Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Cumhuriyet öncesi İstanbul'un işgal yıllarını konu alan sergi, Beyoğlu Tepebaşı'ndaki İstanbul Araştırmaları Enstitüsünde ziyaretçilerini bekliyor...
“Meşgul Şehir: İşgal İstanbul’unda Siyaset ve Gündelik Hayat, 1918-1923” adlı sergi, Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde açıldı.
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İngiliz, Fransız ve İtalyan orduları tarafından işgale uğrayan İstanbul’un yazılı ve görsel arşivler ışığında izleyiciye aktarıldığı sergide 1918-1923 arasındaki işgalin askeri, sosyal ve kültürel boyutları ele alınıyor.
Cumhuriyet’in 100. yılında ziyarete açılan sergiyle İstanbul tarihinin sıra dışı ve çalkantılı dönemlerinden biri zengin bir arşiv çalışmasıyla gözler önüne seriliyor.
Sergiye ilişkin düzenlenen basın toplantısında bir konuşma yapan Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü M. Özalp Birol, “meşgul” kelimesinin Arapça “işgal edilmiş” ve “müsait olmayan” anlamlarına geldiğini söyledi.
Birol, sergide “kelimenin her anlamıyla meşgul” bir şehrin anlatıldığını belirterek, “Bu sergide göreceğiniz İstanbul, onların söylemiyle işgal edilmiş, sokakları mültecilerle, terhis edilmiş Osmanlı askerleri ve işgal kuvvetleriyle, onların sömürge birlikleriyle dolmuş, direniş mücadeleleri dolu dizgin devam eden, kültür, sanat, entelektüel ve gece hayatı son derece hareketli, devamlı bir dönüşüm, devinim halinde, her haliyle meşgul bir şehir.” dedi.
Ziyaretçilerin sergiyi beğeneceklerini umduğunu ifade eden Birol, “Sergimizi gezdiğinizde farklı dil ve topluluklara ait yazılı ve görsel kaynaklar üzerinden bu meşgul şehirde hayatta kalmaya çalışanların ve direniş mücadelesine katılanların hikayelerine, değerli çalışma arkadaşlarımın nasıl yer vermeye çalıştıklarını göreceksiniz.” diye konuştu.
“Mevcut bilgileri derleme ve yeni bilgilere ulaşma imkanı bulduk”
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yöneticisi Gülru Tanman, serginin çıkış noktasının Suna ve İnan Kıraç Vakfı fotoğraf koleksiyonunda bulunan işgal İstanbul’u konulu bir grup fotoğraf ve belgeye dayandığını anlattı.
İşgal konulu çok sayıda görsel ve yazılı belge olmasına karşın, bu malzemelerin üzerinde yeterince çalışılmadığını düşündüklerini dile getiren Tanman, şunları kaydetti:
“Mevcut koleksiyonumuzu geliştirmeyi ve araştırmacılara bu konuda daha geniş kapsamlı bir kaynak sağlamayı hedeflemiştik. Yıllar içinde çok sayıda fotoğraf, belge, nadir matbu ve güncel yayını bir araya getirdik ve tüm bunları kütüphane kataloğumuz üzerinden araştırmacılara erişilebilir kıldık. Öte yandan elimizdeki malzemeyi bir sergiye dönüştürerek daha yönlü bir araştırma projesinin parçası haline getirmeyi de uzun zamandır istiyorduk. Bu vesileyle hem kendi malzememizi başka koleksiyonlardaki farklı eserlerle beraber değerlendirme, kendi bilgilerimizi güncelleme, eserlerin bilgilerini geliştirme, hatalarımızı ve eksikliklerimizi giderme, hem de konuyla ilgili mevcut bilgileri derleme ve yeni bilgilere ulaşma imkanı bulduk.”
Araştırma Projeleri Yöneticisi Mehmet Kentel, sergiyle ilgili en çok konuşulan meselenin isim olduğunu belirterek, “meşgul” kelimesinin modern Türkçede “yoğun, müsait olmayan” gibi anlamlarda kullanıldığını, işgal ile aynı Arapça kökten geldiğini ve aynı anlam dünyasına işaret ettiğini söyledi.
İşgal kelimesinin bugün kullanılan askeri anlamını 19. yüzyılda kazandığını anlatan Kentel, “Meşgul Şehir: İşgal İstanbul’unda Siyaset ve Gündelik Hayat sergisi, sadece İstanbul’un askeri bir işgal altına alınması hikayesini değil, zengin bir siyasi, sosyal ve kültürel dünyayı, dolu sokakları, yetimhaneleri, barınak ve tavernaları anlatan, yeni entelektüel akımların doğduğu, yeni müzik türlerinin şekillendiği, meşgul insanların meşgul şehrini anlattığı için bu ismin uygun olduğunu düşündük.” değerlendirmesinde bulundu.
Serginin isminin kasıtlı olarak bu şekilde belirlendiğine işaret eden Kentel, “Bizim derdimiz, şehrin aynı zamanda hangi uğraşlar içinde olduğunu, nasıl bir insan yoğunluğu, fikir yoğunluğu, görsel yoğunluk, belge yoğunluğu içinde olduğunu göstermek, bir yandan da her serginin başlığını oyunlu, ilgi çekici bir hale sokmaktı. O yüzden ismin arkasındayız.” ifadesini kullandı.
“Sergi önemli olmasına rağmen az bilinen bir döneme odaklanıyor”
Sergi küratörlerinden Gizem Tongo, serginin önemli olmasına rağmen çok az bilinen bir döneme, işgal İstanbul’una odaklandığını belirterek, “13 Kasım 1918-6 Ekim 1923 arasında yaklaşık 5 yıl boyunca İtilaf Devletleri yani İtalya, Fransa ve Britanya tarafından işgal altında ve bizim de sergimizle vurguladığımız gibi bu dönemde İstanbul’un kimin tarafından yönetileceği ve şehrin ve insanların geleceği büyük bir belirsizlik içinde.” değerlendirmesini yaptı.
Tongo, “işgal İstanbul’u”nun hem Türkiye’deki hem de Avrupa’daki akademik çalışmalarda göz ardı edilmiş bir konu olduğunun altını çizerek, “Türkiye’de özellikle Kurtuluş Savaşı ve Anadolu odaklı bir tarih yazımı söz konusu.” dedi.
Tarihi süreç ve işgalle ilgili yapılan akademik çalışmalara değinen Tongo, şunları kaydetti:
“İşgal İstanbul’u geç Osmanlı erken cumhuriyet tarihini çalışanlar dışında daha genel olarak modern Orta Doğu ve Avrupa tarihi çalışanlar için de başlı başına önemli ve ilginç bir konu. İşgal İstanbul’unun, çok da abartmış olmazsak, dünya tarihi açısından yegane bir özelliği var. O da bildiğiniz üzere 1914-1918 yılları arasında vuku bulan Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı müttefikleriyle birlikte yenilgiye uğruyor. Ve bu 4 yıllık savaş süreci, savaşa katılan her devleti politik, sosyal ve ekonomik olarak derinden sarsıyor. Fakat İstanbul Birinci Dünya Savaşı sonunda işgal edilen ve uzun bir işgale maruz kalan dünyadaki tek başkent. Bu anlamda yegane bir tarihi var şehrin.”
Küratörler Daniel-Joseph MacArthur-Seal ise İstanbul’un işgalinin yüksek lisans tezi, doktora tezi ve yakın zamanda yayımlanan ilk kitabının da konusu olduğunu söyledi.
İşgal İstanbul’undan bugüne çok sayıda belge, gazete, kitap, resim ve objenin kaldığını dile getiren MacArthur-Seal, “Bu dönemin yegane özelliklerinden biri, tek bir olayın farklı ülkelerin arşivlerinde belgelerinin olmasıdır. İşgalcilerin ve nüfusun çeşitliliği nedeniyle 1918-1923 yılları arası Osmanlı İstanbul’un en zengin ve en iyi şekilde belgelenen yılları sayılabilir. Bu belge zenginliği bir tarihçi için çok heyecan verici. Fakat bir sergi küratörü için oldukça zor bir seçim süreci içeriyor.” diye konuştu.
Sergi hakkında
“Meşgul Şehir: İşgal İstanbul’unda Siyaset ve Gündelik Hayat, 1918-1923 (Occupied City: Politics and Daily Life in Istanbul, 1918-1923)” başlıklı sergi, Daniel-Joseph MacArthur-Seal ve Gizem Tongo’nun küratörlüğünde, uluslararası bir danışma kuruluyla birlikte hazırlandı.
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü arşivinin yanı sıra Türkiye, Fransa, İngiltere, Yunanistan, Ermenistan ve Rusya’daki çeşitli kütüphane, arşiv ve koleksiyonlardan seçilen belgeler arasında, resmi yazışmalardan resimlere, film ve fotoğraflara, bir dizi yazılı ve görsel malzeme yer alıyor.
Sergide işgal yıllarında yaşanan protesto, eylem, grev, baskın, tutuklama, cinayet ve adam kaçırma olaylarının yanı sıra işçi hareketleri, ekonomik sıkıntılar, yangınlarla azalan konut sayısı, salgın hastalıklar, yeni sanat akımları, spor ve eğitim gibi toplumsal konulara da değiniliyor.
Cumhuriyet öncesi İstanbul’un işgal yıllarını mercek altına alan sergi, Beyoğlu Tepebaşı’ndaki İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde 26 Aralık’a kadar ziyaret edilebilecek.
Kaynak: Anadolu Ajansı
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı