Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Türkiye'de ilk felsefe sözlüğü "Lügatçe-i Felsefe"nin yazarı İsmail Fenni Ertuğrul, 96 yıllık yaşamında birçok akademik ve çeviri kitabın yanı sıra 200 civarında beste, saz semaisi ve peşreve imza attı.
Türk mutasavvıf, mütefekkir, felsefeci, yazar, çevirmen, musikişinas ve bestekar İsmail Fenni Ertuğrul'un vefatının üzerinden 75 yıl geçti.
Ertuğrul, Tırnova mahalli idare meclisi azası Mahmud Bey'in oğlu olarak, Bulgaristan Tırnova'da 1855'de dünyaya geldi.
İlk öğrenimine Hacı Ahmet Amiş Efendi'nin nezaretindeki sübyan mektebinde başlayan Ertuğrul, medrese eğitiminin yanı sıra tahsiline Tırnova Rüşdiyesi'nde devam etti. Sanatçı, rüşdiyeden mezun olduktan sonra da Arapça, Farsça ve İslami ilim dersleri almayı sürdürdü.
Ertuğrul, henüz 15 yaşındayken yazısı güzel olması dolayısıyla Tırnova sancağı muhasebe kalemine memur oldu. Görevi sırasında muhasebeyi öğrenen Ertuğrul, Dede Efendi'nin talebelerinden Meytabzade'nin öğrencisi olan Cudi Efendi'den de musiki dersleri aldı.
Osmanlı-Rus savaşı sebebiyle, Balkanlardaki istilalardan dolayı 20 yaşında İstanbul'a giden İsmail Fenni Ertuğrul, burada birçok memuriyet görevinde bulundu. Daha sonra Ertuğrul, Fransızca resmi yazışmaları yürütecek memurları yetiştirmek üzere devlet tarafından kurulan "Dil Mektebi"nden 1886'da mezun oldu.
Ertuğrul, Dil Mektebi sonrası 4 yıl da İngilizce dersleri alarak, 1899'da Divan-ı Muhasebat üyesi oldu. Ardından da Mabeyn-i Hümayun bütçesini hazırlayan komisyona alındı.
Devlet hizmetinde titiz, dürüst ve çalışkan biri olarak tanınan Ertuğrul, başarılı çalışmalarından dolayı korgenerale mukabil sivil rütbe payesi, dördüncü dereceden mecidi ve üçüncü dereceden Osmanlı nişanı gibi ödüllere değer görüldü.
Sanatçı, başarılarının yanı sıra memuriyet hayatı sırasında birçok terfiye de layık gösterilmekle birlikte, kendi ifadesiyle "arzukeş olduğum mütaalaya vakit bulmak ve yazmaya başladığım bazı eserleri ikmale muvaffak olmak için tekaüdümü istida ettim." diyerek, ilmi çalışmalara vakit ayırmak arzusundan dolayı 1909'da görevinden istifa etti.
Emeklilik hayatını 38 sene sürdüren İsmail Fenni Ertuğrul, ilmi gayesini hatıratında, "Ben acizane 90 senelik ömrümü, ilme ve güzel sanatlara verdim. Doğu ve Batı düşünce alemini, bunların birleştikleri, ayrıldıkları ve birbirlerini şiddetle reddeder göründükleri noktaları inceledim. Eserlerimle, vardığım hakikatleri, bugünün ve yarının nesillerine anlatmaya çalıştım." şeklinde beyan etmişti.
Son dönem bir Osmanlı mütefekkiri olarak gösterilen İsmail Fenni, kaleme aldığı eserlerinde yaşadığı dönemin ilmi gelişmelerini de yakından takip etti ve elde ettiği yeni bilgilerle, fikirlerinin değişmesinde veya gelişmesinde bir mahsur görmeyerek, dönemin düşünce akımlarını ve eleştirilerini İslam düşüncesi ile kıyas etti.
İsmail Fenni Ertuğrul, tasavvufa olan merakıyla da, tasavvuf düşüncesinin önemini anlatmak ve vahdet-i vücud (sufi metafiziği) görüşünün inceliklerini açıklamak üzere "üstadım" diye bahsettiği İbn Arabi'yi savunan bir eser yazdı.
Prof. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, bir yazısında Ertuğrul'un Türk düşünce tarihine bıraktığı izlerden şöyle bahsetmişti:
"Onun felsefe faaliyeti çok erken başlar. Tabiat ile teması daima muhafaza eden bir hayat sistemine sahipti. 96 yaşında ölümü, bu yaşta bile daima yaratmak peşinde koşuşu ve 'Büyük Filozoflar' adını taşıyan bir külliyat hazırlaması, vasati ömür yaşı pek aşağı olan memleketimizde, bilhassa bir entelektüel bahis mevzu olunca çok dikkate değer. Yazdığı eserlerden biri olan 'Vahdet-i Vücud' isimli kitabının ruhunu kendisine yaşama düsturu yaptı. Türk felsefecileri arasında onu pek az kimse tanırdı. Bizde bir mütefekkirin tanınması, fikirler politikayı karıştırmasına bağlı değil midir ? İsmail Fenni ise bu zümreden değildi. Yaşayışı nasıl sessiz ise ölümü de sedasız geçti.
"Tercüman-ı Hakikat" gazetesinde yazdığı makalelerle, Türk basınında emeği geçen en eski yazarlardan biri olarak da tanınan Ertuğrul'un eserlerinin bir kısmı kendisi vefat ettikten sonra yayınlanmakla birlikte, bir kısmı ise halen basılmamıştır.
Musikiye de özel bir ilgi duyan ve bu alanda zengin bilgi birikime sahip olan Ertuğrul, 200 civarında beste, saz semaisi ve peşreve imza attı. Birçok şiir ve gazel de kaleme aldı.
Ertuğrul, henüz Tırnova'dayken keman ve kanun dersleri de aldı. Sanatçı, İstanbul'a geldikten sonra da tanburi Ali Efendi, kemani Aleksan Ağa, Hacı Faik Bey ve bestekar Şevki Bey gibi musiki üstatlarının öğrencisi oldu.
2. Abdülhamit dönemi Yıldız Sarayı arşivinde ve Cumhuriyet döneminde arşiv tasnif vazifelerini icra eden Mahmut Kemal İnal, sanatçı hakkında "Fenni Bey, halk ile karışmaktan beyhude laflarla vakit kaybından çekinen, daima ilim ile meşgul, tevazu ile meluf, müstakim, halim, selim, nazik, edepli, bir ehli kemaldir." ifadelerini kullanmıştı.
Münzevi, gösterişsiz bir hayat sürdüren ve hiç evlenmeyen Ertuğrul, 29 Ocak 1946'da 96 yaşındayken İstanbul'da hayatını kaybetti. Usta mütefekkir, vefatından önce Cağaloğlu ve Büyükada'daki evleriyle, basılmamış eserlerini ve bütün kitaplarının basım hakkını Darüşşafaka'ya bağışladı.
Ertuğrul, basılı eserlerinin nüshalarını müftülüklere dağıtılmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığına bıraktı. 9 bin 50 kitaplık kütüphanesini ise Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ne verdi.
"Lügatçe-i Felsefe" (Felsefe Terimleri Sözlüğü),
"Maddiyyun Mezhebinin İzmihlali" (Materyalizmin İflası ve İslam),
"Kitabı-ı İzale-i Şükuk" (Şüpheleri Giderme Kitabı),
"Vahdet-i Vücud ve Muhiddin-i Arabi",
"Küçük Kitapta Büyük Mevzular" (İman Suallere Cevaplar),
"Enver-i Hakikat" (Hakikat Nurları)"
Kaynak: AA
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı