Gelecek yüz yılda antika olacak mı?

Merjam Yazar: Merjam 12 Aralık 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Eşyalar üzerinden zamanı okuduğumuzda teknolojinin, ona bağlı olarak da kültürün ne kadar değiştiğini görüyoruz. “Kullan değiştir, kullan at” yaklaşımı kültürümüze nasıl yansıyor? Eşya, bir medeniyetin kültür taşıyıcısıdır. Bundan yıllar sonra eşyanın aracılık ettiği medeniyetimizden geriye ne kalacak? 2000’lerde doğan neslin torunlarına ve onların çocuklarına aktarabileceği bir antika olacak mı?

Gelecek yüz yılda antika olacak mı?

 

Geçtiğimiz ay, Türkiye’de bir ilk gerçekleştirildi ve iki yüz antikacı, tarihi Sirkeci Garı’nda bir araya geldi. Engelsiz Yaşam Federasyonu ve Golden Horn işbirliği ile açılan ‘Golden Horn Antika Fuarı’, kültürel değişimi gözlemek ve hikayeler dinlemek için güzel bir fırsattı. Fuarda 100 yıl önce kullanılan mobilyalar, daktilolar, paralar, gazeteler, sandıklar ve oyuncaklardan fotoğraf ve plaklara kadar yüzlerce antika parçası yer alıyordu. Eski plaklardan yükselen şarkılar eşliğinde stantları gezerken, geçmiş zaman mı geri geldi yoksa ben mi geçmişe gittim ayırt edemiyordum. Şamdanlar, bakır eşyalar, fotoğraflar, bavullar, kıvırcık kablolu masa telefonları, kumbaralar ve dikiş makineleri… Hepsinin bir hikâyesi ve yaşanmışlığı vardı. Üzerinden ne hikâyeler geçmişti kim bilir? Her biri başka serüvendi.

 

 

GELİN TAÇLARI, BANKA KUMBARALARI VE İSİM YAZILI TABAKLAR…

 

Antikayı diğer eşyalardan ayıran, hangi zamanda ve kimin tarafından kullanıldığıdır. Antikalar arasında dolaşırken 1940’lardan kalma Ermeni ve Rum gelinlerinin evlenirken başlarına taktıkları düğün taçlarına rastladım.

 

Özellikle ilginç hikayeleri olan eşyaları merak ediyordum. Antikacının biri, elinde bakır bir tabak tutuyordu. Tabağın üzerinde Osmanlıca rakam ve isim yazıyordu. Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim. 1880 yılına aitti. Hikayesini anlatayım; Osmanlı döneminde tabak yetişmediğinde, komşular evlerinden kendi tabaklarını verirlermiş. Karışmasın diye bakır tabağın üzerine isim ve tarih kazırlarmış. Çok akıllıca bir yöntem değil mi? Geleneksel hale getirilebilirmiş.

 

Dikkatimi çeken bir başka eşya da, çocukluğumuzda sahip olmak istediğimiz banka kumbaraları. Bilenler bilir 80’lerde bankalar kumbara verirlerdi. Onların içinde para biriktirmek adeta bir ritüel gibiydi.

 

 

ORHAN TÜRKER’İN ÇANTASI

 

Fuarda karşıma çıkan eşyalardan bir diğeri gazeteci Orhan Türker’in kendi adını taşıyan deri fotoğraf makinesi çantasıydı. İçinde fotoğraf makinesi yoktu. İstanbul’un kadim semtlerinin monografilerini yazan araştırmacı-yazar ve rehber olan Türker’in fotoğraf makinesine antika fuarında rastlamak ilginçti. Kim bilir o çanta hangi ülkeleri dolaşmış, hangi olaylara tanık olmuştu.

 

O çantayı, antikacıya getiren öykü neydi? Kim bilir belki bizim de yıllar sonra bir eşyamız, bir antikacının eline geçebilirdi. Kaybolan anılarınızın ve eşyalarınızın hiç tanımadığınız birinin evinde olduğunu düşünün… Orhan Türker çöpe attığı çantasının günün birinde antikacının eline geçeceğini düşünür müydü? Tüm bu eski eşyalar, anlatılan hikayeler bana eşyanın hayatımızdaki yerini sorgulatıyor.

 

Eşya neydi? Eşya, türlü amaçlarla kullanılan, insan eliyle yapılmış ve taşınabilir cansız varlıkların ortak adı mıydı? İnsan olmanın, elini detaylı inceliklerde kullanabilme farkının kanıtı, eşya yapabilmekti belki de…

 

Pekâlâ eşya; zaman taşıyıcısı, dönemin aktarıcısı, tarihi semboldü. Bu öyle önemliydi ki, bin yıl önceki yaşamdan bize izler sunuyor, kültürel, toplumsal ve siyasi veriler taşıyordu. O yüzden eskidikçe değer kazanıyordu. Canlı değildi belki ama insandan insana, kuşaktan kuşağa varlığını sürdürüyordu.

 

Geçmişten günümüze bize aktarılan pek çok eşya aslında kişisel mirastı. Bu mirası koruyanlara dikkat ederseniz, evdeki objelere eşya gibi değil, evin bir ferdi gibi yaklaşıp, ünsiyet kurduklarını görürsünüz. Bu insanlar için eşya sıradan kullanılabilir metanın ötesinde, yaşamın tanığıdır.

 

Değerli eşya dendiğinde aklımıza ne geliyor? Pahalı ve eski olması mı yoksa kimin ne zaman kullandığı mı? Değerli eşya hiç kuşkusuz bu özelliklerin hepsini içinde barındırır.

 

 

EŞYAYLA ÜNSİYET KURMAK VE TÜKETİM TEŞVİKLİ REKLAMLAR

 

Eşyalar üzerinden zamanı okuduğunuzda teknolojinin, ona bağlı olarak kültürün ne kadar değiştiğini görebiliyorsunuz. Yaşam ritüellerimiz giderek değişiyor. Öyle ki eşyaya verdiğimiz hürmet ve kıymet de gittikçe azalıyor. Tüketici kimliğini çok çabuk benimsedik.

 

Artık kimse eşyanın uzun ömürlü olmasına bakmıyor. 2000’lerde doğan neslin, torunlarına ve onların çocuklarına aktarabileceği bir antika olacak mı? Her şeyi bir diğer yenisiyle değiştirdiğimiz, ‘yeni’ olanın ‘eski’ olandan çok daha değerli olduğu bir çağdayız. Akıllı telefonlarımızı bir üst modeliyle ‘yeni’liyor, mobilyalarımızı uzun ömürlü değil de anlık ihtiyaçlarımıza cevap veren özelliklerde seçiyor ve ona göre muhafaza ediyoruz.

 

Anısı olan eşyaları bile hayatımızdan çıkarabiliyoruz. Neden eşya ile ünsiyet kuramıyoruz? Eşyaya “Kullan değiştir, kullan at” yaklaşımı kültürümüze nasıl yansıyor? Eşya bir medeniyetin kültür taşıyıcısıdır. Bundan yıllar sonra eşyanın aracılık ettiği medeniyetimizden geriye ne kalacak? Bunu yaşayarak göreceğiz.

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı