Çok yakın bir ülke… “Mali”

admin Yazar: admin 19 Ekim 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Kenar mahallelerde bir bidon suyun değerini daha yakından gördük. Katıldığımız bir kuyu açılış töreninde insanların tekbirlerle yaptığı sevinç gösterileri bize bilmediğimiz/ bilemediğimiz sevgiliye vuslatı anlattı sanki...

Çok yakın bir ülke… “Mali”

 

 

Onlar için Hayat Devam Ediyordu

 

Sabahında çocuk cıvıltıları ve yüksek sesle bağrışan kadın sesleri, bize nerede olduğumuzu yeniden hatırlattı. Odanın penceresinden ürkek nazarlarla tanımaya çalıştığımız arka sokakta, çoğu yeri yırtılmış saçların koruduğu ve birçok kıyafetin sallandığı bir damı gördük. Burası birçok dul kadının beraberce kaldığı bir mekânmış. Yanlarında birer- ikişer yetimle hayat devam ediyordu, onlar için… Geçim kaynaklarıysa sokakta yıkadıkları çamaşırlar…

 

 

Hayallerimizin Ötesinde Bir Şehir

 

 

Günün sabahında biz bahçe kapısından başımızı çıkarıp dışarıya bakarken mahallenin çocukları hemen doluverdi. Meğer buraya gelen Türk misafirlerin ikramlarına alışkınlarmış. Sıcak, sevecen ve ilgi görmekten mutlular, aynı zamanda avcının karşısındaki bir ceylan kadar da ürkek…

 

 

Ezan Sesinde Hayatın Durduğu Yer

 

 

Başkent Bamako, hayalimizin ötesinde bir şehir… Kanalizasyonun olmadığı, çöplerin belediye tarafından toplanmadığı, kocaman satırlarla sebzelerin doğranıp yemeklerin sokakta ve közde pişirildiği, geniş çukurlu yolların toprak kaplı olduğu bir şehir… Sadece ana caddelerde asfalt, başkentin bile çok azında elektrik var. Sokakta yürürken her gördüğünüze rahatlıkla selam verebilirsiniz. Kimse sizin yüzünüze, “Hayırdır… Nereden tanışıyoruz? Çıkaramadım da…” diye bakmaz. Selamınızın memnuniyet lisanında karşılık bulduğunu görürsünüz. Özel bir mekânda veya bir mağazada (mağaza kavramı da sizin zihninizle örtüşmeyebilir ama) elini de sıkmışsanız…

 

 

Ezan Saatinde Hayat Durur

 

 

Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde doksan beşi Müslüman. Yirmi günlük seyahatimizde açıktan yemek yiyen on kişi bile yoktu. Oysaki ülkede farklı rahatsızlıklar nedeniyle orucunu tutamayan büyük bir kesim varmış. Yani bu anlamda bizim kaybettiklerimizi onlar daha ellerinde tutuyor. Ezan saatinde hayatın durduğu bir yerdir orası. Dükkânların önünde elinde plastik ibrikleriyle abdest alan yüzlerce insana rastlamak mümkün… Camiler, mahalle mescitleri birden dolar. Kadınlarda en az erkekler kadar namaza ve cemaate katılırlar. Ancak uzun yılla ülkeyi sömüren Fransızlar, bir süre sonra çıkıp gitmişler. Lakin giderken bazı şeyleri de beraberlerinde alıp gitmişler. Bunlardan birisi de tesettür anlayışı. Kısa kollu, omuzların önden ve arkadan açık olduğu, başın sadece üst tarafından bağlandığı bir kıyafetle namaza gelir kadınlar… Daha sonra bu kıyafet tarzının 1970 yıllarındaki Fransız modası olduğunu öğreniyorum. Nasıl bir anlayışla kaldıysa, olmayan saçlarını sadece kuş yuvası gibi saran bir adetle namaza gelirler. Namaz alışkanlığına mı sevinmeli, yoksa “Setru’l-avret” şartının eksikliğine mi üzülmeli…

 

 

Bayram Zamanı Sokaklar Renklenir

 

 

Bayram yaklaştıkça kız çocuklarının da saçlarındaki örgüler ve tokalar daha da renklendi ve arttı. Zira bayram için en önemli hazırlıklardan birisi de kız çocuklarının başlarına gösterilen ihtimamdır. Bayramı fark etmek için sabahında sokaklara bakmak yeterlidir. Beyaz ve tertemiz elbiseleriyle cami yolunu tutmuş halkın vakarı, ayrı bir bayramdır orada. Ziyaretler ve tebrikler, henüz bayramı tatil olarak değerlendirmeye alışmamış bir toplum için bizim geçmişte kalan özlemlerimizi yaşatır.

 

 

Bir Bidon Suyun Kıymeti

 

 

Başka bir kuruma yaptığımız ziyarette, bize de tanıdık gelen acı bir manzaraya şahit olmuştuk. Bir bayan memur, bilgisayarında çok ciddi bir işle meşguldü. Sırada bekleyen insanlara cevap bile vermiyordu. Her gelene beklemeleri gerektiğini işaret ediyordu. Ama yüzü bize dönük ve arkasında da bir cam bölme var. Bu camın ayna vazifesi gördüğünü ve ekranda kâğıt oyunu oynadığının herkes tarafından görüldüğünden habersiz… Ama öyle bir toplum düşünün ki kimse buna itiraz etmiyor. Biz ayrıldığımızda hala sırada bekleme devam ediyorlardı. Türkiye’nin eski yıllarda tanıdığı gecekondu evlere benzeyen, mera arazilerin zilliyet usulü iskânıyla, garip ve acı dolu bir şehirleşme ortaya çıkmış. Elektriğin uğramadığı hatta hayal bile edilemediği bu mahallelerde su bulmak ayrı bir işkence haline gelmiş.

Mahallede kesilen ve dağıtılan kurban etlerinden payına bir poşet düşen ve bunu başının üstünde taşıyan kızın ayaklarının yerden kesilişine şahit olmak, her yerde bulunamayacak bir manzaraydı. Mango başta olmak üzere tropikal meyvelerin doyasına tadına varmak, serinlemek, zencefilin acısına dayanmak isterseniz sizi de davet ederiz.

Nasyonal parkta hayvanları görmek, kenar bir mahallede çocukların “arabuuu, arabuuu!” tezahüratlarına şahit olmak, beyaz Müslümanların da olabileceğini ve dokununca kimseyi elektrik çarpmış gibi yere atmayacağını göstermek, bir şeker veya balonun etki gücünü gözlemek için siz de buyurun… Ne mi kazanacaksınız? “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Bir birinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Size birbirinizi, sevdirecek bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.” (Hadis-i şerif) İşte sadece bunun için bile çekilir bu yolculuk. Hadi buyurun…

Etiketler:
admin

admin

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio