Sanat terapisi tiyatro

Merjam Yazar: Merjam 4 Ağustos 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Feraset ve sabırla ortak duyguları içinde barındıran, insandaki sırrın yine insanda gizli olduğunu iyi tahlil edebilen, seyircisinin dünyasını küçümsemeyen tiyatro ve tiyatrocularla hayat daha güzel olacak.

Sanat terapisi tiyatro

 

Uzmanların art terapi diye adlandırdıkları tedavide ilk sıradadır tiyatro. Kişinin kendisini en iyi beslemeyi başardığı sahne zemini iç dünyasının dışarı çıktığı yerdir. Kendini tanıdıkça güçlenecek, entelektüel zenginliği ile farklılığı yakalayabilecek, detayları kolayca keşfedecek, bakmanın görmekle, duymanın dinlemekle, konuşmanın anlatmakla aynı şey olmadığını yaşayarak öğrenecektir. Kitaplarda yazmayan teknikleri kendi hayal dünyasında biriktirmeye devam edeceği gibi, kalıplarını tazeleyebilecektir.

 

Tiyatro insan ile âlem arasında önemli bir araçtır aslında. Kendi içinden yetişmiş insanları aynada kendini izler gibi izleyen yüzlerce insana hiç yabancı olmadığı fakat ismini koyamadığı duyguların akışındaki canlı sırdır. Dram, komedi üzeri az dram, trajedi, komedi gibi kollara ayrılan tiyatro, insanın sırrını insanda çözen sanatın özel bir dalıdır. Canlı oluşu, birebir etkileşimin tek örneği olmakla beraber, etkisi azımsanamayacak kadar önemlidir. Sahnenin büyüsü, oyuncusu ve seyircisiyle bütünleşebilen her tiyatro oyunu ise gerçektir.

 

Henüz doğuştan mucizevi olarak hayatımızı yönlendiren oyunculuk yeteneğimizin evrimi, ilk kelimelerimizi söylediğimiz o gün başlar.

 

“Anne!”

 

Bu muazzam kelime ile isteklerimizi anlatmak istediğimiz her vakit yardım alarmı şeklinde sesleniriz annelerimize.

 

Başka kelimeleri bilip bilmemek çok da önemli değildir aslında. “Anne” diyerek başlayan her çocuk ne istediğini biliyordur, tıpkı onu duyan ve ne demek istediğini ilk anlayan annesi gibi…

 

Gerçek seslenişler ara sıra yalancıktan “Anne” çığlıklarına dönüşse de her defasında bildiği ve alışık olduğu sese yönelen anneler, içinde muazzam bir heyecanla koşar yavrularına.

 

Annesinin mimik ve jestlerinden ne demek istediğini gayet iyi anlayan minikler, ısrarla kendi isteklerini diretmeye devam ederler.

 

Gözleri merhamet perdesi anneler…  Aralayıverirler perdeleri. Şu dünyada evlattan gayrı ne var ki genzini yakacak?

 

Hayatta olduğumuz her an oyun içinde oyun kurduğumuzu, yalan içinde hakikati arayan birer oyuncu olduğumuzu hatırlamayız bile. Olaylar ve zincirler bu kocaman dünya sahnesinin Yüceler Yücesi yazarı tarafından yazıldığına iman ettiğimiz senaryonun bir parçasıdır. Oyunculuk eğitiminin insanın genetik yapısından bugünlere gelmesinde zor şartların önemli bir payı vardır. Zorluklar, insanı besleyen, hayatı tanımasına yardımcı olan, daha sonra gelecek olanların habercisi olan kuvvet verici nasihatlerden başka bir şey değildir.

 

Tüm bu oyunların dışında, tedavi edici bir sanat olan tiyatro insan ile âlem arasında önemli bir araçtır aslında. Kendi içinden yetişmiş insanları aynada kendini izler gibi izleyen yüzlerce insana hiç yabancı olmadığı fakat ismini koyamadığı duyguların akışındaki canlı sırdır. Dram, komedi üzeri az dram, trajedi, komedi gibi kollara ayrılan tiyatro, insanın sırrını insanda çözen sanatın özel bir dalıdır. Canlı oluşu, birebir etkileşimin tek örneği olmakla beraber, etkisi azımsanamayacak kadar önemlidir. Sahnenin büyüsü oyuncusu ve seyircisiyle bütünleşebilen her tiyatro oyunu ise gerçektir. Ağlatan, güldüren, güldürürken düşündüren, ağlatırken bilinçlendiren, tek hedefi duyguların en yalın hâlini yakalamak olan bu güzel sanatımızın daha çok desteklenmesi adına yapılması gereken o kadar çok şey var ki!

 

 

TİYATRO ŞİFADIR

 

 

Tiyatroyu kendi kalıbı dışında, yalnızca gülmek ve eğlenmek olarak algılayan seyirci sayısına bakarsak durum biraz vahim görünse de huzur veren bir terapi olduğunu inkâr etmek mümkün değildir. Uzun yıllar tiyatro ve drama eğitimi verdiğim kurumlara gelen öğrencilerimde gözlemlediğim önemli noktalara temas etmek istiyorum.

 

Öncelikle tiyatro eğitimi başlığı altında verdiğimiz “Bedenin ve duyguların özelliklerini iyi kullanabilme meziyetleri” ana teması olan konular, öğrencilerin kendisini daha iyi tanıması noktasında yardımcı oluyor. İyi bir gözlemci, hayatın getirdiklerini tahlil edebilme yeteneğine sahip, dil kullanımı stratejilerine hâkim olma özellikleri, ifade ve ifade edebilme ustalığı, anlatım zenginliği, beden dilini doğru kullanabilme gibi avantajları fark etmelerinden sonra, kendi içlerinden çıkan bir başka insanı görmeye başlıyorlar. Genel kültür noktasında beslenme ihtiyacına yöneliyor, sorunları daha pratik yoldan halledebilme yeteneğine sahip olabiliyorlar. Evde çocukları ile iletişimi zayıf olan anneler derslerimize katılıyor bazen. Bu annelerin derslerde öğrendikleri uygulamalar ve teatral dil kullanımını benimsemeleri, çocukları ile daha iyi ilişkiler kurmalarına yardımcı oluyor.

 

 

DAHA AÇIK İFADE ETMEK GEREKİRSE…

 

 

Mesela doğuştan bir burnumuz var fakat biz koklamayı öğrenmek için çaba sarf etmiyoruz. Aynı şey kulaklarımız için de geçerli. Ağlamak ve gülmek de öyle ama bedenimizde bulunan bazı organları kullanmak için birtakım eğitimler alarak asıl hazinenin yerini öğrenmiş oluyoruz. İstemsiz ve yanlış kullandığımız birçok jest ve mimiğin de tedaviye ihtiyacı olduğunu unutmamalıyız. İletişim özelliklerimizde ilk renk olan sesimizin ne kadarını kullanabiliyoruz? Doğru sesimizi mi kullanıyoruz? Kısacası vücudumuzda neyi ne kadar kullanıyoruz?

 

İnsanlarda bıraktığı bu güzel hasletleri ile şifadır tiyatro.  Kendi sırrını arayan insanoğluna alternatifler sunar. İzlerken de, oynarken de ve hatta bir tiyatro metnini yazarken de sizi başka âlemlere doğru yolculuğa çıkarır. Tüm bu mesellerin ana noktası hayallerin terbiyesinden geçer. Mümkün ya da ne mümkün hayallerin hayatımıza olumlu tezahürünü iyi tahlil eder. Kaybolduğunu zannettiğimiz içimizdeki çocuğun dışarı çıkmasını sağlar.

 

Tiyatro eğitimlerinin değerler eğitiminde, insanüstü hayaller eğitiminde, terapilerde (psikodrama), danışmanlık ve rehberlik servislerinde etkili hâle getirilmesiyle -altını çizerek söylüyorum ki- bilirkişiler tarafından işlendiğinde oldukça yüksek bir başarı elde edilme olasılığı vardır. Dram ve komedi olarak iki ana daldan ele alırsak hayatın iki renginin yani acı ve tatlı, siyah ve beyaz, mutlu ve mutsuz gibi kavramlara bölersek her iki duygunun sınırlarını tanımak açısından da iyi bir araçtır. Yüksek sesle söylemek isteyip de söyleyemediklerini sahne de haykırdıkça, kendisine direktif olarak verdiğimiz “Sadece rahat ol, kendin gibi davran, sınırlama yapma” dememiz bile özellikle gençlerin içindeki duyguların dışa vurumunun bizlerle beraber kendisini de daha yakından tanımasına vesile olmaktadır. Kendi kültürümüze ve kendi hassasiyetlerimize hizmet aracı olarak kullanılabilecek olan önemli bir sanat dalıdır aynı zamanda. Görsel ve canlı terapisi eğitimde ne kadar önemliyse, kültürde ve hassasiyetlerimizde de o kadar önemlidir.

 

Günümüzde kanser hücresi gibi yayılan, çirkini güzel gösterme sanatına hizmet ettirilen tiyatronun bu hâliyle elde ettiği başarı aşikârdır.

 

Tüm mahremiyet konularını fütursuzca ortaya dökerek, insanların nefsani ve şeytani yönünü beslediği, utanma duygularını tahriş ve tahrik ederek medeni ve çağdaş olunacağı yanılgısı ile sanat yapıldığı zannedilmektedir. Âdeta haramın, günahın ve şeytanlaşmanın marifet olduğuna ve bunu ustalıkla yapanların da “iyi sanatçılar” olduğu zorla kabul ettirilmektedir. Popüler sanatçıların vitrine konulması, inançlı ve ahlaklı sanat üretimi yapan fakat popüler olmayan sanatçıların göz ardı edilerek onların gerektiği gibi desteklenmemesi, derdimize derman olacak iyi bir hekime müracaat etmek yerine, bizi öldürmesi için usta bir kiralık katil tutmaya benzer. 

 

İslami geleneksel sanatlarımızdan olan hat sanatının ustası bir hattat, “Elif” harfini hangi inanç ve amaçla çiziyorsa, gösteri sanatlarımızda aynı inançla, aynı amaca hizmet etmelidir. Aksi takdirde sanat adı altında yapılan her şey şeytana hizmet etmeye devam edecektir.

 

Oysa ne güzeldir insanın kendi inanç ve kültürüne hizmet edebilmesi. Bu hizmetini yorulmadan, usanmadan, korkmadan tüm sıkıntılara rağmen sürdürebilmesi ne güzeldir…

 

Uzmanların art terapi diye adlandırdıkları tedavide ilk sıradadır tiyatro. Şifaları saymakla bitmez. Kişinin kendisini en iyi beslemeyi başardığı sahne zemini iç dünyasının dışarı çıktığı yerdir. Kendini tanıdıkça güçlenecek, entelektüel zenginliği ile farklılığı yakalayabilecek, detayları kolayca keşfedecek, bakmanın görmekle, duymanın dinlemekle, konuşmanın anlatmakla aynı şey olmadığını yaşayarak öğrenecektir. Kitaplarda yazmayan teknikleri, kendi hayal dünyasında biriktirmeye devam edeceği gibi, kalıplarını tazeleyebilecektir.

 

Feraset ve sabırla ortak duyguları içinde barındıran, insandaki sırrın yine insanda gizli olduğunu iyi tahlil edebilen, seyircisinin dünyasını küçümsemeyen tiyatro ve tiyatrocularla hayat daha güzel olacak.

 

Marifet bu.

 

Hale CANAT CÜRGÜL – Tiyatro Yazarı ve Sanatçısı

 

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı