Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Dilek Uzunoğlu Örs, pandemi döneminde çoğumuz gibi ‘Bana ne iyi gelir?’ sorusunu kendisine yöneltenlerden birisi. İkinci kariyerini geçtiğimiz zorlu iki yılda inşa etti. Resim sanatına olan tutkusu onu yeni arayışlara yönlendirdi. Dilek Uzunoğlu Örs ile sanat hayatını ve pandeminin etkilerini konuştuk.
Pandemi döneminde resim yapmaya başlayan Dilek Uzunoğlu Örs, hep sanata ilgi duyduğunu kaydediyor. Küresel salgında yaşanan zorunlu izolasyonlar Dilek Hanımın hayatında yeni bir yol ayrımını beraberinde getirdi. İlk eserlerini bu zorlu süreçte ortaya koyan sanatçı, malzeme bulmakta yaşadığı sıkıntılara da değindi. Dilek Uzunoğlu Örs: “Pandemi de resimlerime boyut ve doku kazandırmak için kum, kömür, toprak, ambalaj malzemeleri gibi malzemeler kullandım” diyor. İşte Dilek Uzunoğlu Örs’ün sanat hayatı ve merak ettiklerimiz…
Dilek Uzunoğlu Örs sizin yakından tanıyabilir miyiz?
1974’de mimar bir anne-babanın çocuğu olarak İzmir‘de doğdum. Ekonomi lisansı ve işletme yüksek lisansı sonrası çeşitli uluslararası firmalarda yönetici olarak çalıştım. Evli ve iki erkek çocuğu annesiyim.
Geçtiğimiz Şubat ayında Galeri La Vision Art ev sahipliğinde Sent Antuan Kilisesi’nde düzenlenen “Divine” isimli karma sergide çalışmalarınız yer aldı. Sergi nasıl geçti? Size neler kattığını düşünüyorsunuz?
Düşündüğümün çok üzerinde bir kalabalık sanatsever kitlesi ile açılışı gerçekleştirdik. Beni sanata olan bu yoğun ilgi ileriye yönelik çok umutlandırdı. Sent Antuan Kilisesi’nin merkezi konumu ve turistlerin uğrak noktası oluşu da ziyaretçi sayısını epey arttırdı. Daha fazla alternatif mekânların sergilere ev sahipliği yapması en büyük arzum çünkü sergilendiği mekân da esere değer katıyor.
Kovid-19 salgını sırasında yaptığınız eserleri ilk kişisel sergisiniz olan “Pandeminin Güzellikleri”nde sanatseverler ile buluştu. “Pandeminin güzellikleri” sanatın her ortam ve şartta dünyayı daha güzel bir hale getireceğinin sinyallerini veriyor. İlk kişisel serginize nasıl hazırlandınız. Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz bu durum sanatınızı nasıl etkiledi?
Bana pandeminin en büyük katkısı resim tutkuma geri dönmem ve ikinci bir kariyer edinmem oldu. Bu dönemde çoğumuz ‘Bana ne iyi gelir?’ sorusunu sorar oldu. Bana sürekli değişen duygularımı tuvale aktarmak iyi geldi. Bu sergimde sanatseverlerin pandemide yaşadığım duygu patlamalarına şahitlik ederek, kendilerinden bir parça bulduklarını düşünüyorum.
Pandemi döneminde karantinalar ve sosyal izolasyon sizi nasıl etkiledi? Eserlerinizi hazırlarken bir rutin olarak çalışmayı mı tercih ettiniz, yoksa duygularınız üretim sürecinizi mi belirledi?
Daha çok duygularım üretim sürecime yön verdi. Pandemi döneminde birçoğumuz gibi ben de inişli çıkışlı günler yaşadım ve işlerim de bu dalgalanmalara göre şekillendi.
İzolasyon zamanlarında malzeme tedarik problemi ile karşılaştınız sanırım. O dönemi biraz anlatır mısınız? Alternatif nasıl malzemeler kullandınız?
Özellikle sokağa çıkma yasağı olan günlerde hızlı boya ve tuval temini neredeyse imkânsız hale geldi. Aslında bu zorlayıcı şartlar insanın yararcılığını müthiş besliyor. Daha önce kullanmayı düşünmediğiniz evde/bahçede hali hazırda kullandığınız malzemeler sanatınızın bir parçası haline gelebiliyor. Örnek olarak resimlerime boyut ve doku kazandırmak için kum, kömür, toprak, ambalaj malzemeleri gibi malzemeler kullandım.
Sanat hayatınızda derin iz bırakan sanatçılar kimlerdir? Yakın dönemde hangi sanatçıların eserlerini takip ediyorsunuz?
Sevdiğim sanatçılar arasında Franz Kline, Jackson Pollock, Sam Francis, Jean-Paul Riopelle, Mark Rothkoi, Yayoi Kusama gibi isimler var. Ama bunun dışında da beni yeni sanatçılarla tanıştıracak Marcus Graf gibi küratörleri de severek takip ediyorum.
“Sanata olan susuzluğumuzu ilk fırsatta fiziksel olarak bu mekânlara giderek gidermeye çalıştık”
Son yıllarda her şey daha fazla dijitalleşiyor. Sergileri çevrimiçi ziyaret ediyor, çevrimiçi etkinliklere katılıyoruz. Bu sanatın nasıl bir yola evrilmesine sebep olacağını düşünüyorsunuz?
Özellikle çevirimiçi müzayedeler dikkatimi çekiyor. Pandemi öncesi bunun mümkün olamayacağını düşünürken, ciddi satışların gerçekleştiği her hafta onlarca çevirimiçi müzayede görüyoruz. Pandemi başlarında ise çevirimiçi sergi/müze ziyaretleri tüm sanaseverlerin ilgisini çekmeyi başardı. Ancak açılmaya başladıkça sanata olan susuzluğumuzu ilk fırsatta fiziksel olarak bu mekânlara giderek gidermeye çalıştık. Dolayısıyla ben dijitalleşmenin fiziksel etkinlik ile kol kola ilerleyeceğini düşünüyorum. Bunu pazarlamadaki çoklu kanal stratejilerine benzetebiliriz. İnternette bir mücevher beğenebilirsiniz, tüm detaylarını incelersiniz ama yine e satın almak için mağazaya gidersiniz. Ben de resimlerimi Duo___studio adındaki instagram hesabımda paylaşıyorum. Aynı şey instagram için de geçerli… Sanatseverler genelde hesabımda resimlerimi beğeniyor sonrasına görüp koleksiyonlarına dâhil ediyorlar.
Sanat dünyasında son yıllarda popüler hale gelen NFT’ lerden sürekli söz ediyoruz. NFT, dijital ürünlerin sahipliğini kanıtlayabilen benzersiz bir tanımlayıcı olarak biliniyor. Sizin eserlerinizle dijitali buluşturma gibi planlarınız var mı?
NFY’ye uygun eserlerim var. Tabii buna belirli bir altyapı gerekiyor. Şuanda sanatçısı olduğum Galeri Binyıl’ın böyle bir projesi var ve ona dâhil olmayı planlıyorum.
Yakın zamanda eserleriniz hangi sergilerde yer alacak?
10-13 Mart ArtAnkara’da Galeri Binyıl standında Ankara’lı sanatseverlerle buluşacağım. İlkbahar aylarında planladığım kişisel sergimin yanı sıra Mayıs ayında Art Contact İstanbul’a katılmayı planlıyorum. Yazın Bodrum ve Çeşme ‘de çeşitli mekânlarda ve Eylül’de Contemporary İstanbul’da olacağım.
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı