Ece Üner; Yaşamak umut etmektir

admin Yazar: admin 26 Kasım 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

“Hepimizin içinde küçük bir çocuk var, onu öldürdüğümüz andan itibaren hayat sevincimizi, yaratıcılığımızı ve ümidimizi de öldürüyoruz. Yaşamak umut etmektir, bir çocuktan öğrenebileceğimiz çok şey var.”

Ece Üner; Yaşamak umut etmektir

 

 

Haberciliğe nasıl başladınız, bir hikâyesi varsa dinlemek isteriz?

 

 

Mesleğe önce muhabir olarak başladım. 7 sene kadar muhabirlik yaptım. Koç Üniversitesi mezunuyum, sosyoloji ve tarihi çift ana dal olarak okuyordum, tam da o dönemde Irak savaşı patlak verdi. Dolayısıyla sadece tarihe tanıklık etmek değil, tarihin taslağını yazmanında habercilikten geçtiğini öğrendim. Çünkü insanlara iletiş biçimiyle, tarihin yazılış biçimine aracılık eden şey, tarihin taslağını yaşayanlardır. Bir tarih öğrencisi olarak bundan daha büyük bir nimet olamazdı. Tarihe tanıklık etmenin ve tarihin taslağını yazmanın bir farkındalık getirdiğini hissettim. Habercilik meselesi böyle gelişti.

 

 

Panik Hali Ekran için Tehlikeli

 

 

Canlı yayın yapıyorsunuz; anlık hataları nasıl tolere ediyorsunuz?

 

 

O an kıvrak bir zekâ ile çok hızlı hareket etmeniz ve demoralize olmamanız gerekiyor. Gaf insana dair bir şey, insan gaf yapar. Panik hali ekran için tehlikeli çünkü insanı saplandığı çamurun içinde çeker. Bir şekilde hızla toparlanabilmek, hızlı düşünmek ve kendini doğru şekilde ifade etmek önemli. Artık içtenlik çok önemli, eskisi gibi kendini kasan tavırlar kalmadı. Çünkü insanlar eskisi gibi ekranın başında sadece oturmuyor, şimdi haberin içerisinde ve etken konumdalar, sosyal medyada her şeye yorum yazıyorlar. Dolayısıyla içten ve olduğunuz gibi biri olursanız, ne kadar onlardan birisi olduğunuzu gösterirseniz, işiniz o kadar kolaylaşıyor.

 

 

Habercilik Suya Yazı Yazmak Gibi Sürekli değişen gündem içerisinde haberciliğin zorlukları nelerdir?

 

 

Türkiye haber malzemesi çok olan bir ülke ve bir doktor gibi telefonunuz 24 saat boyunca açık, müthiş bir çalışma gerektiriyor. Her gün kendinizi güncellemeniz gerekiyor. Mısır darbesi ve Gezi Parkı olaylarında 9-10 saat boyunca yayında kaldığım dönemler oldu. Muhabirken çok önemli haberlere imza attığım da oldu. Fakat habercilik suya yazı yazmak gibi, 5 saat önce yapılmış hangi haberi hatırlıyorsunuz? Hatırlamıyorsunuz, dolayısıyla biraz vefasız…

 

 

İnsana Dokunan Haberleri Önemsiyoruz

 

 

Yayında nelere dikkat ediyorsunuz ve hassasiyetleriniz nelerdir?

 

 

Show Haber olarak önceliğimiz insana dokunan ve hayatın içindeki haberlerdir. Haber kanallarında saat başı haberler olduğu için malzeme çok oluyor ve bu malzemeyi de tüketebileceğiniz bir alanınız var. Oysaki haber akışı, hayatın akışı gibidir. En başta siyaset haberleriyle başlıyoruz. Çünkü Türk insanı spor takip eder gibi siyaset haberlerini de takip ediyor. Bunların dışında çocuk ve kadınlar ile ilgili meseleler ve sokak önemli. Haber akışı, bir günün hikâyesi gibi; giriş, gelişme ve sonuç var. O günün duygusu nedir, günün öne çıkan fotoğrafı var mı? Zamanında Aylan bebek kıyıya vurduğunda insanlık kıyıya vurdu, dedik…

 

 

Haber Duygusu Üzerime Sindiğinde

 

 

Yoğun çalışma programınızda kendinize vakit ayırabiliyor musunuz?

 

 

Bütün vaktimi çocuğumla beraber geçiriyorum. Vakit buldukça tiyatroya gidip zihnimi besliyorum. Okumasını bilene küçük çocuklar en iyi kitaptır. Arada yemek yaparak deşarj oluyorum, kitap okuyorum. Şiir yazıyorum; kelimeleri o kadar biriktirmişim ki cebimden dökülmeye başladılar. Haberin duygusu üzerime sindiği zaman, bana dokunan, beni acıtan ve mutlu eden, aklıma yeni anlamlar getiren kelimeleri bir kenara not ediyorum. Daha sonra o kelimeler bazen şiire, bazen hikâyeye dönüşüyor. Haberde gördüğünüz Ece dışında bu var. Spor derseniz; eskiden koşuyordum, şimdi artık çocuğumun peşinden koşuyorum. Doğayı çok seviyor, hem yeşili hem denizi çok seviyor. Bizim evimiz deniz kenarında bu yüzden onu her gün iki kere bahçeye çıkartıyorum. Uzun mesafe yürütüyorum. Hiç bebek arabası kullanmadım, insanlar ile göz hizasında temas kursun ve özgüveni gelişsin diye kangurusunu takıyorum. Onunla kilometrelerce yürüyoruz.

 

 

Unuttuğum Şeyleri Hatırlatıyor Bir başucu kitabınız var mı? Evet, var; Küçük Prens… Hepimizin içerisinde küçük bir çocuk var, onu öldürdüğümüz andan itibaren hayat sevincimizi, yaratıcılığımızı, ümidimizi de öldürüyoruz. Yaşamak umut etmektir, bir çocuktan öğrenebileceğimiz çok şey var. Mesela; istediğin şey için sonuna kadar diretmek ve zihnini meşgul edebilecek bir şey bulmak… Ben büyüyünce ne olacaksınız sorusunu da çok yanlış bulurum. Hatta küçükken de büyümek istemiyorum diye cevap verirmişim. Çünkü en güzel şey, çocuk kalabilmektir. Bu kitap bir şeyin ederini değil, değerini hatırlatıyor, en önemli vurgularından bir tanesi budur. Mesela kitabın başlarında şöyle diyordu: Biriyle arkadaşlık ettiğinizde, anne ve babanız hemen ne iş yapar ve ne kadar kazanır diye sorar. Oysaki evinin boyası pembe mi balkonunda menekşe çiçeği var mı diye sormaz. Çocuklar birbirlerini tanımak için farklı yöntemler kullanıyor. Bizler ise çok fazla maddiyat üzerinde duruyoruz. Bu kitap unuttuğum şeyleri hatırlatıyor.

 

 

Duygular İçimde Biriktiği Zaman Acı Veriyor

 

 

“Olduğu Gibi” isimli bir şiir kitabınız var. Yazar kimliğinizi konuşmak isterim, yazma aşaması nasıl oldu?

 

 

Ben okumayı öğrendikten sonra sırt çantamda hep bir fıkra ve şiir kitabı olurdu. Mizahı çok severim. Çünkü hayatın öyle çekilir hale geldiğini düşünüyorum. Mizah bana çok iyi gelir. Hayatın size indirdiği darbeleri kendinde eriten bir şok emici olarak görüyorum. Zaten ciddiyet akıl fukaralığıdır. Benim çok sevdiğim bir laf var; mizah bir tevekkül, zekâ, özeleştiri ve kabullenmiş olmayı gerektirir. Ben duygusal birisiyim, yengeç burcuyum. Duygular içimde çok fazla biriktiği zaman arıza yapıyor ve acı veriyor. Onları boşaltmak ve birazda zihnime iyi geldiği için yazıyorum. Mesela, yatağımın kenarında mutlaka kâğıdım ve kalemim vardır; aklıma bir kelime gelir yazarım.

 

 

İkinci bir kitap gelecek mi?

 

 

Gelecek. Biraz karışık düzen yazdım, sarkazm de çok severim. Yazdıklarım mısralara da dönüşebilir, çok kısa cümlelere de. Dolayısıyla melez bir şey gelebilir.

 

 

Daha Özenli Kitaplar Olabilir

 

 

Çocuk kitabı yazmayı da düşünüyorsunuz diye biliyorum…

 

 

Düşündüm, istiyorum. Çocuk kitapları, hepsini katmayayım ama bana pek özenli gelmiyor. Çocuğum olduğundan beri daha çok çocuk kitabı alıyorum. Çocukların çok saf bir dünyası var, o dünyaya zarar verecek görseller ve kelime seçimleri var. Türkiye’de çocuk kitapları daha özenli olabilir. Güzel örnekleri var ama çok sınırlı. Çocuğuma gönül rahatlığıyla kitap okuyamıyorum. Bazı ifadeler o kadar ürkütücü ki onları okurken çevirmek zorunda kalıyorum. Bu kelimeler daha sonra çocukların bilinçaltlarında travma olarak kalıyor. Bu konuda daha iyi şeyler yapılabilir. Ben de araştırma yapıyorum diyeyim.

 

 

Herkesin Biricikliği Var

 

 

Şiir yazmaya çok erken yaşta başlamışsınız… Duygularınızı yazıda ifade etme ve edebiyata yönelme süreciniz nasıl oldu?

 

 

Yazmak benim yaratılışımda var diye düşünüyorum. Yaradan’ın yarattığı bir kul olarak hepimizin bir biricikliği var. Siz de resim olarak çıkar, arkadaşınızda fotoğraf olarak bende de yazı ile çıkıyor.

 

 

Yazarlar olaylara farklı açılardan bakarlar, habercilikte olaylara farklı açılardan bakmayı gerektiriyor. Habercilikle yazarlığınız birbirine bağdaşıyor mu?

 

 

Bağdaşıyor, bir kere birbirini besliyor. Habercilikte olaylar, duygular, insanlar yani her türlü malzeme var. 5N1K dediğimiz şey size malzemeyi veriyor, o harç ile neler yapacağınız ise size kalmış. Her günün sonunda çöpe de atabilirsiniz, çöpe atmayıp duygularınız ile harmanlayıp bir esere dönüştürerek kalıcı hale de getirebilirsiniz. Etkilendiğiniz ilham aldığınız şeyler dolayısıyla habercilik ile yazım sanatı birbirini çok besliyor.

 

 

Kızıma Piyano Öğretmeye Çalışıyorum

 

 

Peki, sanat ile aranız nasıl, ilgilendiğiniz bir sanat dalı var mı?

 

 

Mümkün olduğu kadar tiyatro oyunlarını kaçırmamaya ve sergileri gezmeye çalışıyorum. Ancak şimdilerde önceliğim sadece çocuğum. Bu yüzden artık çok fazla vakit ayıramıyorum. Onun dışında baleye meraklıydım, küçükken piyano çalışıyordum, evde bir piyano var, kızıma öğretmeye çalışıyorum. Çok ilgili ve müzik kulağı var. Kendi kendine şarkı besteliyor.

 

 

Kendinizde sevmediğiniz bir yön var mı?

 

 

Var, takıntılıyım ve düşünürken vurgun yiyecek kadar derine dalıyorum. Derin düşünme hali, kendinden daha çok başkalarını düşünme hali… İnsanları mutlu edeceğim diye düşündüğünüzde birisini mutsuz ediyorsunuz; o da kendinizsiniz. Bir de bu güzel bir şey olabilir ama anlayan birisi için zor; söylenenin yanında susulanı da duyuyorum.

 

 

Yakın zamanda okuduğunuz ve sevdiğiniz bir kitap var mı?

 

 

En son dönüp dönüp okuduğum kitaplar; “Çocuk Kalbini” ve “Çavdar Tarlasındaki Çocuklar”. En son okuduğum şiir kitabı, Charles Baudelaire “Kötülük Çiçekleri”dir. Tolstoy’un “İnsanlık Halleri” ve Etienne de La Boetie “Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev” kitabı da son okuduklarımdan.

 

 

İlham aldığınız bir şair var mı?

 

 

Özdemir Asaf’tan çok ilham alırım. Çünkü onun şiirlerinde çok sarkazm vardır. Atilla İlhan’dan, Nazım Hikmet’ten de ilham alırım.

 

 

En sevdiğiniz şiir?

 

 

En sevdiğim şiir Yahya Kemal Beyatlı/ Vuslat, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı da severim.

Etiketler:
admin

admin

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı