Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Milli bayramların milli ruh olarak devam etmesi kültürel bellektir”

Merjam Yazar: Merjam 30 Ekim 2021

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Uzmanlar, bireysel bellek kadar toplumsal belleğin de çok önemli olduğuna vurgu yapıyor. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve ulusal bayramların yaşatılmasının önemine vurgu yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan günün anlam ve önemine uygun açıklamalarda bulundu. Bireyin travmalarını, yaşantılarını unutmaması, yaşadığı tüm zorlukları aşabildiğini görerek yaşaması ne denli önemliyse toplumlar için de geçmişin çok önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yeni kuşaklara bunu öğretmek çok şey kazandırır. Özellikle milli bayramların milli ruh olarak devam etmesi kültürel bellektir. Kültürel bellek demek, bir insanın kültürel standartlarının var olması, kültürel standartlarını devam ettirilmesi anlamına gelir. Bunu devam etmek de gerekiyor.” dedi. İşte detaylar…

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Milli bayramların milli ruh olarak devam etmesi kültürel bellektir”

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, geçmiş bilincinin toplumsal birliğin sağlanmasında önemli bir rolü olduğunu vurguladı. Bugünlere çok uzun bir yolculuktan geçerek ve zorlukları aşarak ulaştığımızı kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın kurtuluş ve yeniden doğuş bayramı anlamına geldiğini söyledi. Sembollerin yaşatılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Toplumu bir arada tutan milli bayramlar da bu sembollerden birisidir ve mutlaka yaşatılmalıdır.” dedi. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, mili bayramların toplumsal birliğin sağlanmasındaki yerine ve önemine ilişkin değerlendirmede bulundu.

“Bir toplumun geçmişini bilmesi önemlidir”

 Bireyler gibi toplumların geçmişlerinin de önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir birey geçmişiyle, geçmişte yaptıklarıyla değerlendirilir. Bir bireyi tanımladığımız zaman özgeçmişine bakılır. Hayat yolculuğunda kendine nasıl bir yol çizdiğine, bugüne nasıl geldiğine ve bugün neler yaptığına bakılır. Bir de o kişinin ideallerine, vizyonuna, geleceğine, ülkülerine bakılır. Bir akademisyen profesörlük jürisine hazırlanırken önce özgeçmişine bakılır. Bugün nelerle meşgul oluyor, bu kişinin gelecekle ilgili planı nedir, jüri bu şekilde yetkinlik tanımı yapar. Birey için geçerli olan bu bakış açısı, toplumlar için de geçerlidir. Bir toplumun geçmişine bakılır. Bugünlere nasıl gelinmiş? Bugünlere ulaşırken hangi zorluklar aşılmış? Bir toplumun geçmişini bilmesi önemlidir.” diye konuştu.

“Bu nedenle geçmişle gelecek arasında köprü kurabilecek kuşaklar olması çok önemlidir”

Toplum olarak 21. Yüzyıla ulaşırken birçok medeniyetin devamı olarak bugünlere geldiğimizi ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Biz bugünlere çok uzun bir yolculuktan geçerek geldik.  Belli bir geçmişle, belli bir birikimle geldik. Orta Asya’dan Anadolu’ya, hatta Avrupa’nın ortalarına kadar giden bir mücadelemiz var. Bunları yok sayarak biz, biz olamayız. Bu nedenle geçmişle gelecek arasında köprü kurabilecek kuşaklar olması çok önemlidir.” dedi.

 Köklerle mücadele halinde olan “Baba kompleksi” nedir?

Bir kimsenin köklerini inkâr ettiği zaman kendi kültürünü reddetmiş olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Buna psikolojide baba kompleksi deniyor. Babasını yok sayan bir insanın baba kompleksi vardır. Babasına düşmandır. Bu kişi mutlu olamıyor. Hep çatışmalı oluyor. Baba kompleksi olan bir kimse, babasına benzeyen kişilerle geçinemiyor. Devamlı kavga ediyor. Zihninde devamlı bir çatışma alanı var. Babasına karşı ama farkında olmadan babası gibi davranıyor. ‘Kızdığım zaman babam gibi davranmaya başladım’ diyen hastalar oluyor. O zaman ‘Biz bunda baba kompleksi var’ diyoruz. Babasına karşı hem sevgi hem öfke geliştirmiş veya babayı reddetmeye çalışıyor. ‘Baba nesnesi iyi bir nesne değilmiş gibi veya babanın söylediklerini yanlış algılıyor’ gibi bu şekilde yorumluyoruz. Baba kompleksini kişi çözmediği zaman mutlu olamıyor.” diye konuştu.

“Asgari müşterekler diye bilinen kültürel müştereklerle hareket etmemiz önemlidir”

 Toplumun da tıpkı bireyler gibi geçmişiyle barışık olması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Toplum olarak biz de bu komplekse girmeden, geçmişimizle barışık şekilde, milli birlik ve beraberlik, kardeşlik duyguları içerisinde yaşamamız gerekiyor. Bunun olması için de asgaride birleşmek gerekiyor. Maksimumları hedef alan, ihtilaflı konuları ve çatışmalı konuları hedef alan kimse iyi niyetli değildir. Mesela bir ailede birlik ve beraberlik, huzurlu ve sıcak bir ortam olması herkesin yararınadır ama aile içinde fertlerden biri sürekli birilerinin kusuruyla uğraşıyorsa, çatışma çıkartıyorsa bu kimse o aileyi sabote ediyor demektir. O nedenle asgari müşterekler diye bilinen kültürel müştereklerle hareket etmemiz önemlidir. Milli bayramların bunun için sembol değeri vardır.”dedi.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, yeniden doğuş bayramıdır

 29 Ekim Cumhuriyet Bayramının kurtuluş ve yeniden doğuş bayramı anlamına geldiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Düşünün ki büyük bir travma geçirmişiz. Bir istiklal savaşı, ondan önce 12 sene savaşmışız. Birinci Dünya Savaşı ondan sonra Kurtuluş Savaşı müthiş bir dava yani bir toplum için yaşanacak en acı travmadır. Birçok toplum bu dönemde manda olmayı tercih etmiş. Sivas Kongresi’nin yapıldığı müzede gördüm. Tıbbiyeli Hikmet adına bir köşe yapılmış. Mustafa Kemal’in de katıldığı bir toplantıya 100 kişi davet edilmiş. 33 kişi katılmış. Sivas Kongresi’ne katılanların çoğu ABD mandasından yana.  Buna itiraz eden Tıbbiyeli Hikmet, Askeri Tıbbiye’nin temsilcisi olarak gelmiş. Diyor ki ‘Paşam siz de eğer bu manda isteyenler gibi düşünürseniz biz Tıbbiyeli Hikmet olarak istiklal için buraya geldik, size de karşı oluruz.’ diyor. Kurtuluş hareketinde Büyük Atatürk’ün büyüklüğünü ilk ortaya çıkaran sözdür. O sırada diyor ki; ‘Ya istiklal, ya ölüm. Ben de senin gibi düşünüyorum kardeşim Hikmet.’ diyor ve orada o meşhur sözü söylüyor. Bu söz Kurtuluş Savaşı’nın sembolü olmuştur. Ondan sonra Erzurum Kongresi’ne gelmeyenler de bu sefer geliyor. Temsilciler 100’ün üzerine çıkıyor ve Sivas Kongresi’nden sonra Erzurum Kongresi’nde asıl Anadolu tam temsiliyet haline gelebiliyor. Bu istiklal fikri burada müthiş bir liderlik başarısıdır. Bu başarıdan sonra zaten bütün Anadolu’yu çevresinde toplayabildiği için bu azim ve kararlılık ile Kurtuluş Savaşı ortaya çıkıyor.” diye konuştu.

 Cumhuriyet bizim için gerçekten bir bayram günüdür

O büyük travmanın küllerinin arasından bir Cumhuriyet doğduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Onun için Cumhuriyet bizim için gerçekten bir bayram günüdür ve bu aslında Anadolu coğrafyasında Misak-ı Milliye’nin bayramıdır. Üç türlü milliyetçilik var. Biri ırk milliyetçiliğidir. Hitler’inki ırk milliyetçiliğidir. Bu dönemde ırk milliyetçiliği İngilizler’de vardır. Almanlar’da vardır. Hepsi kendi ırkını ayrı, üstün ırk olarak bilirler. İkinci milliyetçilik türü de ideolojik milliyetçilik yani Sovyetler’in ve Çin’in milliyetçiliğidir. İran ve Afganistan örneğindeki gibi teokratik milliyetçilikler yani dini milliyetçilikler vardır. Bir de bizim de içinde bulunduğumuz vatani milliyetçilik vardır. Misak-ı Milli milliyetçiliği denebilir. Misak-ı Milli aslında coğrafi milliyetçiliktir.” dedi.

 Bayramların yaşatılması gerekli

Vatan duygusunun toplumumuzda en önemli milliyetçilik unsuru olması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu kavram aynı zamanda psikolojide üstün değerler kümesi olarak değerlendiriliyor. Bu kavramın üstün değerler kümesi olarak eğitim sisteminde üzerinde durulması ve bayramların bu duyguyu harekete geçirmesi için yaşaması önemlidir.” dedi.

“Toplumu bir arada tutan bayramlar da bu sembollerden birisidir”

 Bireysel travmalarla toplumsal travmaların birbirlerine çok benzediğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Trafik kazasında kafa travması geçiren kişiler kimi zaman bütün bilgilerini hatırlayamaz. Unuttuklarını zannederler ama unutmamışlar aslında hatırlama zorluğu yaşıyorlardır. Kişisel bilgiler gibi toplumsal hikâyeler, anlatılar, semboller, senaryolar çocukluk çağlarındaki birçok kültürel birikimler önemlidir. 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın şok ve travmatik etkisiyle ilk anda bir konfüzyon yaşadık. Toplumsal olarak bir hafıza karmaşası yaşadık. Bu hafıza karmaşası içerisinde kişi hem düşünce dünyasındaki zihinsel tasarımlarını hem duygusal tasarımlarını geçmişiyle tamamlar. Kültürlerde de böyledir. Bunlar da insanın hayatındaki en son unutulacak şeyler ve sembollerdir. O nedenle sembollerin yaşatılması gerekiyor. Toplumu bir arada tutan bayramlar da bu sembollerden birisidir. Törenler şeklinde olması da önemlidir. Japon kültüründe de bunun örneklerini görmek mümkündür. Her yıl ilkokul çocuklarını Hiroşima ve Nagazaki’ye götürerek o travmayı yeniden yaşantılama yaptırıyorlar. Ve onların toplumsal hafızasını da tazeletiyorlar. Bu şekilde milli bir beraberlik, ilke ve travmayı kabullenip geleceğe ders çıkararak bakabilmeyi öğretiyorlar.”dedi.

“Geçmişte yaşanan zorlukları bugün unutmamak ve hep anmak gerekiyor”

 Son yıllarda Çanakkale Zaferi için de benzer bir farkındalık oluşturulduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çanakkale bizim için bir travmadır. Kurtuluş savaşı travmadır ama sonu güzellikle biten travmalar olmuştur. ‘Biz tarihimizdeki bu travmaları aşabildik ve biz bunu başarabildik’ diyoruz. Bu durum yeni kuşaklar için de bir motivasyon verici etkisi oluyor. O yüzden kimi zaman ‘Bayramlara ne gerek var, abartılıyor’ deniyor. Oysa geçmişte yaşanan zorlukları bugün unutmamak ve hep anmak gerekiyor. Bu uğurda şehit olmuş kahramanlarımız var. Gaziler var. O dönemde onlar şehit ya da gazi olmasaydı biz şimdi rahatlıkla bugün  rahat yaşayabilecek miydik?  Yani nankörlük yapmamak gerekiyor.”dedi.

 Kendi kültürümüzü koruyarak modernleşmemiz gerekiyor

 Kültürel belleğin bir insan için çok önemli olduğunu, kişiyi kişi yapan en önemli özelliklerden biri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir insanın geçmişini silip atarsın o insan zombi gibi olur. Zombi emirle itaat eden bir varlık haline gelir. Böyle olmamamız için kendi kültürümüzü koruyarak modernleşmek gibi bir seçim yapmamız gerekiyor. Cumhuriyetin ilk başlangıcında halkın kendi kendini yönetmesi vardı. Cumhuriyet değerlendikçe, tamamlanmış bir proje oldukça hukukun üstünlüğünün ön plana çıkması lazım. Daha sonra milli iradenin tam hakim olması gerekiyor. Bu da Cumhuriyetin demokrasiyle taçlanması demek. Cumhuriyeti dünyadaki gelişmiş ülkelerin seviyesinin daha ilerisine nasıl götürebilirize odaklanmamız gerekiyor.” dedi.

Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı