Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Koronavirüs salgınında tüketimi en çok artan ürünlerin başında doğal sirke yer alıyor. Yapılan açıklamalar son 2 yılda tüketiciler arasında sirkeyi sağlık amacıyla içenlerin oranının %10’dan %46’ya, neredeyse 5 katına çıkması merak konusu oluyor. Doğal sirke nasıl tüketilmeli? Gerçekten sağlığa faydası var mı?
Sirkenin bağışıklığı güçlendirdiği uzmanlar tarafından yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır. Sirke, bağışıklığı güçlendirici, özellikle öksürük, grip, alerjik reaksiyonlara karşı vücudu desteklemektedir. Metabolizmayı güçlendirici etkileri vardır. Peki, sirkeyi nasıl tercih etmeliyiz?
Covid19’un tüketicilerin alışkanlıklarında yaptığı değişimlerden birisi de artan sirke kullanımında kendini gösterdi. Eskiden çoğunlukla mutfaklarda ya da temizlikte kullanılan sirke, bu dönemde sağlık amaçlı içilerek kullanımındaki artışla beraber hızla büyüyen kategorilerden biri oldu. Kemal Kükrer markasının pazarlamadan sorumlu icra kurulu üyesi Hülya Gündoğan Uçarlar, Uzman Diyetisyen Selahattin Dönmez ve Yemek Yazarı – Araştırmacısı Aylin Öney Tan’ın online lansman da buluştu.
Ajinomoto Pazarlamadan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Hülya Gündoğan Uçarlar, “Yudumluk Sirkeler serisi üretimine bizi teşvik eden faktör, son 2 yılda sirke tüketicileri arasında sirkeyi sağlık amacıyla içenlerin oranının %10’dan %46’ya, neredeyse 5 katına çıkması oldu. Böyle bakılınca sirke tüketenlerin yarısı artık sirkeyi içerek de tüketiyor. Sirke kolay ulaşılabilir, doğal ve oldukça faydalı bir ürün olmasına rağmen tadı ve kokusu itibariyle aslında çoğu tüketici için kolay içilebilir bir ürün değil. Buna rağmen sirke tüketenlerin yarısının sağlıkları için sirke içiyor olması, önemli bir tüketici ihtiyacını, dolayısıyla bu bariyerin ortadan kalkmasıyla beraber yüksek bir potansiyeli de ortaya koyuyor.”
Son yıllarda tüketicilerin sirkenin mucizelerine ilgisinin arttığını belirten Uzman Diyetisyen Selahattin Dönmez ise mutfakların vazgeçilmez ürünlerinden biri olan sirkenin bu nedenle birçok klinik araştırmaya konu olduğunu belirterek şöyle konuştu: “İnsanlar üzerinde yapılan klinik araştırmalar; öğünlerde günde 3 yemek kaşığı kadar tüketilen elma sirkesinin iştah kontrolünü sağlayarak ve insülin direncini kırarak sağlıklı zayıflamada etkili olduğuna işaret etmektedir. Düzenli olarak uygun miktarda içilen elma sirkesinin organ çevresi yağlanmayı azalttığı, bel çevresi yağ depolarını erittiği ayrıca tokluk süresini uzattığı da gösterilmiştir. Bal, alıç, adaçayı, biberiye gibi tıbbi otlar, sandaloz sakızı gibi reçinelerle lezzetlendirilerek ve inceltilerek hazırlanmış elma sirkeleri; sirkenin sağlık etkilerini arttırmakla beraber, bağışıklık sistemini güçlendirmekten, virüslerden arınmaya, form tutmaktan, sindirimi rahatlatmaya kadar birçok fayda sağlarken; tüketimini de daha kolay ve keyifli hale getirmektedir.” dedi.
Mevlana’nın en sevdiği içeceklerden birinin elma sirkesi ve balla yapılan “Sirkencübin” şerbeti olduğunu belirterek sirkenin tarihçesiyle ilgili ilginç bilgiler veren Yemek Yazarı – Araştırmacısı Aylin Öney Tan sirkenin geçmişinin binlerce yıla dayandığını ve üzümle başlayan sirke üretiminin alıçtan ananasa kadar farklı meyveler kullanılarak geliştirildiğini vurgulayarak şu bilgileri paylaştı:
“Sirkenin sağlığa yararları konusunda dünya çapında kayıtlara geçen bir olay var: 17’nci yüzyılda yaşamış dört hırsızın hikâyesi. Uzak Doğu’dan gelen gemilerin Marsilya’ya taşıdığı veba kısa sürede şehirde binlerce kişinin ölümüne yol açar. Veba salgınında ölen zenginlerin evlerini ve cesetlerini soymasına rağmen hiçbir şekilde hastalığa yakalanmayan dört hırsız sonunda yakalanır. Hastalıktan korunmak için ne yaptıklarını açıklamaları karşılığında, haklarında verilen idam cezalarının uygulanmayacağı kendilerine bildirildiğinde dört hırsız, kendilerinin hazırladığı bir sirke ile ellerini yıkadıklarını ve gargara yaptıklarını itiraf ederek formülünü de açıklamak zorunda kalırlar. Bu formül 1748 ve 1884 Fransız Kodeksleri’ne kaydedilmiş ve eczanelerde bu şifalı sirke uzun süre birçok hastalığın tedavisine yardımcı olarak kullanılmıştır. Diğer yandan Osmanlı hekimlerinin, vebanın girdiği eve girmek için önce evi baştan sona sirke ile yıkadıkları, İstanbul’un ilk kolera salgınında Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin bir kolera risalesinde, bitişik ve alçak evli mahallelere gidilmek gerektiğinde "Dört Hırsız Sirkesi" kullanmayı öğütlediği bilinmektedir. Yudumluk Serisinde yer alan Dört Hırsız Sirkesinin ilham kaynağı bu sirkedir.” dedi.
Ballı elma sirkesi: Bal, sirke ve ılık su ile yapılan ‘Sirkencübin’ isimli şerbet, yüzyıllar boyunca Osmanlı Mutfağında tüketilmiştir. Ayrıca tarihte bir çok hastalığın şifası olarak tüketildiği bilinen bu şerbet, Mevlevi mutfağında da önemli bir yer edinmiş olup, Hz.Mevlana’nın Mesnevi’sinde geçmektedir. Elma sirkesinin saymakla bitmeyecek faydalarına bir de balın lezzeti ve faydaları eklenen, içimi kolay bu ürün sirkeyi içerek tüketmek isteyenlerin favorisi olacak.
Sandaloz sakızlı elma sirkesi: Ağrı dindirme, tansiyonu düzenleme, bağırsakları çalıştırmanın yanı sıra kilo vermedeki etkisinden dolayı son dönemlerde Sandaloz Sakızı sıkça adından söz ettirmektedir. Şimdi bu doğal sakız, faydaları saymakla bitmeyen elma sirkesi ile bir araya geliyor. Kemal Kükrer Yudumluk Sandaloz Sakızlı Elma Sirkesi özellikle kilo vermek isteyen tüketicilerin yardımcısı olacak.
Elmalı alıç sirkesi: Alıç meyvesi antioksidan özellikteki flavonoidler ve vitaminler (özellikle C vitamini) yönünden zengin bir meyvedir. Bu özelliği ile kalp ve damar hastalıklarından idrar yolu enfeksiyonlarını önlemeye yardımcı olmaya kadar vücuda birçok olumlu etki gösterir. Antioksidanlar vücuda giren serbest radikallerle baş eder ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Damarlarda oluşan yüksek kan basıncı nedeniyle ortaya çıkan yüksek tansiyonu düzenler. Şimdi bu faydalı alıç meyvesinin özellikleri ve elma sirkesi mucizesi Kemal Kükrer Elmalı Alıç sirkesinde sağlığına önem verenlerin vazgeçilmezi olmak üzere buluştu.
Dört hırsız sirkesi: 17.yy’da Fransa’da 25 milyon insanın ölümüne sebep olan veba salgınında ölen zenginlerin evlerini ve cesetlerini soymasına rağmen hiçbir şekilde hastalığa yakalanmayan dört hırsız sonunda yakalanır. Hastalıktan korunmak için ne yaptıklarını açıklamaları karşılığında, haklarında verilen idam cezalarının uygulanmayacağı kendilerine bildirildiğinde dört hırsız, kendilerinin hazırladığı bir sirke ile ellerini yıkadıklarını ve gargara yaptıklarını itiraf ederek formülünü de açıklamak zorunda kalırlar. Bu formül 1748 ve 1884 Fransız Kodekslerine kaydedilmiş ve eczanelerde bu şifalı sirke uzun süre birçok hastalığın tedavisine yardımcı olarak kullanılmıştır. Diğer yandan Osmanlı hekimlerinin, vebanın girdiği eve girmek için önce evi baştan sona sirke ile yıkadıkları, İstanbul’un ilk kolera salgınında Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin bir kolera risalesinde, bitişik ve alçak evli mahallelere gidilmek gerektiğinde "Dört Hırsız Sirkesi" kullanmayı öğütlediği bilinmektedir.
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı