Moda tutkunlarına film önerileri

Mart ayı ile birlikte Covid-19 virüsünün hayatımıza girişinin bir yılını geride bıraktık. Evde vakit geçiriyor olmak birçoğumuz için yeni alışkanlıklar ve ilgi alanları anlamına geliyor. Beğendiğimiz seramik fincanı satın almak yerine evde yapmaya çalışıyoruz. Eskiyen trençkotumuzun yenisi almak yerine onu boyamayı tercih ediyoruz. Bunun gibi daha birçok aktivite ile işin aslı modumuzu yüksek tutmaya çalışıyoruz.

 

 

Enerjimizin ara ara düştüğü şu günlerde moda severler için bir film listesi hazırlamak istedim. Dev moda markalarının doğma serüvenini anlatan belgeseller de tasarımlarıyla göz dolduran komedi filmler de listemde mevcut. Bu filmleri izlemek için boş bir zamanın oluşmasını beklemeyin kendinize vakit ayırın. Şimdiden iyi seyirler.

 

 

 

 

 

Tiffany’de Kahvaltı (Breakfast at Tiffany’s 1961)

 

 

Film listeme başlarken önceliği bir klasiğe veriyorum. Gelmiş geçmiş en başarılı ve en güzel aktrislerden biri olan Audrey Hepburn ile özdeşleşmiş olan bu film Truman Capote romanından uyarlanmıştır. Yönetmenliğini Blake Edwards’ın üstlendiği filmin müzikleri Henry Mancini tarafından yapılmıştır. Filmde New York sosyetesinin saf, pervasız ve renkli siması Hollu Golightly (Audrey Hepburn) ve apartman komşusu olan çiçeği burnunda yazar Paul Varjak arasında geçen romantik ilişki anlatılmaktadır.

 

 

 

 

 

Şeytan Marka Giyer (The Devil Wears Prada 2006)     

 

 

Lauren Weisberger’in aynı adlı romanından uyarlanan film, 2006 yılında vizyona girmiştir. 1 saat 50 dakika süren filmin yönetmenliğini David Frankel üstlenmiştir. Filmde gazetecilikten yeni mezun olmuş Andrea Sachs isimli sade ve naif genç kız, New York’a iş aramak için gelir ve Runaway Magazin adlı dergide ikinci asistan olarak işe başlar. Derginin yöneticisi ise acımasız olduğu kadar güçlü ve sofistike bir kadın olan Miranda Priestly’dir. İyi bir gazeteci olmak isteyen Andrea’nın moda ile hiçbir ilgisi yoktur ama yine de yaşadığı zorluklara rağmen başarılı olur.

 

 

 

 

 

Coco Chanel’den Önce (Coco Before Chanel 2006)

 

 

2009 yapımı film Anne Fontaine tarafından yönetilmiştir. Filmde Fransız moda tasarımcısı Coco Chanel’in maskülen tarzını zamanla nasıl oluşturduğu anlatılmaktadır. Başrolde güzel oyuncu Audrey Tautou yer almaktadır. Filmde Coco Chanel’in stilinin yanı sıra çalkantılı özel hayatı da konu edilmiştir. Film dört BAFTA Ödülü, üç Avrupa Film Ödülü, altı César Ödülü ve En İyi Kostüm Tasarımı dalında Oscar’a aday gösterilmiştir.

 

 

 

 

Valentino: Son İmparator (Valentino: The Last Emperor 2008)

 

 

Belgesel kuşağında, Vanity Fair dergisinin Özel Muhabiri Matt Tyrnauer tarafından üretilen Valentino: Son İmparator filmi harika bir yapım. 96 dakika süren filmde Valentino Garavani’nin hayatı konu edilmiştir. Orta sınıf bir aileden gelen Valentino, kimsenin hayal edemeyeceği bir markanın kurucusu olur. Moda dünyasının devi haline gelen Valentino markasının 45. kuruluş yılında film yapılır. Film ile Valentino tarafından organize edilen şovlar ve defileler izleyicilerin beğenisine sunulur. Filmde Garavani’nin hayatı hakkında birçok bilgi de aktarılır.

 

 

 

 

Sex and the City (2008)

 

Beyaz perdede bomba etkisi yapan 90’ların dizisi Sex and the City’nin ilk sinema filmi 2008 yılında çekilmiştir. Modaya dair zevkli tasarım ve aksesuarların göz doldurduğu film Manhattan’da geçer. Dört çılgın kadının hikâyesi milyonların ilgisini çeker. Yönetmenliğini Michael Patrick King’in yaptığı Sex and the City filminin devamı ise 2010 yılında seyirciyle buluşmuştur.

 

 

 

 

 

Eylül Sayısı (The September Issue 2009)

 

 

Vogue Eylül 2007 sayısı, o güne dek okuyucusuyla buluşan en ağır ve en büyük dergidir. Ağır tam anlamıyla mecazi değil gerçek anlamdadır. Dergi yaklaşık 2.5 kilo ağırlığındadır. Eylül sayısı hazırlanırken derginin editörlüğünü Anna Wintour yürütmektedir. The September Issue, Amerika ve moda dünyasının en güçlü kadınlarından biri olan Anna Wintour’un ve ekibinin 2007 Eylül sayısını hazırlarken yaşadıklarını anlatan bir belgesel film olmuştur. 1 saat 28 dakika süren belgeselin yönetmen koltuğunda ise R. J. Cutler oturmaktadır.

 

 

 

 

 

Dior ve Ben (Dior and I 2014)

 

 

Moda devi markalardan biri de Dior’dur. Markayı kendi adını vermiş olan Christian Dior tarafından kurulmuştur. Dior ve Ben, markanın yeni sanat yönetmeni Raf Simons’ın merakla beklenen ilk haute couture koleksiyonunun oluşturulmasının perde arkasını aktaran bir belgesel filmdir. Frédéric Tcheng tarafından senaristliği ve yönetmenliği yapılan film 90 dakika sürmektedir. Filmde Tcheng, Raf Simons’u kişisel hayatına da yer vermiştir.  

 

 

 

 

 

Yves Saint Laurent (2014)

 

 

21 yaşında yetenekli tasarımcı Yves Saint Laurent, 1957 yılında Christian Dior’un sağ kolu olmayı başarmıştır. Genç isim, Dior’un beklenmedik şekilde hayatını kaybetmesi ile Dior markasının başına geçer ve ilk tasarımını hazırlar. Moda dünyasının yükselen yıldızı haline gelen Saint Laurent bir moda şovu esnasında Pierre Bergé ile karşılaşır ve hayatı tamamen değişir, iş hayatında beraber hareket etmeye başlarlar. Üç yıl sonra kendi markasını kuran Yves Saint Laurent, başarı hikâyesi filmde konu olmuştur. 2014 yılının önemli biyografik yapımlarından biri olan filmin yönetmen koltuğunda ise Jalil Lespert oturmaktadır. Laurence Benaïm’nin biyografik romanından uyarlanan film 1 saat 50 dakika sürmektedir.

 

 

 

 

 

Phantom Thread (2017)

 

 

Yönetmenliğini Paul Thomas Anderson’un üstlendiği Phantom Thread, 2017 yılında vizyona girmiştir. Film 50’li yıllarda Londra’da önemli bir tasarımcı olan Reynolds Woodcock ile küçük bir kasabada garsonluk yapan Akma arasında geçen aşkı anlatıyor. Kadınlara yalnızca kıyafetlerini taşıyan bir model gözü ile bakan Reynolds’ın hayatına aniden Alma’nın girmesi, onun tamamen değişmesine neden oluyor. 1950’lerin Londra modasının canlandırıldığı ve dönemin bütün renklerini yansıtan elbiselerin sunulduğu 2 saat 11 dakika süren film, izleyicilerin gözlerini kamaştırıyor. Film aynı zamanda En İyi Film dâhil 6 dalda Oscar adayı olmuş ve En İyi Kostüm dalında ödülü almaya hak kazanmıştır.

 

 

McQueen (2018)

 

 

Alexander McQueen, 2000’li yılların en çok konuşulan isimlerindendir. Londra’da dünyaya gelen McQueen, gerek kişiliği gerek tasarımlarıyla tüm dünyayı etkilemiştir. 2010 yılında intihar ederek hayata veda eden Alexander McQueen’in markası, ölümünden sonra daha da dikkat çekmiştir. McQueen’in ölümünden 8 yıl sonra beyaz perdeye taşınan film, 1 saat 51 dakika sürmektedir ve belgeselin yönetmenliğini Ian Bonhôte ve Peter Ettedgui yapmıştır. Film de McQueen’in arkadaşları ve ailesiyle yapılan röportajlar da yer almaktadır. Ayrıca defilelerin perde arkasından toplanan malzemelerle hazırlanmış olan bu filmde Alexander McQueen’in sıradışı kimliği ve yaptığı işler de izleyicinin beğenisine sunulmuştur.

 

 

Büşra Hacıhasanoğlu