Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Son yıllarda küresel çapta anksiyete ve depresyon vakalarının da giderek ciddi atışlar gözlemlendi. Bu nedenle insanların mutlu olmakta neden "zorlandığı" masaya yatırıldı. Özellikle yabancı kaynaklı makalelerde mutluluğun kodları araştırıldı. Genler, çevresel faktörler… işte mutluluğun bilinmeyen kodları.
Bireylerin kendi kendini mutlu etmesi için icat edilmiş uygulamalar, hediyeler ve aktiviteler giderek gelişen bir endüstri haline gelirken psikologlar küresel çapta anksiyete ve depresyon vakalarının da giderek arttığını söylüyor. Bu nedenle insanların mutlu olmakta neden “zorlandığı” merak konusu oluyor. Independent Türkçe’nin aktardığına göre, İrlanda’daki RCSI Tıp ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin Pozitif Psikoloji ve Sağlık Merkezi’nde görev alan kıdemli öğretim üyesi Jolanta Burke, bu sorunun cevabını The Conversation’da kaleme aldığı yazıda aradı.
2005’te hakemli dergi Review of General Psychology’de yayımlanan bir araştırmada mutluluğun yüzde 50’sinin genlere dayandığı ifade edilmişti. Bulgulara göre yüzde 10’u bireylerin içinde bulunduğu koşullara ve yüzde 40’ı ise “çabaya” dayanıyordu. Ancak Burke’ün aktardığına göre bu mutluluk pastası, artık gözden düşmüş olan genetikle ilgili varsayımlara dayandığı için geniş çapta eleştiri almıştı. Ayrıca makale, mutsuzluğun “suçunu” yine bireylere yıkmakla itham edilmişti. Söz konusu çıkarımlar mutluluk formüllerini öne sürmeleri için “kişisel gelişim koçlarına” fırsat tanıyordu. Bu eleştirilere yanıt vermek isteyen araştırmacılar ise 2019’da yeni bir makale kaleme almış ve genetikle çevre arasındaki etkileşime daha incelikli bir yaklaşım geliştirmişti.
Burke işte buradan hareketle yetiştirilme tarzı ve insan doğası arasındaki ilişkiye dair yorumlarını dile getiriyor. “Genler, insanların çevrelerini oluşturmalarını sağlayan davranışları etkiler. (…) Aynı şekilde, çevre de gen ifadesini değiştirebilir” diyen bilim insanı sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu nedenle aynı ortamda yetişen iki kişi farklı tepkiler verebilir. Ayrıca, insanların daha mutlu olup olamayacakları ‘çevresel duyarlılıklarına’, yani değişim yeteneklerine bağlıdır.”
Burke, “Bazı insanlar çevrelerine karşı hassastır ve bu nedenle hem olumsuz hem de olumlu olaylara tepki olarak düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını önemli ölçüde değiştirebilir” diye ekledi. Bilim insanına göre bazılarının okuduğu pozitif psikoloji kitaplarından veya katıldığı atölyelerden daha çok etkilenmesi ve bu etkinin daha uzun sürmesi işte bu farktan kaynaklanıyor. Burke, sözlerini şöyle sürdürüyor: Herkeste işe yarayacak pozitif psikoloji müdahalesi icat edilemez. Çünkü biz DNA’mız kadar benzersiziz.
Çevreye karşı daha hassas kişilerin psikolojik refahını sağlıklı bir yaşam tarzı benimseyerek artırması mümkün. Burke’e göre bu kişiler daha fazla “genetik plastisiteye” sahip. Beynin çevreyle etkileşiminin ve öğrenme deneyiminin sonucunda, değişme ve yeniden yapılanma kapasitesine sahip olmasına plastisite adı veriliyor. Ancak bilim insanı bazı kişilerin psikolojik iyileşme için biraz daha fazla mücadele etmek zorunda kalabileceğini vurguluyor. Bu mücadele söz konusu kişilerin daha uzun süre mutsuz olmaya devam edeceği anlamına gelebilir. Öte yandan Burke, bu noktada genetiğin her şey olmadığını vurguluyor. “Genetik, refahımızda önemli bir rol oynasa bile, kim olduğumuzu belirlemez” diyen bilim insanı sözlerini şöyle sürdürüyor: Önemli olan nerede, kiminle ve nasıl yaşayacağımıza dair seçimlerimizdir. Bu hem bizim mutluluğumuzu hem de gelecek nesillerin mutluluğunu etkiler.
Kaynak: Cumhuriyet
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı