“Sahnende gerçekten yaşayarak güldüğünde insanlarda gülüyor”

Şeyma Ercanlı Yazar: Şeyma Ercanlı 4 Mart 2021

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Genç yetenek Adnan Mehmet Ali Aslan, mesleğine tutkuyla bağlı olan bir isim. İstanbul Temaşa Tiyatrosu’nda oyunculuk mesleğine başladı. Tiyatro çevresinde “minik” olarak tanındı ve sevildi.

“Sahnende gerçekten yaşayarak güldüğünde insanlarda gülüyor”

 

Seyirciyi etkilemenin tek yolunu rolü gerçekten yaşamaya bağlayan Aslan, “Sahnende gerçekten yaşayarak güldüğünde insanlarda gülüyor. Yaşayarak gerçekten ağladığında insanlarda ağlıyor. Ben buna şöyle bir şey diyorum, yaşayarak oynadığında seyirciye görünmez duygu kabloları bağlanıyor.” diyor.

 

 

Adnan Mehmet Ali Aslan kimdir? Neler yapar? Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

 

 

İnsanın kendini tanımlaması zordur. Ben hayalleri için koşan her şeyi eğlenceye çevirmeye çalışan bir kişilik olduğumu düşünüyorum. Olabildiğince pozitif biri olmaya çalışıyorum.  Günlük hayatımda spontane davranırım genellikle ama planlı ve programlı olmaya da çok önem veririm.  Evde olduğumda eşyaları sık sık şuraya mı alsam, bunu buraya mı kaldırsam diye düşünceler sürekli döner. Akşam yemekte ne hazırlasam diye düşünürüm.  Bazen kulaklığımı takar, müziğimi açar ve rotasız uzun süre yürüyüş yaparım. O kadar çok şey yapıyorum ki belli kalıpta değilim. Canım istediğinde kitap okurum, canım istediğinde yürüyüş yaparım, gezerim. Bu aralar pandemi nedeniyle çok dışarı çıkamıyorum. Kendime yeni bir oyuncak aldım. Piyano çalmayı öğrenmeye çalışıyorum.

 

 

 

 

 

Oyunculuk yeteneğinizi ilk kim keşfetti?

 

 

İlkokula gidiyordum.  O zamanlar zaten başlamıştı oyunculuk hayallerim. Okulumuzda tiyatro kulübü açılmıştı. Elemelere katıldım ve elemeleri geçtim. İlk tiyatro sahnesine orada çıktım. Sonra bu hayalimin içimde gittikçe büyüdü. Hayalini kurdukça içimde büyüyen tarif edemeyeceğim hisler oluştu. Üniversiteden mezun olduktan sonra araştırmalar yaptım. İletişime geçmeye çalıştım. Birçoğundan dönüş bile alamadım. Evde kara kara düşünürken aklıma birden bir fikir geldi. Her mesleğin internetten başvurusu varsa, oyunculuğun da vardır dedim. İnternetten oyuncu ilanlarına başvurdum. Tabi bunları yaparken amatör tiyatroda oynadım ve kandırıldığımı fark ettiğim için ayrıldım. Belli bir süre sonra telefonum çaldı. Bir tiyatro benimle görüşmek istediğini söyledi. Tiratlar hazırladım ve gittim.  Zaman ilerledikçe umutsuzluğa kapılmaya başlamıştım derken telefon geldi ve benimle sözleşme imzalamak istediklerini söylediler. Sevinçten ne yapacağımı şaşırmıştım. O kapıdan girdim ve her şey işlemeye başladı. O tiyatro bana aile oldu, beni yetiştirdi. Oldu dediysem hala ailem, hala görüşüyorum. Benim yeteneğimi keşfeden de, beni yetiştiren de İstanbul Temaşa Tiyatrosu’ dur.

 

 

Sosyal medyanızda sık sık annenizi ve kız kardeşinizi paylaşıyorsunuz. Nasıl bir ailede büyüdünüz? “Aile” kavramı sizin için ne ifade ediyor?

 

 

Aslında ben dokuz yaşımdan itibaren eğitim hayatım nedeniyle aileden uzakta büyüdüm.  Sene içerisinde belli zamanlarda ailemi görebiliyordum. Onlara olan özlemim nedeniyle sık sık fotoğraf çekinirim. Ölümlü bir dünyadayız. Sevdiklerimle olabildiğince vakit geçirip, anılarımızı ölümsüzleştirmeye önem veriyorum. Video çekmeyi de ihmal etmiyorum. Allah geçinden versin, sevdiklerimi kaybettiğimde onların sesini yüzünü özlediğim de o kayıtlar, o anılar bir nebze özlemi gidereceğini düşünürüm. Aile benim için o kadar ayrı bir şeydir ki, tarifler az kalır belki. Aile; okuldan eve gelince annenin sana kızmasıdır. Evdeki yemek kokusudur. Babana, annene, kardeşine sarılmaktır.  Sevmek ve sevilmektir. Ben bunlardan uzak kaldığım için çok özlediğim değerlerdir benim için. Aile; Eve geldiğinde sana kapıyı açan ve hoş geldin oğlum, kardeşim, hayatım diyebilenlerin olmasıdır. Aile; pencerede yanan ışıktan birinin seni evde beklediğini bilmektir. Aile; birlikte ağlayabildiğin, gülebildiğin her şeydir.

 

 

 

 

“Hayat bana neleri ve kimleri getirecek heyecanla, merakla bekliyorum”

 

 

Bir röportajınızda “Alaylı bir oyuncuyum, sahnede yetiştim.” diyorsunuz. Oyunculuğa sizi kim teşvik etti? Bu meslekte en çok kimden ne öğrendiniz?

 

 

Evet, sahnede yetiştim. En büyük şanslarımdan biriside bu oldu. İstanbul Temaşa Tiyatrosu bana büyük bir okul oldu. İşi mutfağında usta kişilerle çalışarak öğrendim. En çok kim değil de, kimlerden neler neler öğrendim. Çok kişiden çok şey öğrendim. Dost Elver hocalarımdan birisi. Ercüment Balakoğlu, Ferdi Akarnur, Yosi Mizrahi, Ferdi Atuner,  Onur Tan ve birçok usta isimlerden bir şeyler öğrendim. Bazı isimlerle beraber çalıştım. Öğrenmenin sonu yok. Hayat bana neleri ve kimleri getirecek heyecanla, merakla bekliyorum.

 

 

Sizi ilk olarak 2016 yılında yayımlanan “Arkadaşlar İyidir” dizisinde izledik. Nasıl bir deneyimdi? Neler kattı size?

 

 

Aslında ilk işim değil. Ama bazı şeylerim için ilkim oldu. Bana kattığı şeyler zaten adında gizli. Bana çok güzel hatıralar kattı. Arkadaşlıklar, dostluklar kattı. Hala oyuncu arkadaşlarımla, yönetmenleriyle, kamera arkası olsun kurmuş olduğumuz arkadaşlıklarımız devam ediyor.  Doğum günü pastanızdaki mumları dilekler dileyip üflersiniz ya, benim o dileklerimden birisi gerçek oldu bu dizide.

 

 

 

 

“Üzüntüye yer verecek kadar hayatımın uzun olduğunu düşünmüyorum”

 

Komik ve eğlenceli bir mizacınız var. Sanırım bu yüzden de genel olarak sizi eğlenceli rollerle izliyoruz. Sosyal hayatınızda da böyle biri misiniz? Hayat felsefeniz nedir?

 

 

Evet, genel olarak eğlenceli birisiyim. Tabi ki dram oynadığım rollerimde var. Eğlenceli olmak beni iyi hissettiriyor. Başkalarını güldürmek beni de mutlu ediyor. Bir filmde duymuştum bu sözü “En asil sanat başkalarını mutlu etmektir.” İnsanın canı yandığında gözyaşları akar. Benim canım yansa dahi gözyaşlarımın akması yerine gülmeyi eğlenmeyi tercih ediyorum. Çünkü üzüntüye yer verecek kadar hayatımın uzun olduğunu düşünmüyorum.  Bazen Peyami Safa’nın şu sözü aklıma geliyor “Görülecek, işitilecek, tadılacak, yapılacak o kadar şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişemeyeceğinden korkuyorum.” Elbette yapamadığım üzüldüğüm, ağladığım zamanlarda oluyor. Evet, erkeklerde ağlıyor. Ama kendime hep şunu söylüyorum “unutma senin hayallerin var.”

 

 

Bu zamana kadar oynarken kendinize en yakın hissettiğiniz rol…

 

Şöyle bir düşündüğüm zaman galiba şuan ki oynadığım İbrahim olurdu. Hemen yemek yiyen birisi aklınıza gelmesin ama. Tamam, yemek yemeyi bende severim ama İbrahim gibi değil. Benim büyüdüğüm yerin şivesi de var biraz. O yüzden İbrahim diyebilirim.

 

 

 

 

“En güçlü idolüm Tolga Çevik”

 

Kendinize “İdol” olarak hangi oyuncuyu alıyorsunuz? En çok hangi oyuncuyla aynı projede rol almayı isterdiniz?

 

İdol almada konuya göre idollerim var. Mesela şu konuda şu oyuncuyu, şu konuda şu oyuncuyu idol alıyorum gibi. Çok idol aldığım kişiler var o yüzden. Çalışma konusunda Türkiye içerisindeki isteklerimden cevap vereyim.  Cem Yılmaz’la dram, Tolga Çevik’le aile, komedi, Ata Demirer’le kendi filmlerinde çalışmak isterdim. Tabi illa dram vs olacak diye bir kaidem yok. Her tür olabilir. Mesela hocalarımdan birisi Tolga Çevik’in olmasını da çok isterim. Bu üçlü arasında en güçlü idolüm Tolga Çevik’tir. Başka beraber çalışmak istediğim başarılı isimler var tabi ama şuan için bu üç başarılı isim öncelikli benim için.

 

Kendinizi şanslı hissediyor musunuz? Sizden başarılı olmak için “yetenek” ile “çalışmak” arasında bir oran istesek…

 

Evet, kendimi şanslı hissediyorum. Başarılı olmak için kesinlikle çalışmak derim. Yeteneğinde payı büyük elbette ama çalışmak ve çok çalışmak daha etken.

 

Tiyatroda veya ekranda bir rol ile izleyenleri etkilemenin sizce en temel yolu nedir?

 

Bence etkilemenin yolu, o rolü gerçekten yaşamaktan geçiyor.  Sahnende gerçekten yaşayarak güldüğünde insanlarda gülüyor. Yaşayarak gerçekten ağladığında insanlarda ağlıyor. Ben buna şöyle bir şey diyorum, yaşayarak oynadığında seyirciye görünmez duygu kabloları bağlanıyor. Yani rolünü yaşayarak ve inanarak oynamak.

 

 

 

Adnan Mehmet Ali Aslan nasıl bir okurdur? Okuyucularımıza yakın zamanda okuduğunuz birkaç kitap ismi önerebilir misiniz?

 

Eskiden daha çok okuyordum. Dedim ya canım ne isterse onu yapıyorum. Tabi buda bir programa, plana bağlı olabiliyor. Şimdi bir kitap alıyorum, beğenmezsen beni sarmazsa okumuyorum. Beğenirsem de hemen okuyup bitirmek istiyorum. Genellikle polisiye, macera okurdum ama şimdilerde farklı tür kitaplarda deniyorum. En son okuduğum kitabı herkese, özellikle genç arkadaşlarıma öneriyorum. İlber Ortaylı’nın Bir Ömür Nasıl Yaşanır isimli kitabı.

 

Sosyal medyanızı çok aktif ve başarılı kullanıyorsunuz. Gündelik yaşantınızda sosyal medyaya ne kadar bir zaman ayırıyorsunuz?

 

Teşekkür ederim. Boş zamanlarımda birçok kez telefonum elimdedir. Sosyal medyada gezinirim. Tabi bu sadece arkadaşlarım ne yapmış değil de, takip ettiğim kişisel gelişim sayfaları, komik bulduğum sayfalar ve ilgime çeken bazı sanat ve kültür sayfaları var. Onlara bakarım. Hoşuma gidenleri ve işime yaracak olanları kaydederim. Bazen boş günüm sosyal medyayla geçirdiğim bile oluyor.

 

Neden size “Minik” diyorlar?

 

İstanbul Temaşa Tiyatrosu’nun yapımcılarından Abdullah abim ismim uzun olduğu için ve tabi kilo da var, bana bizim miniğimizsin dedi. Adımın yerini Minik aldı. Bir keresinde kargom geldi ve bu ismi hatırlıyorum, kimdi bu diye düşündüğüm bile olmuştu. Hala minik diye tanıyanlar var ama eskisi kadar kullanılmıyor. Tiyatro çevremdekiler daha çok kullanıyor.

 

 

 

 

Sizleri tekrar ekranlarda görebilecek miyiz? Yeni projeleriniz var mı?

 

İnşallah ekranlarda olmaya devam edeceğim. Dedim ya hayatın neler getireceğini heyecanla ve merakla bekliyorum. Yeni projelerimiz konusunda elbette görüşmelerimiz ve teklifler var. Şuan zaten hali hazırda bir dizide oynuyorum.  Sevgili menajerim bu konuda iyi ve hep yanımda sağ olsun.

 

Son olarak eklemek istedikleriniz?

 

Severek yaptığın iş hayatının büyük bir parçası olunca, çok büyük mutluluk oluyor. Hayallerimizin peşinden koşmalıyız. Hayallerimiz kadar varız. Kendimize inanmalıyız ve güvenmeliyiz. Hayaliniz neyse inanın ve peşinden gidin. Kimseyi dinlemeyin. Bu kimse aileniz bile olsa. Gittiğimiz bütün yollar iyi insanlara, güzelliklere çıksın. Eğlenin, âşık olun, gezin, sevin ama insanların hayal kırıklığına uğratmasına izin vermeyin. Önemli olan herkesle aynı olmak değil farklı olmaktır. Herkese o yoldan gidiyor diye o yol sizin için doğru yol olmak zorunda değil.

Etiketler:
Şeyma Ercanlı

Şeyma Ercanlı

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı