Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
İstanbul’daki İstiklal Caddesi’nin bir benzeri olan Ermou Caddesi’nde bir uçtan diğer uca yürüyüş yapıp yerli veya yabancı markaların mağazalarından alışveriş yapabilirsiniz. Çok yürüdüm ayaklarıma karasular indi, bir oturup dinleneyim diyorsanız caddenin kuzeyine doğru olan ara sokaklarda dolaşıp ufak kafelerde oturup Yunanistan’ın meşhur kahvesi olan frappenizi içebilirsiniz.
Saymadım ama sanırım en az on beş defa seyahat etmişimdir komşu Atina’ya. Bu; işimle ilgili olmanın ve Türkiye’ye çok yakın olmasının yanı sıra kendimi bu şehirde çok rahat hissetmemden de kaynaklanıyor. Son gezilerimde genel olarak hiç harita kullanmadan veya yönümü kaybetmeden şehirde yolumu bulmuş olmanın haklı gururunu yaşıyorum. Eh artık bir alkışı hak ettim.
Atina, Yunanistan’ın başkenti ve yaklaşık 4 milyon kişilik nüfusuyla en büyük şehridir. Eski Yunan medeniyetinin de merkezi olan şehir tepelerle çevrilidir. Tarihte olası saldırılar sırasında kolay savunma sağlayabilmek için şehrin en tepesinde bulunan ve Yunanca’da “Yukarıda bulunan şehir” anlamına gelen Akropolis tapınağı inşa edilmiş ve demokrasinin doğuşu da burada gerçekleşmiştir. Özellikle oluşturulmuş olan bir kanuna göre hiçbir bina Akropolis’in görüntüsünü kesemez veya kapatamaz, bu nedenle Atina’da inşa edilen tüm binaların yüksekliği çok sıkı şekilde kontrol edilir.
Atina’da havaalanına indikten sonra şehre ulaşmak çok kolay. 3 numaralı metro hattı ile çok hızlı şekilde şehir merkezine ulaşabileceğiniz gibi sağı solu görerek gideyim derseniz, her 10-15 dakikada bir kalkan X93-X95-X96-X97 numaralı otobüsler ile de çok rahat bir şekilde ulaşım sağlayabilirsiniz. Ben genelde X95 otobüsü ile gidip otobüsün son durağı olan Syntagma Meydanı’na iner, sonrasında nereye gideceksem metro veya uber ile yolcuğuma devam ederim. Bunların dışında, havaalanından araba kiralayabilir, taksiye binebilir veya tren ile de şehir merkezine ulaşabilirsiniz.
Syntagma Meydanı, bizim Taksim gibi bir toplanma merkezi olmasının yanında, şehrin ulaşım ağının da tam kalbinde bulunuyor. Genelde her gittiğimde mutlaka bir protestoya ve yürüyüşe denk gelirim. Meydanın tam ortasında yer alan büyük fıskiyeli havuzu izlemeye bayılırım, hele akşam saatlerinde buradaysam, bir kenara oturup değişen farklı renkleri ile dans eden suyu seyrederek uzunca zaman geçiririm. Meydanın hemen üst tarafında Parlamento Binası yer alır. Parlamento Binası’nın tam önünde askerlerin nöbet tuttuğunu göreceksiniz. Burada yer alan “İsimsiz Askerlerin Mezarı” anıtı önünde her saat başı askerlerin nöbet değişim töreni yapılır. Eğer vaktiniz varsa etrafta biraz vakit geçirip mutlaka bir sonraki saat başını bekleyin ve oldukça farklı stildeki bu nöbet değişimi seremonisini izleyin, çünkü bu tören gerçekten görülmeye değer.
Buradan yürüyerek başka bir meşhur meydan olan Monastiraki Meydanı’na geçebilirsiniz. Monastiraki Meydanı, Atina’nın en turistik yerlerinden birisidir ve Osmanlı döneminden kalma olan Çisdirakis (Tsisdarakis) Camii meydanın tam ortasında yer alır. 18. yüzyılda Osmanlı döneminde yapılan cami, adını dönemin Atina valisi olan Çisdarakis’den (Tsisdarakis) almıştır. Caminin yapımında Zeus tapınağından alınan bazı kolonlar kullanılmıştır. Eminim hemen bir eksiklik hissedecek ve caminin minaresinin bulunmadığını fark edeceksiniz, çünkü maalesef minare savaş sırasında zarar görerek yıkılmıştır. 1915 yılında yeni baştan restore edilen cami son olarak müzeye dönüştürülmüştür. Herhangi bir hediyelik eşya almak için bu civardaki ufak dükkânları dolaşabilirsiniz.
İstanbul’daki İstiklal Caddesi’nin bir benzeri olan Ermou Caddesi’nde bir uçtan diğer uca yürüyüş yapıp yerli veya yabancı markaların mağazalarından alışveriş yapabilirsiniz. Çok yürüdüm ayaklarıma karasular indi, bir oturup dinleneyim diyorsanız caddenin kuzeyine doğru olan ara sokaklarda dolaşıp ufak kafelerde oturup Yunanistan’ın meşhur kahvesi olan frappenizi içebilirsiniz. Olayı bir üst seviyeye taşıyıp hiç enerjim kalmadı, şöyle güzel bir tatlı yiyeyim de enerjim yerine gelsin diyorsanız, size tavsiyem Nancy’s Sweet Home’a uğrayıp o inanılmaz tatlılarından yemeniz. Benim favorim; içi muz ve bisküvi ile dolu ve üstü muhteşem çikolata sosu ile kaplı olan tatlı… Siparişim hiçbir zaman değişmez, her gittiğimde aynıdır. Oh kalorileri de yükledik, haydi o zaman, yürümeye devam edelim.
Bir sonraki hedef olan Akropolis’e doğru yürürken yolunuzun üzerinde, Zeus Tapınağı’nı ve bu tapınağın hemen yanında Hadrian Kapısı’nı (Arc of Hadrian) göreceksiniz. Bir rivayete göre bu kapı, Roma İmparatoru Hadrian’ın şehre varışını kutlamak için yapılmış. Devasa Zeus Tapınağı’nın yapımına, MÖ 6. yüzyılda başlanmış ve yapımı Roma İmparatoru Hadrian tarafından tamamlanarak Zeus’a adanmış. Orijinalde 104 tane sütun olan bu tapınağın günümüzde 15 sütunu ayakta kalmış durumda. Bu nedenle tapınağın zamanında Yunanistan topraklarının bilinen en büyük tapınağı olduğuna inanmak çok zor, hayal kırıklığına uğramayın diye uyarıyorum. Çünkü genelde burayı pek bir şeye benzetemeyip incelemeden geçenler çok olur.
Yazımın başında da söylediğim gibi, Atina’yı çok seviyorum ya, hızımı alamadım ve oldukça detaylı anlattım, bu da demek oluyor ki yazımı iki bölüme ayıracağım. Önümüzdeki hafta okuyacağınız ikinci kısımda Atina’nın en görkemli yapısı olan Akropolis, bizim Nişantaşı semtine benzerliği olan Kolonaki, muhteşem manzarası ile Lycabettus Tepesi, şehrin farklı müzeleri ve daha birçok gezilecek noktadan bahsedeceğim.
Haftaya görüşmek üzere,
Ayşıl ÖZASLAN
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı