarak mı tercih edersiniz yoksa bir “Kruvasan Tabağı” mı?

 

Neden mi bu konu önemli? Hafta sonları Beşiktaş “Kahvaltıcılar Sokağı”nda pişisi bol bir kahvaltı mekânı seçip kahvaltı yapmayı, sonra Beşiktaş’tan “Bebek Starbucks”a kadar sahil boyu yürüyüş yapıp güzel bir “Grande boy Laktozsuz Misto” kahvemi denize karşı yudumlamayı çok özledim.

 

 

Pandemi dolayısıyla 21 Kasım 2020 tarihi itibari ile yayınlanan genelgeyle kafe ve restoranlar sadece paket servis veya gel­al hizmetine geçti. Hafta sonu evde aileyle, pijamalarla yapılan ekmek kızartmalı, sucuklu yumurtalı kahvaltılara geçtik. Reçeller, kaymaklar, ballar, zeytin çeşitleri, peynir tabakları, patates kızarmaları, sucuklu yumurtalardansa Kuruçeşme’de güzel bir cafede “Granola Bowl” veya “Breakfeast Bowl” ya da “Scrambled Kruvasan” veya “Caprese Kruvasan” yemeyi tercih ederim.

 

 

Kendimi o ünlü medya fenomeni gibi hissettim bunları yazarken… Çok fazla eleştiriye ve dalgaya maruz kalan, bir dönemin gündeminden düşmeyen o kitaptaki efsane cümlesi, “Herkesin seni ezmesine izin veremezsin çünkü sen avokado değilsin.”

 

Artık hangi kafeye gideceğimiz biraz da instagrama bağlı. Hafta sonu dışarıda yemek mi yiyeceğiz; “Yemekneredeyenir” adlı instagram hesabına girip bir göz gezdiriyoruz veya hafta içi instagramda yer etiketi yapıp arkadaşlarımızın paylaştığı fotoğrafları aklımıza kaydedip karar veriyoruz.

 

Bir yandan “Neden böyle, çok mu yabancılaştık?” diye düşünürken diğer taraftan bu dönemin gençleri olarak neredeyse “instagram” için yaşadığımızın farkındayım.

 

 

Bu çok mu kötü? Hayır, o kadar da değil bence.

 

Bu bizim çağımız ve biz kendimizi böyle mutlu hissediyoruz. Evde annemizin rastgele belki de tupperwarelerin –ben buna asla müsaade etmiyorum- içinde masaya çıkardığı peynir, zeytinleri instagram’a atmazken Bebek’te yediğimiz bir Kruvasan tabağını birkaç kez fotoğraflayıp içlerinden beğendiğimi instagram hesabımızın 24 saatlik snap –hikâye- bölümünde paylaşıyoruz. Ve gelen yorumu da yine aynı heyecanla karşılıyoruz: Seviyorsun bu hayatı… 

 

 

Seviyorum tabii ki. Neden sevmeyeyim? Bir boğa burcu olarak hep söylerim; gözüme hitap etmeyen hiçbir şey mideme hitap edemez diye. Çünkü gözümün beğenmediği bir tabağa şans vermeyebilirim.

 

 

Yemek yemek, bir Türk aktivizmidir ve bu aktivizmin de tabii ki bir modası vardır

 

Masterchef yarışmacısı Eda Karabulut ile yaptığım röportajda kendisine “Yemeğin bir modası var mı?” diye sormuştum. O zaman Karabulut, tek tek saymıştı: Bir zamanlar; Trileçe’nin modasını, sonra Waffle’ın, bir ara Cheesecake’nin son zamanlarda lokmanın…  Bir ara o kadar çok lokmacı açıldı ki sağımız solumuz lokmacı olmuştu derken bunların geçici trendlerin olduğunu da eklemişti Karabulut.

 

 

Pandemi döneminin geçici trendlerinden olarak, 20’li yaşlarımızda olmamıza rağmen belki bir tencere bile yemek yapmamış olan bizler birer ekmek yapımcısı olduk. Annelerimiz bile bu kadar ekmek pişirmemiştir belki de… İşin ilginç tarafı bunu gençlerin yapması… Karantina döneminde instagram’da büyük bir ekmek furyası oldu, hatta “Google” arama butonunda en çok “Ekmek yapımı” aratılmıştı. Bize bu kadar ekmeği ne yaptırdı?: Sosyal medyada paylaşmak… Annemiz istese yapar mıyız? Büyük ihtimalle hayır… Biz de bu furyaya bir yere kadar dayandık sonra yaptık diyemeyeceğim. Çünkü, biz, kız kardeşim ile birlikte bir üst level atlayarak kruvasan yaptık. Ve sosyal medya hesaplarımızda ekmek yerine kruvasan paylaşımında bulunduk. Alkışlarınızı duyuyorum, çok teşekkür ederim…

 

Bir an önce bu kötü günlerin bitmesini, sağlıklı günlerin ve kısıtlamasız hayatın geri gelmesini diliyorum. Bu dönemlerin de yakın olduğunu umuyorum.

 

   

 

Yasakların kalkmasıyla birlikte ilk pazar kahvaltımızı nerede ve ne ile yapacağız? Oyunuz bir “Granola Bowl” kasesinden mi, yoksa “Kruvasan tabağı”ndan yana mı?

 

Mihriban Şafak SÜNGÜ / Şef Editör

Etiketler:
Mihriban Şafak Süngü

Mihriban Şafak Süngü

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio