Menajerimi Ara’nın Leyla’sı Pınar Ünsal: Müzikle ilgili hayalim var…

Merjam Yazar: Merjam 13 Şubat 2021

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

"Menajerimi Ara" dizisinde "Leyla" karakterini canlandıran "Pınar Ünsal" ile çok sıcak bir röportaj gerçekleştirdik. Pınar Ünsal, "Müzikle ilgili her zaman hayalim var. Abimin gitarist olması beni hayallerime daha da yaklaştırıyor." dedi.

Menajerimi Ara’nın Leyla’sı Pınar Ünsal: Müzikle ilgili hayalim var…

 

“Menajerimi Ara” dizisinin Leyla’sı Pınar Ünsal kimdir? Bize kendinizden, akademik kariyerinizden bahsedebilir misiniz?

 

İzmirliyim. Annem öğretmen, babam veterinerdi. İki abim var. Ailenin tek kızı ve en küçük çocuğuyum. Ortaokul lise yıllarım İzmir’de geçti. Çok şanslıyım. Ankara Üniversitesi, Tiyatro Bölümünü kazanmanla birlikte Ankara’ya ve okul bitince de İstanbul’a yerleştim. Kocaeli, diğer şehir dışı işler ve turnelerle birlikte hayatım yollarda geçti diyebilirim. Çok şikâyet etmişim sanırım ki başımıza pandemi geldi. Şimdi bol bol evdeyim. En yakın zamanda normal hayatlarımıza dönmek umuduyla diyorum.

 

 

Sizi en son ekranlarda “Menajerimi Ara” dizisinde izledik. Nasıl bir serüvendi? Dicle’nin annesi nasıl bir karakter? Sizi tekrar dizide görebilecek miyiz?

 

Orijinal hikâyeyle paralellikler taşıdığı üzere Leyla, Antalya’da yaşayan, uzak düşmüş ama varlığını kızına hep hissettiren bir anne. Tek başına ayakta kalmış, erdemli bir evlat yetiştirme gayretinde olmuş güçlü bir kadın. Evet, serüven devam ediyor.

 

 

Daha önce “Al yazmalım” dizi projesinde de “Barış Falay” ile birlikte rol almıştınız. Şimdi tekrar aynı isimle birlikte çalışmak size nasıl hissettirdi?

 

Barış Falay ile aynı okuldan mezunuz. Aynı Tiyatro’da çalıştık. Al Yazmalım’da birlikte sahnemiz yoktu. Burada ortak bir hikâyemiz var. Profesyonel ve işine sahip çıkan biriyle çalışmak her zaman bir avantaj.

 

 

Öğrencilik yıllarınızda vokalistlik yaptığınız bilgisine sahibiz. Müzik sizin için ne ifade ediyor? Müzik ile ilgili mesleki hayalleriniz veya hedefleriniz var mı?

 

Müzik benim için bir keşke olmuştur hep. Çok isterdim konservatuarda okuyup bir virtüöz olmayı. Bir piyano, bir klarnet… Ah ah… Müzikle ilgili her zaman hayalim var. Abimin bir gitarist olması beni hayallerime daha da yaklaştırıyor. Coming soon (Çok yakında) diyeyim.

 

 

Hem müzik eğitmenliği hem de oyunculuk eğitmenliği yapıyorsunuz. Oyunculuk, şarkı söylemek bambaşka bir iş fakat bu mesleklerin eğitmenliğini yapmak çok daha ayrı bir yetenek. Eğitmenliğin size nasıl kazanımları oluyor?

 

Müzik eğitmenliği yapmıyorum. Profesyonel olduğum yer Tiyatro. Eğitmenlik asla yapamam dediğim ama yapmaya başladığımda aşırı keyif aldığım bir alan oldu. “Öğretirken öğreniyorsun” denir hep. Çok doğru. Öğretmenlik çok eğlenceli ve işin en güzel yanı öğrencilerinizin başarılarını görmek. Ay! Çok gurur verici bir şeymiş.  

 

 

9 Sene Şehir Tiyatroları’nda yer aldınız fakat 2016 yılında ayrıldınız. Şehir Tiyatrolarından ayrılmanızın özel bir nedeni var mı?

 

Evet, adı üstünde. Özel bir neden diyeyim.

 

 

Kadrodan ayrılsanız da tiyatrolarda rol almaya devam ediyorsunuz. Peki, tiyatro sizin için ne ifade ediyor?

 

Oyunculuğu hiçbir zaman tiyatro veya kamera diye ayırmadım. Proje ve rol bazlı baktım hep. Bana heyecan veren şey hep rol ve hikâye oldu. Fakat şunu belirtmeliyim ki tiyatroda, heyecan duyduğum işler hep başıma geldi.

 

 

Bu zamana kadar diğerlerinden ayrı tuttuğunuz mesleki çalışmalarınızdan sizde yeri ayrı olan bir oyun veya dizi var mı?

 

“Woyzeck”, “Küheylan”, “Kral Lear” gibi efsane oyunlarda rol aldım. Hepsinin yeri ayrıdır.

Dizi olarak; “Parmaklıklar Ardında”.

 

 

“Parmaklıklar Ardında” dizisinde canlandırdığınız “Kevser” rolü sizin hayatınızı nasıl etkiledi? Neler değişti hayatınızda?

 

Uzun bir serüvendi. İki yıl Sinop’ta yaşadım. Bana yeni bir şehir kattı. Dostlar kattı… Büyük bir deneyim kattı.

 

Öyle bir hikâyenin içinde öyle gerçek bir karakter olmak şu anda baktığımda bana büyük şans gibi geliyor. Çıta yükseldi. Keşke hep öyle işler olsa…

 

 

Siz nasıl bir kadın olduğunuzu düşünüyorsunuz? Gündemimizden düşmeyen “Kadına Şiddet” olayları hakkında neler söyleyebilirsiniz? Günümüz kadınlarının sizce neye ihtiyacı var?

 

Öyle güzel bir ailem var ki her zaman abilerimle hep eşit tutuldum. Hep özgür oldum. Dolayısıyla şu an bir kadın olarak kendi ayaklarım üzerinde duruyorum. Maruz kaldığım sistemin ve şiddetin en hafif versiyonunu yaşıyorum. Yaşamıyorum diyemiyorum çünkü bir kadın için kendi hemcinsine hâlâ yoğun bir şekilde şiddet uygulanıyor olduğunu görmek, bunun için çoğu zaman bir şey yapamamak bile psikolojik bir şiddet. Tabii ki bu durumu bir topluma mâl edemeyiz. Dünya böyle ama bizim toplumumuz ne yazık ki şiddetin daha çok yaşandığı toplumlar arasında. Eğitimsizlik, sosyal adaletsizlik, aile ve mahalle baskısı, yer yer kadının kendi geleneksel rolünden dışarı çıkamayışı elde olan ve olmayan bir sürü sebep arasında. Örgütlülük, kendini olabildiğince geliştirmek, kendi sınırlarını belirlemek ve bununla ilgili mücadeleden kaçmamak, siyasette ve çalışma hayatında daha çok yer edinmek kadına düşen görevler arasında. Günümüz kadınlarının her zaman olduğu gibi kendilerini ifade edebilmek için cesaretlendirilmeye ihtiyacı var. Bu konuyla ilgili söylenecek o kadar çok şey var ki ne söylesem eksik kalır.

 

 

Seyahat etmeyi sevdiğinizi gözlemliyoruz. En sevdiğiniz şehri veya ülkeyi sorsak… 

 

Her şehir benim için yeni. Merak uyandırıcı. Biriktirdiğim güzel bir anı. O anlamda en sevdiğim şehir şuydu diyemem. Ama benim açımdan en yaşanılır duran sanırım Paris’ti. İnsan ister istemez bir İstanbul arıyor ya…

 

 

Kenya’da hipopotamların ve maymunların arasında kamp yaptığınızı okuduk. Bu hikâyeyi çok merak ettik. Nasıl bir çılgınlıktı?

 

Haydi, bir çılgınlık yapalım diye çıktığımız bir yol değildi. Dubai’den Güney Afrika’ya geçerken aktarma yaptık Kenya’da. Arkadaşımın kardeşi yıllardır Nairobi’de klise tabanlı bir yardımlaşma hareketi için çalışıyordu. Geçerken birkaç gün uğradık diyeyim. Bizi epey gezdirdiler, sağolsunlar.

 

Nairobi’den iki saat uzaklıkta Naivasha Gölü’nün yanında bir kamp alanında iki gece konakladık. Kamp alanı dediysem öyle teşkilat falan yok. Çadırımızı ormanın içine kurduk. Ateşimizi yaktık. Ekmek falan pişirmeli… Teşkilat biziz. Hipopotamlar için önlem alınmış. Kamp alanı tellerle çevrili. Gece düşük voltaj elektrik veriliyor hipopotam saldırılarını önlemek için. Gölde de dolaştık kanoyla. Envai çeşit kuşlar, zürafalar, hipopotamlar, çok şükür karşılaşmadığım akrepler, örümcekler, böcekler, aslanlar, kaplanlar kalmadı. Türkiye’de yaşayan bir insan olarak gerçekten ağaçlarda maymunların dolandığı bir ormanda uyumak benim için emsali olmayacak bir deneyimdi.

 

 

Siz de kendinizi “Nichole Kidman”a benzetiyor musunuz? Yaşınızı göstermeyen çok hoş bir tarzınız var. Cildiniz ve saçlarınız için uyguladığınız özel tüyoları bizimle paylaşır mısınız?

 

Ya evet çok zayıfladığım zamanlar ben de biraz benzetiyor gibi oluyorum. İltifatlarınız için teşekkür ediyorum. Aşırı kozmetik meraklısı bir kadın olamadım hiç. Tabii ki bakım, krem ve maske uyguluyorum saçıma ama özel bir formül veremeyeceğim… Yüzümü her sabah saf gül suyuyla yıkıyorum fakat. Yıllardır vazgeçilmezim. Ve gerçekten çok yararını görüyorum.

 

 

Kendinizi nasıl güncelliyorsunuz?

 

Yenilikleri takip ediyorum. Yeni tiyatrolar, yeni teknikler, yeni uygulamalar… Yeni bir şeyler öğrenme hevesim hep var. Biraz maymun iştahlı olsam da en azından bazı alanlarda fikir sahibi oluyorum. Bol bol video izliyorum. Ne güzel bir seçme özgürlüğüdür… İstediğim insanı, istediğim oluşumu, istediğim programı takip edebiliyorum.

 

 

Sahnedeyken ve setteyken yaşadığınız ve unutamadığınız bir anınızı bizlerle paylaşabilir misiniz?  

 

Çok var… Bu kadar doğadan bahsedince aklıma ilk gelen anı şu oldu; Gümüşhane’nin bir köyündeydik. “Yurt” adlı filmi çekiyorduk. Kaldığım evle setin arası 1 km’lik ormanlık bir yoldu. Ben yaklaşık bir hafta o yoldan tek başıma yürüyerek gidip geldikten sonra orada yaşayan bir teyze beni uyardı: “Kızım buralarda ayılar var sen ne yapıyorsun?” diye. O andan itibaren tuvalete bile yalnız gidemedim. Kalan günlerde “Yolda ayı görsek ne yaparız” geyikleri bol bol döndü malum.

 

Bir de oyun sırasında sahnedeyken karşımda seyirci platformu devrildi. Ayaklar havalarda uçuştu. Biz ne yapacağımızı bilemeden hunharca oynamaya devam ettik. Bir yandan içimize içimize gülüyoruz bir yandan oynuyoruz. Ve ciddiyetle oynamaya devam ettiğimiz için kendimize daha çok gülüyoruz…  Kimseye bir şey olmadı seyircilerden bu arada. Kazalı ama belasız atlattık.

 

 

Üzerinde çalıştığınız yeni projeleriniz var mı? Sizi ekranlarda tekrar görebilecek miyiz?

 

Görüşmeler var. Hayırlısı diyelim.

 

 

Son olarak eklemek istedikleriniz?

 

Yolunuz açık olsun… Teşekkürler…

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı