Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Ünlü yönetmen Semih Kaplanoğlu, bu kez tiyatro yönetti. Mehmet Baydur’un 1981 yılında yazdığı Limon oyunuyla tiyatroseverlerin karşısına çıkacak olan Kaplanoğlu, sinema ile tiyatro yönetmek arasındaki farkı anlattı. Oyunla ilgili Yeni Şafak’a konuşan Kaplanoğlu, “Oyunda bir tür aydın eleştirisi var” dedi. İşte detaylar…
Bağlılık Hasan filmiyle Oscar’a aday olan ünlü yönetmen Semih Kaplanoğlu, bu kez tiyatro yönetti. Prömiyerini 3 Mart’ta Mecidiyeköy Büyük Sahne’de yapacak ‘Limon’ adlı oyunla izleyici karşısına çıkmaya hazırlanan Kaplanoğlu, sanat kariyerinde ilk defa tiyatro oyunu yönetmenin heyecanını yaşıyor. İstanbul Devlet Tiyatrosu bünyesinde sahneye konulacak oyunu ünlü tiyatro yazarı Mehmet Baydur 1981 yılında yazmıştı. Baydur’un ilk oyunu olan Limon, “oyun içinde oyun tekniği” ile askeri darbe sonrası aydın sorununa farklı bir açıdan bakmayı sağlıyor. Teknik özellikler kadar, dilsel kullanım ve tiyatro geleneklerinden yararlanılan bu iki perdelik oyunda, birey olma olgusunun sorumluluklardan kaçış olarak algılanmasına da değiniliyor.
Yaklaşık iki aylık hazırlık sürecinden sonra oyunu sahneleme aşamasına gelen Kaplanoğlu ile tiyatroda ki ilk deneyimini konuştuk. Oyunu yönetme isteğinin metinden kaynaklandığını söyleyen Kaplanoğlu, sinema yönetmenliğiyle tiyatro yönetmenliğinin arasındaki farkı şu ifadelerle anlattı: “Mehmet Baydur’un Limon oyununu okuduğumda bunu aynı şekilde sahneye koyma isteği uyandı içimde. Sinema filmi ile tiyatro oyunu arasında farklılıklar var ama yönetmen olarak çok da büyük bir fark olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Tabii tiyatro daha çok oyuncuların performansını önceleyen bir şey, ama orada da bir metni yorumlamak çok önemli. Bir film çekerken de aslında sesle, ışıkla, oyuncuyla, mekanla vs bir senaryoyu yorumluyoruz. Oyunda da nitelikli bir metni yorumluyoruz ama bu yorumun önceliği oyuncularda. Limon oyununun metni kolay bir metin değil, oyun içinde oyun var, oyuncunun da bunu seyirciye geçiriyor olması, o katmanları seyircinin hissetmesi, algılaması önemli. Daha çok oyuncu ve karakter, o karakterlerin yorumlanması üzerine çalışılıyor.”
Kendi toplumuna, değerlerine, hatta kendine yabancılaşmış aydınların acıklı güldürüsü olan oyunda yapayalnız bir aydın portresi var. Tanzimat sonra gelen bu ‘aydın yalnızlaşması’, ülkenin kritik süreçler yaşadığı dönemlerde daha da göze batıyor. Yakın tarihimizde gerçekleşen 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz darbe girişimlerinde buna şahitlik ettik. Olaylara karşı sessizdirler, kendi aralarında ise durmadan konuşurlar. Umarsızdırlar ama her şeyle hatta kendileriyle bile alay ederler. Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar’ında gördüğümüz bu aydın eleştirisi üzerine kurulan oyunla ilgili Kaplanoğlu, “Aydınların entelektüellerin yaşanan toplumsal meseleler, olgular, olaylar üzerindeki biraz vurdumduymazlıkları, birtakım sapmalar ve umutsuzluk haline evrilmeleri üzerinden aktarılmış oyun. Bir tür aydın eleştirisi var. Birey olmak, olamamak, kendi olamamak, kendini bir türlü aktaramamak gibi meseleler var içinde” açıklamasında bulunuyor.
1980’lerin ortasında Müşfik Kenter tarafından sahneye konan oyun, şimdi de Semih Kaplanoğlu rejisiyle sahnelenecek. Dinamik yapısıyla oyunculara çok fazla iş düşen oyunda Lebip Gökhan, Murat Sarı, Fatih Topçuoğlu, Nihal Dinçel, Melike Durak Aras, Çağıl Tekten ve Emre Çoldur rol alıyor. Limon, tiyatronun farklı geleneklerinden beslenen örgüsüyle modern bireye ironik bir çerçeve içerisinden bakıyor. Kahramanlar için “Her şey eksik, her şey bir numara küçük, her şey karton, her şey tek boyutlu”dur.
Necip: Siz bu oyunu daha önce gördünüz mü?
Kaynak: Yeni şafak
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı