Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Pandemi sürecinden kişilerarası iletişimin önemli derecede etkilendiğini belirten uzmanlar, dijitalleşmeyle birlikte bireylerin ilgi ve bilgilerinin değişime uğrayarak kurulan ilişki ve iletişim biçimlerinin yeni bir boyut kazandığına dikkat çekiyor. Karantina döneminde genel hâkim olduğu düşünülen kapanmışlık, çaresizlik duygusu ve endişeli olma halinin zaman içerisinde kuşaklararası çatışmalara da neden olması bekleniyor.
Uzmanlara göre pandemi sürecinde kişilerarası iletişimde yabancılaşma, ilişkide çatışmaların artması, içe kapanma ve kendini soyutlama, mesleki-çalışma-okul sorunları gibi etkiler ortaya çıkabiliyor. Uzmanlar, “Pandemi döneminde bir arada kalmak durumunda olan aile üyelerinin ilişkilerini değerlendirdiğimizde ‘ya güçlenen bağlar ya da kopan ilişkiler’ karşımıza çıkmaktadır.” dedi. Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Öğretim Görevlisi İdil Arasan Doğan, kişilerarası iletişimin toplumdaki yeri ve önemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kişilerarası iletişimin “bir ilişki içinde gerçekleşen ve bu bağlamda bireyleri etkileyen, uygun mesaj ve içeriklerin oluşturulup aktarılmasını ve yorumlanmasını içeren psikolojik bilgi alışverişi” olarak tanımlandığını belirten Öğretim Görevlisi İdil Arasan Doğan, “Mesaj ve bilginin önemli yere sahip olduğu iletişimde esas amaç; bir diğeriyle ilişki kurmak olarak kabul edilmektedir. Her şeyden önce bireyin kendisinde başlayan kişilerarası iletişim, kişinin kendisini tanıması; duygu, düşünce ve davranışlarının farkında olması, empati yeteneğinin varlığı ve bu doğrultuda kendini ifade edebilmesi olarak değerlendirilmekte ve bir hüner olarak görülmektedir.” dedi.
Öğretim Görevlisi İdil Arasan Doğan, “Temelde iki birey arasında gerçekleşen ve zamanla değişen ve gelişen, yeniden çerçevelenen ilişki ve rolleri önemseyen kişilerarası iletişimle, daha paylaşıma dayalı bir süreç yaşanmaktadır. Sosyal ve duygusal zekânın da etkin olduğu kişilerarası iletişimde bireyin, iş birliği içinde olan tutumu da gözlenmektedir.” diye konuştu.
“Bireyin yaşam amacını ortaya koyan ve hatta varlığını sürdürmesinde etkin rol oynayan kişilerarası iletişim, bir diğeri ile ilişki halinde olmanın gerekliliğini önemsemektedir.” diyen Öğretim Görevlisi İdil Arasan Doğan, şunları söyledi: “Dijitalleşmeyle birlikte ise bireylerin ilgi ve bilgileri değişime uğrayarak kurulan ilişki ve iletişim biçimleri yeni bir boyut kazanmıştır. Özellikle sosyal medya ağları, bir gruba ait olma ve duygu ve düşüncelerini paylaşma ihtiyacını tamamlamada daha uygulanabilir bir platform olarak görüldüğünden kişilerarası ortak bir paylaşım alanı oluşturmuştur. Bağlanma figürleri açısından da değerlendirebileceğimiz bu durum, mesajlara yüklenecek anlamlarla kimi zaman mızmızlanmak, şikayet etmek, pasif agresif davranmak ya da bağımlı hareket etmek gibi duygu düzenleme, bireyin sıkıntısını yönetme çabalarını da yansıtmaktadır.”
Beraberinde yüz yüze olma, dokunma duyularından yoksun kalan bu siber ortamın “beklenen ilgiyi göreceğini ummak” ve “kötüye kullanılmaktan korkmak” gibi yaklaşımlardan dolayı bireylerin birbirinin hassasiyetlerine daha çok önem vermelerini sağladığını belirten Arasan, “Elbette bu ortamda kullanılan sembollerin önemi de büyüktür. İlişkilerde çatışma çözme becerilerini uygulamak için mükemmel bir alan olarak karşımıza çıkan siber ortamlar, bireylere düşünme ve durumu değerlendirmeleri açısından zaman yaratmakta ve daha anlayışa dayalı ilişkilerin gelişmesine de destek olmaktadır. Özellikle mesajlaşmanın yakınlık gereksinimini gidermede ve özerkliği kontrol etmede etkin bir kişilerarası iletişim aracı haline geldiğini görmekteyiz.” dedi.
Pandemik süreçlerin, beklenmedik ve aniden meydana gelen, yaşama yönelik tehdit içeren durumlar olmaları sebebiyle travmatik deneyimler olarak kabul edildiğini belirten Öğretim Görevlisi İdil Arasan Doğan, “Bu sebeple kişilerarası iletişimde “yabancılaşma, ilişkide çatışmaların artması, içe kapanma ve kendini soyutlama, mesleki-çalışma-okul sorunları” gibi etkilerin yansımasını yüksek oranda görmekteyiz. Aynı zamanda pandemi döneminde bir arada kalmak durumunda olan aile üyelerinin ilişkilerini değerlendirdiğimizde ise ‘ya güçlenen bağlar ya da kopan ilişkiler’ karşımıza çıkmaktadır” dedi.
Öğretim Görevlisi İdil Arasan Doğan, bireyin, değişen yaşam koşulları ve rollerine ne kadar uyum sağlar, çatışmaları iyi yönetebilirse o kadar kişilerarası iletişimini de sağlıklı olarak gerçekleştireceğini belirtti. Doğan “Diğer taraftan biyopsikososyal bir kriz olarak nitelendirebileceğimiz pandeminin yol açtığı kısıtlamalar, sosyo-ekonomik değişimler, belirsizlik ve yaşanan kayıplar izole olmuşluk ve kaygı düzeylerini yükseltirken, bireylerin kişilerarası iletişimde daha kırılgan ya da daha çatışmacı bir yaklaşım sergilemelerine de sebep olmaktadır.” dedi.
Öğretim Görevlisi İdil Arasan Doğan, tüm bunlarla birlikte kişilerarası iletişim yoluyla ilişki kurmak, bu sayede yaşananları, olumsuz duyguları paylaşmak ve paylaşmanın verdiği huzurun, pandemi de koruyucu faktör olarak görülen psikolojik sağlamlığın sürdürülmesi noktasında çok değerli olduğunu kaydetti. İdil Arasan Doğan, “İlaveten, bireylerin her ne kadar kişilerarası iletişimden mahrum kaldıkları ve yalnızlaştıkları belirtilse de teknolojiye uyum sağlayan, iletişimi dijital platformlara taşıyan bireylerde mesafeler kısalmış, ilişkiler daha tatmin edici hale gelmiştir. Ve hatta bireylerin birbiri ile daha fazla sohbet eder, birbirini anlayışla karşılar hale geldikleri de görülmüştür. Bu aynı zamanda sosyal destek ağlarının da gücünü ortaya koymuştur.” dedi.
Öğretim Görevlisi İdil Arasan Doğan, “Bilmekteyiz ki; böyle gözlem ve deneyimlere dayalı oluşan algının önemli olduğu kişilerarası iletişim de bireyin çevresine, sosyal desteklerine, deneyimlerine göre şekillenecektir. Ve yaşam kalitesini, ilişkileri ve psikolojik sağlamlığı yüksek düzeyde etkileyen pandemi koşulları gereği bireyler birbirinin güvencesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır” dedi.
Doğan, “Bu sebeple pandemi döneminde ağırlıklı olarak dijital ortamda sürdürülen kişilerarası iletişimin, zaman ve mekân kısıtı olmaması, “beni anlayan birileri var, yalnız değilim” hissini yaşatması, gerçekleştirilmesi istenen görevlerin uzaktan tamamlanabiliyor olması gibi sebeplerle yine aynı şekilde sürdürülmesi beklenmektedir.” ifadelerini kullandı.
Teknolojik cihazlara uyumlanmanın bu dönemde daha da önem kazanacağını kaydeden Öğretim Görevlisi İdil Arasan Doğan, “Bu bağlamda özellikle yaşlılara yönelik yapılacak geronteknolojik çalışmalar da değerli olacaktır. Toplumsal bağlamdan ayrı düşünemeyeceğimiz kişilerarası iletişimde, bireysel bazda oluşturulan, sık ve yoğun gönderilen mesajların belirsizlikleri azaltmada etkin olması, özerk alanları oluşturması, rollerin anlaşılması/benimsenmesi ve böylece birbirinin duygu ve düşüncelerini daha iyi sezinleme, öngörme gibi yeteneklerinin ön plana çıkması beklenmektedir. Psikolojik bir süreç olarak değerlendirdiğimiz kişilerarası iletişim, aynı zamanda sosyo- kültürel bir fenomen da olarak karşımıza çıkmaktadır.” diye konuştu.
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı