Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Genel Müzik Direktörü Rengim Gökmen ile sanat kariyerini ve yakın gelecekteki projelerini konuştuk.
Kendinizi müzik alanında nasıl keşfettiniz? Anneniz bir opera sanatçısı…
Müzik alanında insanın kendisini keşfetmesi diye bir kavram hiçbir zaman söz konusu değildir. Ben küçük yaşlarda müzikle tanıştım. Annem ve babam beni müzik alanında ilk yönlendiren kişilerdi ve üzerimde etkileri çok büyüktür. Onların yönlendirmesinden sonra hocalarımın çok etkisi oldu. İlk yönlendirmeyi annem yaptı, annemin vefatından sonra babamın ve özellikle Adnan Saygun hocam ile İlhan Baran hocamın yaşantımdaki rolleri çok büyüktür. Klasik müzik, bir bilinç ve kültür işidir. EZGİ AŞIK Bir düşünce eylemidir. Bu bakımından insan klasik müziğin anlamını, önemini okudukça ve keşfettikçe fark ediyor. Gerçek anlamda müzik eğitimi çok özveri ve emek gerektiren bir iştir. Müzik geniş, üzerinde çok spekülasyon yapılan bir kavram; neyin müzik olduğu, neyin müzik olmadığı daha doğrusu neyin müzik sanatı olduğu ya da neyin eğlenceye yönelik olduğu birbiriyle karışmış durumda. Dünya toplumlarında popülizm arttıkça, müzik ticari bir meta haline geldikçe, bunun toplumlar için büyüyerek daha büyük bir kültürel problem hâline geleceği düşüncesindeyim.
Müzik enstrümanını icra etmek bir yetenek işi midir?
Yetenek önemli ama yetenek kadar önemli olanlar; disiplin, sistem ve iyi çalışmadır. Mesela, insan çok iyi bir koşucu olabilecek fiziksel yapıya sahip olabilir ama çalışmadan olması mümkün değildir. Dolayısıyla müzik yeteneği de böyledir. İşlenmemiş müzik yeteneği ya da doğru işlenmemiş müzik yetenekleri, yer altından çıkmış ham madde gibidirler. Herkes müzik yapabilir, iyi bir müzisyen olabilmek için çok büyük yeteneklerin olması gerekmez. Yetenek, insana çok önemli avantajlar sağlar, çok daha hızlı yol aldırır. Ancak kanaatimce müziğe karşı sıfır yetenekte birisi yoktur, herkes az veya çok müzik yapabilir.
Kulak Eğitimi, Fiziksel Bir Eğitimdir
Müzik eğitiminin küçük yaşta başlaması gerektiğini savunan görüşler var, bu konu hakkında sizin fikriniz nedir?
Eğitimde küçük yaşın önemi, fiziksel anlamdaki eğitime yöneliktir. 18 yaşında piyano öğrenmeye başlayıp ileride bu anlamda büyük işler yapmak zordur. 18 yaşında müziğe başlarsanız, müziğin tekniğini, tarihini öğrenebilirsiniz. Duyuş, bir fiziksel yetenektir. Duyma yeteneğinizi geliştirmek isterseniz küçük yaş önemlidir. Aslında ayrımında olmamız gereken şey fiziksel eğitimin küçük yaşta verilmesidir. Müzik bilinci 16-17 yaşından sonra gelişir. Şeflik eğitimleri daha geç yaşlarda verilmelidir. Bu eğitimi doğru ele alabilmek için öncelikle çalgı eğitiminden, sonrasında kompozisyon eğitiminden gelmek çok önemli bir avantajdır.
Hayatınızda önemli bir yere sahip olmuş hocalarınız var mı?
Annem ve babamdan sonra müzik alanında beni yönlendiren İlhan Baran ve Adnan Saygun’un hayatımda çok önemli bir yeri vardır. Yine Nimet Karatekin ve Feridun Erkin gibi hocalarımın yetişmemde çok önemli rolleri oldu. Devlet konservatuvarında özellikle Ankara’da iki bölüm okuduğum sırada, özel konumda olan bir çocuktum. İlhan Baran’ın tek öğrencisi, Adnan Saygun’un yakından ilgilendiği öğrenciydim. Onlar, yaşantımı çizmiş iki önemli simadır. Bunun dışında İtalya’ya Franco Ferrara ile çalışmaya gittim. Benim için çok özel bir hoca oldu. Olağanüstü yetenekleriyle azmini birleştirmiş ama bu ölçüde hayal kırıklıkları yaşamış bir müzisyendir. Çok önemli bir kariyeri, yaşadığı sağlık sorunu dolayısıyla yarım bırakmış, kendisini hocalığa vermiş bir müzik dehası idi. Onu tanımış olmak benim hayatımda önemli bir olaydır.
Peki, orkestra şefi olmak nasıl bir duygu?
Dünyada insanların en çok konuştuğu konulardan biri futbolmuş. Bu sayısal bakımdan doğrudur fakat ben inanıyorum ki orkestra şefliği de insanların en çok merak ettiği mesleklerden birisidir. Hiçbir şey çalmayan, tek başına duran adam ama bir sürü şey yapıyor… İnsanlar, hakkında birçok benzetme yapıyor ancak kimse net bir şey söyleyemiyor, bu bakımdan bu mesleğin her zaman bir gizemi olmuştur. Orkestra şefinin hakikaten ne kadar işe yaradığı, orkestraya ne kattığı ve ne katmadığı hem kendisi tarafından hem de orkestra tarafından sürekli sorgulanan bir konudur. Her şeyden önce işe anında müdahale eden ya da edebilme şansına sahip bedensel dilini kullanarak yöneticiliğini buluşturan yegâne meslek dalıdır. Orkestra şefi, beden diliyle iletişim kuran yönetici kimliğindedir. Bu mesleğin kendine özgü kuralları ve ritüeli var. Ortalama 80-100 müzisyen hepsi ayrı ayrı şeyler çalıyor ama hepsi doğru anda, doğru noktada, doğru ritimle, doğru yükseklikle çalmak zorundadırlar. Bütün bunların hepsi önceden ayarlanmış olan bir düzene şekil vermek, dokunuşlar yapmaktır. Müzik zaman içinde akan bir olgudur. Anlık karar verilmesi ve saniyeler içinde müdahale gerektiren bir şeydir. Bu bakımdan zordur ama asıl zorluğu orkestra yönetmek değildir, orkestra kürsüsünde kalmaktır. Piyano çalmak zor değildir, zor olan piyanist olmaktır. Orkestra bir okyanustur. Sadece üstünde yüzerseniz, altındaki zenginlikleri fark etmeden geçer gidersiniz. Ancak derinliklere inerseniz olağanüstü incelikle örülmüş zenginlikleri görebilirsiniz. Karşınızda onlarca son derece iyi eğitim almış ve o parçayı çalabilen müzisyen var. Ve siz onlara yeni bir şey söylüyorsunuz. En zor kısmı insanları ikna etmek ve onları bir pota altında toplayabilmektir. Çünkü orkestra şefinin müzik yaptığı materyal insan organizmasıdır.
Müziğin İçindeki Parçalar
Sahnedeyken onca çalgıya kulağınızı nasıl bölüyorsunuz?
Bu durum tarif edilecek bir şey değildir. Müziği bütün olarak dinlerseniz içindeki hücresel yapıyı kaçırabilirsiniz. Ancak dikkatli bir kulak bu küçük parçaları ayırt edebilir. Bizim yaptığımız iş, büyük ölçüde zanaattır. Daha çok sistem ve organizasyondur. Asıl sanat yoktan var etmek ve hayal kurma işidir. Orkestra şefliğinin büyük bölümü zanaatkârlık alanıdır. Sanat ile zanaat arasındaki ayrımı iyi yapmak lazım. Bu bakımdan orkestra şefliği, sanat ve zanaatin bir karışımdır.
Sanat, Hayat Vermektir
Peki, size göre sanatçı nedir?
Sanatçı hayal kuran; insanlığın ve ülkesinin içinde yaşadığı çevrenin geleceğine dair hayaller kurabilen yeni bir model oluşturabilendir. Tiyatro toplumun aynasıdır denir, gerçekten de sanat toplumun geleceğine dair tutulan bir ışıktır. Bizim, yani orkestra şeflerinin yaptığı daha çok, sanatçının, bestecinin yarattığı olguyu yaşama geçirmek, insanla buluşturmak ve hayat vermektir. Heykeltıraşın bir objeye yaşam vermesi gibi, esere yaşam suyu enjekte ederek, onu harekete geçirmesi, toplumun içine sokmasıdır.
“Yorgunluk” Kelimesini Tanımam
Rengim Gökmen’in bir günü nasıl geçiyor?
Her günüm farklı geçer. Konser varsa ona göre bir programım olur. Konser yoksa çalıştıracağım esere ne kadar hâkimsem ona göre bir programım vardır. Şunu söylemek isterim ki eskisi kadar yoğun bir eser çalışması yapmıyorum. Annem Muazzez Gökmen’in, Adnan Saygun ve İlhan Baran hocalarımın çalışma disiplinleri yaşamda gördüğüm en yüksek çalışma disiplinleriydi. Onlardan bu disiplini almışımdır. “Yorgunluk” kelimesini tanımam, “çok yorulduk” kelimesini hiç sevmem. Orkestra şefi provalae dışında daha çok düşünsel yönüyle hazırlanan bir meslek dalıdır. Bu bakımından bazen 2 saat, bazen 5 saat, kapanıp çalışmaya gayet ediyorum. Bunun dışında kafamda yılların getirdiği bir repertuvar var. Bu yüzden çok fazla çalışma gereksinimi duymuyorum.
Klasik Müzik ve Kitap Okuma İlişkisi
Türkiye’de opera ve klasik müzik dinleyen belli bir kesim var. Kitleleri açmak istersek bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bunu müzikle bağdaştırmadan, bütün aydınlanma çabalarıyla izah etmemiz lazım. Mesela, ne kadar kitap okuyoruz? Bir ülkede klasik müzik dinleme alışkanlığı, kitap okuma ile orantılıdır. Kitap okuma alışkanlığı yüzde 90, klasik müzik dinleme alışkanlığı yüzde 2 olmaz. Böyle bir şey mümkün değildir. Yüzde 90’a 70 olabilir. Bu bir düşünsel çabadır. Bunun bir parçası kitap okuma, bir parçası gözlemleme, bir parçası sanat, bir parçası bilim, bir parçası tiyatro, bir parçası plastik sanatlar ve bir parçası klasik müziktir. Klasik müzik, sanat anlamındaki en yüksek noktadır. Klasik müzik, müzik türlerinden bir tanesi değildir. Müzik türlerinin en anlamlısı ve zirvesidir. Klasik müzik her türlü insan duygusunu ifade ettiği için ticari olamaz. Klasik müzik bestecisi sadece üretmek için üretir. Para kazanmak için üreten klasik müzikçi yoktur ya da yüzde 1’in altındadır. Elbette besteci de insandır, yaşamak zorundadır, para kazanmalıdır. Ancak bu asla birincil amaç olamaz. Benim müziğim ne kadar satacak diye kaygı duyan bir bestecinin sanat eseri oluşturması mümkün değildir. Besteciler, müzik dünyasında sadece kendi duygusunu ve istediğini yazar.
Opera ve Tiyatro Salonları Tıklım Tıklım
Bir söyleşinizde “Türkiye’de seyirci sorunu yok salon sorunu var.” diyorsunuz, biraz açar mısınız?
Tiyatro salonları o kadar az ki opera salonları o kadar yok ki olanlarda zaten hemen doluyor. Bugün insanları toplu bir şey izlemeye, sosyalleşmeye, sanat ve kültüre çağırmamız lazım. Türkiye’de seyirci azlığı yoktur, tiyatro-opera salonları ağzına kadar doludur. Ancak yeterli ölçüde sahne olmadığı için doğru bir sanat izleyicisi tahmininde bulunmak mümkün olmuyor. Bugün yapılan stadyumlar olağanüstü güzel fakat aynı zamanda tiyatro ve opera salonlarının da olması lazım ki seyirci sayısını arttırabilelim. Türkiye’de yer sorunu var, bu yüzden seyirci yer olduğunda temsillere gidiyor.
Babamın Öldüğü Gün Sahnedeydim
Müzik kariyerinize dönüp baktığınızda unutamadığınız konserleriniz oldu mu?
Gençlik yıllarımın konserleri benim için unutulmazdır. Mesela, 1982 yılının başında İstanbul’da yönettiğim Beethoven 9. Senfoni, hayatımın ilk 9. Senfonisiydi ve unutulmaz, neredeyse 40 sene oldu. Yine ertesi yıl İspanya’da yönettiğim Mahler’in 1. Senfonisi benim için unutulmazlardandır. Çünkü ilk defa yurtdışında bu kadar büyük bir orkestrayı yönetiyordum, ayrıca bu konser tüm Avrupa radyolarında yayımlanıyordu. Aradan 10 yıl geçtikten sonra babamın öldüğü gün İstanbul’daydım ve o gün devlet senfoni orkestrasıyla konserim vardı. O da benim için acı bir andı.
Müzik, sizin için ne anlam ifade ediyor?
Müzik, bütün insanların yaşamında var olmalı ve ruhunun en önemli besleyicisi olmalıdır. Bizim için müzik, iş ve aş demektir aynı zamanda. Ancak bunu yalnız yemek olarak görürseniz, işin heyecanını kaçırırsınız ve doğru bir iş yapamazsınız. Öte yandan yalnız ruh ve heyecan olarak görürseniz işin profesyonel yönünü ihmal edersiniz. İşinizi profesyonel bir beyin ve amatör bir ruhla yapmanız lazım, ikisine de profesyonel bakarsanız amatör sevgi ve heyecanınızı kaybedersiniz.
Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası hakkında konuşmak istiyorum. Çocuklarla müzik ve orkestra zor olmuyor mu?
Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası bundan 12 yıl kadar önce kuruldu. Hayatımda en önem verdiğim projelerden biridir. Bugüne kadar yüzlerce çocuğumuz bu projede yer aldı. Konservatuarlarda en hazırlıklı öğrenciler, Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrasının bir yıl sonraki kampına katılmaya ve konserler yapmaya hak kazanıyor. Bunun çocuklarımızda tahmin etmediğim kadar bir gelişme sağladığını gördüm. Orkestralarımızda çalan, Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrasının katkılarıyla eğitim görmüş müzisyenlerin büyük gelişimi, projeye çok önem vermemizi sağladı. Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrasında çocuklar geldikleri zaman bir müzik bilincine henüz kavuşmuş olmuyorlar. Konservatuvarlarda hocalarından çok iyi bir müzik eğitimi alsalar bile, gerçek anlamda birlikte müzik yapma düşüncesine ilk adımları burada atılıyor. Burada büyük bir mesafe kat ediyorlar ve ileriki orkestra hayatlarına daha büyük bir hazırlıklarla geliyorlar. Bu yıl Andante dergisinin müzik ödüllerinde Doğuş Çocuk Orkestrası yılın orkestrası ödülünü alması bizim için ayrı bir gurur vesilesi oldu.
Yakın gelecekte hayata geçirmeye çalıştığınız yeni projeleriniz var mı?
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının uzun bir süreden beri müzik direktörlüğünü yönetiyorum. Bunun yanında Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası var. 10 yılı aşkın süredir hayatımda çok önemli bir yere sahip burası. Hayatımda 4 yıldır Karşıyaka Oda Orkestrası (KODA) var. Benim için çok heyecan verici bir proje oldu. Önümüzdeki yıllarda orkestra şefliği eğitimi üzerindeki bilgi ve birikimimi gençlere aktarabilme yönünde çabamı sürdüreceğim. Önümüzdeki yıl Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarında ve diğer konservatuarlarda orkestra şefliği eğitimi verebilmeyi hayal ediyorum. Bunun yanında orkestra şefinin yeni eserler, yeni konserler ve yeni orkestralardan başka hayalleri olabilir mi?
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı