Bir Bacıyan-ı Rum annesi Sâmiha Ayverdi

Merjam Yazar: Merjam 24 Temmuz 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Sâmiha Ayverdi’nin kurmuş olduğu müesseselerde pek çok imanlı vatan evlâdı yetişmiştir. “Vatan Ana” olarak anılan bu mücahide hatun, Ahi Evran ocağında fütüvvet aşkıyla yetişip bu uğurda mücâdele vermiş Fatma Bacı’nın 20. asra tecellisinden başka ne olabilir? O bir abide şahsiyettir.

Bir Bacıyan-ı Rum annesi Sâmiha Ayverdi

 

22 Mart 1993 tarihinde ebediyet âlemine göçen Sâmiha Ayverdi gençlere şöyle nasihat etmiş: “Muhammedî (sas) ahlâkı yaşamayı hayatınızın gâyesi yaparsanız mes’ûd olursunuz. İslâm demek, insanoğlunun bir fazîlet abidesi hâline gelmesi demektir.”

 

Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek, Cemil Meriç, Nihal Atsız gibi Türk milletine fikir ve fiillerinde yol gösterenlerin arasında bir kadın ‘Er’ yer alır. ‘Er olmak’ için cinsiyet değil, ilim ve yürek gerektiğini Türk dünyasına gösteren bir isimdir o, nice gencin yolunu aydınlatıp meşale olan bir annedir. O Sâmiha Ayverdi’dir.

 

Dünyayı kasıp kavuran materyalizmin karşı tarafında saf alır. Düşman ordularındaki zehirli düşünce oklarının hedefindeki Müslüman Türk gencini korumak üzere cansipârâne savunma hattındadır. Onun için milletinin tek bir genci fedâ edilemeyecek kadar değerlidir. Sâdece değerli olan gençler değil, bu vatanın taşı, toprağı, kültürü, edebidir. En önemlisi derunî ledün ilmiyle ve peygamber aşkıyla şekil almış Türk İslâm mefkûresinin sapasağlam gök kubbede bakî kalmasıdır. Bu uğurda içinde bulunduğu zaman dilimindeki birçok hanımın aksine mücadele alanlarında bir fiil yer alır. O erkeklerin arasında elinde yalınkılıç en ön safta korkusuzca yerini alan mücahide hatundur. Tıpkı Moğol istilasında en ön saflarda savaşan Bacıyan-ı Rum taifesinin lideri Fatma Hatun gibi. Onun 20. asırdaki temsilidir adeta.

 

Tanzimat’la başlayan ithal milliyetçiliğin gençlerde açtığı yaralara karşı, sırrı kuvvetin hükmündeki aşkla süslenmiş, nizama Hâkk’ın adaletini yaymak, insana hakiki değerini veren bin yıllık Kızılelma’sı “İlâyı kelimetullah”ı anlatmak için kalemini pusat yapmakla kalmamış, bizzâthi inandığı değerleri hal edinmiş, etrafına topladığı gençleri annelik vasfı ile kucaklamıştır. O “Mücâhid-i fîsebîllâh”tır. Hâkk’tan aldıklarını halka dağıtmış, sadece Türk dünyasının değil İslâm dünyasının, yıkmayan yapıcı, nadide kadın aktivistlerinden biridir. Yanında bulunan talebelerine şöyle seslenir: “Mes’eleli olmaya mecbûruz. Bakmayın, bu kadar mes’elesiz insanlar var, yahut da yanlış mes’eleleri mes’ele yapan kimseler var. Şu gençlik, meselâ. Bugünki Türk gençliği bir yanlış ideolojiyi kendine mes’ele yapmış. Siz tamamen aksini yapmağa mecbursunuz. Ama bin kişi çalışmıyor, memleketin kanını emiyor, o bin kişinin karşısında siz tek başına mücâdele etmeğe mecbursunuz. Mücâdeleden yılmak yok. Bu zorluğu aşmağa mecbûruz biz. ‘Aşamadım, olmadı, yok. Dünyâya biz rahat etmek için, ayağımızı uzatıp da keyfimize bakmak için gönderilmedik…”(Sâmiha Ayverdi’nin 1978-1984 sohbetlerinden alınmıştır)

 

 

Kuruluşuna öncülük ettiği kurumlar

 

 

Her ânın kadrini kıymetini bilmiş, sayılı nefeslerini hizmet yolunda harcamış, yâr olmuş bâr olmamış, Hâkk rızâsı için millete hizmeti bir ibadet şevkiyle yerine getirmiştir. Materyalizme karşı mücadele ederken kadim değerlerimizi aktarmak ve yaşatmak için, bir fiil girişimlerde bulunmayı ihmal etmemiştir. Memleket meselesi için çekinmeden öne atılmış, eğriyi korkmadan söylemiş, vatana hizmet için insanları, kurumları teşvik etmekten geri durmamıştır. Yurdumuzun mânen aç insanlarına kadim Türk İslâm kültür ve irfan hazinesinin sandığını açmış, onlara değerli mücevherleri sebil etmiştir. O, günümüzde Bacıyan-ı Rum teşkilatının ruhunu bugüne taşıyan sivil toplum kuruluşlarına öncü olmuştur. İstanbul’da Kubbealtı Vakfı, İstanbul Fetih Cemiyeti ve Ankara’da Türk Kadınları Kültür Derneği, hepsinin kuruluşunda ve çalışmalarında bizatihi yer almıştır. Ankara’da 1966 yılında kurulan Türk Kadınları Kültür Derneği’nin kuruluş hikâyesi şöyledir.

 

Sâmiha Ayverdi Hanımefendi Ankara’ya geldiklerinde, Sabahat Gülay Hanım’ın evlerinde kalırlarmış. 1966 yılı başlarındaki bir ziyarette, ortalığın halinden, gençliğin gidişatından (60 yıllarda dünyada başlayan sol cereyanlı materyalist gençlik hareketine olan meylinden) ve diğer memleket meselelerinden konuşmaktadırlar. Sabahat Gülay Hanım kendi tespitlerini kederli ve üzüntüyle aktarmaya başlamış. Sâmiha Ayverdi Hanımefendi kendilerini sâkince dinledikten sonra: “Sabahat hanımcığım, tek başına sesinizi duyuramazsınız. Müesseseleşmek lâzım. Siz bir dernek kursanız.” buyurmuşlar. Sabahat Hanım “Aman efendim, bunu ben nasıl yaparım” demişse de kendileri, “Şu içinizdeki iman ateşi, Allah’ın izni ile bunu size yaptırır.” demiş.

 

Memleketin ve milletin hayrına olacak olan düşüncelerin derhal hayata geçirilmesinden yana olan tavrı ve tutumu karşısında, dernek için kollar sıvanmış ve 6 Mayıs 1966 yılında “Türk Ev Kadınları” adıyla Türk kadınının kimliğini koruyabilmesi, aşırı ve yıkıcı ideolojilere karşı bilgilendirilmesi, millî varlığı oluşturan kültür, tarih, manevî değerler ve kıymet hükümlerinin yaşatılması ve gençlere aktarılmasında onlara fikren yardımcı olmak gâyesi ile yola çıkan dernek faaliyette başlar. İlk başkanı Sabahat Gülay Hanım’dır, kurucuları arasında Türk siyasî tarihinin güzide insanlarından merhum Tevfik İleri’nin eşi Vasfiye Hanım ve kızı Cahide İleri Aksoy Hanımefendi bulunmaktadır. Daha sonra 1971 yılında “Türk Kadınları Kültür Derneği” adını alan kuruluş bugün 9 şehirde şubesi ile çalışmalarına devam etmektedir.

 

 

Hedef kaybedilen medeniyeti yeniden diriltmekti

 

 

Sâmiha Ayverdi, fikir annesi ve kurucusu olduğu derneğin, İstanbul şubesinin açılması için, Ankara’ya teşrif edip Sabahat Hanım’dan izin istemiştir. İstanbul şubesi başkanlığını uzun yıllar İlhan Ayverdi Hanımefendi yürütmüştür. Evet, o zarif ve edepli Türk İslâm kadınının vücut bulmuş son temsilcilerindendir. Kendilerinin bir fiil cemiyet müesseslerinde yer alma nedenlerinden biri, tekke ve dergâhların kapatılmasıyla boş kalan Türk irfanını, geleceğin Müslüman Türk cemiyetini oluşturacak gençlere aktarmak, kaybedilen medeniyeti yeniden diriltip, yeni bir çehre ile başkaldırıp dünyaya tekrar Türk İslâm mefkûresini yaymak, yaşatmaktı. Kısa adı TÜRKKAD olan dernek ile Hâkkı, imanı, aşkı, irfanı, millî kültürü ve millî değerleri öğrenen, Müslüman Türk Analarının dünyayı teşrif etmesini ve Aksütleri ile emzirdikleri evladlar yetiştirilmesini istemiştir.

 

Sâmiha Ayverdi Hanımefendileri kurmuş oldukları diğer sivil toplum kuruluşu Kubbealtı Vakfı’nın sayfasında yer alan, ”İlim, fikir ve sanatta Türk milletine has târihten gelen değerleri esas tutarak, nesilleri, millî bir düşünce ve sanat merkezi etrâfında toplamaktır. Bu gayeye erişmek için ilim ve fikirde, sanatta, dilde, sosyal sâhada ve neşriyatta muhtelif çalışmalar yapmaktadır” sözleri bunu özetlemektedir.

 

Dünden bugüne bu iki müessese bu alanda çalışmalarını sürdürmekte, gençlere millî ve mânevî değerleri aktarmaya devam etmektedirler. Kökü mazide bir ati olan yeni Türk İslâm medeniyeti için gayret sarf etmektedirler.

 

Sâmiha Ayverdi’nin kurmuş olduğu müesseselerde pek çok imanlı vatan evlâdı yetişmiştir. “Vatan Ana” olarak anılan bu mücahide hatun, Ahi Evran ocağında fütüvvet aşkıyla yetişip bu uğurda mücâdele vermiş Fatma Bacı’nın 20. asra tecellisinden başka ne olabilir? O bir abide şahsiyettir.

 

Son sözü kendisine bırakmak yerinde olacaktır:  ‘Yiyecek ekmeğim var, çoluğum çocuğum da iyi. Okuyorlar, yazıyorlar, sıhhatleri yerinde… Tamam, bitti işim.’ Hayır! Bitmedi, bitmedi. Bu hiçbir şey değil. Asıl bundan sonra yapacağımız şeyler var.

 

Bir dâvânız olacak. O dâvâ sizi nereye götürürse oraya gitmeye mecbûrsunuz. Ama genç, ama yaşlı. Son nefese kadar bu böyle devâm etmeğe mecbûrdur.

 

İşte kısaca söylemek istediğim şudur: Muhammedî ahlâkı yaşamayı hayatınızın gâyesi yaparsanız mes’ûd olursunuz. İslâm demek, insanoğlunun bir fazîlet abidesi hâline gelmesi demektir, vesselâm.”

 

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio