İçimizdeki boşluğu doldurmak için mi satın alıyoruz?

Merjam Yazar: Merjam 9 Şubat 2021

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Kişiler kazandığından fazlasını harcayacak ve bu da gerek bireysel gerekse toplumsal açıdan bir takım önemli problemleri beraberinde getirecektir. Dolayısıyla “İhtiyaç” kavramı zorunlu bir takım gereksinimlerle sınırlı kalmayıp lüks gereksinimleri elde etmek peşinde koşmanın adı olabilecektir.”

İçimizdeki boşluğu doldurmak için mi satın alıyoruz?

 

Son yıllarda değişen tüketim alışkanlığımıza pandemi süreci yeni bir form kazandırdı. “Online Tüketim” arttı. Artık çoğumuz  “Online Tüketicileriz”. Birçoğumuz indirim dönemlerini yakından takip ediyoruz. Belli özel günleri kapsayan indirimlerin yanı sıra dev indirim dediğimiz tarih, Kasım ayının son haftası (18-29 Kasım) yapılıyor. Dijital alanda ve mağazalarda neredeyse tüm markalar, yarı fiyatına düşüyor. Amerika, tarihinde yaşadığı olumsuz hadise sebebiyle bu güne Black Friday (Kara Cuma) demekte. Ülkemizde bu ifade çok tercih edilmiyor. Dev markalar; Bereketli Cuma, Efsane Cuma, Muhteşem Cuma, Süper Cuma, Şahane Cuma, Şanslı Cuma ismiyle yorumluyor.

 

 

Pandemi döneminde e- ticaret hacmi arttı

 

Bu dev indirim haftasının yanı sıra bazı özel günlerde de (Sevgililer Günü, Anneler Günü, Babalar Günü…) fiyatlar düşürülüyor. İndirimleri kaçırmamak için dijital alanda çok fazla vakit geçiriyoruz. Evde vakit geçirme süremizin artmasıyla tüketim alışkanlığımız ve tercihlerimiz de değişti. Pandemi dönemini kapsayan ilk 6 aylık dönemde yapılan araştırmalar değişimi gözler önüne seriyor. Ticaret Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre; pandeminin ilk 6 aylık döneminde e-ticaret hacmi 91,7 milyar TL oldu. “İyzico” verilerine göre ise tercih edilen ürünlerin sıralaması değişti. Daha çok karantinaya uygun ürünler tercih edilmeye başlandı. İzole günlerin bir numaralı tercihi kitap oldu. Karantina sürecinde kitap stokları yenilendi ve satışlarda %30 artış gerçekleşti. Kutu oyunlarında satış patlaması oldu. Hobi ve oyun sektöründeki satışlarda bir önceki haftaya oranla %46 artış gerçekleşti. Ev eşyalarında işlem hacmi %165 arttı. Pek çok kişi evine daha fazla özen göstermeye ve eksiklerini tamamlamaya başladı. Özellikle aydınlatma ürünleri, beyaz eşya ve mobilya gibi temel yaşam malzemelerine yönelimde önemli artış gözlemlendi. Gündelik ev eşyalarında işlem adedinde %117 gibi rekor artışlar yaşandı.

 

 

Günümüzde “İhtiyaç” kavramı değişiyor

 

Aslında masum görünen bir şeyden bahsediyorum. İndirim dönemlerini herkes ihtiyacına göre planlayabilir. Ev ekonomisine katkı sağlayabilir. Tabloyu böyle okumak ümit verici olurdu. Peki, ya can sıkıntısından aslında çok ihtiyaç olmadan tercih edilen tüketimlerimize ne demeli? Aslında burada dikkat çekmek istediğim konu tam olarak da bu. “İhtiyaçları temel düzeyde “Zorunlu ve zorunlu olmayan ihtiyaçlar” şeklinde sınıflandırmak mümkün. Özellikle küreselleşme ve onun beraberinde getirdiği post-modern dönem, kişilere zorunlu olmayan ihtiyaçları zorunluymuş gibi algılatmakta. Kişiler kazandığından fazlasını harcayacak ve bu da gerek bireysel gerekse toplumsal açıdan bir takım önemli problemleri beraberinde getirecektir. Dolayısıyla “İhtiyaç” kavramı zorunlu bir takım gereksinimlerle sınırlı kalmayıp lüks gereksinimleri elde etmek peşinde koşmanın adı olabilecektir.”

 

 

Literatüre Hedonik (Hazcı) tüketim olarak geçen şey nedir?

 

Dicle Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisinde yayınlanan makaleye göre; “Kişiler, modayı takip etmek için, sosyal ilişki kurmak için, rahatlamak için veya başkalarını mutlu edebilmek için alışverişlerini gerçekleştirmektedirler. Günümüzde rekabetin hızla büyümesi, ürün çeşitliliğinin sürekli olarak artması ve bu artışın temelinde kullanım kolaylığı sunmaktan ziyade kişilerin duygusal yönünü tatmin etme isteğinin yatması, bu tür hazcı tüketim alışkanlığının ne denli önemli seviyelere ulaştığını açıkça göstermektedir.”

 

Tarih içerisinde “Üreticiler” toplumu olmaktan “Tüketiciler” toplumu olmaya evirildiğimize dikkat çeken Ünal Şentürk, “Modern Kontrol: Tüketim” makalesinde “Toplum, artık üyelerinin tüketici olarak kapasiteleriyle ilgilenme ihtiyacı hissetmektedir. Çünkü toplumun hedeflediği ve üyelerine kazandırmaya çalıştığı “Norm” tüketme eyleminde kilitlenmektedir. Kısaca özetlenecek olursa üretim ve tüketim her toplumsal aşamada bulunurken değişen; geçmişte üretime vurgu yapılıp öncelenirken günümüzde tüketime vurgu yapılıp harcama öncelenmektedir.” diyor. Geçtiğimiz yüzyılla günümüzde büyük bir değişimin altı şu sözlerle çiziliyor; “19. yüzyıl kapitalizmi, çalışıp biriktirme ve istifçiliği; 20. yüzyıl sonrası kapitalizmi ise harcama isteğini üstün tutarak artan tüketimi öne çıkarmaktadır.”

 

Tüketimin artmasına dikkat çekmemdeki asıl amaç gelecek nesillere karşı duyduğumuz sorumluluk olması gerekir. İlk fark etmemiz gereken şey, ihtiyaç olunmadan alınan her ürünün mutluluktan ziyade sorunu beraberinde getirecek olmasıdır. Toplumsal olarak meseleye bakılırsa aile içi anlaşmazlıklara sebebiyet verebilir. Bunun bir sonraki aşaması boşanmalara varabilir. Konuya küresel anlamda bakıldığında; artan çevre sorunları, su sorunu, iklim değişikliği gibi birçok başlık aysbergin gördüğümüz yüzü oluyor. “Dolayısıyla modern hayatın getirdiği açmazlardan tüketim çılgınlığının neden olduğu hazcılıktan ve günübirlik yaşama alışkanlığından kurtulmadıkça insanoğlunun güven ve huzuru elde etmesi oldukça zor olacaktır.” Bilinçli Tüketici olmak için birçok zevkten taviz vermemizi gerekmiyor. Aksine farkındalık oluşturmamız yeterli olacaktır.

 

 

“Nasıl farkındalık oluşturabiliriz?” sorusu için birkaç madde oluşturmam gerekirse şunları sıralayabilirim:

 

  • Geri dönüşüme destek olmalıyız.
  • Temiz ikinci el kullanımı yaygınlaştırmalıyız. (Bu son dönemlerde e- ticaret uygulamalarıyla desteklenmesi ümit verici.)
  • Arkadaşlarımızla daha fazla takas yapmalıyız.
  • Ucuz diye kalitesiz birkaç ürün almak yerine kaliteli tek ürün tercih etmeliyiz. (Giyim süresi daha uzun olacaktır.)
  • Hazır evde çok boş vaktimiz varken bozulan eşyaları tamir etmeliyiz. Sökülen eşyalarımızı atmak yerine dikmeliyiz.
  • Ülkemizde pek olmayan geçici kullanım mağazaları yaygınlaştırmalıyız.
  • Bağışlama, hediye, ödünç verme, paylaşma yoluyla eşyaları değerlendirmeliyiz.
  • Kullanmadığımız eşyalardan kurtulmalıyız. Yılda iki kez olsun yapılan temizlikle gereksiz birikmeye engel olabiliriz. Az kullanılan eşyalar çok eskimeden ihtiyaç sahiplerine verilebilir.
  • Konuyla ilgili daha çok sosyal sorumluluk projesi hayata geçirmeliyiz.
  • AVM’lerde tüketici kültürün sürekli dönen reklam ve propagandalarına maruz kalmak yerine doğaya çıkmak daha iyi bir tercih olacaktır. Doğa içinde yapılan arkadaş buluşmaları ruhunuza da iyi gelecektir.
  • Kanaatkarlık ve “Bilinçli kullanıcı” olmak üzerine online eğitim, seminer, söyleşi ve etkinlikleri düzenleyebiliriz.

 

 

Konuyla ilgili çok güzel bir belgesel izlemiştim. Herkese de tavsiye ederim. Netflix de yayınlanan “Minimalizim: Önemli Şeylere Dair Bir Belgesel” 2016 yapımı. Filmin açıklaması şöyle; “Kendilerini, eşyaların mutluluk getirdiğini varsayan Amerikan idealini reddetmeye adayan kişilerle yapılan röportajlar, daha azın aslında daha iyi olduğunu gösteriyor.” Başrolde yer alan “Joshua Fields Millburn”, kendisine bir soru soruyor. “Hayatım daha az ile nasıl daha iyi olabilir?” yolculuk böyle başlıyor. Bir yıl sonra 2010 yılında arkadaşı “Ryan Nicodemus” ona katılıyor. “The Minimalist” isimli bir web sitesi kuruyorlar. Bu yaşam felsefesini daha geniş kitlelere duyurmak için yola çıkıyorlar. Sitelerinde sürekli olarak yazılar yayınlayıp podcast’ler sunmaya başlıyorlar. Son olarak belgesel çekmeye karar veriyorlar. Belgesel, ikilinin 2016 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde yaptıkları geziden notları ve çeşitli röportajları gösteriyor.

 

Matt D’avella yönetmenliğinde hazırlanmış bu önemli Netflix belgeseli, son zamanlarda günlük dilde de çok karşılaştığımız “Minimalizm” kavramına odaklanıyor.

 

 

Peki, nedir minimalizm?

 

Minimalizm kavramı 1950’lerin sonlarında ABD’de ortaya çıkmış ve 1960’larda popülerleşmiştir. “Görünenin ötesinde bir gerçeklik ifade etme amacı olmayan ve izleyicinin sadece gördüğü şekillerle ilişki kurmasını hedefleyen bir sanat akımı.”

 

Daha az kıyafet, mobilya, eşya, gıda ile yaşamamız mümkün. Acaba ihtiyacımız olanın kaç kat fazlasıyla idare etmeye çalışıyoruz? Moda üzerinden bir örnek vermem gerekirse, yıllar önce iki mevsim üretilen koleksiyonlar vardı. Yaz ve kış üzerine programlanıyordu. Toplam da dört sezon koleksiyon varken şuan günümüzde markalar yıllık 52 sezona göre ürün hazırlıyor. Tarihsel açıdan bu çok ciddi bir sorumluluk anlamına geliyor. Sadece giydiğimiz kıyafetler değil tüm yaşam alanımız moda, trend üzerine kuruluyor. Kahve makinası, mobilya markası, erkekler için traş makinesi aslında hepsi bir imajı temsil ediyor olmasından dolayı satın alıyoruz. Alışveriş yaparken şunu sormamız gerekir; “İçimizdeki boşluğu doldurmak için mi satın alıyoruz?”

 

Şeyma ERCANLI

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı