Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Okul zili çaldı. Uzmanlar, okula yeni başlayan çocuklardaki korku ve kaygıyı normal karşılamak gerektiğinin altını çiziyor. Okula gitmek istemeyen miniklere nasıl davranılmalı? sorusuna birlikte yanıt arayalım.
Uzman Psikolog Tuba Karacan, 2022-2023 eğitim ve öğretim yılının başlaması dolayısıyla “okul fobisi” ya da genel anlamda “ayrılma anksiyetesi” olarak tanımlanan duygusal durum hakkında, değerlendirmede bulundu.
Çocukların özellikle okula ilk başladığı zamanlarda yaşadığı belirsizlik durumundan kaynaklanan duygulara karşı anlayışlı olunması gerektiğini vurgulayan Karacan, “Çocuklar doğal olarak korkuyorlar. Kaygılanıyorlar. Bazı çocuklar daha fazla kaygı duyarken bazıları daha rahat atlatıyor bu süreci. Bazı çocuklar daha hassas olabiliyor ve daha çok zorlanabiliyorlar. ” dedi.
Karacan, çocuklardaki bu duygu durumunun aile kaynaklı olabileceğine dikkati çekerek, “Anne veya baba kaygılıysa bu da aslında çocuğa aktarılıyor. Çocuk, anne veya babanın kaygısını alıyor, yoğun bir tepki veriyor. Bu dönemde ebeveynler de kendi duygularını kontrol etmeli.” ifadesini kullandı.
Çocuğun okula alışabilmesi için ailelere büyük görev düştüğünü dile getiren Karacan, “duyguyu anlama çabasının” burada kilit rol oynadığını söyledi.
Psikolog Karacan, çocukla empati kurmanın öneme değinerek, velilere şu önerilerde bulundu: “Anne veya baba, çocuğun hissettiği korkuya ‘hayır’ derse, bu kez çocuk duygusal sıkışma hissediyor ve daha zor atlatıyor. Ebeveynler çocuğu anlamalı ve duygularını normalleştirmeli. Çocuk yaşadığı duyguyu normal kabul ederse uyum sürecine başlıyor. Çocuk kesinlikte korkutulmamalı. Ebeveynin sakin olması, çocuğun duygusal sürecine uyum sağlaması önemli. Ebeveyn onu istenilmeyen biri gibi ittirerek okula götürdüğünde çocuk daha çok yapışıyor. Çocuğun yaşayacağı şeyin anlatılması, hatta mümkünse okulun ziyaret edilmesi, birlikte alışverişe gidilmesi çok önemli.”
Çocuklara yaklaşım tarzının, onlar üzerinde ömür boyu etkileri olabileceğini belirten Karacan, şöyle devam etti: “Eğer ebeveynler çocukları korkutarak hareket ederlerse, duygularını yadsırlarsa, inkar ederlerse, kaygılarını çocuklara yansıtırlarsa çocukta uzun vadede yeni bir işe başlarken zorlanma, hayatın kesişim dönemlerinde karar almada, kendine güvenmede kısaca her yeni başlangıçta negatif etkiye dönüşebilir. Hayatımızın tümünde ayrılık durumu yaşıyoruz. Ayrılık anksiyetesi, okul fobisi deyip geçmemeli. Hayatlarının diğer dönemlerinde yaşayacakları kayıp durumlarında stres toleransları daha düşük oluyor. Çocukla fiziksel temas kurulması, sarılarak eşlik edilmesi, güven verilmesi, okul ve öğretmenle ilgili kaygılarının yansıtılmaması, mutlaka verilen sözlerin tutulması gerekiyor.”
Okul fobisinde kız ve erkek çocukları arasında önemli bir fark olmadığını, fakat duyguların dışavurumlarında farklılıklar olduğunu kaydeden Karacan, şu tespitleri dile getirdi: “Kız çocukları ve erkek çocukları arasında korku bağlamında çok cinsiyet farkı yok. Erkek çocuklarının verdiği duygular, toplumsal olarak daha çok baskılanıyor, kız çocuklarının daha normal karşılanıyor. Ebeveynle kurduğu ilişki belirleyici faktör. ‘Erkek adam ağlamaz’ diyerek çocuğun duygularını baskılıyoruz. Bu durum ileride bir öfke olarak, içe kapanma olarak ortaya çıkabilir. Mesela okula alışmış ama eşyalara ve arkadaşlarına zarar veren bir çocuğa dönüşebiliyor.”
Kaynak: AA
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı