Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
İnsanlarıyla, kültürüyle neşe kaynağı olan ülkeler vardır. Oralara gittiğinizde, hayatınızdaki bütün sorunları unutur ve hayatın ne kadar güzel olduğunun farkına varırsınız. Kuşkusuz Jamaika, o ülkelerin en başında geliyor.
MÖ. 1000 yılında Arawak yerlilerinin bölgeye gelerek ilk yerleşim birimlerini kurmasının ardından 1494 yılında Kristof Kolomb tarafından keşfedilen Jamaika, uzun yıllar kölelikle ve kolonileşmeyle mücadele etmiş küçük bir ülke olmasına rağmen oldukça köklü bir kültüre sahip. Kristof Kolomb, Jamaika’yı “Gözlerin gördüğü en güzel ada” olarak tarif eder. Kolomb, adaya “Santiago” adını vermiş ancak adanın yerlilerince kullanılan adı “Xaymaca”, Jamaika şeklinde kullanılmaya devam edilmiş.
10 bin 991 kilometrekare yüzölçümüne ve 2 milyon 890 bin nüfusa sahip ülkenin başkenti Kingston şehridir. Çok çeşitli bir etnik yapıya sahip olan ülkenin yüzde 92,1 siyahi, yüzde 6,1 melez, yüzde 0,8 Doğu Hindistanlı olmakla birlikte yüzde 0,11’lik diliminin etkin kökeni ise bilinmemektedir. Para birimi Jamaika doları olan ülkenin demografik yapısında başat unsuru Afrika kökenli siyahiler oluşturuyor. Ülkede daha ziyade İngilizce ve Patois dilleri kullanılmaktadır. Jamaika’nın uzun yıllar İngiliz sömürgesi altında kalması İngilizcenin en yaygın dil olmasıyla sonuçlanmış. Bunun yanı sıra Karayip ülkeleri arasında din çeşitliliği en fazla olan yerlerden biridir. Nüfusun yaklaşık %70’i Hristiyan; %10’u Rasta, Müslüman, Hindu, Yahudi, Bahai ve diğerleri; %21 kadarı da dinsizdir.
1494 yılının Mayıs’ında Kristof Kolomb’un adaya ayak basmasıyla Jamaika, Avrupalıların talanına uğrayan Amerika kıtasının kaderini yaşadı. Önce İspanyolların ardından da uzun süre İngilizlerin sömürgesi oldu. Tüm Amerika kıtası gibi Avrupa emperyalizminin çıkarları doğrultusunda bir daha geriye döndürülemeyecek şekilde değişti ve dönüştü. Her şeyden önce adanın yerlileri olan Arawaklar katledildi ve tarihten silindi. Onların yerine Afrika’dan ve diğer sömürgelerden halklar getirilerek köle olarak çalıştırıldı. Böylece adanın demografik yapısı tamamen değişti. Yerli diller kayboldu ve onların yerini İngilizce aldı. Yine Jamaika’nın sosyo-ekonomik yapısı Avrupalıların çıkarları doğrultusunda müdahaleye uğradı. İngilizler Jamaika adasında uzun bir süre muz yetiştirdiler. Yüzyıllar süren bu sömürünün ardından kozmopolit ve melez bir toplum ortaya çıktı.
Rengârenk Dünyalar… Ruhlar…
Tüm bu problemlere rağmen Jamaika halkı için “Problem Yok!” cümlesi bir yaşam felsefesi hâline gelmiş. Bir cümle olmaktan çok öte anlamlar yükledikleri bu iki kelimeyi, kıyafetlerinde yaka iğnesi gibi taşıyorlar. Derme çatma evlerinin ilk anda göze çarpan duvarlarından, sokaklardaki elektrik direklerine kadar her boş buldukları yere hayatlarında problem olmadığını yazmışlar. Çünkü onlar problemsiz bakıyorlar hayata, bardağın boş tarafını değil, dolu tarafını görüyorlar. Havayı içlerine çekiyor olabilmeleri, güneşin parlak olması ya da gün batımının etrafı kızıla boyaması bir mutluluk nedeni onlar için… Bedenleri siyahi; ruhları ve dünyaları ise rengârenk. Yeşilin en fosforlusunu, sarının en civcivlisini üzerlerine giyip etraflarına da hayatın sadece dolar yeşili ya da takım elbise grisi olmadığını bir kez daha hatırlatıyorlar. Ve üzerine basa basa birbirlerine ve ziyaretçilerine ülkelerinin ismini tüm dünyaya duyuran efsanevi şarkıcılarının, ölmeden önceki son cümlelerini hatırlatıyorlar: “Para hayatı satın alamaz, problem yok!”
Fenomen Müzik Türlerinin Anavatanı
Jamaika, Küba’nın güneyinde, Büyük Antiller’de bulunan enfes bir ülke. Aynı zamanda dünyada fenomen haline gelmiş reggea, ska, mento, rocksteady, dub, dancehall gibi müzik türlerinin de anavatanı. Karayipler’in üçüncü büyük adası olan ülkede kuru ve ıslak kireçtaşı ormanları, yağmur ormanları, nehir kıyısı ormanlık, sulak alanlar, mağaralar, nehirler, deniz çayırları ve mercan resifleri gibi pek çok doğal alan bulunmaktadır. Hindistan cevizli sahilleri, ince beyaz kumlu plajları, kıyıları ile büyülü bir yer.
Bunun yanı sıra ülkede “Port Royal” adında 1692 yılında 7,4 şiddetindeki deprem ile denizin dibine batan bir korsan şehri bulunmakta ve hâlâ aynı güzelliğiyle ziyaret edilmektedir. Genellikle dağlık ve dar kıyı ovaları bulunan ülkede tropikal, sıcak ve nemli iklim hâkimken iç kesimlerde ılıman iklim görülmektedir.
Kırmızı, sarı, yeşil renk halk otobüsleriyle, hemen her sokakta ve büyük caddelerde yer alan devasa palmiye ağaçlarıyla, sahil kenarına yakın yerleşim yerleriyle büyüleyici bir düzene sahip ülke. Deniz kenarından merkeze 1 saatte gidebildiğiniz bu harika doğaya tanıklık etmek ise oldukça ucuz. Burada her sokakta renkli kişiliklerle karşılaşabilir ve Rastafarianizm ile tanışabilirsiniz.
Bob Marley Ruhu
Jamaika’nın başkenti Kingston, ülkenin en büyük limanına sahip olan önemli bir ticaret merkezi. Sokaklar dans eden, şarkı söyleyen insanlarla dolu. Bu şehirde Bob Marley’in nasıl bir ülkede yaşadığını görüp şarkılarının ruhunu daha derinden hissetmeniz mümkün. Bob Marley sadece reggea müziğin kurucusu değil halk için aynı zamanda Jamaika’nın kahramanı. Çünkü iç savaş döneminde iki tarafın liderlerini bir araya getirip barışı sağlamıştır. Bu sebeple Jamaika tarihinin sahip olduğu en değerli isimlerinden. Kingston’daki heykeline baktığınızda bunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz.
Kingston, geçmişteki ruhundan hiçbir şey kaybetmemiş. Doğa harikaları da Kingston’ı mükemmelleştiren etkenlerden biri. Kingston’da mutlaka görmeniz gereken yerleri de hemen ekleyelim: Bob Marley Museum, National Gallery, Port Royal, Blue Mountains, Devon House, Touch The Road, Holy Trinity Cathedral, Fort Clarence Beach… Diğer tropikal ülkelerde olduğu gibi, Jamaika’da tropikal meyveler, deniz ve et ürünleri yemek kültüründe önemli yer tutan gıdalardan. Ayrıca pirinç ve mısırın da mutfakta önemli bir yeri var. Yemeden dönmemeniz gereken tatlar ise patty, coconut shrimps, Jamaica Jerk Chicken ve empanada.
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı