Dijital çağ hastalıklarından haberiniz var mı? Nomofobi, Siberhondrik, Netlessfobi ve Ego sörfü

Merjam Yazar: Merjam 17 Ağustos 2021

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’nin araştırmasına göre, günün yüzde 33’ü internette, bunun yüzde 12’si ise sosyal medya platformlarında geçiyor. Yaşam tarzındaki büyük değişim hastalıkları da beraberinde getiriyor. Bilmeniz gereken dijital çağ hastalıkları “telefonsuz kalma korkusu” olan Nomofobi ile başlıyor ve bu da ego sörfü, nomofobi, photolurking, siberhondrik, fare-klavye rahatsızlığı gibi dijital rahatsızlıkları beraberinde getiriyor.

Dijital çağ hastalıklarından haberiniz var mı? Nomofobi, Siberhondrik, Netlessfobi ve Ego sörfü

Dijitalleşmenin artması ile birlikte görülmeye başlayan nomofobi, özellikle gençler arasında giderek yaygınlaşıyor. Nomofobinin sıklıkla telefon bağımlılığıyla birlikte görüldüğünü söyleyen Çakmak Erdem Hastahanesi’nden Uzman Psikolog Tuğçe R. Tuncel Dursun, konu hakkında açıklamalarda bulundu. Bizde sizler için dijital ortamda ancak yakalanabileceğiniz hastalıkları sıraladık.

Nomofobi: Kişilerin cep telefonu aracılığı ile kurdukları iletişimden kopma korkusu

İngilizce no mobile phobia kelimelerinin kısa okunuşu olan nomofobi, cep telefonundan uzak kalma korkusu olarak tanımlanmaktadır. Peki, siz hiç böyle bir korku yaşadınız mı? Günde kaç kez telefonunuza bakıyorsunuz hiç düşündünüz mü? Yapılan araştırmalara göre günde ortalama 2617 kez telefonumuza bakıyoruz ve maalesef bu sayı, telefon bağımlısı olanlarda ise çok daha yüksek. Uzm. Psk. Tuğçe R. Tuncel Dursun, giderek yaygınlaşan bu fobi hakkında şu açıklamalarda bulundu: “Nomofobi kişilerin cep telefonu aracılığı ile kurdukları iletişimden kopma korkusu olarak tanımlanmaktadır. Literatürde özgül fobiler arasında yer almaktadır. Cep telefonu kullanımı ile birlikte beyin de dopamin salınımı artar ve dopomin salınımı artması ile birlikte kişiler, telefona karşı bağımlılık geliştirebilirler. Nomofobi olan kişiler telefonları ile sürekli iletişim ağlarının engellenmesi üzerine korku, kaygı ve düşünceleri olduğundan dolayı günlük yaşantılarına odaklanmakta zorlanmaktadırlar. Dolayısıyla bu kişilerin akademik ve iş yaşantısında birçok başarısızlıklar gözlenebilmektedir.”

Nomofobi olduğunuzu nasıl anlarsınız?

Nomofobi olup olmadığımızı anlamak için bazı davranışlarımızı gözden geçirmemiz gerektiğini belirten Dursun, sözlerine şöyle devam etti: “Eğer ki telefonda fazla iletişim için zaman harcıyorsak, telefonun şarjının bitmesinden endişeleniyorsak ve bitmemesi için önlemler alıyorsak, (örn: yanımızda şarj aleti taşıma veya yedek telefon taşıma) cihaz kullanımının yasak olduğu ya da şebeke sorunu yaşanılan ortamlardan kaçınmaya çalışıyorsak, telefonla birlikte uyuyor ve telefonu sürekli açık tutuyorsak nomofobiden şüphelenebiliriz. Bu durum kişilerin yaşamlarının işlevselliğini bozduğunda destek almalarını öneririz.”

Nomofobiden kurtulabilir misiniz?

Nomofobiye kendi başına çözüm bulamayan kişilerin, kendilerini hazır hissettiklerinde psikoterapi sürecine başlamalarını öneren Dursun, terapi süreci hakkında şunları söyledi: “Nomofobiden kurtulmak için genellikle BDT yani bilişsel davranışçı terapi yöntemi uygulanmaktadır. Terapinin amacı kişilerin telefonla kurdukları iletişimlerinin kesilmelerine yönelik korkularını ve kaygılarını oluşturan düşüncelerini değiştirebilmektir. Terapi sürecinde kişileri aşamalı maruz bırakarak telefonla olan iletişimlerini azaltması sağlanmaktadır. Yapılan araştırmalara göre sosyal medya kullanımının artması ile birlikte ilerleyen süreçlerde kişinin nomofobi olma olasılığı artmaktadır. Bu sebeple kişinin sosyal medya kullanımını da azaltması önerilmektedir.”

Ego sörfü: Kendisi hakkında neler olduğunu merak edip sürekli kendi ismini aratanlar

Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’nin araştırmasına göre günümüzün yüzde 33’ü internette geçiyor. Hal böyle olunca e-hastalıklarımız da arttı. Bunlardan biri “ego sörfü”. Bu kişinin kendisi hakkında neler olduğunu merak edip sürekli kendi ismini aratması. “Photolurking” başkalarının fotoğraflarına bakarak vakit geçirmek. “Siberhondrik” internetten kendi hastalığına tanı koymaya çalışmak.

Siberhondrik: Kendi teşhis ve tedavisini koymak isteyenler

Yine kişinin kendisinde var olduğunu düşündüğü hastalığı internet ortamında arayarak tanı koymaya ve tedavi etmeye çalışması “siberhondrik” hastalığı olarak adlandırıldı.

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Hürriyet gazetesinde ‘Dijital çağın yeni hastalıkları’ başlığıyla yayımlanan yazısında Tuğba Şengül Lik’in kaleme aldığı ‘Biz de aslen buralı değiliz’ kitabından detaylar aktardı.

Herhangi bir sağlık sorunu hakkında dijital dünyadan bilgi edinmek istediğimiz de avantajlar bazen dezavantajlara da dönüşebiliyor. Bedenimizde hissettiğimiz baş ağrısı veya yorgunluk gibi sıradan bir belirtiyi internet aracılığıyla anlamaya çalışıp, araştırmaya giriştiğimizde kendi kendimize teşhis koyuyoruz. Teşhisi ve şifayı doktorlarda değil sosyal ağlarda, internette ve bloklarda aramaya başlıyoruz. Oysa internette karşılaştığımız her bilgi doğru olmadığı gibi çoğu endişe, abartı ve evhamla yazılmış kişisel yorumlar da içerebiliyor. Netice mi? Vücudumuzda hissettiğimiz sıradan bir belirti bir anda ölümcül bir hastalığa dönüşüveriyor.

Netlessfobi: İnternetsiz kalma korkusu

“İnternetsiz kalma korkusu” şeklinde özetlenebilecek bir sorun bu. ‘Dijital göçmenler’in elektrik kesildiğinde yaşadığı korkunun günümüz dünyasındaki karşılığı. ‘İnternet bağımlıları’nın internetsiz ortamda kaldıklarında hissettiği anormal sıkıntı, rahatsız ruh hali.

Dijital çağ hangi sendromları beraberinde getirdi?

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Hürriyet gazetesinde “Dijital çağın yeni hastalıkları” başlığıyla yayımlanan yazısında dijital çağın sendromlarını da sıraladı.

“Dijital yorgunluk sendromu”

“Yazara göre, ‘Sosyal medyada günlük akışa yoğunlukla maruz kaldığımızda dünyadaki pek çok gelişmeden anında haberdar olabiliyoruz. Öyle ki Amerika’da sıradan birinin markette yaşadığı sinir bozucu bir olaya öfkelenip tepki gösterebiliyoruz. Sonra önümüze anında bir başka sinir bozucu haber düşüyor. Kısacası sosyal medyadaki bu çoğu sinir bozucu, üzücü, öfke uyandırıcı haber bombardımanı bizi yoruyor, yorgun düşürüyor.’ Dijital yorgunluk, aşırı haber ve bilgi bombardımanına maruz kalmanın beklenen bir sonucu. Çoğumuzun yaşadığı sisli beyin meselesinin ise başlıca tetikleyicilerinden biri.

“Google etkisi sendromu”

Dijital çağ çoğu bilgiyi doğru dürüst kavramamızı, anlaşılır ve hatırlanabilir şekilde belleğimizde kayıt altına almamızı da sabote ediyor. Çoğumuz konu ‘bilgi ve bellek’ olduğunda zihnimizi çalıştırmak yerine birçok şeyi ekranlara havale ediyoruz. Adres ezberlemek yerine navigasyon kullanmak, bir sürü numarayı boş yere ezberlemek yerine(!) ‘dijital hafızalar’a kaydetmek bu yanlışlardan sadece bazıları. Oysa ‘kullanılmayan her uzvun körelmesi kuralı’ beynimiz ve belleğimiz için de geçerli. Kullanma zahmetine girmediğimizde beynimiz de belleğimiz de süratle tembelleşiyor. Bu önemli sorun ‘Google etkisi’ olarak tanımlanıyor.

“Bilgi obezliği sendromu”

Nasıl ki yağın fazlası bizi obezleştirip metabolizmamızı bozuyor, bilginin de fazlası ruhsal bir obezliği tetikleyebiliyor. Tuğba Şengül Lik’e göre, ‘Artık bilgiye ulaşmamıza gerek yok, o bize ulaşıyor nasıl olsa. Sabah uyanınca birkaç sosyal medya platformuna girmemiz yeterli. Peki, bilgi ekranlarımızdan kayıp giderken de öğrenebildiğimiz bir şey mi? Bilgi sandığımız çoğu şey sıradan malumatlar olabilir mi?’ Anlaşılan o ki ‘bilgi obezliği meselesi’ de üzerinde dikkatle durulması gereken mühim bir mesele.

“Malumat zehirlenmesi sendromu”

Yazara göre, eskilerin savurgan ve mirasyedi çocuklar için pek sık kullandığı ‘Babam sağ olsun’ deyimi, söz konusu ‘bilgi’ olduğunda yerini yavaş yavaş ‘İnternet sağ olsun’ cümlesine bırakıyor. Ve yine yazara göre, ‘Herkes her konuyu biliyor, herkes her konuda uzman… Veri ve malumat yığınları bünyemizde aşırı doz etkisi yaratıyor ve -farkında olmadan- giderek zehirleniyoruz. -Zamanla da ve farkına varmadan- Düşünme tembelliği tuzağının esirleri haline gelebiliyoruz.’ Ama unutmayalım ki neticede herkesin bildiği ‘vasat bilgi’nin ötesine de geçemiyoruz.”

Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio