Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
İlişkinizde sağlıklı bağlanma yaşıyor musunuz? Yoksa hep sorunlar mı yaşıyorsunuz? İlişkinin temelinde sorulması gereken soru şu aslında “ilişkilerinizde bağlı mısınız, bağımlı mısınız?” Bu sorunun cevabını Pembenar’ da Cem Özkök kaleme alıyor. İşte yazının devamı…
Aslında hepimiz bir şeylere bağlıyız ve bağımlıyız. Örneğin, köpeğime bağlıyım ama ‘onsuz yaşayamam’ derken ona ne kadar bağımlı olduğumu anlıyorum. Aynı şeyler gibi gözükse de bambaşka bir duygu hali kesinlikle.
“Ben onsuz yaşayamam”, “Karar alırken mutlaka yanımda o olmalı” gibi cümleler aslında bağlılıktan çok bağımlılık cümleleri. Psikolojide de okumalarıma ve araştırmalarıma istinaden, bağımlılığın birçok çeşidi olduğunu gördüm. Eşe, sevgiliye, hayvana, aileye.. Ve bunu yenmek için tedavi olan birçok insan olduğunu okudum. Aslında bu durumda hangimiz bağımlı değiliz ki? Hepimiz bir şeyleri kaybetmekten korkarız, hepimiz biri için ‘onsuz yaşayamam’ deriz. Allah “kim için onsuz yaşayamam dersen onu senden alırım” dermiş. O gün bugün bu cümleyi kullanmamayı öğrendim.
Gel görelim ki bağımlılıktan en çok ilişkiler etkileniyor. Hem de ne etkilenme… Önce bir nedir ne değildir öğrenelim.
Örnek bir ilişki biçimidir. Mutluluğun sırrını bulanlar bence. Kendi özgür alanlarıyla, özgüvenli hür duruşlarıyla baştan sona güzel bir biçimi.
Partnerler birbirlerinin zevklerine, sevdiği, hoşlandığı şeylere saygı duyar. Ortak bir hayatı paylaşan iki kişi olurlar. Kimse diğerinin rolünü çalmaya ve onu ön plana çıkarmaya çalışmaz, kararları birlikte alırlar. Partnerinin düşüncelerini önemser. Çiftler birbirlerinin alanlarına saygı gösterir, nerede durmasını bilirler. Bu durum 7/24 beraber bir hayat geçirdikleri anlamına gelmemektedir. Bireyler kendi arkadaşları ile eğlenebilir veya tek başına bir seyahate çıkabilir, ayrı geçirdikleri zamana farklı etkinlikler sığdırabilirler. Çiftlerden biri yalnız başına vakit geçirmek istediğinde karşı taraf bunu olgunlukla kabul eder. Saygı ve sevgi bağlı ilişkilerin temelini oluşturmaktadır.
Aslında bu hepimizin hayatında şahit olduğumuz ilişkilere örnek bir tablo. Boşanmak isteyen bir haksız bir adam ve her şeye rağmen gerek şiddet gerek aldatılmasına rağmen eşini affeden, ” yeter ki boşanmasın, hep benimle olsun” diyen bir kadın…Ya da aldatıldığını bile bile, onu sevmediğini bile bile ” ben onsuz yapamam” diyen bir kadın… Hatta gece gündüz sevgilisini “neredesin sen, neden açmıyorsun, kimlesin” diye birçok baskı dolu soruyla taciz eden bir sevgili örneği. Erkekler için de geçerli tabi… Elde tutma arzusu, “o adam kimdi, kime baktın sen, o daha mı yakışıklı, sen sadece benimle olabilirsin” gibi aşağılayıcı daha birçok belirti. Belirti diyorum çünkü bunların hepsi bir bağımlılık örneği.
Birey, karşı tarafın isteklerini, düşüncelerini ve mutluluğunu her şeyin önünde tutuyor, kendi zevk isteklerini vb. şeylerini önemsemiyorsa bu bağımlı ilişkidir. Birey, sadece karşı tarafın isteklerini yaparak ilişkinin devam etmesini sağlar, bir nevi ilişkiye uyum sağlar. Parterinin mutlu olması için elinden geleni yapar, işlerini, hayatını ve yaşam tarzını onun isteğine göre şekillendirir. Birey aslında bu durumdan içten içe rahatsız olur, ilişkiden kopmak istemediği için de bunu sonlandıramaz.
Genelde bu tip ilişkilerde kısa bir süre sonra, bir yerlerde bir terslik olduğunu fark etmeye başlarız. Aslında her iki taraf da bunu hisseder. Bağımlı ilişki duygularına sahip olan kişi kendi içinde sürekli öfke, kızgınlık, kaygıya karşı kontrol etme güdüleri, kaybetme ve terk edilme endişesi gibi yoğun duygular içerisindedir. Kendi içsel dünyasında çok fazla karmaşa yaşarken mutlu olma şansı oldukça azdır çünkü hep karşı tarafı düşünmek ve onunla ilgili meseleleri çözmek zorundadır. Bağımlı olunan kişi de artık karşı taraftan gelen bu kadar yoğun ilgi ve sorumluluk duygusu ile gelebilecek suçluluk ile kendisini mutlu ve huzurlu hissedemez.
Aileden gelen bir eksiklik
Her şey de deriz ya; küçüklüğüne dön. Tam da öyle!
Bir psikoloji sayfasında şöyle yazıyor;
“Bağımlılık bir yapıdır, davranış biçimidir ve öğrenilmiştir. Genellikle de aileden aktarılır, özellikle psikanalitik bir noktadan yorumlayacak olursak kişinin anne ile olan ilişkisi, bunun tohumlarını atar. Daha sonraki hayat müdahaleleriyle de kişi ilişki bağımlılığına doğru yolculuğuna başlar. Burada kişiler ve durumlar değişebilir. Bu kişi bazen de herkese bağımlılık geliştirir çünkü kişinin kendi başına hareket etme ve karar verme yetisi yoktur. O zaman da bunu çevresinde bulunan herkese aktarır. Bu “Onsuz hareket edememe ya da bir başkası olmadan hareket edememe” demektir. Bu aslında karşısındaki kişiyi sürekli kontrol etme ihtiyacıdır. “Burada mı? Hala orada benimle bağlantıda mı? Beni görüyor mu? Ben onun hayatında var mıyım?”lar olmadığı zaman bağımlı kişi rahatsız olur ve kişi işini gücünü yapamayacak hale gelir. Hiçbir şey yapamaz hayatındaki “o” insan olmadan, ondan haber alamadığı müddetçe de gün içerisindeki fonksiyonelliğini kaybeder; işe/okula gidemez, dışarı çıkamaz, ders çalışamaz, etrafında olup bitene dikkat edemez.
Bağımlılığa sahip olan kişi mutlaka yanında danışacağı birisine ve onun onayına ihtiyaç duyar, “o” kişiye ulaşabilir olduğu müddetçe rahattır. Arkadaşı paylaşamama, sevgiliyi tek bırakmama, aileden kopamama vs hep bağımlılık belirtileri. Benim de yendiğim bir çok bağımlılığım vardı; her gün yakın arkadaşımı aramak ve her yaptığımın onayını alıp fikrini sormak gibi mesela. Tabii ki çevremin desteğini , onayını, fikirlerini alabilirdim ama bu denli bağımlı olamazdım! Ben bir bireydim ve öz iradem ile kimseye ihtiyacım olmadan fikirlerimi düşüncelerimi yönetebilirdim! Öyle de oldu. İyileştim!
Kıskançlık: çok sevmenin ya da sahiplenmenin bir göstergesi değil, daha çok kaybetme duygusunun bir göstergesidir. Kendi ilişkinizin sağlıklı devam edebilmesi adına hem kendi psikolojiniz hem karşı tarafı boğmamak için kıskançlığı abartmamaya çalışın.
Çok sık görüşme isteği: Birinizi özlemenizi engelleyeceği gibi, bir noktadan sonra ilişkiyi de monotonlaştırıp, sıkıcı hale sokabilir. Ayrıca bence ilişkilerde önemli olan sık görüşmek değil, aktivite yapmaktır. Hem monotonluktan uzaklaşırsınız, hem daha çok özler ve daha kaliteli zaman geçirirsiniz.
Öfke: Ne yazık ki sorunlu ilişkilerde bunu kontrol etmek bazen imkansız oluyor. Yeterince ilgi göremeyince, kıskançlık krizlerinde, istediğiniz düşünce kalıplarından çıkınca o anlık krizler tamamen öfkeye dönüşüp ilişkinin sonunu getirecek kadar büyüyebiliyor. Bu öfkeler genelde ani ve birikip beklenmeyen şekildedir. Öfkenin ilişkideki nedenlerinde, beklentinin karşılanmaması ,kendini değersiz ve kötü hissetmesini partnerine bağlamak gibi düşünceler vardır.
Öncelikle, kendi hür irademizle, kimseye muhtaç olmadan ayaklarımızın üstünde durmalıyız. Onsuz da olabilirsiniz! Siz bir bireysiniz, göz göre göre bir şeylere katlanmak zorunda değilsiniz. Ondan vazgeçip, başkasıyla daha da mutlu olabilirsiniz.
Bireyler birbirlerinin farklı yönlerini kabul etmeli, sorunlara ortak çözüm aramalıdır. Suçlayıcı tavırlardan baskılardan uzak durmalıdır. Problem karşısında çözüm odaklı olarak davranılması, ilişkilerin devam etmesi açısından büyük önem taşır.
Bireyler, hoşlarına gitmeyen veya rahatsız oldukları şeyler için “Hayır” kelimesini kullanmaktan kaçınmamalıdır. “Hayır” diyebilmek bazı durumlarda ne kadar zor olsa da ilişkinin ilerleyen zamanları için oldukça iyidir. Partnerlerden birisi kendi arkadaşlarıyla vakit geçirmek istediğinde karşı tarafın bunu saygıyla karşılaması gerekir.
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı