Yeşim Koçak: İyi bir kumaşının olması büyük avantaj

Merjam Yazar: Merjam 4 Şubat 2021

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Oyuncu Yeşim Koçak ile çok samimi bir röportaj gerçekleştirdik. Koçak, “Tiyatro oyuncusu olmak için; İyi bir kumaşının olması tabii ki çok avantaj sağlıyor, iyi bir kulağının olması, fiziğin, sesin, aklın, auran… Bu saydıklarım oyuncu olmak isteyen kişiye hediye tabii... Vazgeçmeden tekrar etme, çok çalışma, disiplin ve mesleğe hak ettiği saygıyı göstermek insanı mutlaka bir yere vardırıyor.” dedi.

Yeşim Koçak: İyi bir kumaşının olması büyük avantaj

 

Yeşim Hanım bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

 

İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümü lisans ve yüksek lisans mezunuyum. Profesyonel olarak Kent Oyuncularıyla başladığım tiyatro yaşantım Şehir Tiyatrolarında sürüyor, Aydın Üniversitesi Drama ve Oyunculuk bölümü ile “Tiyatro Pangar” bünyesindeki “Hata Yapım Atölyesi”nde de öğretmenlik hayatım devam etmekte…

 

 

Nasıl bir ailede büyüdünüz? Sanat, yetiştiğiniz ortamın neresinde duruyordu?

 

Annem ve babam çalıştığı için neredeyse liseye dek anneannem ve dedemleydim. Mutlu bir çocukluğum oldu. Dedem, Yıldız Üniversitesi Fizik bölümünde annem ise Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde akademisyendi. Sanırım dedemle daha çok vakit geçirmiş olmanın etkisiyle lisede matematik fen bölümünü seçtim, üniversite sınavında Fen Fakültesi İstatistik Bölümünü kazandım fakat üçüncü sınıfa geçerken gönlümde yatanın “Tiyatro” olduğunu keşfedip hazırlanmaya başladım, kazanınca da istatistiği  bıraktım. Ailemde güzel sanatlara ve müziğe bir yatkınlık hep vardı; resim, minyatür, hat, ebru yapılan, fotoğraf çekilen, ney üflenen, ud çalınan bir evdi…

 

 

Yıldız Kenter ve Şükran Güngör gibi usta sanatçılarla çalışma şansınız oldu. Bu kadar usta isimler size neler kattı, neler öğrendiniz veya bu isimlerle çalışmak size neler hissettirdi?

 

Onlarla çalışmak şansı bir kenarda dursun, ömrümün belli bir kısmını dizlerinin dibinde geçirme fırsatı bulabildiğime her gün bir sebeple şükrediyorum. O kadar kalbimle dinlemişim ki ağızlarından her çıkanı, her gün bir sebep mutlaka karşıma çıkıyor. Tiyatroda oyun ya da prova olmasa da geçirilen saatler, anılarını dinlemek, turneler, bütün Türkiye’yi ve hatta dünyanın hatırı sayılır bir kısmını onlarla gezmek hep kıymetini bilmekle övündüğüm inanılmaz insanlar. Onlarla çalışmış olmak bana tabii ki tarif edemeyeceğim bir gurur hissettiriyor.

 

 

Sahne öncesi, oyuna hazırlanırken yaptığınız bir rutininiz var mı?

 

Çok erken kuliste olmayı seviyorum, oyundan önce odada mutlaka saatler geçireyim istiyorum. Son çalıştığım tek kişilik oyunla birlikte her oyun öncesi ısınma ve meditasyon karışımı bir ritüel girdi hayatıma, kolay kolay da çıkmaz herhâlde. Sahneye çıkmadan hemen önce ise söylersem absürt bulunacağını düşündüğüm için söylemek istemediğim bir ritüelim daha var.

 

 

“Tiyatro” sizin için ne anlama geliyor? Sahnede olmak size nasıl hissettiriyor?

 

Mart ayında pandemiden dolayı kapandığımızda çok yorgunmuşum demek ki evde olmak ve açıkçası tiyatrosuz olmak iyi hissettirdi. En basit şeyleri nerdeyse her gece oyun oynadığım için özlemişim…Yemek pişirmek ve herkesin yediği saatte yemek yemek gibi basit şeyler. Fakat o kadar kısa sürdü ki bu durum hemen özledim sahnede olmayı. 23 sene oluyor bu sene, hiç aralıksız sahneye çıkmışım bir sezon dahi atlamadan, müthiş bir alışkanlık… En güçlü hissettiğim yer sanırım sahne, iyi prova edilmiş boşlukları minimuma indirilmiş bir oyunun prömiyeri ve sonrasında minik minik artan hakimiyet ve o yolculuğun verdiği haz benim için başka hiçbir mecrada yok ya da ben bulmayı beceremedim.

 

 

Oynadığınız bunca oyun arasında sizde yeri ayrı olan bir rol var mı?

 

Bu sene Şehir Tiyatrolarında yaptığımız “Melek” bana değişik şeyler hissettiriyor. Biliyorsunuz ki ekimde minimal sezon perdemizi açtık. Minimal kadro, teknik ekip. Önlem olarak her işi kendim yapmayı tercih etmem bana Kenter Tiyatrosundaki yıllarımın hissiyatını yaşattı. “Melek” birçok başka sebeple de öne geçti, oyunculuğumla da ilgili güzel şeylerin daha çok yaşanacağı bir devre geçmişim gibi hissettiriyor beni, umarım doğru histir.

 

 

Tiyatro oyuncusu olabilmek için sizce en gerekli başlıkları bize sıralar mısınız?

 

İyi bir kumaşının olması tabii ki çok avantaj sağlıyor, iyi bir kulağının olması, fiziğin, sesin, aklın, auran… Bu saydıklarım oyuncu olmak isteyen kişiye hediye tabii… Vazgeçmeden tekrar etme, çok çalışma, disiplin ve mesleğe hak ettiği saygıyı göstermek insanı mutlaka bir yere vardırıyor.

 

 

Tiyatro eğitimi, sahne eğitimi almak isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

 

Bir usta seçip onun yanında mesleğe dair her konuda bilgi edinmek, teorik olarak alınan eğitimin yanında bunu da sürdürmek, pratikle teorinin el ele gitmesi en ideali tabii. Fakat görece de olsa şanslı bir kuşaktan olmam dolayısıyla çok da bir şey söyleyemiyorum, bugünkü öğrencilere maalesef. Oyuncu adayı çok fakat tatbikat alanı az bu zamanda.

 

 

Sizin ilham kaynağınız kim?

 

İşini tüm gücüyle bir inanç ve saygıyla yapmış olmasından ötürü Yıldız Hoca ve onun elinin, ekolünün değdiği herkes ilham kaynağım.

 

 

Tiyatro bize neden lazım? Ne katar insan hayatına?

 

İnsanlığın var oluşundan beri hayatı anlamlandırma çabasına büyük katkısından dolayı tiyatro bize lazım. İnsanı kendinden yola çıkarak diğer insanları, doğayı, evreni tanımaya çalışmaya sevk eder. Çünkü düşünmeye neden olur.

 

 

Gelen teklifleri değerlendirirken nelere dikkat edersiniz? Yeşim Koçak’ın kırmızı çizgileri nelerdir?

 

Derdi benim de derdim olan işleri seviyorum. Üstüne okuyup araştırırken heyecanlanacağım, büyüyeceğim hikâyesi olan oyunlarda olmak istiyorum. Son senelerde özellikle, öznesi “kadın” olan oyunlar geliyor bana ve bundan da çok memnunum. Diliyle, yaklaşımıyla, içeriğiyle bir zümreyi ötekileştiren, aşağılayan, -o ya da bu- bir taraf tutan işte olmayı istemem.

 

 

Uzun yıllardır oyunculuk yapıyorsunuz. Geçmişten günümüze baktığınızda sektörde ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Sanata ve sanatçıya duyarlılık ne durumda?

 

Ben mesleğe başladığımda hepimizin bildiği belli başlı köklü özel tiyatrolar, şehir ve devlet tiyatroları vardı. Şimdi açılan yeni mekânlar, sayısı gittikçe artan küçük gruplar, girişimler var. Bir yandan da büyük paralar harcanarak yapılan salonlar, prodüksiyonlar… Hepsinin alıcısı var. Şekli, alışveriş biçimi ne olursa olsun seyirci ve oyuncu olan her yerde tiyatro devam ediyor. Dizilerde çok geniş kitlelere ulaşmış oyuncuların oynadığı oyunlar da kapı pencere yıkıyor İstanbul’da, iyi olduğu fısıltı gazetesiyle yayılmış oyunlar da. Pandemi yüzünden fena hançer yemiş olsa da normale dönüldüğünde büyük bir buluşma yaşanacağını düşünüyorum. Bir araya gelmekle ilgili böyle bir açlık doğmuşken bunun en güzel yaşanacağı yerler, tiyatrolar, konserler, sergiler olacak.

 

 

Sizce sanat nasıl gelişir?

 

İhtiyaç hâline geldiğinde ve küçük yaşta aile içinde başlayıp sonra okulda devam eden bir eğitimle… Sanatsız yaş almanın nasıl eksik bir hayat ürettiği, hastalıklı bir toplum oluşturduğu gerçeğini almış kabul etmiş devlet politikalarıyla. Düşünen, sorgulayan, değerlendiren, fikir beyan eden vatandaşın kıymetli bulunduğu politikalarla. Şu an buna çok uzak bir yerdeyiz ama yaşanan bu sürecin sonunda yeni normallerimizle eskiye döndüğümüzde çok şaşırtıcı, sevindirici şeyler yaşayacağımızı düşünüyorum ben hep birlikte.

 

 

Yeşim Koçak nasıl bir izleyicidir? İzlerken nelere dikkat eder?

 

Çok fazla oyun oynadığım için çok iyi bir seyirciyim diyemiyorum artık maalesef. Vakit sorunundan oyunları takip etmekte güçlük çekiyorum. Ama ortaokuldan başlayan sağlam bir tiyatro alışkanlığım var, o meşhur metrelerce kuyruklarda beklemişliğim çoktur. En çok oyunculara ve yönetmenin seçimlerine dikkat ederim. Ve de ekip ruhuna, sahnedeki sinerjiye…

 

 

Peki, nasıl bir okursunuz?

 

Üniversitedeki görevim ve çoğunlukla yeni bir takım projelere hazırlık aşamasında olmamdan dolayı roman okumayalı bayağı uzun zaman oldu sanırım. Metodik kitaplar, tiyatro metinleri hep önde. Bir de bu karantina dönemine has kişisel gelişim kitapları ilgi alanıma girdi pek çoğumuz gibi…

 

 

Yakın zamanda okuduğunuz ve okuyucularımıza tavsiye edebileceğiniz birkaç kitap ismi isteyebilir miyiz sizden?

 

Berrak Yurdakul / Senin Hakkında Yedi Şey Düşündüm,

George Orwell / Hayvan Çiftliği,

 Loretta Graziano Breuning / Mutlu Beyin.

 

 

Meslek hayatınız boyunca yaşadığınız birçok anınız vardır. Unutulmaz bir anınızı bizimle paylaşabilir misiniz?

 

Geçtiğimiz sezon “Nora” oyununu matine oynuyorduk, ikinci perdede hesaplaşma sahnesindeyiz Mert Tanık’la, gergin bir sahne birbirimizin canına okumaya çalışıyoruz. Sallandık, iki yanda ışık ayakları vardı, bayağı ışığın hareketini de gördüm Mert de hissetti tabii ama oyunu kesmeyeyim diye benim repliğimi söyleyerek bana el uzatmaya çalıştı. Fakat ben çok korktum, bir an fısıldaştığını duyunca dayanamayıp dönüp sallandık mı dedim, evet dediler. Biri açılmamış suyum var için diye getirdi, kaçmış bakabilir misiniz, yazmışlar mı vs. diye konuşarak biraz sakinledik. Mert devam edelim mi ne yapalım diye sordu seyirciye, alkışladılar, kaldığımız yerden devam ettik.

 

 

“Kadın” dendiğinde hissettiğiniz 3 kelimeyi bize söylemenizi istesek…

 

Hissettiğim üç şeyi söylemeyi çok isterdim ama tek bir şey hissediyorum son zamanlarda; korku. “Kadın” kelimesini duyunca arkasından daha fazla “öldürüldü” kelimesini duymaktan korkuyorum. Karanlık bir sokakta yalnız yürürken korkuyorum. Korkmak istemiyorum. Ölmek istemiyorum. Aslında “kadın olmak”la ilgili hissettiğim güzel şeylerden bahsetmek isterdim ama sadece 2020 yılında 234 kadın öldürüldüyse bunlardan bahsetmeye daha çok var; talepkâr olmalıyız. Çok acı ve talep ettiğimiz de yaşam hakkımızın korunması…

 

 

Yeşim Hanım, çok hoş bir hanımefendisiniz ve kendinize has çok hoş bir tarzınız var. Peki, “Moda” Yeşim Koçak’ın hayatının neresinde?

 

Önce teşekkür ederim. Çok fazla yere koşturan biri olduğum için önceliğim rahatlık. Kışın taytlar, uzun bol yumuşak kazaklar ve rahat botlar en sevdiğim. Yazınsa püfür püfür elbiseler. Hatta bir elbise bağımlısıyım. Bu çerçevenin içinde yakalar, botların tabanı, elbiselerin boyu biraz değişiyor belki modaya göre ama o kadar, çok da oynama olmuyor tutucuyum biraz, değişiklik pek sevmem, saçımdan da anlaşılabileceği gibi…

 

 

Son olarak eklemek istedikleriniz?

 

Bugünler bir an önce bitsin artık, salonlarda, oyunlarla, konserlerle, sergilerle, sinemayla birbirimizle buluşabilelim, en büyük dileğim de hepimizin, bütün sevdikleriyle o günlere sağlıkla ulaşabilmesi.

 

Güzel sorular için sizlere teşekkür ederim…

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı