Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
“Kadın Sanatçılar-Esmâlar ve Hilyeler” adlı sergi geleneksel sanatın vazgeçilmezlerinden olan tezhip sanatına Ramazan ayında kapılarını açarak ev sahipliği yaptı. Yıldız Holding tarafından gerçekleşen sergi Ramazan ruhunu yaşatmaya vesile oldu. Birbirinden değerli sanatçıların katıldığı sergide yer alan tezhip sanatkârı Özlem Gören ile sergisi ve sanat hayatını konuştuk. Deniz Demirdağ’ın kaleminden.
Ramazan-ı Şerif ayının hemen öncesinde 12 Nisan Pazartesi günü açılan ve 18 Haziran Cuma gününe kadar Yıldız Holding’in Çamlıca Sergi Salonu’nda ziyaretçilerine bekleyen sergide eserleri bulunan tezhip sanatkârı Özlem Gören ile öznesinde tezhip çalışmaları olan bir söyleşi gerçekleştirdik.
Tezhip sanatında yirmi beşinci yılın içerisindeyim. Öteden beri geleneksel sanatlara karşı belli bir ilgim vardı. Bu ilgi, evliliğimizin ilk yıllarında eşim İbrahim Ethem Gören’in Galatasaray Sultanisi müderrisi, İstanbul kadılarından Mehmed Rıza Bey’in ta’lik yazı terekesini almasıyla ziyadesiyle arttı. Mezkûr tereke eşimi yazıya beni de tezhibe bağladı! Dolayısıyla yirmi beş yıldır tezhiple, desenlerle, bezemeyle ve dolayısıyla hüsn-i hat ile iç içeyim.
Tabii ki… Tezhip sanatındaki eğitim sürecimden kısaca bahsedeyim. 1997 yılında Birlik Vakfı’nda Serap Bostancı hocamın tezhip derslerine başladım. Bir yıl burada eğitim aldıktan sonra hocamın tavsiyesi üzerine 1998 yılında Kültür Bakanlığı’nın Topkapı Sarayı’ndaki Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Kursu’nun sınavına girdim.
Fatih Sultan Mehmet Han döneminde Osmanlı Cihan Devleti’nin kitabiyat hizmetlerini yerine getirmek üzere kurulan nakışhanenin günümüzdeki devamı mahiyetinde olan bir müessese burası.
Topkapı Sarayı’nda iki yol boyunca Melek Antel, Sevim Kayaoğlu, Semih İrteş, Mamure Öz, Birsen Gökçe ve Serap Bostancı hocalarımdan eğitimler aldım.
2000 yılında buradan mezun olduktan sonra Serap Bostancı hocamla muhtelif merkezlerde tezhip çalışmalarıma devam ettim. 2016-2019 yılları arasında İSMEK Bağlarbaşı Türk İslâm Sanatları İhtisas Merkezi’nde usta öğretici olarak görev yaptım. Ayrıca özel kurumlarda ve STK’larda öğrencilere tezhip sanatını sevdirmenin gayreti içerisinde bulundum. Halen, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Bölümü’nün tezhip ana sanat dalında yüksek lisans çalışmalarıma devam ediyorum.
Ustalarımın her biri değerli sanat insanları, kendilerini tezhip sanatına vakfetmiş duayen sanatkârlar. Hepsi asıl ustalarım. Melek Antel hocama ve Sevim Kayaoğlu hocama rahmetler niyaz ediyorum. Melek Antel, bir yandan Rikkat Kunt hanımefendinin diğer yandan da Süheyl Ünver hocanın talebesi. Semih İrteş, Mamure Öz ve Sevim Kayaoğlu hocalarım da Cumhuriyet döneminde Türk tezyini sanatlarına kültür karakışının yaşandığı yıllarda sanatı biiznillah yeniden ayağa kaldıran Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in talebeleri. Hocalarımdan hem sanatı hem de sanata anlam katan hadisenin sanatkârın duruşu ve adabı olduğu boyutunu tahsil etmenin gayreti içerisinde bulunduk.
Hocalarımın her birinin ayrı bir yeri olmakla birlikte ilk ustam kıymetli tezhip sanatçısı Serap Bostancı’dır. Kendisiyle yirmi beş yıldır sanatkâr ecdadımızın açtığı kutlu sanat yolunda birlikte yürümeye devam ediyoruz. Sanat neticeyi rızayı kazanmaya vesile olan bir araç. Serap hocamın öğrencilerine öğrettiği, sizin ifadenizle armağan ettiği en önemli hasletlerden biri bu sanatı mümkün olduğunca sevdirmek. Ve dahi tezhip sanatına dair bilinen her şeyi kendisin de hiç bir bilgi kırıntısı dahi saklamaksızın aktarmak…
Tezhip sanatı tabir caizse uzun, ince müzeyyen bir yol. Yolun neresinde olursanız olun mutlaka size yeni bir şeyler öğretiyor. Hatta öğretirken de yeni şeyler öğrenmeye devam ediyorsunuz. Dolayısıyla tüm öz sanatlarımızda olduğu gibi tezhipte de öğrenciliğiniz mütemadiyen devam ediyor.
Sorunuzun ilk bölümünü “Bununla birlikte tezhip sanatında genel kural ve yaklaşımları iki senelik bir ders programı dâhilinde öğrenmek mümkündür.” şeklinde cevaplamak mümkün. Bunun dışındaki hemen her şey insanın kendiyle alakalı. Ne kadar çok çalışılırsa o kadar ilerlemek, yol almak mümkün. Önemli olan yolda olmak. Bu keyfiyet kanaatimce tüm geleneksel sanatlarımız için de geçerli olsa gerektir.
Geleneksel sanatların temeli ustadır. Ve dahi talebe ustasından görerek öğrenir. Böylelikle öz sanatlarımız, yeni kuşaklara usta-çırak silsilesiyle ustaların rehberliğinde elden ele; dilden dile, gönülden gönle bin bir himmet ve gayretlerle sarkaçlanır. Öz sanatlarımızın temel unsuru ustadır. Hüsn-i hatta, minyatürde, ebruda ve sair sanatlarımızda olduğu gibi tezhipte de ustasız sanatkâr olunmaz. Tezhipçi hüdâyinâbit bir şekilde bezeme sanatını öğrenemez, kendi kendine tam ve mükemmel manada tezhipçi olamaz. Bu durumdakiler her ne kadar tezhip yapıyor görünse de asliyet ve terkip şuuru bakımından pek çok eksik çalışmalarına muhakkak sirayet eder.
Geleneksel sanatlarda hoca-talebe ilişkisi bir nevi çocukların ebeveynleriyle ilişkisi gibidir. Dolayısıyla talebenin hocasının yanında öğrenciliği sürekli devam eder. Talebe, hocasının açtığı nurlu sanat yolunda edep eksenli olarak hüvesi hüvesine milimi milimine ilerlemenin gayreti içerisinde bulunur. Hocası ebediyet yurduna sırlandığında hoca-talebe ilişkisi manevî bir gönül ikliminde sürüp gider…
Tezhip sanatı her şeyden önce bana sabrı ve devamlılığı öğretti. Ayrıca bir ev hanımının rutin ev işleri dışında kendini böyle bir sanata adayarak çok farklı dünyalara girebileceğini öğretirken kendime farklı ufuklar açabileceğimi de zaman içerisinde göstermiş oldu.
Bu sanata başladığım zaman lise mezunuydum. Tezhip konusunda akademik eğitim de almam gerektiği mülahazasıyla üniversite okudum. Sonrasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde tezhip ana sanat dalında yüksek lisans çalışması yapmaya başladım. Bu benim en başta, tezhipten önce düşündüğüm bir şey değildi.
Tezhip sanatında eğitim almak için iki yol var: Konunun ilgilileri öncelikle günümüzde pek çok yerde açılmış bulunan tezhip sanatı kurslarına başvurabilirler. Akademik bir eğitim almak isteyen gençlerimiz ise üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakülteleri’ndeki ilgili bölümlere hazırlanabilirler.
Öncelikle ustalarını iyi araştırmaları gerekir. Önünüze gelen hazır desenleri boyamak tezhip değildir. Geride kalan yıllarda şuna çok şahit oldum: Öğrencilere ilk başlarda yaptırdığımız karakalem çalışmalar, sürekli tekrarlar sıkıcı geliyor. Çabucak boyaya geçmek istiyorlar. Tezhipte tabii ki boyama ve fırça çok önemli. Fakat tezhibin temeli kompozisyondur. Kompozisyon kurallarını öğrenmeden hazır desenler üzerinden boyamak insana çok fazla bir şey kazandırmaz. Aldığınız bir yazıyı sırasıyla ölçüp desen tasarlayıp boyayıp ortaya bir eser çıkarmak, temel eğitimleri eksiksiz bir şekilde almış arkadaşlarımızın yapabileceği bir şeydir. Bu yüzden bu sanatla ilgilenenlerin en başından itibaren, sıkılmadan bu süreçleri tamamlamaları gerekir.
Tezhibin altın çağı tabii ki “Türk asrı” denilen 16. yüzyıldır. Ben de daha çok 16. yüzyıl motiflerini kullanarak çalışmalarımı yapıyorum. Şah Kulu ve talebesi Kara Memi en beğendiğim tezhip ekolleridir. Bunları çalışırken de kendime göre yorumlarda bulunuyorum.
Malzeme tabii ki önemlidir. Kullanacağınız boya, fırçanın kalitesi, kâğıdınızın kalitesi işinizi direkt olarak etkiler. Mümkün olduğu kadar en iyi malzemeleri kullanmaya çalışırım. Sanatkâr ecdadımız da bu hususta “Kem âlât ile kemâlât olmaz.” demişlerdir.
Modern ve geleneksel sanatlar ayrı ayrı estetik anlam arayışları. Geleneksel ve modern sanat birbirlerinden epeyce farklı… Bununla birlikte Osmanlı asırlarından sonra geleneksel sanatlarımızın hak ettiği değeri bulamadığını pekâlâ söyleyebiliriz. Geleneksel sanatlarımıza belli bir kesim hak ettiği değeri veriyor. Fakat büyük resim söz konusu olduğunda bu alanda alınacak çok mesafe var. Geleneksel çalışan sanatkârların büyük bölümü maalesef sanat galerilerinde kendilerine yer bulamıyor. Bulanlar da daha çok çağdaş yorum yapanlar. Bizim gibi ağırlıklı olarak geleneksel çalışıyorsanız sanatınız sadece bu sanatın, gelenekselin kıymetini anlayanlara hitap eder.
Çok uzun süredir, yaklaşık on beş yıldır belli başlı sanatkâr arkadaşçılarımla birlikte çalışıyorum. Bu çalışmayı bir atölyeyle taçlandırmak isterim. Tabii ki bu sanatın gelecek nesillere taşınmasına vesile olmak da istiyorum. Bunun için öğrencilerime gerekli vakti ayırıyorum.
Üç çocuk annesiyim. Bu sanata başladığımda en büyük çocuğum henüz altı aylıktı. Bu süreçte eşim en büyük yardımcım oldu. Sanatımla evimi, ailemi bir arada götürmeye çalıştım. Bu tabii ki zor bir süreçti. Tek çocukla belki daha kolay ama ikinci ve üçüncü çocuklardan sonra tabii ki yükünüz daha da artıyor. Elimden geldiğince çocuklarıma da sanatıma da zaman ayırmaya çalıştım. Netice itibarıyla bir alanda ihlas ve samimiyetle emek verip göz nuru döktüğünüzde Sani-i Hakiki olan Allah zaman içerisinde zaman halk ediyor.
Serginin küratörü eşim İbrahim Ethem Gören. İbrahim Ethem Bey’e Yıldız Holding’den kendisine böyle bir teklif gelince benimle istişarelerde bulundu. Ramazan-ı Şerif’in ruhuna uygun alarak Esmâ-i Hüsna ve Hilye-i Şerîfelerden oluşan bir sergi düzenlemeye karar verdik. “Kadın Sanatçılar Esmâlar ve Hilyeler Sergisi” ismi de böylelikle ortaya çıktı. Daha sonra, uzun yıllar çalıştığım hocam, arkadaşlarım ve hocamın bizden sonraki öğrencileri ve benim öğrencilerimle birlikte bu sergiyi açmaya karar verdik. Önümüzde üç ay gibi bir dönem vardı. Arkadaşlarımızla birlikte ellerimizde bulunan, koleksiyonerlerimizde yer alan eserlerin yanı sıra bu sergi için yeni çalışmalar da hazırladık.
Daha önce pek çok karma sergiye katılmıştım. Bu vesilelerle eserlerim yurtiçindeki ve yurtdışındaki koleksiyonerlere ulaştı. A’dan Z’ye organizasyonunda yer aldığım bir sergiye eserlerimle katılmak tabii ki benim için daha özel. Bu vesileyle sergimize eserleriyle katkıda bulunan tüm arkadaşlarıma, öğrencilerime ve hocama teşekkür ediyorum.
Her kadının mutlaka bir özel ilgi alanının olması gerektiğini düşünüyorum. Benim tezhibe yönelmedeki temel motivasyonum bu uğraşımın sonunda bir sanat eserinin ortaya çıkıyor olmasıydı. Eserler birbiri ardına ortaya çıkıp da yavaş yavaş koleksiyonlar oluşmaya başlayınca bu keyfiyet çevrem tarafından da fark edildi.
Bir şeyleri başarmış olma hissi bir ev kadını için çok özel bir duygu olsa gerektir. Part-time çalıştığım İSMEK kurumu dışında mesai saatleri arasında herhangi bir yerde çalışmadım. Bu durumda benim mesaim yirmi dört saatti. Aslında bu benim için çok yorucuydu. Bu kadar emeğin sonunda bir sanat eserini ortaya çıkarıp daha sonra karşısına geçip o çalışmayı seyrettiğimde iyi ki bu kadar emek sarf etmişim diyorum.
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı