Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
BTS grubu da yaptığı müzik ve farklı tarzlarıyla, “kendi olmaya” ihtiyaç duyan, kimlik krizinin iliklere kadar yaşandığı, muhteşem ergenlik evresine kendini kabul ettirmeyi başarıyor. Başarıyor; çünkü bizim kendi değer yargılarımızla veremediğimiz ya da boşluk bıraktığımız alanı, hedef alıyor. Böylelikle gençler, kendilerine ait oldukları bir beslenme alanı, elde etmiş oluyorlar.
Çevrenizde, ailenizde ergenlik döneminde olan çocuklarınız varsa K-pop ve BTS (Bangtan Boys) grubunu duymuş olmalısınız. BTS müzik grubu, son dönemde dünya listelerinde ismini andırmayı bir şekilde başardı. Bundan daha önemlisi, BTS’yi gençler taparcasına seviyor. Öyle ki Army (Ordu) isminde büyük bir hayran grupları var. Müzik grubu bakımlı, mesafeli, iyi müzik yapan Güney Koreli 7 genç erkekten oluşuyor.
Peki, nedir bu BTS grubunun hikmeti? Gençleri akın akın kendilerine çekmeyi nasıl başarıyorlar?
Soruların cevabına gelmeden önce Aristippos’tan bahsetmek istiyorum biraz. Aristippos, Antik Yunan Filozofu Sokrates’in öğrencisidir. Hedonizm; bir diğer adıyla Hazcılık Aristippos’a ait bir öğretidir. Hazcılık ilkesine göre insan yalnızca arzuları için yaşar. Tüm acılar kötüdür. İnsan hayatı boyunca ancak mutluluk olmak için yaşar, mutlu olmak içinse hazzının peşinden gitmesi gerekir. Bir olay, ahlâki bir durum haz veriyorsa iyidir. O anda yaşayacağımız zevk, gelecekte alacağımızı öngördüğümüz zevklerden daha değerlidir. Geleceğin garantisi yoktur, anı yaşamak gerekir. İlkeye göre herkesin, kendine göre bir haz alma biçimi vardır. Bu yüzden, aslında hazcılık ilkesi evrensel değildir. Yani herkesin boyun eğeceği geçerli bir ahlâk yasası olamaz. Herkesin yasası kendine göre değişir. Hedonistlerde bencillik, kendini toplumdan ayrı ve üstün görme, eleştiriye kapalı olma gibi genel özellikler görülür. Dünyada, yalnızca duyu organlarından aldıkları zevklerle ve bu zevklerin gösterdiği hedeflerle ilerlemek isterler.
BTS grubu kendi içlerinde koydukları kurallar, giyimleri, davranışları ve şarkılarla vurgulamak istedikleri mesajlar itibariyle hedonist bir tablo çizmektedir. Ayrıca grubun üyelerinin; yaptıkları ağır makyajla, giydikleri kıyafetlerle bir tür cinsel kimlik propagandası içinde olduklarını düşünebiliriz. Kadın gibi giyinerek bir eşcinsellik mesajı vermekten ziyade daha çok cinsiyetsizliği savunuyorlar. Nasıl istersek öyleyiz! Grup üyelerinin evlenmesinin yasaklanması da gruba ayrı bir cazibe kazandırıyor. Sahip olunamayan mükemmel insanlar…
Anı yaşamayı, her daim mutlu olmayı, hep başarmayı söyleyen şarkıları, sizce de hedonizm kokmuyor mu?
Peki, 10-15 yaş arasında ergenleri nasıl avuçlarına aldılar? Aslında hazcılık, sadece bu grupla gündeme gelen bir olgu değil. Yeni dönemde hemen hemen her alanda kendini gösteriyor. Artık karşılaştığımız birçok reklam panosunda, kitaplarda, dergilerde yalnızca kendinin ve kendi mutluluğunun önemli olduğunu vurgulayan bir bilinç pompalanmakta. BTS grubu da yaptığı müzik ve farklı tarzlarıyla, “kendi olmaya” ihtiyaç duyan, kimlik krizinin iliklere kadar yaşandığı, muhteşem ergenlik evresine kendini kabul ettirmeyi başarıyor. Başarıyor; çünkü bizim kendi değer yargılarımızla veremediğimiz ya da boşluk bıraktığımız alanı hedef alıyor. Böylelikle, gençler kendilerine ait oldukları bir beslenme alanı, elde etmiş oluyorlar.
Nasıl koruruz?
Öncelikle bir şeyden korunmak ve korumak için onu çok iyi tanımalıyız. Gençlerin zevk aldıkları, hoşlandıkları şeyleri bize yanlış gelse de detaylı öğrenmemiz gerekir. Bunu, gizlice değil; çocuğunuzla birlikte yapmalısınız. Gerekirse, onun beğendiği müzik grubunun konserine beraber giderek! Burada amaç; onun, kimi severse sevsin, ne yaparsa yapsın yanında olduğunuzu göstermek; fikirlerini, zevklerini önemsediğinizi belli etmek. Böyle olursa, çocuğunuz size güvenir. Bundan sonra onunla, kendi değer yargılarınıza göre yanlış gördüğünüz şeyleri, çok daha rahat konuşabilirsiniz. Size muhakkak kulak verecektir. Biz, nedense önce yargılamayı seven bir toplumuz. Önceleri kestirip atmak, öfkelenmek, dinlemeden karar vermek, cezalandırmak işe yarar bir metod gibi görünse de şimdilerde, bu durum felakete sürüklüyor. Gençlerin artık anlaşılmamaya tahammülü yok. İlk boşlukta sarıveriyorlar, çevrelerini. Bu yüzden, birileri gelmeden önce biz gitmeliyiz; birileri sevmeden önce biz sevmeliyiz.
Nasıl korunuruz?
Elbette sadece gençlerin, çocukların değil bizlerin de korunmaya ihtiyacı var. Günümüz dünyasında, “ben değişmem”, demek pek mümkün değil. Hepimiz, kaygan bir zemin üzerindeyiz. Bunu sağlamlaştıracak değerlere ihtiyacımız var. Bizim toplumda, ailelerde ‘önce cânân’ politikası işler. Hâlbuki önce can, sonra canandır. Biz; kendimizi, değerlerimizi koruma altına almazsak bu konuda kendini geliştirenlerden olmazsak kendi çocuklarımıza da çevremize de etki etmemiz mümkün olmayacak. Dışarda, her zaman daha iyi bilen birileri olacak! Kendimizi donatacağız. Bilgi sahibi olmak için çok okuyup çok gezeceğiz. Unutmayın; bir şehrin, bir ülkenin sokağından geçmek bile bize çok şey kazandırır. İnsanlara eşit mesafede oluruz. Ruhumuz beslenir. Anlayışımız artar. Tahtında oturan anne baba modelinden çıkmış oluruz. Denize varmak için akarsuyu düşünmemek lâzım. Geleceğimiz için akarsuları geçelim.
Büşra ÇAKIR
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı