Ezgi Vardarsuyu: “Bizim yaptığımız her iş, her dokuma, her görüntü Anadolu’dur”

Şeyma Ercanlı Yazar: Şeyma Ercanlı 28 Haziran 2021

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Anadolu toprakları yüzyıllardır gastronomiden dokumaya seramikten mimariye birçok alanda öncü olmuştur. Kültür coğrafyasından beslenen ve kendi yorumuyla yaşadığımız yüzyıla modern tasarımlar üreten markalar, uluslararası arenada başarılara imza atıyor. Bu başarı hikâyelerinden birisini sizlerle paylaşmak istedik. “Uluslararası arenada, el dokuma halı sektörünün “Oscar”ları değerinde bir ödüle layık görülen Selam Carpet & Home markasının kurucularından Ezgi Vardarsuyu ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Ezgi Vardarsuyu: “Bizim yaptığımız her iş, her dokuma, her görüntü Anadolu’dur”

Dünyanın en prestijli el dokuma halı tasarım ödülü olan Domotex 2021 Carpet Design Awards – Best Transitional Design kategorisinde birinci olan Selam Carpet & Home markasının kurucularından Ezgi Vardarsuyu, tasarımlarında Anadolu’nun etkilerinden söz etti.  Ezgi Vardarsuyu: “Bizim yaptığımız her iş, her dokuma, her görüntü Anadolu’dur” dedi.

Ezgi Vardarsuyu, sizi biraz tanıyabilir miyiz? Markanız Selam Carpet & Home doğuş hikâyesinden bahseder misiniz?

Tabii, kendi perspektifimden macera ve keşiflerle dolu bir hayatım olduğunu söyleyebilirim. 3 çocuklu bir ailenin ortanca kızıyım. Babamın mesleği dolayısıyla çocukluğumu Anadolu’nun çok çeşitli bölge ve şehirlerinde yaşayarak geçirdim. Büyük birikimler edindiğim bir dönem sonucunda çocukluğum ve gençliğimi ve tabii eğitim hayatımı İstanbul’da sürdürdüm. Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi, akabinde de İstanbul Teknik Üniversitesi’nden İç Mimarlık ve Şehir Planlaması bölümlerinden çift diploma ile mezun oldum. İç Mimarlık mesleğinde değerli mimarların ve iç mimarların çatısı altında kıymetli tecrübeler edindim. Atölye süreçlerine, tasarım sürecinin imalat ve zanaat işbirliği ile taşındığı yeni formlarına çok büyük hayranlık besledim.

“Dokuma”nın hayatıma girmesi üniversite eğitimimin ilk senesinde eşim Mustafa Vardarsuyu ile başladı. Kayınpederim Celaleddin Vardarsuyu ve firması Bereket Halıcılık 41 senedir Anadolu’da el dokuma halı imalatı ve ihracatı yapmakta. Bu yapının içerisinde dokumayı, imalatı, zanaatı ve uluslararası arenada Anadolu’nun el dokuma serüvenini elimden geldiğince özümsedim. Bütün bu kıymetli bilgilerin ve tecrübelerin ışığında 2014 yılında Selam Carpet & Home markasını hayata geçirdim. Çok basit ve temel bir motto ile; sevdiğim ve değer verdiğim, anlam bulduğum objeleri ve değerleri yaymayı ve insanlarla paylaşmayı hedefledim. Mesleğim gereği iç mimarlar ve mimarlar ile çalışmayı tercih ettim. Terzi işi tasarlanmış, kişiselleşmiş mekânlarda yer alıyoruz ve dokumalarımızın yer bulduğu her bir proje bizi hem tasarım anlamında hem de ruhen beslemeye devam ediyor.

“Uluslararası arenada, el dokuma halı sektörünün “Oscar”ları değerinde bir ödül kazandık”

Dünyanın en prestijli el dokuma halı tasarım ödülü olan Domotex 2021 Carpet Design Awards – Best Transitional Design kategorisinde birinci oldunuz. Nasıl bir süreçti? Başarınızda bahseder misiniz?

Evet, Domotex Carpet Design Award sahibi bir marka olmak gerçekten çok gurur verici. Uluslararası arenada, el dokuma halı sektörünün “Oscar”ları değerinde bir ödül kazandık. Zorlu ve uzun bir süreçti bizim için, çünkü aynı kulvarda yarıştığımız markaların hepsi tasarım ve imalat alanında önde gelen ülkelerin tecrübeli ve büyük hacimli markalarıydı. İçlerinde onlarca tasarımcı çalıştıran, hatta çoğunlukla ünlü iç mimar ve mimarlar ile işbirliği yapan, dünyanın onlarca ülkesinde satış yapan firmalara karşı yarıştık. Özellikle, ilk defa bu sene pandemi nedeniyle uzaktan gerçekleştirilen başvurular ayrıca zorlu bir durumdu. Halı gibi dokunsal bir ürünü jüriye, dokunmadan ve canlı görmeden aktarabilmek hiç kolay olmadı. Dolayısı ile kazanmış olduğumuz bu ödülün anlamı bizim için ayrıca çok büyük. “Carpet Design Awards” birincileri çok çeşitli kriterlere göre seçilir. Grafik tasarım kriterleri yanında, malzeme ve üretim teknolojisi, ekolojik sorumluluklar, yenilikler, renk zenginlikleri, dokuma teknolojileri ve ürün hikayesi ön planda değerlendirilir. Finalistler açıklandığı zaman bir İngiliz ve bir Amerikalı firma ile son 3’e kaldığımızı öğrendik. Bu iki ülke de tasarım ve imalat alanlarında tasarımcılarına ciddi destekler sağlayan ve başarılı markalar doğuran ülkeler. Üstelik bizim dokumamızın dili, tüm diğer diğer dokumalara göre çok farklıydı. Türkiye’den finale kalan tek firma olmamız da bu yüzden bizi daha fazla heyecanlandırdı. Kazananların açıklandığı ödül töreninde sektörün en ünlü tasarımcı ve aktörlerinden oluşan jürinin bizim dokumamızı birinci seçtiklerini açıkladıklarında ne kadar gurur duyduğumuzu ifade etmem imkânsız, tüm ekibimiz saatlerce ekran karşısında zıplayıp sevinç gözyaşları dökerek birbirimize sarıldık 🙂

Dokumamızın birincilikle ödüllendirilmesi, güzel bir dokuma üretmiş olmamızın yanı sıra, bir üretim manifestosunun ve değerler deklarasyonunun uluslararası arenada karşılık ve kabul bulmasıdır.

El dokuması tasarım kilim üretiyorsunuz. Anadolu halı ve kilim dokumasında bir merkez. Anadolu’dan nasıl etkileniyorsunuz? Modern yorumunuzu katarken nelerden etkileniyorsunuz?

Ne yazık ki Anadolu denilince “halı ve kilimin” akla gelmesi bizlerin yaşadığımız coğrafyayı anlayamamış ve özümseyememiş olmamızın bir sonucudur. Anadolu çok zengin bir coğrafyadır ve çok daha fazlasıdır. Yalnızca dokuma alanında değil, hayatın her alanında derin bir hazine. Gastronomi, dokuma, seramik, mimari, şehircilik alanlarında, felsefeciler, ressamlar ve yazarlar, hatta politikacılar ve siyasetçiler için dahi çok zengin bilgiler barındıran bir coğrafya. Bu saydığım alanlar ve daha nicelerinde yer alan bizler, eğer yaptığımız işlerde Anadolu’dan beslenemiyorsak, Anadolu ve modernizm kelimelerini zıt anlamlı kullanıyorsak ne yazık ki başarılı olmamız mümkün değil. Bizim yaptığımız her iş, her dokuma, her görüntü Anadolu’dur. Dümdüz dokuduğumuz desensiz bir halı bile buram buram Anadolu’dur. Yaşadığımız toprakları iyi anlarsak ve ruhdaş olabilirsek pek çok alanda kendisi ile daha barışık, daha barışçıl, daha üretken ve daha özgün insanlar haline geldiğimizi göreceğiz.

“Sadece atıksız, ekolojik imalat değil, bunun dışında büyük bir “upcyle” projesi yürütüyoruz”

Yerel ve ekolojik malzemeler ile üretim yapıyorsunuz. Pandemi dönemiyle birlikte doğanın ve sürdürülebilir olanın daha çok farkına vardık. Üretiminizde gösterdiğiniz hassasiyetler nelerdir?

Ekolojik üretim, çevreye, hayvanlara ve bitkilere, insanlara ve bizimle birlikte yaşayan diğer canlılara yani insanın kendisi dışında var olan her şeye saygı duyması demektir. Üreticiler için bu bir prensip değil görev olmalıdır. Ortaya yeni bir şey çıkartırken, başka şeyleri yıkmak üretim olamaz, ancak maskelenmiş bir tüketim halidir. Bizim üretim sürecimizde en hassasiyet gösterdiğimiz konulardan birisi, her şeyden önce lokal iş gücü kullanmak. Tezgâhlarımızı dokuyucularımızın köylerinde, evlerinin verandasında kuruyoruz. Fabrika ipi kullanmıyoruz. Kırpılan hayvanların yünleri köyün yaşlı kadınlarınca eğiriliyor ve ip haline getiriyor. Yünün içerisindeki kıymetli yağ böylece korunuyor ve son olarak kullanıcı için çok sağlıklı dokumalar ortaya çıkıyor. İplerimizi nehir suyunda, açık bakır kazanlarda, yer aldığımız coğrafyadan topladığımız bitki kök ve yaprakları ile kendimiz boyuyoruz. Renk paletlerimizi kendimiz oluşturuyoruz. Sadece atıksız, ekolojik imalat değil, bunun dışında büyük bir “upcyle” projesi yürütüyoruz. Ödül aldığımız dokuma da bu özellikte bir dokumadır. Kullanılmaz halde, eski el dokuma kilim ve çulları söküp, iplerini yıkayıp tekrar tezgâhlara veriyoruz. Bu sayede akıl almaz bir renk zenginliği yakalıyoruz. Ürettiğimiz dokumalar sadece dönüşmüş dokumalar olmakla kalmıyor, aynı zamanda dönüşebilen, tekrar kullanılabilen, doğada kaybolabilen, içerisinde polipropilen ve türevi hiç bir malzeme içermediği için doğaya atık olmayan dokumalar ortaya çıkıyor. Dokumalarımızın görsel farklılığı temelde buradan kaynaklanıyor.

“Köyün kadınları, hayat akışlarını bozmayacak şekilde dokuma yaparlar”

Anadolu kadınları tarafından dokunan dokumalarınızın kadın istihdamına etkisi nedir? Hangi bölgede kaç kadın üretiminize dâhil oluyor? Farkındalıkla yapılan bu tür girişimlerin birçok hayata dokunduğuna şahit oluyoruz. Sizin bu konuda aktarmak istedikleriniz nelerdir?

Bulunduğumuz coğrafya engebeli ve izole bir yerleşim. Birbirine çok yakın 7-8 dağ köyünden oluşan bir bölge. Köylerin hepsi yörük köyüdür. Burada yaşayanlar yüzyıllardır süren bir komün yaşam alışkanlığına sahip. Bizim sistemimiz, köy kadınlarını çalıştırmak üzerine değil, kadınlar arası kurulan işbirliği ve dayanışmaya dayalıdır. Her köyün dokuyucusunun eli, farklı dokuma tekniklerinde çalışır. Kimisi tülü dokumaya yatkınken, kimisi cicim dokumaya yatkındır, kimisi ise halı dokumaya yatkındır. Her dokuyucunun kendine has özellikleri vardır. Köyün kadınları, hayat akışlarını bozmayacak şekilde dokuma yaparlar. Çocuklarına bakmak, tarladan hasat kaldırmak, kışlık hazırlıklar, mevsimsel ekim-dikim gibi yaşamın temel uğraşlarından arta kalan zamanlarda tezgâhlara otururlar ve dokuma yaparlar. Her gün farklı sayıda dokuyucu dokuma yapar. Dokuma bu komün yaşamın bir parçası olarak ortaya çıkar. Kapital üretim sisteminden, modern ekonominin işveren-çalışan prensiplerinden farklı bir sistemdir ve merkezine insanı ve insanın yaşamsal ihtiyaçlarını alır.

Dolayısı ile sınırsız ve durmaksızın bir üretim yerine, sene içerisinde mevsimlere dağılmış bir üretim sürecimiz vardır. Dokumaların yoğun olarak dokunduğu aylar veya boyanın yoğun yapıldığı mevsimler veya tamamen hammadde hazırlığı yapıldığı zamanlarımız vardır. Ortaya çıkardığımız tüm dokumalar, bu prensip ve önceliklerle hayata gelir. Tezgâhlarımızın bulunduğu Ege köylerinde 6 ila 25, tamir atölyelerimizin olduğu İç Anadolu’da ise 4 ila 12 kadın dokuyucu ve tamirci ile birlikte imalat yapıyoruz.

Günümüzde yok olmaya yüz tutmuş Anadolu el dokuma halı üretimini devam ettirmeniz önemli bir sorumluluk. Ülkemizde el dokumasına ilgisizliğin temelinde neler var?

İlgisizliğin temelinde bilgisizlik var. Tüm zanaatlarda olduğu gibi el dokuması da, sınırlı sayıda ve hacimde imal edilebilen bir ürün. Dolayısıyla kitle tüketim metası haline gelmesi mümkün ve mantıklı değil. Ne yazık ki el dokuması denildiği zaman, grafik olarak 15.yy’ın beğenisini barındıran dokumalar zihnimize çağrışım yapıyor. Şu anda antika/klasik olarak bildiğimiz tüm halılar ve kilimler, geçmiş dönemlerin aktüel ve popüler beğeni öğesidir. Şu anda yeni bir yüzyıldayız ve bu yüzyıl ile ilgili yeni şeyler söylememiz gerekiyor. Bunu gelenekselleşmiş ve bu coğrafyaya mal olmuş bir zanaat aracılığı ile söylememiz tabii ki mümkün. Ancak bunu yapabilmek teknik bilgi birikimi gerektiriyor. El dokumasına salt grafik bir ürün veya iki boyutlu çizim gözü ile bakıldığı için bugüne kadar bir ilerleme kaydetmek mümkün olmadı. Tekniğin ve zanaatın ne olduğunu özümseyip, “bu araç ile günümüz dünyasına uygun neler üretebiliriz?” sorusu ve cevabı üzerine temellenen üretimlerin artması gerektiği kanısındayım. Bu sayede el dokumasına olan ilginin de artacağını düşünüyorum.

Dünya’da Anadolu el dokuma halılarına ilgi nasıl? Yurt dışı satışlarınızda en çok hangi ülkelerden ilgi görüyorsunuz?

15.yy’dan beri bulunduğumuz coğrafya el dokumasını gelişmiş ülkelere ihraç etmektedir. Bu durum, başta Amerika, İngiltere, Avustralya ve Almanya olmak üzere günümüzde de devam etmektedir. Selam Carpet & Home markası ile yerel tüketici ve iç mimarları da bu zevk ile buluşturuyoruz.

“Bizim için ilham malzemeden başlar”

Tasarım ve üretim yaparken nelerden ilham alıyorsunuz? Pandemi dönemi üretim sürecinizi nasıl etkiledi?

Bizim için ilham malzemeden başlar. Malzemenin bizi götürdüğü yeri ve görsel gereksinimleri bir arada kontrol edebilmek apayrı bir serüvene dönüşüyor. İnsanın var olmasının temelinde yatan ‘yaratma-ortaya çıkarma-imal etme’ zinciri sanıyorum en büyük motivasyonumuz. Sanayi devrimiyle hayatlarımıza entegre olan makinelerden ve uzay yolculuklarından, çivi yazısına kadar pek çok şeyin ilham kaynağı olduğunu düşünüyorum. Doğa ile yollarımızın pek de paralel gitmediği modern yaşam çizgisinde insanlığın kümülatif ve kolektif bir canlı olduğunu günlük yaşantımızda kısa aralıklarla bile olsa hatırlayabilmemiz adına dokumalarımızdaki vurgu bu öğelerin etrafında toplanıyor. Pandemi döneminde insan odaklı üretimin ne kadar da değerli olduğunu pekiştirmiş olduk.

Eklemek istedikleriniz…

Bu keyifli röportaj için teşekkür ederim.

Şeyma Ercanlı

Şeyma Ercanlı

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio