Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Beşeriyetin Hafızası
Beşeriyetin Hafızası
İnsanın eğitim ve gelişimini amaçlayan, ufku açan, gönülleri, zihinleri aydınlatan ve coşturan yegâne araçlardan biri kitaplardır. Onları bulmamızı, onlara ulaşmamızı sağlayan en önemli adreslerden birisi de elbette ki kütüphanelerdir. Her ne kadar teknolojik gelişmeler ve elektronik kitaplar nedeniyle yerlerini kaybediyorlar gibi olsa da kütüphaneler her zaman insanın entelektüel sürecinin önemli bir merkezidir.
Kütüphaneler, büyüleyici mimarileri ve eski kitap kokuları ile hâlâ edebiyatın en büyük hazineleri olarak ayakta duruyor. Neredeyse sonsuza kadar ayakta kalacakmış hissi veren bu harika yapılar, birçok kitap kurdunun hayalini süsleyen rotaları oluşturuyor. Biz de dünyanın çeşitli yerlerindeki en güzel beş kütüphane ile ilgili ilginç bilgileri sizler için derledik.
Barok mimarinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilen Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’daki Klementinum Kütüphanesi, ilk kez 1722’de Cizvit Üniversitesi’nin bir parçası olarak açıldı ve on binlerce kitaba ev sahipliği yapıyor. Dünyanın en güzel kütüphanelerinden biri seçilen kütüphanenin tavan süslemeleri, 1781 yılında Jan Hiebh tarafından yapılmıştır.
Admont Kütüphanesi, Admont-Avusturya
Alplerin eteklerinde bulunan bu güzel kütüphane, dünyanın ikinci büyük manastır kütüphanesi. Kütüphane salonu, mimar Joseph Hueber tarafından geç Barok tarzda tasarlanmış ve 1776 yılında 200.000 cilt içeren yaklaşık 230 ayak uzunluğundaki bir salon ile kurulmuştur. Tavanlar, Bartolomeo Altomonte tarafından boyanmış ve İlahi Vahiy’in en üst noktasına kadar insan bilgisinin aşamalarını göstermektedir. 1776 yılında yapılan 13 metre yüksekliğinde, 14 metre genişliğinde ve 70 metre uzunluğundaki kütüphanede aralarında 11. yüzyıldan kalan devasa bir İncil ve 1400 el yazması eserin de olduğu 200 binden fazla kitap bulunuyor. Kütüphanede dini kitaplarının yanı sıra, her yıl yüzlerce araştırmacı tarafından kullanılan fen bilimleri ve tarih kitapları da yer alıyor.
Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan Fransa Milli Kütüphanesi, 1368 yılına dayanan köklü bir geçmişe sahip. Geçmişi Fransa Kralı V. Charles tarafından o zamanki Louvre Sarayı’na dayanmaktadır. BnF olarak adlandırılan kütüphane, Tolbiac ve Richelieu tesislerinden oluşan “Ulusal kütüphane” unvanına sahip tarihi bir medeniyet merkezidir. Yüzyıllar boyunca koleksiyonları ve Fransız yayınlarını toplamaktan sorumlu olan kütüphane, sürekli genişleyen içeriğiyle birçok kez yer değiştirmiştir. 1994 yılında şu anki yerinde konumlanan kütüphane, açılmış kitapları andıran “L” harfi şeklinde dizayn edilmiştir. Yaklaşık 180 bin el yazması, 14 milyon kitap ve çeşitli eserlere ev sahipliği yapan kütüphane, her yıl 150 bin dokümanı bünyesine eklemektedir. Eser ve yayın toplama konusunda Fransa’nın yanı sıra dünyanın en önemli kütüphaneleri arasında yer almaktadır. Ayrıca BnF, Fransa’nın en büyük Türk koleksiyonuna sahip kütüphanesidir.
1878 yılında tamamlanan George Peabody Kütüphanesi, mimar Edmund G. Lind tarafından tasarlanmıştır. Bu kompleks, Kuzey Amerika’nın en güzel kütüphaneleri biri olarak kabul edilir. Johns Hopkins Üniversitesinin bir parçası olarak araştırma faaliyetlerini desteklemekte ve şehrin en popüler olaylarına mekan sağlayan sosyal bir merkez olarak karşımıza çıkmaktadır. Kütüphane merkezi bir atrium çevresinde şekillenmiştir. Atriumu çevreleyen dökme demir balkonlu büyüleyici boşluk ve beş kat boyunca kitap dolu katlar gerçekten çok etkileyicidir. Siyah beyaz mermer kaplı zeminden çatı penceresine kadara atrium boşluğu 61 metredir.
İskenderiye Kütüphanesi, Antik Çağ’ın en büyük dermesine sahip kütüphanesi olmuştur. Yaklaşık olarak 900.000 el yazmasına sahip olduğu belirtilen kütüphanede geniş bir çalışan kadrosu da yer almıştır. Eserlerin papirüslere yazılarak rulo şeklinde saklandığı belirtilmektedir. Kral tarafından desteklenen kütüphanenin, yayınevi görevi de görmüş olduğu rivayet edilmektedir. Yunan, Akdeniz, Ortadoğu, İran gibi medeniyetlere ait pek çok el yazması eserin Yunanca çeviri ve kopyaları burada hazırlanmıştır.
Üçüncü yüzyılda yıkılan tarihi İskenderiye Kütüphanesi yerine benzeri bir anlayışla ve yarışma sonucu karar verilen projeyle 2002 yılında tamamlanan yeni İskenderiye Kütüphanesi, üçüncü yüzyıldan itibaren antik dünyanın bilgi merkezi olarak önem taşımaktadır. 1400’den fazla katılımın olduğu yarışmadan elde edilen projenin tasarımcısı Snohetta olmuştur. Akdeniz’e doğru yatmış gibi duran bina; özel kütüphaneler, dört adet müze, bir planetaryum, sanal-gerçeklik ortamları, akademik araştırma merkezleri, sanat galerileri ve bir konferans salonunu barındırır.
İsmail Saib Sencer
Zafer Bilgi
31 Ocak 1873 tarihinde Erzurum’da doğan İsmail Saib Sencer, kendini ilme vakfeden, beslediği kedilerle de ilgi çekmiş mümtaz bir şahsiyettir. Hayatını ilme ve kedilere vakfeden Hocaefendi, devrinin bütün bilgi depolarının anahtarlarını elinde, İstanbul kütüphanelerinin açıklamalı toplu kataloğu kalbinde ve beyninde olmasına rağmen, bütün mesaisini yeni bilgiler edinmeye harcayan bir mütefekkirdir. Yerli ve yabancı araştırmacıların hizmetine bilgi sunmaktan bir an olsun geri kalmayan ve bunu büyük bir zevkle kaldığı kütüphanesinin yarım asra yakın eşsiz hizmetleriyle yerine getiren İsmail Saib Sencer, şüphesiz tarihimizin mihenk taşlarından biridir.
“Eskiden bazı âlimlere ‘Ayaklı kütüphane’ denirdi. Bu kişiler, hoca-talebe, yani uşak-çırak ilişkisiyle yetişirler ve birçok konu hakkında geniş malumat sahibi olurlardı. İsmail Saib Sencer de bu kişilerdendi. Günümüz gençlerinin ismini bilmediği bu büyük âlim hayatta iken birçok âlim onu görmeden ve ona danışmadan kitap yazmaya kalkışmazdı.”
Sencer, 1908 yılında ibtidâ-i hâric derecesiyle Muharrem Efendi Medresesi ikinci müderrisliği Arap edebiyatı hocalığına tayin edildi. 1911 yılında Sinan Paşa Medresesi’nde Arapça hocalığına, 1914’te Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesi Arap edebiyatı müderrisliğine getirildi. Beyazıd Umumi Kütüphanesi’nin ilk müdürü Tahsin Efendi’nin ölümünden sonra buranın birinci müdürü oldu. 1919 yılında Süleymaniye Medresesi’nde kelâm müderrisliği, 1921-1925 yıllarında Dârülfünun Edebiyat Fakültesi’nde Arap edebiyatı hocalığı, bir süre de Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesi’nde Arapça hocalığı yaptı. 1925’ten sonra şapka giyilmesi hakkındaki kanun üzerine, dışarıdaki görevlerinden ayrılarak Beyazıt Umumi Kütüphanesi’ne çekilen Hocaefendi, ömrünün sonuna kadar kitaplarla, kendisini ziyarete gelen araştırmacılarla ve bakımını üstlendiği çok sayıda kediyle kendisine has bir hayat sürmüştür. Hayatını kitaplara vermiş ve ilmi gibi ahlakı, fazileti de yüksek biri olmuştur.
“O, ilmî tetkikler yapanlara yardımlarıyla tanınmış biri idi. Yarım asra yakın, Bayezid Kütüphanesine hizmeti olmuştu. Evlenmemiş, hayatını kitaplara adamış, kütüphane onun evi sığınağı olmuştu. Kütüphanedeki odasında kedileri arasında, her dem buharı tüten semaverinin dumanları içerisinde okumakla ve kendisine müracaat edenlerin maddi manevi meselelerini büyük tevazu içinde halletmekle meşgul olmuştu.”
Medeniyet Tarihinde Kütüphaneler
Tahir Harîmî Balcıoğlu
Tahir Harimi 1893 doğumludur ve Fatih döneminin ünlü âlimi Molla Fenarî soyundandır. Edremit’te başladığı eğitimini İstanbul’daki mektep ve medreselerde sürdürmüş, 1912’de Kahire’ye gidip iki yıl, o dönemin ünlü ilim merkezlerinden biri olan Ezher’e devam etmiştir. I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle yurda dönmüş ve ihtiyat zabiti olarak orduya katılmıştır. Savaş bitince kendi isteğiyle Edremit’e çekilip, Maarif Encümeni ve Vilayet Meclisi gibi yerlerdeki üyeliklerinin dışında hiçbir memuriyeti kabul etmeyecek, baba mesleği olan balcılıkla geçinimi sağlamıştır. Bunların dışında, o dönemde röportajlara konu olacak kadar ünlü olan evindeki kütüphanesinde kendini ilme ve yazıya adamıştır
Tahir Harîmî Balcıoğlu’nun kaleme aldığı “Tarih-i Medeniyette Kütüphaneler” kitabı, kütüphanelerin insanlık tarihi ve medeniyetler için ne anlam taşıdıklarını, insanlık tarihinin meydana gelmesinde üstlendikleri yüce görevi, medeniyetleri nasıl inşa ettiklerini, medeniyetleri sağlam temeller üstüne yükselten şeyin ilim ve kitap olduğunu, bir medeniyet tarihi perspektifiyle dile getirmiş. “Medeniyet Tarihinde Kütüphaneler”, kitap ve kütüphaneler konusunda ilk örnek çalışmalardan biridir ve insanlığın geçirdiği medeniyet devirlerini kitap, kütüphane, ilimler gibi perspektiflerden kucaklamaya çalışan yarı ansiklopedik bir el kitabıdır. Balcıoğlu, dünya tarihinde kitapçılığın gelişimini, çerçevesi içine almasına rağmen ağırlık merkezine İslâm ve Türk medeniyeti kütüphanelerini yerleştirmiştir.
“Beşeriyet, zihnî tasavvurlarını nakletmek için nasıl lisana muhtaç ise, vak’aları ve hadiseleri tespit etmek için de yazıya o derece muhtac idi. Şu zaruretler neticesi kadîm kavimler yazıyı icad etmiş ve ahlâfı kendi maceralarında haberdar etmek için de kitabet ve eserlere müracaat lüzumunu idrâk ederek fikir ve hislerini tespit edecek mâhkukâtı bulmuş ve bu suretle kadîm büyük taşların bize naklettiği mazideki vakalar meydana gelmiştir.”
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı