İnsanın özü nerede başlar?

Merjam Yazar: Merjam 15 Ekim 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

İbrahim Kalın, İstanbul Üniversitesi Tarih bölümünden mezun oldu. Malezya Uluslararası İslâm Üniversite’sinde yüksek lisansını, George Washington Üniversitesi’nde beşeri bilimler ve bilgi felsefesi üzerine yazdığı teziyle doktorasını tamamladı. College of the Holy Cross, Georgetown Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi’nde İslâm düşüncesi ve İslâm-Batı ilişkileri üzerine dersler verdi.

İnsanın özü nerede başlar?

 

2005-2009 yılları arasında SETA Vakfı’nın kurucu başkanlığı görevini üstlenen Kalın, 2009 yılında Başbakan Başdanışmanlığı, 2012 yılında Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı, 2014 itibariyle de Büyükelçi sıfatıyla Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcılığı ve Cumhurbaşkanlığı Sözcülüğü görevini üstlendi. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezinde akademik çalışmada yapan yazarın, İslâm felsefesi, İslâm-Batı ilişkileri ve Türk dış politikası üzerine yayımlanmış kitap ve makaleleri bulunmaktadır.

 

İbrahim Kalın, dinamik bir yapı olan “Medeniyet” kavramının asırlar boyunca geçirdiği değişimleri ve Batı düşüncesindeki asli manasından zamanla uzaklaştırılarak sömürgeciliğin öncü kuvveti olarak kullanılmasını, Batı’da 19. Yüzyılın sonundan itibaren görülen “İnsanat bahçeleri” rezaletini ayrıntıları ve örnekleri ile beraber anlatıyor.

 

 

Barbarlık ve Modernite İlişkisi

 

İbrahim Kalın “Barbar, Modern, Medeni” kitabında medeniyet kavramını barbarlık ve modernite arasındaki ilişki üzerinden inceler. Kalın, eserinde medeniyet olgusunu emperyalist sömürücülerden kurtararak, “Kendinize ait bir medeniyet tasavvurunu nasıl inşa edebiliriz?” sorunu sorar. Varlık, bilgi, ahlak, estetik tasavvurunu şehir ve insan ilişkisinde incelemektedir.

 

“Voltaire, ‘İnsanların barbarlıktan medeniyete geçerken attığı adımların neler olduğunu bilmek istiyorum.’ dediğinde barbarlık ile medeniliğin hangi kriterlere göre belirlendiğini sormaktaydı. Voltaire, acaba bu soruyla maddi-teknik ilerlemeye mi ahlaki-insani tutuma mı atıfta bulunuyordu? Buna kesin bir cevap vermek mümkün değil. Fakat açık olan bir şey var. Maddi-teknik-bilimsel seviyenin medeniliğin ve ilkelliğin temel kriterleri olarak tanımlaması, 18. ve 19. Yüzyıl Avrupa’sında karşımıza sıkça çıkan bir durumdur. Batılı olmayan toplumların kategorik olarak barbar, bedevi, yabani, geri vs. olarak görülmeye başlanması ise modern Avrupa sömürgeciliğinin ve Avrupa merkezciliğin temel sonuçlarından biridir.”

 

 

Medeniyet Tartışması

 

Yazar göre, medeniliği ve medeniyeti Avrupa’nın aklı ve tarihiyle özdeşleştiren Aydınlanma düşünürleri, Batı-dışı toplumları medeniyetten yoksun veya yarı-medeni topluluklar olarak görmektedir. Avrupa medeniyetini merkeze alan tarih ve kültür tasnifleri, medeniyetlerin tipolojisini üretmiştir. Kitap medeniyet olgusunun, Avrupa-merkezci düşüncelerin temel kavramı olduğunu belirtir.

 

Böylelikle bir topluluğun medeni, gelişmiş, ileri, ilkel, barbar yahut yabani olarak tanımlanması, 18. ve 19. Yüzyıllarda siyasi bir eylem olmuştur.

 

 

Modern Toplumun Teknoloji İlişkisi

 

“Modern dönemde teknoloji ile medeniyet arasında kurulan doğrusal ilişki, teknikalist bir medeniyet tasavvurunun doğmasına yol açmış ve teknolojik icat ve ilerleme kapasitesi, medeniliğin başlıca ölçütü haline gelmiştir. Geleneksel toplumların geliştirdiği tekniklerin tersine modern teknoloji, otomasyona dayalıdır ve giderek karmaşık hale gelen bu özelliğinden dolayı, insanın kendi el emeğiyle ve tabiatla olan ilişkini dönüştürmekle, aynı zamanda ‘insanın özü’ne ilişkin yeni ve tehlikeli imkânları da ortaya çıkarmaktadır.”

 

Kitap, modernitenin en güçlü fikirlerinden biri olan ilerleme kavramının, medeniyetin de temel kriterlerinden bir tanesi olduğunu söyler. Bugünün geçmişten, geleceğin ise bugünden daha iyi olacağı inancı ve ilerlemenin geri çevrilmez olduğu fikri, ilerleme düşüncesinin temel ögesini oluşturur.

 

“İbrahim Kalın medeniyet, barbarlık ve modernite arasında asırlar boyunca kurulan bağlantıları naklederken barbarlığın ‘modernleşme’ ve ‘ilerleme’ adına aldığı yeni şekilleri inceliyor, sonra ‘medeniyet’ kavramının tekrar inşasının artık bir zaruret haline geldiği gerçeğini gözler önüne sererek, ‘Batı’nın medeniyet adına söyleyecek sözünün tükendiğini, İslâm dünyasının ise söyleyeceği sözü aradığını’ ifade ediyor.”

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio