Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Siyah beyaz Türk filmlerinin yıldızı, "Küçük Hanımefendi" karakterinin unutulmazı Belgin Doruk'un ölümünün üzerinden 27 yıl geçti. Belgin Doruk başarılı oyunculuğu kadar güzelliği ve stiliyle de göz doldurdu. Şimdi Belgin Doruk’un hayat hikâyesine ve stiline birlikte göz atalım.
Hasan Doruk ile Refet Hanım’ın çocuğu olarak 28 Haziran 1936’da dünyaya gelen Doruk, Yıldız dergisinin 1952’de İstanbul Film ile düzenlediği yarışmada, genç kızlar arasında birinci seçildi. Zeki Müren’in “Burnunun ucundan, kirpiğinin gölgesine kadar güzel” dediği sanatçı, 1952’de ilk filmi, Faruk Kenç’in senaryosunu kaleme aldığı ve yönetmenliğini üstlendiği “Çakırcalı Mehmet Efe’nin Definesi” adlı filmde rol aldı.
Sanatçı, 1953’te gerçekleştirilen güzellik yarışmasında Türkiye İkinci Güzeli seçildi. Aynı yıl, “Köroğlu / Türkan Sultan” ve Ömer Lütfi Akad’ın yönettiği, “Öldüren Şehir” adlı yapımda Ayhan Işık ile ilk kez kamera karşısına geçti. Ailesinin engellemelerine rağmen Enver Paşa’nın yeğeni, yönetmen Kenç ile 1954’te, henüz 18 yaşındayken evlenen Doruk’un bu evlilikten 1955’te kızı Gül dünyaya geldi. Çift, 5 yıllık evliliğin ardından boşandı.
Neriman Köksal, Kenan Pars, Muzaffer Tema ve Aziz Basmacı ile 1955’te “Ölüm Korkusu”, Zeki Müren’le başrolü paylaştığı “Son Beste”, 1957’de ise Turan Seyfioğlu ile başrol oynadığı “Çölde Bir İstanbul Kızı” filmlerinde rol aldı. Son Beste sinemada inanılmaz bir ilgi gördü.
Başarılı oyuncu, Nejat Saydam’ın yönettiği, sinemanın unutulmazları arasında yer alan 1961 yapımı “Küçük Hanımefendi” filminde başrolleri Ayhan Işık ve Sadri Alışık ile paylaştı. Film, yılın en çok izlenen ve en beğenilen filmlerinden birisi olup, çok olumlu eleştiriler alınca, aynı kadroyla 1962’de “Küçük Hanım Avrupa’da”, “Küçük Hanımın Kısmeti” ve 1970’te “Küçük Hanımın Şoförü” adlı filmler çekildi.
Zeki Müren ile de bir dizi sinema filminde rol alan sanatçı, 1959’da “Kırık Plak”, 1961’de “Hep O Şarkı”, 1962’de “Bahçevan”, 1963’te “İstanbul Kaldırımları”, 1964’te “Hayat Bazen Tatlıdır” adlı yapımlarda oynadı.
Yönetmen ve senarist Özdemir Birsel ile 1961’de evlenen Doruk, 1964’te çekilen “Duvarların Ötesi” filminde Tanju Gürsu ve Erol Taş ile başrolü paylaştı. Sanatçının 1967’de doğan oğlu Aydın Birsel, 2021’in sonunda hayatını kaybetti.
Özellikle melodramlar ile duygusal güldürülerin değişmez oyuncularından biri haline gelen Doruk,1950, 1960’lı yılların en beğenilen yapımlarında rol aldı.
Başarılı oyuncu, 1969 yapımı “Ayşecik – Yuvanın Bekçileri” filmiyle 1970’de Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde, “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne layık görüldü. Aldığı kiloları vermek amacıyla kullandığı ilaçların yan etkisi ve yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle, zor günler geçiren sanatçı, bir süre Fransız Lape Hastanesinde yattı. Belgin Doruk, dönemin ünlü jönleri, Göksel Arsoy, Eşref Kolçak, Ekrem Bora, Tamer Yiğit, Ediz Hun, Cüneyt Arkın ve İzzet Günay ile de çok sayıda yapımda başrolü paylaştı, 1972’de son filmi “Gecekondu Rüzgarı”nda rol aldı.
Cumhuriyet gazetesinde 1972’de yayımlanan haberde, sanatçının Ortaköy Şifa Yurdu’nda tedavi gördüğü belirtilerek, şu ifadelere yer verilmişti: “Kilosuyla beraber sinirlerin de erimeye başlaması, Belgin Doruk üzerinde garip alışkanlıklar yaratıyor, şüpheci, kuşkulu, sabit fikirli bir hasta haline getiriyordu. Saplantılara kapılıyor, uyuyamıyor, saatlerce okuyor ve eski Türk kumaş desenleri çiziyordu. Günde ancak iki saat gözlerini kapayabilen sanatçı, kimseyle konuşmak istemiyor, eşine, çocuklarına karşı düzenli bir tutumu da görülmüyordu. Önce Dr. Faruk Bayülken’in başlattığı tedavi düzenini, sonradan psikanalist ve sinir hastalıkları mütehassısı Dr. Kemal Keskinel sürdürmeye başlamıştı. Birkaç testten sonra zayıflatma haplarını yasaklatan doktor, hastasını, kesin dinlenme zorunluluğunda olduğu için hastaneye yatırıyordu. İşte haziran başında Ortaköy Şifa Yurdu’nda tedaviye alınan Belgin Doruk’ta kısa sürede rahatlık haline dönüş başlamış, bazı sözcükleri hatırlayamaz hali, ağır konuşma düzeninde düzelmeye yüz tutmuştu.”
Yeşilçam’ın unutulmazları arasında yerini alan sanatçı, 1975’te sinemayı bıraktığını açıkladı. Belgin Doruk, 26 Mart 1995’te kalp yetmezliği sebebiyle hayata veda etti ve Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.
Pamuk bir cilt Belgin Doruk olmanın ilk şartıdır. Bu yüzden ten renginden daha açık, beyaza yakın pudralar kullanılabilir. Büyük puflar yardımıyla yüze bolca boca edilmek suretiyle uygulanır. Ne kadar beyaz o kadar iyi. Ok gibi kirpikler ve keman gibi kaşlarsa ikinci altın kuraldır. Hiçbir rimel yeterli olmayacağı için en uzun takma kirpikler ve kaş boyalarıyla gözlere muazzam şekiller verilir. Türkan Şoray görse kıskanır. Bir de gül rengi bir ruj sürüldü mü minik dudaklar belirginleştirilmiş olur. Artık rahatça “ama kujum” denilebilir. Bu makyajın tamamlayıcısı, can damarı tabi ki Belgin Doruk benidir. Bu benin özelliği dudağın hemen yanında, gamzelere yakın bir yerde olmasıdır. O dudaklar oynadıkça ben de “gel gel” yapar. Son olarak pompalı parfüm şişesinden iki fıs alındı mı makyaj tastamamdır.
Belgin Doruk modasını; kalem etek, büyük şapka, retro güneş gözlüğü ve dolgu topuk ayakkabılar olarak özetlemek mümkündür. Saçlar her zaman kabarık ve küttür. Mümkünse her şeyin puantiyelisi seçilir. Zarif bir yürüyüşle ve şapka altından göz süzerek potansiyel kocalara mavi boncuk dağıtılır.
Kaynak: AA, Sinematikyeşilçam
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı