Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Oyuncu Damla Cangül Yiğit ile çok sıcak bir röportaj gerçekleştirdik. Yiğit, “Tiyatro benim sesim. Olamadığım birçok insan anlamına geliyor. Onlara bakmak, hissetmek, söyleyemediklerimi söylemek... Sahne de olmak da tüm bu olanaklara sahip olabildiğim, gerçekten yaşadığımı, varlığımı hissettiğim tek yer.” dedi.
Bize biraz Damla Cangül Yiğit’i anlatabilir misiniz?
İnsanın kendini anlatması epey zor ama ilk söyleyebileceğim çok heyecanlı bir tipim. Hayat benim için heyecan duyarak biraz da panik yaparak geçiyor. Küçük büyük fark etmeden yaptığım her yeni iş için çok heyecanlanırım, kendi sınırlarım ve becerilerim içinde de en iyi şekilde yapmaya çalışırım.
Tiyatroya lisede başladınız ve okulunuzu da birincilikle bitirdiniz. Oyunculuk yeteneğinizi nasıl fark ettiniz?
Bu işin mimarı, kendisi fark etmese de annemdir. Oyun oynamayı bugün bile çok seven eğlenceli bir kadındır. Çocukluğum evde birlikte oynadığımız, annemin türettiği şahane oyunlarla geçti. Ama büyülendiğim ve ben de orada olmak istiyorum dediğim an; şu an çatısı altında oynamaktan gurur duyduğum İstanbul Şehir Tiyatroları “Fatih Reşat Nuri” sahnesinde götürdüğü bir çocuk oyunu sayesinde oldu. Bazı kareler hâlâ o kadar net ki kafamda. Sahneye bakarken yaşadığım hissi bugün bile hatırlıyorum. Sonrası sürekli skeçler yazan, sınıf arkadaşlarıyla paylaşıp sürekli farklı rollere bürünüp oynayan ve bunu hep yapmak istediğine çocuk yaşta karar veren bir “Damla” oldu.
“Oyunculuk” dışında sizin için başka bir seçenek var mıydı? Hiç başka bir meslek icra etmeyi düşünmediniz mi?
Hiç düşünmedim. Bu düşüncemi ailem ve çocukluk arkadaşlarım çok iyi bilir. Ben hiç doktor olacağım, öğretmen olacağım diyen bir çocuk olmadım. Liseye geldiğimde okul bitimini iple çekerdim. Oyunculuk eğitimleri almak için harçlıklarını biriktirip okul sonrası oyunculuk kursuna gidip gelen biriydim.
Sosyal medyanızı çok güzel kullanıyorsunuz. Fotoğraf sanatçısı eşiniz Eren Bey’in bu konuda nasıl bir payı var? Kendinizi şanslı hissediyor musunuz?
Teşekkür ederim. Aslında fotoğraf merakım uzun yıllardır var. Üniversitede sürekli sınıf arkadaşlarımı çekerdim. Estetik bulduğum bir ânı ve doğal hâlleri fotoğraflamayı, ölümsüzleştirmeyi çok severdim. Çok şanslıyım tabii ki Eren gibi işini büyük bir aşkla yapan bir sanatçıyla evliyim. Özellikle onun sinemaya ve daha sonra tiyatroya olan tutkusu da bizi daha çok ortak noktada birleştiriyor ve besliyor. Onun da ilgi alanım olan bir mesleği yapıyor olması beni hep çok heyecanlandırıyor ve ondan çok şey öğreniyorum hep heyecanla sormaya devam ediyorum. O da benim gözüme çok güvenir, çekimlerinde çoğunlukla fikirlerimi sorar. Bu şekilde birlikte gelişiyoruz.
Oyunculuk dışında başka nelerle ilgileniyorsunuz?
Dans etmeyi çok seviyorum. Bu alanda birçok Workshop’a katıldım. Psikoloji ile ilgilenmeyi ve okumayı seviyorum. Okuduğum kitapların büyük bir kısmı psikoloji üzerine oluyor. Her ikisi de mesleğimle ilgili kapılar aralıyor kafamda. Bir de son 1,5 yıldır kurduğum ve tasarımlarıyla ilgilendiğim bir takı markam var. Onunla ilgilenmek, üretmeyi farklı bir alanda deneyimlemek de çok iyi geliyor.
Tiyatronun sizdeki yeri nedir? Sahnede olmak size nasıl hissettiriyor?
Tiyatro benim sesim. Olamadığım birçok insan anlamına geliyor. Onlara bakmak, hissetmek, söyleyemediklerimi söylemek… Sahne de olmak da tüm bu olanaklara sahip olabildiğim, gerçekten yaşadığımı, varlığımı hissettiğim tek yer.
Sahnede ezberinizi unuttuğunuz bir an oldu mu?
Sahne üstünde hiç olmadı ama antre de beklerken ilk repliğimi asla hatırlayamadığım birkaç an yaşadım heyecandan. Sahneye çıktığında çorap söküğü gibi geliyor hepsi.
Oyunculuk alanında, en çok kimden, ne öğrendiğinizi düşünüyorsunuz?
Konservatuar da okurken birbirinden değerli bilgisi ve birikimi farklı farklı hocalarım oldu. Profesyonel hayatta da izleyerek ya da çalışarak katkı sağladığını düşündüğüm kıymetli oyuncular var. Fakat en büyük katkı, 2 yıl boyunca birlikte çalıştığım sevgili “Tomris İncer”in. Her gün bir aradaydık. Onunla birlikte çalışmak, role hazırlanışına ve disiplinine şahit olmak bana çok şey öğretti.
Hayattaki en büyük enerji kaynağınız nedir? Sizi en çok ne motive eder?
İşim ve ailem. Sahneye çıkmak, seyirciyle göz göze olmak, prova ve oyun günlerinde ekiple omuz omuza olmak, paylaştığımız kahkahalar; hepsi benim hayattaki en büyük enerji kaynağım. Ve tabii ki en büyük motivasyonum da sağlıkla yanımda olan eşim, kedilerim ve ailem. Hepsinin varlığı, devam etme gücümü sağlıyor.
Mesleğinizi icra ederken sahnede veya sette aklınızda kalan bir anınızı bizimle paylaşabilir misiniz?
Parça parça o kadar çok ki… Hepsi gülümseyerek hatırladığım ânlar. Yaşadığımız ufak tefek aksaklıklara geliştirdiğimiz çözümler… Özellikle çocuk oyunum olan “Bisküvi Adam” 6 yıl devam eden ve ekibimle sayısız komik duruma şahit olduğumuz, çözüm geliştirdiğimiz, geliştiğim bir oyundu. “Macbeth” adlı oyununu oynarken sahneden kedi geçmesi ve bunun gibi komik birçok anı. Kötü hatırladığım hiçbir şey yok olmaz da umarım.
“Kadın” ve “Moda” ağırlıklı sayfa olarak sormak isteriz: Çok hoş görünüyorsunuz, cildiniz ve fiziğiniz için neler yapıyorsunuz?
Teşekkür ederim. Cildim aslında ergenliğimden beri beni çok zorladı. Hep sivilce problemiyle uğraştım. Bu yüzden cilt temizliğine, bakımına daha küçük yaşta önem vermek durumunda kaldım. Fiziğime her oyuncu arkadaşım gibi ben de dikkat etmeye çalışıyorum ama çabuk kilo alabilen bir yapım var. İradeli biri de değilim yemek ve spor konusunda ama yine de elimden geleni yapıyorum. Çocukluğumda uzun yıllar paten kaydım ve voleybol oynadım, sanırım fiziğim biraz ona göre gelişti.
Saç renginizi çok beğendik, okuyucularımızda gördükten sonra merak edecektir diye düşünüyorum. Saçlarınız çok parlak ve bakımlı görünüyor. Saçlarınız için özel bir şeyler uyguluyor musunuz?
Saçımı uzun yıllardır boyuyorum hatta farklı renkler denemeyi çok seviyorum. Saçıma evde iyi baktığımı söyleyemem ama benim yerime iyi bakan ve uzun yıllardır düzenli gittiğim kuaförüm sayesinde hep bakımlı görünüyor.
Damla Cangül Yiğit modayı ne kadar takip ediyor?
Modayı çok takip ettiğimi söyleyemem ama kıyafet benim için önemli. Kendimi iyi hissettiriyor. Kendi zevkime göre de iyi giyinmeyi seviyorum. Kullandığım parçalar da genelde maskülen ve içinde rahat olduğum kıyafetler.
Peki, kendinizi bir kadın olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Günümüzde kadınlara yönelik şiddeti ve baskı hakkında siz neler söylemek istersiniz?
İyi ki kadın olarak gelmişim dünyaya. Fakat kadınların konumu geçmişten günümüze ne yazık ki çok değişmedi. Bir kadın olarak bu zulüm karşısında içim yanıyor. Her şey ortada: Erkeklerin sen “Aslansın” diye yetiştirildiği bir toplumda yaşıyoruz. Bu algıyla büyüyen erkek çocuğu da kadına o algı içinde davranıyor. Sağlıklı ilişkiler içinde ve merhametle büyüyen çocuklar yetiştirmemiz gerekiyor. Yeni nesile daha çok güveniyorum ama bu insanların var olduğu bir yerde yaşamak korkunç.
İleriye yönelik yapılacaklar listenizin ilk üç sırasında neler var?
Hep oynamak, anne olmak ve hayvanlar için daha çok şey yapmak.
Son olarak eklemek istedikleriniz?
Çok teşekkür ederim. Ben de sayenizde tekrar şöyle bir baktım kendime. Umarım okuyanlar keyif alır.
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı