Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Son zamanlarda sanatın modaya olan etkisi ile gündeme gelen “Moda Müzesi” kavramıyla tanışalı çok olmadı. Belirli bir döneme ait kıyafetleri, aksesuarları ve kostümleri dikkat çekici konseptler eşliğinde sunan moda müzeleri, ziyaretçilerini etkilemeyi başarıyor. Moda tutkunlarının ilgisini çeken müzeler, markaların yalnızca özel eserlerini ve unutulmaz koleksiyonlarını sergilemekle kalmayıp markaların tarihine de ışık tutuyor.
Modanın müzelerdeki yeri ise günümüzde tartışılmaya devam ediyor. Bazıları bu durumun ticari kaygıyla yapıldığını düşünürken bazıları da modanın kesinlikle müzelerdeki yerini alması gerektiğini çünkü tarihi incelerken giysilerin önemli bir gösterge olduğunu savunuyor.
Bu tartışmaların ışığında; Gucci ve Ferragamo gibi dünyaca ünlü moda markaları kendi sergilerini oluşturdu. Ayrıca New York’ta bulunan dünyanın en ünlü moda okulu Fashion Institute of Technology (FIT), yılın çeşitli zamanlarında sergiler düzenliyor. Zengin konseptlerle modanın geçirmekte olduğu süreci ziyaretçileriyle buluşturuyor.
MET kostüm koleksiyonunun temelinde varlıklı bir aileden gelen iki kız kardeşin mahalle tiyatrosu kurması yatıyor. 1915 yılında Neighborhood Playhouse adındaki tiyatro için tasarlanan koleksiyon, 1927 yılında daha da büyür. İki kız kardeşin kostüm tarihine olan ilgisi çevrenin dikkatini çeker.1937 yılında ilk geçici sergileri Rockefeller Center’da gerçekleşir. Gün geçtikçe sergilere olan ilgi ve seyirci sayısı artar. Bu durum sergilerin Amerikan moda endüstrisine ne kadar faydalı olduğu gerçeğini gün yüzüne çıkarır. Rockefeller Center’da eğitimlerin ve sektörel konuşmaların düzenlenmeye başlamasıyla müze, Museum of Costume Art olarak yoluna devam eder. Sonrasında ise müze Metropolitan Museum of Art ile birleşir.
Eleonor Lambert tarafından düzenlenen Met Gala, müze için bağış toplamak amacıyla yapılmaya başlandı. Amerikan tasarımının sıkı bir savunucusu olan Lambert, modanın bir sanat formu olduğunu kabul ediyordu.
Müze en şaşalı dönemini eski Vogue editörlerinden olan Diana Vreeland’ın kreatif danışmanlık yaptığı 70’li yıllarda yaşadı. MET’in eşli Baş Küratörlerinden biri ise 20’ye yakın moda tarihi kitabı ile sektörün en önemli küratörlerinden biri olan Harold Koda oldu.
Günümüzde MET müzesine olan ilgi büyüyerek devam ediyor. Moda meraklıları, dijital arşivinde yaklaşık 375 bin fotoğraf bulunan müzenin sergilerini heyecanla bekliyor.
Dünyanın en büyük sanat ve tasarım müzesi olan Victoria ve Albert Müzesi (V&A), 4,5 milyon nesnenin üzerinde bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor. 1852 yılında kurulan müzenin ismi Prince Albert ve Kraliçe Victoria’dan geliyor. Kurulduğu günden bu yana 145 galeri eklenen Victoria ve Albert Müzesi, 5 bin yıllık bir sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor.
Müze, aralarında antik opera kostümlerinin, balo kıyafetlerinin, ipek gece elbiselerinin ve antik Mısır’a ait kıyafetlerin bulunduğu 14 bin parçalık koleksiyonu ziyaretçilerine sunuyor. İlk defa 1913 yılında sergilenmeye başlanan kostümler, dönemin üç ünlü ressamının çizdiği koleksiyonların müzeye bağışlanmasıyla toplandı. 1971 yılında ilk moda sergisini “Fashion, an Antology by Cecil Beaton”i açan müzede yer alan serginin küratörlüğünü ise İngiliz fotoğrafçı Cecil Beaton yaptı. Ünlü kadın şapka modellerinin de sergilenmekte olduğu müzede ayrıca Dior ve McQueen gibi tasarımcılara ait parçalarda yer aldı.
1969 yılında kurulan müze “New York’taki en moda müze” sloganının sahibi olarak biliniyor. 1975 yılında ilk sergisini açan Museum at FIT, akademik çalışmalara da imza atıyor. Moda dünyasının öncü araştırma kaynaklarından olmayı hedefleyen müzenin içerisinde 50 bin kalıcı eser sergileniyor. Biri öğrencilere diğerleri fakülteye ait olan toplamda 3 galerinin yer aldığı müzede özel etkinlikler düzenleniyor.
1920 yılında temelleri atılan Palais Galliera, Moda ve Kostüm Tarihi Birliği’nin 2000 parçalık kostüm koleksiyonunu Paris şehrine bağışlanması ile kuruldu. Koleksiyon şehir yönetimi tarafından Paris’in şehir müzesi olarak bilinen Musée Carnavalet’ye bağışlandı. İkinci Dünya Savaşı sonrasından moda endüstrisinin tekrar canlanmaya başlamasıyla “Kostüm Müzeciliği” ön plana çıkmaya başladı. Yeni giysilerin müzeye bağışlanması sergilerin ziyaretçiler tarafından dolup taşmasını sağladı.
1977 yılında müze, şuan ki mekânı olan Palais Galliera’ya taşındı ve “Paris’in Moda ve Kostüm Müzesi” ismini aldı. Düşes Galliera’nın sarayı olan müze aynı zamanda dünyanın en geniş 18. Yüzyıl kıyafet koleksiyonunu da içinde barındırıyor. Özellikle Marie Antoinette’in kıyafetlerine geniş bir alan ayıran müzede önemli Fransız markaları arasında yer alan Dior ve Balmain’e ait tasarımlar da bulunuyor.
Los Angelas’ta moda okulu olarak 1969 yılında kurulan FIDM, tasarım öğrencilerinin inceleyebilecekleri kıyafetlere ihtiyaç duymaları üzerine müzeye dönüştürüldü. Kâr amacı gütmeyen müzede ziyaretçilere sunulan ilk koleksiyon, okul öğretmenlerinin kıyafetlerinden oluştu. Müzede yer alan Gianni Versace’nin erkek koleksiyon arşivi müzenin en kıymetlilerinden.
Gucci, 1921 yılında Floransa’da deri malzemesinden eşyalar üreten bir aile işletmesi olarak kuruldu. Gucci Museo, markanın kuruluşundan 90 yıl sonra Floransa’da Piazza della Signoria’nın üzerinde (14. Yüzyılda inşa edilmiş olan Palazzo della Mercanzia’da) tekrar kuruldu. Müzede markanın tasarımlarına ve ürünlerine yer verilirken ayrıca küçük bir video/sinema salonu, kitabevi, cafe ve dükkân da bulunuyor. Fransız işadamı François Pinault’un sahibi olduğu dev bir holdinge dönüşen Gucci artık yalnızca bir aile şirketi değil. Bünyesinde Yves Saint Laurent, Stella McCartney, Alexander McQueen, Balenciaga ve Bottega Veneta gbi lüks markaları da barındırıyor.
Çağdaş sanatın dünyadaki en büyük koleksiyoncularından biri olan François Pinault, Gucci Museo’nun açıldığı Floransa’daki sarayı almadan önce Venedik’te de iki tarihi yapıyı (Palazzo Grassi ve La Dogona) satın aldı. Bu iki muhteşem yapı aynı zamanda Pinault’un çağdaş sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor. Gucci Museo tarafından kullanılmakta olan “forever now” (ebediyen şimdi) sloganı, markayı geleneklerine ve geçmişine bağlıyor. Gucci’nin hazinesi denilebilecek bir arşiv, müzenin bodrum katında yer alıyor. Müzenin giriş katında ise “yolculuk” temasını taşıyan tasarımlar sergileniyor.
Fransa, ünlü modacı Christian Dior’un Granville’de çocukluğunun geçtiği evi müzeye dönüştürdü. Gençliğinde büyük couturier resim yapmaktan hoşlanan Dior’un evinde güzel bir resim koleksiyonu da bulunuyor. Ayrıca Christian Dior’un tasarımlarının yer aldığı müzede YVes Saint Laurent, John Galliano ve Marc Bohan gibi birçok ünlü modacının tasarımları da sergileniyor.
Benzersiz kostümlerin bulunduğu müzede 1914 yılında yapılmış olan lüks elbiseler de gösterilen özel parçalar arasında yer alıyor. Müzede sergilenen aksesuarlara ve kıyafetlere ek olarak 20. Yüzyılın farklı dönemlerine ait parfüm ve kozmetikler de bulunuyor. Eski evin çevresi güzel Parfüm Bahçesi ile çevrili ve burada Dior parfümlerini üretmek için çiçek ve bitkiler yetiştiriliyor.
Dünya’nın en büyük aksesuar müzesi olarak bilinen Museum of Bags and Purses’in bir diğer ismi ise Tassen Museum Hendrilje’dir. Müzede, Orta Çağlardaki erkek para cüzdanlarından İncil kılıflarına kadar pek çok değerli parça yer alıyor. Aynı zamanda 16. Yüzyıl’da Fransa’da Prenses Maria Leszinska’nın gelin çatası ile Yves Saint Laurent’in kristal işlemesi clutch çantası ve Judith Leiber’in kedi çantası da bulunuyor.
Büşra Hacıhasanoğlu
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı