Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Osmanlı’dan Cumhuriyete Astronomi ve Astronomlar
Osmanlı’dan Cumhuriyete Astronomi ve Astronomlar
Her bilim dalında olduğu gibi İslâm astronomisi de gelişme sürecinde, kendinden önceki bilgilere erişme, özümseme ve bu özü bir İslâm ilmi oluşturmada kullanma gibi aşamalardan geçmiştir. Ortaçağ İslâm astronomisinin temelini oluşturan çalışmaların nerdeyse tamamı başlangıçta Batlamyus Teorisi ya da Hint ve Sasani astronomisini örnek alarak ilerlemiştir.
XI. yüzyılda Ortaçağ’ın en kapsamlı ve uzun ömürlü gözlemevi Melikşâh tarafından kurulan İsfahan Gözlemevi’dir. Bu gözlemevi ile birlikte gözlemevleri, ilk kez İslâm dünyasında resmi birer kurum olarak inşa edilmeye başlanmıştır. İsfahan Gözlemevi’nin ardından en etkili gözlem evi, Nasîrüddin Tûsî’nin Hülâgû Han’a teklifi ile Azarbeycan Meraga’da kurulmuştur. XII. yüzyılın önemli astronomlarından olan Nasîrüddin Tûsî, çalışmalarında Batlamyus sisteminden faydalanmıştır. Yine de “Si Fasl” adlı eserinde tamamen Batlamyus Teorisi ile yetinmemiş ve Batlamyus’un çalışması “Tetrabiblos”da yer almayan tanımlara da yer vermiştir. Bu dönemde Meraga Rasathânesi’nde yapılan en önemli çalışma, Tûsî tarafından hazırlanan ve evrensel bir niteliğe sahip “El-Zîc el-İlhanî”dir. Doğuda ve Çin’de kullanılan bu zîc, daha sonra Uluğ Bey’in zîcinin düzenlenmesinde karşılaştırmalı olarak kullanılmıştır.
Ortaçağın ardından İslâm dünyasında astronominin yükselişe geçişi, şüphesiz XVI. yüzyılda gerçekleşmiştir. Bu yüzyıl, Osmanlı’nın hem maddi hem de manevi olarak doruk noktasına ulaştığı asırdır. Bu dönem; sınırların en geniş, ordunun en güçlü ve ülkedeki refah seviyesinin en yüksek olduğu dönemdir. Elbette böyle bir dönemde ilmi çalışmaların geri kalması düşünülemez.
Astronomi Öğrenimini Başlatan Osmanlı Bilginlerdir
Osmanlı, kuruluş dönemi gaza ve fetihlerle geçen bir devlettir. Savaş koşullarında bile hâkimiyet altına aldığı topraklarda eğitim ve kültür faaliyetlerine önem vermiş, medreseler açtırmıştır. İstanbul’un fethiyle birlikte burada kurulması hedeflenen ilim kültür medeniyeti için klasik İslâm ilimlerinin ana merkezlerinden Kahire, Şam, Meraga ve Semerkand’daki birikim İstanbul’a aktarılmıştır. Ancak Fatih, yalnızca İslâmî ilimleri değil müspet ilimleri de bu yeni başkentte görmek ve geliştirmek arzusundadır. Başkentin İstanbul’a taşınması ile birlikte burada bulunan bazı manastır ve kiliseler medreseye dönüştürülmüş, dönemin önemli ilim adamları İstanbul’a davet edilmiştir.
Davet edilen ilim adamları içerisinde Uluğ Bey’in Semerkand’da kurduğu Semerkand Gözlemevi’nde yetişen iki isim öne çıkmaktadır. Bu isimlerden ilki Fethullah Şirvanî’dir. Şirvanî, Anadolu’da astronomi, matematik ve geometri öğrenimini başlatan Osmanlı bilginlerindendir. İkinci isim ise Semerkand Gözlemevi öğrencilerinden Ali Kuşçu’dur. Semerkand’da iken Uluğ Bey, Kadızâde Rûmî ve Gıyâsüddin Cemşid el-Kâşî gibi önemli âlimlerden dersler almıştır. Kadızâde Rûmî’nin vefatı üzerine gözlemevinin başmüneccimliğini üstlenir ancak bu kez de hocası Uluğ Bey’in vefatı ile Semerkand’dan ayrılma kararı almıştır. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan tarafından Fatih Sultan Mehmed’e elçi olarak gönderilen Ali Kuşçu, sultanın daveti üzerine İstanbul’da kalmış ve Ayasofya’ya müderris olarak atanmıştır.
“Fethiye” isimli eserinde, geometrik kavram tanımları, gezegenlerin küre ve hareketleri, yer şekilleri ve yedi iklim gibi konulara değinen Ali Kuşçu’nun bir diğer önemli eseri “Muhammediye” adını verdiği matematik kitabıdır. Yazmış olduğu bu iki eser de Fatih’e sunulmuş ve medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Bu dönemde Ali Kuşçu’nun çalışmaları sayesinde Osmanlı, müsbet ilimlerde bir canlanma yaşamış ve bu canlanma XVI. yüzyılda Mirim Çelebi ve Takîyüddîn ile doruk noktasına ulaşmıştır. Yine bu yüzyılda devlet bünyesinde kurulan ve resmi astronomi işlerini yürüten müneccimbaşılık, zaman tayini için kurulan muvakkithâneler ve İstanbul Gözlemevi oldukça mühimdir.
Müneccimbaşılık
Muvakkithânelerin yönetimi müneccimbaşılara aittir. İlmiye sınıfına mensup, medrese mezunu kişiler arasından seçilen müneccimbaşıların ilk vazifesi, saray ve ileri gelen devlet adamları için takvim hazırlamaktır. Bu takvimler doğum, ölüm, tahta çıkma ve savaş gibi mühim hadiselerin zaman tespitinin yanında; gemilerin denize indirilmesi, sultanın kışlık ya da yazlığa taşınması hatta has atlarının çayıra salınması gibi olayların da zaman tayinini gerçekleştirmektedir.
Müneccimbaşıların Osmanlı’da astronominin gelişmesini sağlayan bir diğer önemli görevi; gezegen hareketlerinin, Güneş ve Ay tutulmalarının takibi ve gözlem sonuçlarının saraya bildirilmesidir. Böylelikle müneccimbaşıların astronomi alanında çalışmaları hem artış göstermiş hem de kayıt altına alınmıştır.
Mirim Çelebi ve Takîyüddîn
XVI. yüzyılın en önemli matematikçi ve astronomlarından biri olan Mirim Çelebi, Ali Kuşçu’nun torunudur. Yazmış olduğu önemli eserler; “Düsturül-Amel ve Tashihül-Cedvel” (İşlemin İlkesi ve Tablonun Düzeltilmesi) isimli Uluğ Bey zîcinin ve “Şerh el-Fethiye fî’l-Hey’e” isimli Ali Kuşçu eserinin şerhidir. Osmanlı medreselerinde yardımcı ders kitabı olarak okutulan bu eserleri, didaktik bir üslup ile kaleme almıştır. Astronomi alanında tanınmış bir âlim olması sebebiyle II. Bayezid tarafından saraya davet edilmiş, ardından Yavuz Sultan Selim tarafından kazaskerlik görevine getirilmiştir.
Astronomide trigonometrik değerleri, sinüs fonksiyonunu kullanan ve gezegenlerin gökyüzündeki devinimlerini gösteren tabloları düzenlemek amacıyla onluk yöntemi kullanan Takîyüddîn, dönemin en önemli astronomi bilgini olarak kabul edilir. Ondalık kesirlerin astronomiye nasıl uygulanacağını, 1580 yılında tamamlamış olduğu “Teshîlu Zîci’lA’şâriyyi’ş-Şâhinşâhiyye” isimli çalışması ile anlatmıştır. İstanbul Gözlemevi, Sultan II. Murat döneminde, Takîyüddîn’in başmüneccimliği altında kurulmuştur. Bu gözlemevinde gerçekleştirdiği çalışmalar sonucunda elde ettiği Güneş teorisine yönelik hesaplamalar, bulunduğu yüzyılın en başarılı çalışmalarından kabul edilir. Ancak yine de bu başarılı çalışmaların neticesi, sultanın gözünde artan değerini çekemeyenler tarafından baltalanır. 1580 yılında İstanbul Gözlemevi, sultanın kararı ile Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa tarafından yerle bir edilir
Takîyüddîn’in Gözlem Aletleri
İstanbul Gözlemevi başmüneccimliği sırasında Takîyüddîn pek çok gözlem aracı icat etmiş ve bu aletleri kendi çalışmalarında kullanmıştır. Bunlar; zât-ül-halâk (halkalı araç), zât-üs-şu’beteyn (çetvelli araç), zâtüs-sakbeteyn (iki delikli araç), duvar kadranı (libne), zât-üs-semt ve’lirtifâ (azimut yarım halkası), rub-u mıstara (tahta kadran), müşebbehe bi’l monâtik, zât-ül-evtar (kirişli araç) ve saatlerdir. Bu aletler; gök cisimlerinin konumlarının bulunmasında, Ay’ın paralaksını yani uzaklık açısını, yıldızların miktarını hesap etmekte ve meridyen geçişlerini gözlemlemekte, gök cisimlerinin dünyaya uzaklığını ölçmede ve gökyüzünde yer alan herhangi iki gök cisminin uzaklığını ölçmede kullanılmıştır.
Çağdaş Astronomi Çalışmaları XVII. Yüzyıl ile Başlıyor
İstanbul Gözlemevi’nin yıkılması ile Osmanlı’da astronomi çalışmaları durağan bir hâl almıştır. Ne yazık ki XVII. yüzyılda bu alanda önemli bir gelişme yaşanmayacaktır.
Bu dönemde Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi tarafından Paris Rasathânesi ziyaret edilmiştir. Dönemin eserleri, yabancı ilim adamlarının çalışmalarından yapılan çevirilerdir. Bu durum da Osmanlı’nın astronomi alanında bir yenilik ortaya koyamadığının ve yalnızca Batı’yı takip etmeye çalışmakla kaldığının göstergesidir.
Tezkireci Köse İbrahim Efendi’nin “Secencel el-Eflâk fî Gâyet el-İdrâk” (Feleklerin Aynası ve İdrâkin Gâyesi), el-Dimaşkî’nin “Nusret el-İslâm ve’l-Surur fî Tahrîri Atlas Mayor” (Coğrafya-yı Atlas), Katip Çelebi’nin “Cihannümâ” ve “Mecmûatü Hey’et elKadîme ve’l-Cedîde” (Eski ve Yeni Astronomi Mecmuası) isimli eserleri, Osman ibn Abdulmannân’ın “Tercüme-i Kitâb-ı Coğrafya”sı ve Kalfazâde İsmail Çınarî’nin “Cassini’nin Zîc Tercümesi” çalışmaları dönemin tercüme eserlerine örnek olarak verilebilir.
XVIII. yüzyıl Osmanlı’nın astronomi ve matematik alanında sürdürdüğü çalışmalar, yalnızca vakit tayini için gerekli eserlerin çevirisi olur. Namaz, oruç ve hac gibi ibadetlerde zaman tayini önemli olduğundan gökyüzü gözlemleri de ilim adamları tarafından dikkatle ve düzenli bir şekilde takip edilir. Yapılan gözlemlerin sonuçlarının tablo hâlinde kataloglanmasına “zîc” adı verilir.
1773 yılında Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun ve 1793’te Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’un kurulması ile birlikte Osmanlı’da astronomi eğitimi modern okul müfredatlarında okutulmaya başlanır. Hüseyin Rıfkı Tâmanî, Seyyid Ali Paşa ve İshak Efendi gibi önemli isimler bu okullarda baş hocalık yapmıştır. Bu isimlerin dikkat edilmesi gereken özelliği Arapça ve Farsça dışında Fransızca, İngilizce ve Latince gibi dillere de hâkim olmalarıdır. Böylece bilim alanında Batı’nın takibi giderek artacaktır.
XIX. yüzyılın önde gelen ilim adamlarından Ahmed Cevdet Paşa, astronomi alanında da çalışmalar yürütmüştür. Onun çalışmalarını önceki çalışmaların tümünden ayıran özellik, eserlerini saf bir Türkçe ile kaleme almaya çalışmasıdır. Bu amaçla hazırladığı “Takvîmü’l Edvâr”, özünde Ömer Hayyâm’ın zîc’inin tercümesi olsa da Arapça ve Farsça sözcüklerin olabildiğince azaltılması ve Türkçeleştirilmesi yönüyle önemlidir. Yine aynı dönemde Gazi Ahmed Muhtar Paşa’da bu alanda pek çok eser vermiştir. Asıl mesleği askerlik olan ve dönemin mühim kumandanları arasında sayılan Muhtar Paşa’nın kaleme aldığı üç eseri de zaman tayini ve takvimler ile ilgilidir. Bu eserler; “Riyâzü’l-Muhtar Mirâtü’lMikât ve’l-Edvâr maa Mecmuâtü’l-Eşkâl”, “Islâhü’t-Takvim” ve “Takvîmü’s-Sînîn”dir
Cumhuriyet Dönemi
Mehmet Fatin Gökmen, Osmanlı’nın son ve kurulan yeni devletin ilk döneminde yaşamış en önemli astronom olarak bilinir. Riyâziyyât Medresesi tahsilini birincilikle tamamlamış ve dönemin eğitim bakanının isteği ile Sâlih Zeki Bey’in ardından Rasadhâne-i Âmire’nin yöneticiliğine getirilmiştir. “Türk Takvimi”, “Eski Hitay Takvimi”, “Eski Türklerde Hey’et ve Takvim” ve “Rubu Tahtası, Nazariyâtı ve Tersimi” eserleri Mehmet Fatin Gökmen’a ait önemli eserlerdir.
1867 yılında Fransız bir mühendis tarafından Beyoğlu’nda kurulan Rasadhâne-i Âmire, daha çok fay hatlarının hareketlerine ilişkin raporların hazırlanması ve meteorolojik gözlemler için kullanılmıştır. Gözlemevinin Fatin Gökmen’den önceki müdürleri, namaz vakitlerinin tayini ve duyurulması gibi meseleler ile de ilgilenmiştir. Yeni devletin kurulmasıyla beraber Fetin Gökmen’in hükümete verdiği öneri ile ayrı bir meteoroloji teşkilâtının kurulması gerekliliği kabul edilmiştir. Yeni kurulacak bu gözlemevi için ithal aletler temin edilmiş ve bu kurum bugünkü Kandilli Gözlemevi’nin altyapısını oluşturmuştur.
Kandilli Rasathanesi’nin Bugünü
1928 yılında bina inşası tamamlanan Kandilli Rasathanesi, 1935 yılında hizmete açılmıştır. Bu gecikmenin nedeni, yurtdışından ithal edilmesi beklenen teleskoptur. Mehmet Fatin Gökmen’in on beş yıllık bir çabası sonucunda Almanya’dan getirtilen Zeiss marka teleskop ile çalışmalara başlanır. Gözlemevinde, gözlem araçlarının yanında nadir bulunan el yazması astronomi eserleri de bulunmaktadır.
Rasathane, kuruluşundan itibaren uluslararası yöntemlere uygun olarak meteorolojik gözlem kayıtları yapmaktadır. 1964 yılında bina ve sistemler yenilenme sürecine girerek yeni ve modern sistemlere uygun hâle getirilmiştir. 1947 yılına kadar İstanbul Üniversitesi Heyet ve Fiziki Enstitüsü’ne bağlı olan rasathâne, 1982 yılından sonra Boğaziçi Üniversitesi bünyesine katılarak “Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü” olarak hizmet vermektedir.
Gözlemlerin Arşivlenmesi ve Kitaplaştırılması
İslâm astronomlarının gözlemlerine dayanarak elde ettikleri sonuçların tablo hâlinde kataloglanmasına “zîc” adı verilir. Zîcler, astronomi, takvim ve gözlem aletlerinin kullanımı, astrolojik olaylar ve ibadet vakitlerinin belirlenmesi gibi pek çok hesaplamada kullanılır. Astronomlar gezegenlerin hareketlerini gözlemler ve bu hareketleri dönemlerinde kabul gören kuramlarla yorumlayarak elde ettikleri verileri zîclere kaydederler.
Takvimler, trigonometrik tablolar, küresel astronomi fonksiyonları, gezegenlerin hareket ve konumlarına ilişkin tablolar, yıldızların sabit konumları, coğrafi koordinatlar ve Güneş ile Ay’ın tutulmasına ilişkin bilgiler zîclerde yer alan başlıca konulardır. İslâm dünyasında XIX. yüzyıla kadar kaleme alınan zîclerin sayısı 200’ü aşmıştır.
1079 yılında Ömer Hayyâm tarafından İsfahan Rasathânesi’nde yapılan gözlemlerle hazırlanan ve Sel çuklu Sultanı Melikşah’a sunulan “Zîc-i Melikşâhî”, Gıyâseddin el-Kâşî’nin 1420’lerde yazdığı “Zîc-i Hâkanî der Tekmîli Zîc-i İlhânî” ve Uluğ Bey’in Semerkant Rasathânesi’nde dönemin astronomlarıyla birlikte hazırladığı “Zîc-i Uluğ Bey” XIX. yüzyıla kadar yazılmış en önemli zîcler arasındadır. Özellikle Ömer Hayyâm’ın çalışması dönemi için müthiş bir eser olmakla beraber asırlar sonra Ahmed Cevdet Paşa tarafından yeniden Türkçeleştirilerek yayınlanacaktır.
Son yüzyılda Türkçe olarak hazırlanan iki önemli zîc daha yayınlanmıştır. Bunlar; Remzi Demir’in hazırladığı “Takiyyüddîn’de Matematik ve Astronomi, Cerîdetü’d-Dürer ve Harîdetü’l-Fiker Üzerine Bir İnceleme” ve Yavuz Unat’ın hazırladığı “Fegânî’nin ‘Kitâb elFusûl’ Adlı Kitabı Üzerine Bir İnceleme”dir
Keşfü’l-Akabe
İbnü’l Kemal İlyas b. Ahmed
İbnü’l Kemal İlyas b. Ahmed’in yazmış olduğu “Keşfül-Akabe”, Anadolu Türkleri tarafından yazılan ilk eser olarak bilinir. Astronomi ile ilgili olarak gerçekleştirilen çalışmaların yazıya geçirildiği bu eser, Malazgirt Zaferi’nden otuz sene sonra Farsça olarak kaleme alınır ve dönemin yöneticisi Danişmendoğlu Melik Ahmed Gazi’ye sunulur. Bu dönemde yazılan pek çok eserin bilimsel içeriğe sahip olduğu bilinmektedir. Melik Ahmed Gazi’nin pozitif ilimlere olan yakınlığı bu çalışmaları desteklemiştir.
Takvimü’l-Edvar
Ahmed Cevdet Paşa
19. yy önemli ilim adamlarından biri olan Ahmed Cevdet Paşa’nın 1870 yılında tamamlamış olduğu eseri “Takvimü’l-Edvar”, yeni bir takvim önerisi maksadı ile Türkçe olarak hazırlanmıştır. Temeli Şemsî ve Hicrî takvime dayanan bu çalışma, Ömer Hayyâm’ın İsfahan Gözlemevi’nde geliştirdiği “Celâlî Takvimi” ile aynıdır.
Osmanlılardan Cumhuriyete Bilim
Osman Bahadır
Osman Bahadır, İTÜ Petrol Mühendisliği bölümünde diplomasını aldıktan sonra araştırma ve çalışmalarını bilim tarihi alanında yoğunlaştırdı. Bilim tarihi disiplinine çok sayıda kaynak niteliğinde eserler hazırladı.
Özellikle Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş dönemini inceleyen Bahadır’ın, 2012 yılında yayımlanan “Osmanlılardan Cumhuriyete Bilim” çalışması mühim ve kapsayıcı niteliktedir. Eserinde Osmanlı Devleti’nin son yıllarında gerçekleştirilen bilim ve eğitim alanındaki ivmeye dikkat çekmektedir. Cumhuriyet döneminde ise bu farkındalığın daha olumlu yönde ilerlediğini belirterek bilimsel düşüncenin ülkemiz adına yeni bir boyut kazandığını ifade etmektedir.
Osmanlı Türklerinde İlim
A. Adnan Adıvar
1905 yılında Tıbbiye’yi bitirdikten sonra ihtisasını tamamlamak üzere Avrupa’ya giden A. Adnan Adıvar, bilim tarihi disiplini ile orada tanışıp çalışmalarını burada sürdürmüştür. “Osmanlı Türklerinde İlim” adlı eserinde Adıvar, 14. yüzyıl itibariyle Osmanlı topraklarında yapılan bilimsel çalışmalar hakkında bilgi vermektedir. Özellikle Fatih Sultan Mehmed döneminde yapılan ilim çalışmaları, deniz coğrafyacıları, astronom Ali Kuşçu hakkında yaptığı araştırmalarına eserinde yer vermiştir. 18. yüzyılı ele alırken matbaayı incelemiş ve temel bilim alanlarından da matematik ve tıp konularını mercek altına almıştır. Adıvar’ın kitabının son bölümünde ise 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde gerçekleşen yenileşme hareketlerine değinilmiştir
Gökyüzü ve Bilim Tarihi
Donald R. Hill
İslâm bilim ve teknolojisi konusunda dersler vermiş ve çok sayıda kitap ve makale yazmış olan Donald R. Hill, mühendis kökenli bir bilim tarihçisidir. Bu kapsamlı eserin çevirmenliğini ise bilim tarihi alanında eserler vermekte olan Atilla Bir ve Mustafa Kaçan üstlenmiştir. Hill’in çalışmasında İslâm öncesinde bilim anlayışı aktarılmış, daha sonra bu düşüncelerin İslâm medeniyeti ile nasıl birleştiğine değinilmiştir. Matematik, fizik ve özellikle gökbilim gibi temel ilim alanlarındaki çalışmalardan bahsedilmiştir. Gezegenler kuramı, gözlemevleri ve İslâm gökbiliminin kaynakları incelenmiştir. Tüm bu bilgilerin yansıra köprüler ve bentler, sulama sistemleri, madencilik alanına dair teknolojik gelişmelerin bahisleri geçmiştir.
İlkçağlardan Günümüze Astronomi Tarihi
Yavuz Unat
Bilim tarihi disiplininde oldukça fazla çalışması olan Yavuz Unat, özellikle astronom Ali Kuşçu ile ilgilenmiştir. Eserini astronomi ile ilk uygarlıkların tanışması ile başlatan Unat, Antik Yunan astronomisiyle devam ettirmiştir. Daha sonra Ortaçağ’da yapılan çalışmaları, Avrupa’da yapılan Hristiyan astronomisi ve İslâm dünyasındaki astronomi olarak ikiye ayırmıştır. Osmanlı Devleti içerisinde araştırmalar yapmış olan Mirim Çelebi, Ali Kuşçu, Fethullah Şirvânî ve Takîyüddîn’in incelemelerine yer vermiştir. Bu eserde modern astronominin temellerinin atıldığı Rönesans’ın getirdiği yenilikler ve “Güneş Merkezli Evren Kuramı”ndan bahsedilmiş, 20. yüzyıl astronomisi hakkında bilgi verilmiştir.
İslâm Astronomi Tarihi
Prof. Dr. Ali Bakkal
İslâmî İlimler Fakültesi’nden mezun olan Ali Bakkal, astronomi disiplininin İslâm dinine yansımaları üzerinden bu eserini kaleme almıştır. Hz. Muhammed döneminde kullanılmakta olan teknik bilgiler ve Kur’an-ı Kerim’in iman etmiş kimseleri evren hakkında düşünmeye itmesi, astronomiyi kıymetli kılmıştır. İslâm’ın gereklerinden olan namaz, oruç ve hac gibi ibadet vakitlerinin göksel olaylara bağlanması ve kıble istikametinin doğru tespit edilme ihtiyacı Müslümanları bu konuda daha fazla çalışma yapmaya götürmüştür. Astronomi alanına Hindistan’dan Endülüs’e kadar uzanmış olan İslâm coğrafyası özel bir ilgi duymuştur. Eserin devamında ise Avrupa medeniyetinin Müslüman bilim insanlarının çalışmalarından edinmiş oldukları bilgiler ile Rönesans’ı gerçekleştirmiş oldukları savunulmaktadır. Astronomi ilimi ile tanışmış olan İslâm dünyasının keşif, yükseliş ve geriye düşüş aşamalarına bu kitap ile şahit olmaktayız.
Bilim Tarihine Giriş
Prof. Dr. Esin Kahya, Yavuz Unat, Melek Dosay, Remzi Demir, Hüseyin Gazi Topdemir, Sevim Te- keli, Ayten Koç Aydın
Alanında uzman yazarların kolektif bir çalışması sonucu oluşturulan bu eserde, bilim tarihi disiplinine ait detaylı bilgi edinmek mümkündür. Bilim tarihine ilişkin konuları hikâyeleştirerek okuyucuya aktarmanın uzağında, tarihin doğruları ne ise onu söyleme gayretinde olan bir çalışmanın ürünüdür. Eseri 5 ana bölüme ayırmış olan yazarlar, önce Eskiçağ’daki bilimsel çalışmaları ele almışlardır. Ortaçağ, Yeniçağ, Osmanlı Devleti topraklarında ve Yakınçağ’da bilimsel bilginin gelişimini incelemişlerdir. Bu bölümleri de kendi içlerinde tıp, fizik, astronomi, biyoloji, coğrafya, jeoloji matematik, eczacılık, kimya, mühendislik ve felsefe gibi bölümler olarak ayırmıştır. Eser gidişatı itibariyle bilimsel çalışmaların mihenk taşlarını oluşturan kimselerden bahsetmiştir. Asklepionlar, kütüphaneler, medreseler, hastaneler, gözlemevleri, okullar gibi bilim kurumlarının da gelişimlerinden söz edilmiştir. Özellikle Türklerin bilime yapmış oldukları katkılar göz önünde bulundurulmuş ve detaylı bir şekilde okuyucuya sunulmuştur.
Ali Kuşçu-Çağını Aşan Bilim İnsanı
Yavuz Unat
Lisans eğitimi itibariyle bilim tarihi alanında aktif bir rol alan Yavuz Unat, astronomi tarihine ilişkin Ali Kuşçu’ya dair pek çok çalışması bulunmaktadır. 15. yüzyılın en önemli bilim insanlarından olan Ali Kuşçu’nun Osmanlı Devleti’nde astronomi ve matematik alanlarına ilişkin çalışmaları kendinden sonraki âlimler açısından da çok yol gösterici olmuştur. Kuşçu’nun medreselerde eğitim verilirken kullanılması üzerine yazdığı astronomi kitabı “Fethiyye” ve matematik kitabı “Muhammediye” dönemin en mühim eserlerindendir. Unat’ın bizlere sunmuş olduğu kitabında, Ali Kuşçu’nun hayatına dair anektodlara yer verilmiştir. Eserde Semerkand, Akkoyunlar ve Osmanlı dönemlerine ilişkin bilgiler bulunmaktadır. Daha sonra Kuşçu’nun matematik, astronomi, mekanik aletler, kelam ve usûl-i fıkıh eserleri incelenmiştir.
Asar-ı Bakiye
Salih Zeki
Matematik ve bilim tarihi alanında yapmış olduğu çalışmalarıyla bilinen Salih Zeki’nin İslâm matematikçilerine ve onların eserlerine ilişkin olan çalışmasıdır. Çok fazla âlimin anıldığı eserinde çalışma alanlarının astronomi ve matematik olmasına özen göstermiştir. Bu bilim insanlarından bazılarının isimleri şöyledir; Ebü’r-Reyhân el-Bîrûnî, Gıyâseddin Cemşîd, Kadızâde-i Rûmî, Uluğ Bey, Ali Kuşçu, Mirim Çelebi, Takîyüddîn, Mûsâ elHârizmî, İshak el-Kindî… Salih Zeki’nin eserini öne çıkaran husus ise matematik ve astronomi konulu eserleri sistematik biçimde ilk defa inceleyen toplu bir çalışma olmasıdır.
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı