İlk kadın oyma gravür sanatçımız Aliye Berger kimdir?

Merjam Yazar: Merjam 10 Ağustos 2021

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Türk gravür sanatının başlıca temsilcilerinden olan usta ressam Aliye Berger, birçok alanda sanat eseri bıraktı. Ancak haaytı boyunca en çok oyma baskı tekniğinde, siyah-beyazın ara tonlarıyla çalışarak eserler verdi. Berger'in vefatının ardından 47 yıl geçti. Sanatçı eserleriyle anılıyor.

İlk kadın oyma gravür sanatçımız Aliye Berger kimdir?

Türkiye’nin ilk kadın gravür sanatçılarından biri olan ressam Aliye Berger’in vefatının ardından 47 yıl geçti. Başarılı kadın sanatçımız Aliye Berger’in hayatı hep sanatla iç içe oldu. Seçkin bir aileye mensuptu ve iyi bir eğitim aldı. Aliye Berger kimdir? Sanat eserleri nerede sergilenmiştir? Daha fazlası haberimizde…

Sanatla iç içe bir ailesi vardı

Usta ressam, fotoğraf sanatçısı Mehmet Şakir Paşa ve Sare İsmet’in kızı olarak 1903’te İstanbul Büyükada’da dünyaya geldi. Berger’in ailesi, geçmişleri acı tatlı olaylar ve serüvenler ile dolu, İstanbul’un “kalbur üstü” ve soylu ailesi olarak tanıyordu. Amcası Halikarnas Balıkçısı adıyla tanınan sadrazam Cevad Şakir Paşa, kardeşi ressam Fahrünnisa Zeyd, seramik sanatçısı Füreya Koral, ressam Nejat Melih Devrim ve Şirin Devrim gibi yazar ve sanatçıların yetiştiği bir ailenin üyesi olan Aliye Berger, okuma yazmaya çok küçük yaşlarda, özel bir eğitimle başladı.

İlk eğitimini Büyükada’da aldı

İlk eğitimini 1909-1912 yılları arasında Büyükada’da alan sanatçı, 1912’de Notre-Dame de Sion’a girdi. Birinci Dünya Savaşı sırasında okul kapanınca Berger, eğitimine 1915’te Madame Braggiotti’nin özel okulunda devam etti. 1920’de de Fransız Büyükelçiliği’nde sınavlara girerek, diplomasını aldı.

Sanatın her dalını kendisi için bir “güzellik” olarak tanımlayan usta ressam, ilk eserini 17 yaşındayken resmetti. Uzun bir süre özel alarak resim ve piyano dersleri alan Aliye Berger, 1924 yılında Türkiye’de bulunan Macar keman virtüözü ve pedagog Karl Berger’den müzik eğitimi gördü.

6 aylık evliyken eşini kaybetti, sanata sarıldı

Berger, 1935’den 1939’a kadar Berlin ve Paris’te kardeşi Fahrünnisa Zeyd’in yanında kalarak sanat hareketlerini izledi. Macaristan halk ayaklanması sonucunda Türkiye sığınan hocası Karl Berger ile 1947’de evlenen ve 6 ay sonra eşini kalp krizi sonucu kaybeden sanatçı, eşinin vefatından sonra sanatına daha fazla bağlanarak, gravür yapmaya başladı. Daha sonra Avrupa’ya giden usta ressam, heykel derslerinin yanı sıra Londra’da üç yıl süreyle John Buckland Wright’ın atölyesinde gravür tekniği üstüne yoğun çalışmalar yaptı.

İstanbul Fransız Konsolosluğu’nda ilk kişisel sergisini açtı

Usta sanatçı, 1951’de 140 parça gravürle Türkiye’ye dönerek, İstanbul Fransız Konsolosluğu’nda ilk kişisel sergisini açtı. Adını geniş sanat çevrelerine ise ilk kez 1954’de Yapı Kredi Bankası’nın düzenlediği yarışmada “Güneşin Doğuşu” adlı yağlıboya tablosuyla birinci seçilerek duyurdu.

Aliye Berger, desen ve yağlı boya resimler yaptıysa da çoğunlukla oyma baskı tekniğinde, siyah-beyazın ara tonlarıyla çalışarak eserler verdi. Dışa vurumcu oyma baskıları ile tanınan Berger, sonraki yıllarda gravürü yaygınlaştırmak amacıyla, bu teknikle yılbaşı tebrik kartları yaptı.

Yurt içi ve yurt dışında birçok karma sergiye de katıldı

Katıldığı Tahran Bienali’nde 1955’te ikincilik ödülü kazanan sanatçı, İstanbul, Ankara, Londra, Paris, Viyana, Ravalpindi ile İslamabad’da kişisel sergiler açtı. Berger, 1951-1972 yılları arasında yurt içi ve yurt dışında birçok karma sergiye de katıldı.

Zımpara kâğıdı, kasap kâğıdı ve tülbent gibi malzemeler kullanan usta sanatçı, günlük yaşamın kalıplarını, İstanbul’un çeşitli köşelerini bazen gerçekçi, kimi zaman da fantastik biçimde, özgün bir lirizm ve dışavurumculukla eserlerine yansıttı.Gravürlerini “renkli gören, yaşamayı en büyük coşku ve aşk olarak kabul eden bir anlayışın ürünleridir.” diye tanımlayan Aliye Berger’in eserleri, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde, Viyana Albertina Müzesi’nde ve özel koleksiyonlarda yer alıyor.

Berger, 1972 yılında son sergisini İstanbul Taksim Galerisi’nde düzenledi. Aynı yıl sergiyi Ankara’ya götüren sanatçı, 1974’te doğup büyüdüğü ve çok sevdiği Büyükada’da hayatını kaybetti.

“Aşkla yaşadım. Ölümler bile öldüremedi bendeki aşkı”

“Aşkla yaşadım. Ölümler bile öldüremedi bendeki aşkı. Coşkuyla, aşkla ve sevgiyle yarattım ne yarattımsa. Yapıtlarıma çocuklarım diyemem. Yaptıklarım yaşadıklarımın ta kendisi oldu…” diyen sanatçının vefatının ardından 1975’te İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi salonlarında geniş bir retrospektif sergisi gerçekleştirildi.

Kaynak:AA

Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio