Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
“Kuğu Boynu”, “Çile Kırgını”, “Ceylan Uykusu” kitaplarının yazarı Ayşegül Genç, yazarlık yolculuğuna şiir ile başladı. Daha sonra öykülerini dergilere gönderdi. Yazar öykü, roman birçok türde eser verdi. Kendi ifadesiyle, “Öykü düşerek ulaşmak demek benim için, roman ise koşarak ulaşmak. Düşmek, bir an bir his. Koşmak ise yolun etrafını görmek, adımları hesaplamak, duyguları tartmak demek. Bu açıdan ikisinde de hedef aynı olsa da varış şekilleri farklı tecrübeler sunuyor hem yazara hem okura.”
Yazar Ayşegül Genç, yazarlık serüvenini Emre Orhan Gökalp’e anlattı.
Konya’da doğdum. Mühendislik ve edebiyat okudum. Çeşitli dergilerde denemeler ve öyküler yayınladım. İki romanım ödül aldı. Hâlen çeşitli türlerde yazmaya devam ediyorum.
Her zaman şiir okumayı çok sevdim. Ara ara yazmayı da denedim. Ama gerçek şiir ile bir büyüğümün kollarıma bıraktığı edebiyat dergilerini karıştırdıktan sonra karşılaştım. Ona bir şiir götürmüştüm. O da artık böyle şiirler yazılmıyor diyerek dergileri vermişti. Çarpıldım. Gerçekten çok iyi yazılar ve şiirler okudum. Ben de denemeye başladım ve ilk şiirim Mustafa Uçurum’un çıkardığı “Polemik” dergisinde yayınlandı. Sonrasında düz yazı, öykü ve roman yolculuğu başladı.
Öykü kitabım kendiliğinden oluştu. Dergilere gönderdiğim öyküler karşılık bulunca hepsini bir araya getirme kararım katileşti. Roman yolculuğum ise öykü veya deneme ile anlatamayacağım duyguların ve durumların kendine bir mecra araması ile başladı. Öykü düşerek ulaşmak demek benim için, roman ise koşarak ulaşmak. Düşmek, bir an bir his. Koşmak ise yolun etrafını görmek, adımları hesaplamak, duyguları tartmak demek. Bu açıdan ikisinde de hedef aynı olsa da varış şekilleri farklı tecrübeler sunuyor hem yazara hem okura.
“Kuğu Boynu”, kusursuz yenilgilerin neden kusursuz olduğunu anlatan bir roman. Yenilirken başkalarını kendi yenilginizin içine çekmiyorsanız o yenilgi kusursuz oluyor bana göre. “Çile Kırgını” ise bir hesaplaşma romanı. Bir ucu kalbimizde bir ucu başka coğrafyada, bir ucu günümüzde bir ucu geçmişte bir hikâye… “Ceylan Uykusu” ise kendi ülkemin yitirilmiş ama kaybolmamış, kaybolsa bile zayi olmamış çocuklarını anlatıyor. İz Yayıncılık ile o zamanlar roman editörü olan Güray Bey sayesinde tanıştım. Onun editörlüğünde kitaplarım yayınlandı.
Yazmak üzerine pek çok şey söyleyebiliriz. Ölüme hazırlık diyebiliriz, görev ve sorumluluk bilinci, özgürlük alanı diyebiliriz, çoğaltarak veya eksilterek yeniden inşa etmek diyebiliriz. Oyun diyebiliriz. Bunun tek bir cevabı var mı bilmiyorum. Tek bildiğim insanı yerinde durdurmayan, pek çok iş arasında içeridekini dışarıya, dışarıdakini içe aktarmak isteyen bir duygu bu. Bazı yazarlar “sonsuz” olma arzusu ile yazarlar, sonsuza dek okunmak arzusu duyarlar. Ben sonsuz değil “tamam” olma arzusu ile yazıyorum.
Beni ilk etkileyen ortaokul yıllarımda okuduğum Necip Fazıl’dı elbette. Lisede Ahmet Haşim, Sait Faik farklı kapılar açtı. Sonrasında kendi çağdaşım olan yazarlarla tanıştım. Bugünün mevzularını kendi kalplerinden geçirerek yazan yazarlarla…
Meşhur bir söz vardır bilirsiniz, “Ne anlatacağımı biliyorum ama nasıl anlatacağımı bilmiyorum.” diye; emek burada devreye giriyor sanırım. Yetenekli de olsa nasıl anlatacağı konusunda emek harcamayan kişi ilerleyemiyor. Telkin mi edeceksiniz, teklif mi edeceksiniz? Yoksa sadece hazırlık mı yapacaksınız? Okur ile bir buluşma anı tertip etmek veya bir karşılaşma anı için her daim hazır olmak bizi sonuca daha çabuk ulaştırır. Bu anlayış; biçimleri ve türleri aşan bir anlayış belki de. Hayatın bir parçasını almak, üzerinde düşünmek, onu kelimelerle sarmak, daha iyi bir hale taşımak için hazırlanmak belki edebiyatı da aşan bir anlayış ve çaba. Aşkın bir bakış.
Çok okuyan biriyim. Ama dağınık bir okurum. Özellikle roman yazıyorsam araştırma yapmam gerekir, bu da farklı farklı türlerde kitap okumayı gerektirir. Bazen çarpıldığım, beğendiğim kitaplar hakkında da yazıyorum. Bazen de kaleme dokunmadan ruhum için okuyorum.
İki ucu da bir arada yaşıyoruz. Çok iyi eserler de var çok kötüleri de. Her birimiz hakikati arıyoruz. Kimi şiirle, kimi romanla, kimi öyküyle… Bu arayış kırılmayı da beraberinde getiriyor çoğu zaman. O kırık nokta insan olmaya en yakın noktadır. Onu kelimelerle öyle bir sarar ve onarırsınız ki o zayıf nokta zamanla insanın en sağlam yeri haline gelir. Okumak, bir yönü ile iyi ve kötü arasındaki çizgiyi derinleştirmeye çalışmaktır. Kötülüğü överek ve iyiliği değersizleştirerek aradaki çizgiyi silmeye çalışan kitaplar da var. Oysa biz iyi ve kötü arasındaki çizgi silinmesin, ara açılsın, birbirlerine karışmasınlar diye çabalamak zorundayız. Dünya düz ve pürüzsüz olursa iyiye kötü, kötüye iyi denirse insan olmanın bir kalp, bir vicdan taşımanın anlamı kalmaz. Bu yüzden kitaplara sığınıyoruz ama çoğu zaman onları da ayıklamak zorunda kalıyoruz.
Evet, bir öykü kitabı yayınlamak istiyorum. Uzun ve kısa öykülerin belirli bir insicam ile ilerlediği bir kitap olacak.
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı