Eski sandıktan çıkanlar

Ayşıl Özaslan Yazar: Ayşıl Özaslan 15 Aralık 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Haydi, siz de dolaplarınızı şöyle bir gözden geçirin, yeni yıl gelirken eskileri dolaplardan çıkarıp kullanarak anılarınızı özgür bırakın.

Eski sandıktan çıkanlar

 

Hafta sonu kısıtlamaları olmasa, bizim evin yirmi yıldır aynı olan şekli bir yirmi yıl daha değişmezdi herhâlde… Güzel güzel pazar kahvemizi içerken annemin “Hadi eşyaların yerini değiştirelim” demesiyle başlayan ve neredeyse tüm gün süren maceramız, salon ve oturma odasının eşyalarının tamamen yerinin değişmesi ile sonuçlandı. Dolap bu yana, koltuk karşıya, televizyon buraya, ay yok olmadı televizyon işte tam şuraya derken bitap düştük. Zavallı eşyalar konuşabilseydiler eminim bütün gün itilip çekilmekten çok yorulduklarını söyleyip şikâyet ederlerdi. İçlerinden en çok şikâyet edecek olan da kesin anneannemden kalan sandık olurdu. Bizim için değeri paha biçilemez olduğundan ve odanın en güzel yerinde olması gerektiğini düşündüğümüzden, bir türlü nereye yerleştireceğimize karar veremedik. Zavallıcık oradan oraya savruldu bütün gün ama sonunda odanın en güzel yerini de kaptı, laf aramızda.

 

 

Saatlerce uğraştıktan sonra yorgunluğumuzu alanın ise annemin yaptığı o muhteşem köpüklü güzel kokulu kahve olduğunu sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Sandığın kapağını açmamızla meltem gibi esen mazinin kokusuydu tüm yorgunluğumuzu alan. Kendimize ödül verelim ve kahvemizi yudumlarken sandığın içindekileri çıkaralım, bir taraftan havalandıralım, bir taraftan da eski zamanları yâd edelim dedik. Birçok parça içinden, sadece taşlı büyük bir broşu görür görmez annemin duraksadığını ve düşüncelere daldığını fark ettim. Anneannemin broşu tüm asaletiyle parlıyordu, gözlerimizi üstünden alamadık bir süre. Annem şöyle bir silkinip anlatmaya başladı eskinin modasını.

 

 

Eskiden böyle kocaman broşlar takılırmış. İster elbise yakasına ister bluz yakasına veya mantolara, ayrı bir hava katmak için, günümüzde genelde büyüklerimizden yadigâr kaldığı için kutularda saklayıp ara ara açıp bakıyor ve geçmişe dönüyoruz. Yarasa kol diye bir şey varmış, şimdi giyseniz kesin tuhaf bakışlara maruz kalırsınız, ancak siz yine de yarasa kollu bluzunuz varsa saklayın, elbet tekrar moda olacağı gün gelecektir. Eskiden döpiyesler giyilirmiş –iki parçadan oluştuğu için ismi böyleymiş- şimdi ise ancak plazalarda çalışan yönetici kadınların dolabında yer alıyorlar muhtemelen. Tabii bugünlerde herkes evden çalıştığı için döpiyesler askılarında yeniden güzel günlerin gelmesini sabırsızlıkla bekliyorlardır eminim. Gömlek yakalarının abartı büyük olduğu bir zaman varmış –ki bence çok da tarzmış. Zevkler görecelidir, belki de size çok komik geliyordur, olabilir yani mümkün.

 

 

Malzemesi pamuk, sünger veya elyaf olan ve vatka diye adlandırılan bir moda vardı uzun süre. Herkes bir orgeneral edası ile dolaşırdı, omuzları neredeyse kulaklarına değecek şekilde. Pek çok kadının dolabında mutlaka farklı renk ve desenlerde vatkalı ceketler olurdu. Bluzlara da takılırdı vatka, omuzları yüksek göstermek herkesin tek amacıydı. Eminim birçoğunuz gençlik yıllarınızın resimlerine bakarken “Ben nasıl bir hata yapıp bu ceketi giymişim?” diye düşündükten kısa bir süre sonra dükkân dükkân dolaşıp vatkalı ceket bulmaya çalışırken “Tüh keşke vermeseydim güzelim ceketi, bak şimdi yine moda oldu” diye söylenirken bulabilirsiniz, benden söylemesi. Bunların bir de kocaman düğmelileri vardı bir ara ama yine de en keyiflisi bando takımı ceketi havasında ve üstünde ipler işlenmiş olanlardı. Neler giydik zamanında, inanılmaz ama gerçek.

 

Etek modası diye bir şey varmış ve dönemsel olarak değişiklik gösterirmiş. Beli dapdar ama aşağı doğru balon gibi olan etekler varmış bir ara ama sonra uzun pilili etekler moda olmuş. Tabii mini eteklerin de ayrı bir modası olmuş bir dönem. Farklı bir dönemde ise diz boyu olan etekler modaymış. Bu eteklerin içine –Fransızca’dan gelen bir ismi olan- jüpon denen, giyilen kıyafetle tümlük sağlayan, etek veya elbisenin bedene yapışmaması, içi göstermemesi amacıyla kullanılan iç giyim ürünü varmış. Hayal meyal hatırlıyorum aslında, kadınlar eteklerinin içine mutlaka jüpon giyerdi –sanki bununla ilgili bir kanun varmış gibi- ve bu jüponu doğru taşıyamamak her kadının korkulu rüyasıydı. Tabii herkes her zaman çok dikkatli olmazdı yolda yürürken ve o jüpon, eteğin altından veya arkadaki yırtmacından sarkardı, hele eteğin ön kısmından sarktıysa en kötüsü, maalesef böyle göz zevkini bozan görüntüler ortaya çıkardı. İşin kötüsü, bir kişi de o yürekliliği gösterip gidip de söyleyemezdi jüponu eteğinden sarkmış teyzeye… Jüponlar da günümüzde artık neredeyse hiç kullanılmayan bir parça olarak tarihteki yerini aldı.

 

 

Pantolon modası ise başlı başına bir konu. Kadın erkek demeden herkesin giydiği, dize kadar dar gelen, dizden sonra genişleyen ve İspanyol paça olarak adlandırılan pantolonlar çok revaçtaymış uzunca bir dönem. Herkes renk renk İspanyol paça pantolon sahibiymiş mesela. Pantolonlar bir zaman çok yüksek bel kullanıldığı gibi, başka bir dönem de çok düşük bel moda olmuş. Günümüzde ise tekrar yüksek bel modası var. Geçenlerde bir arkadaşım hayıflanıyordu: “Keşke eski pantolonlarımı modası geçti diye elden çıkarmasaydım, bak yine moda oldu.” diye. Haklı da yani, sonuçta dön dolaş tekrar moda olabiliyor belli parçalar. Söylüyorum size, kıyafetlerinizi modası geçti diye elden çıkarmadan önce iyice düşünün. Hayatının bir döneminde salopedi olmayan bir kişi var mıdır acaba? Ya çocukken ya gençlik yıllarında ya da hiçbirinde olmadıysa geçen sene moda olduğunda mutlaka ve mutlaka dolabınıza bir tane girmiştir, hadi itiraf edin.

 

 

Elbiseler ise bir zamanlar dar iken bir dönem A kesim olduğu… Daha sonra upuzun uçuşan etekleri olan maxi elbiseler giydi kadınlar. Geçen senelerde bu maxi elbiseler yine modaydı; çok da tatlı oluyor yaz günlerinde. Üst bedene ve bele tam oturan, kabarık etekli elbiseler de çok modaymış. Bir de bunların önüne beyaz kumaştan önlük bağlanarak kullanılan –hani filmlerde gördüğümüz- şekli var ki o sadece filmlere has sanırım… Ancak ev işi yaparken özellikle de mutfakta çok kullanışlı olacak bir fikir aslında.

 

 

Unutmamak gereken efsane moda ise siyah beyaz çizgili kumaşların kullanıldığı ve herkesin aynı hapishaneden kaçmış gibi bir izlenim verdiği, o anlatılamaz ama yaşanır olan tarz. Elbiseler, pantolonlar, etekler, bluzlar… Aklınıza gelen her kıyafeti yaptılar bu siyah beyaz çizgili kumaştan.

 

 

Sonuç olarak, güzelliğin ve şıklığın yenide saklı olmadığının anlaşılması ile birlikte vintage modasına olan ilginin net bir şekilde arttığını görüyoruz. Üzerinde anılar olan parçaları taşımak, hayal etmenin ötesinde özel bir deneyim yaşamanızı sağlar. Kendi vintage modanızı çok kolay oluşturabilirsiniz. Tarzınıza uygun eski parçaları yenilerle birleştirdiniz mi, tamamdır. Ben de anneannemin broşunu kutusundan çıkardım ve en sevdiğim mantomun yakasına taktım. Haydi, siz de dolaplarınızı şöyle bir gözden geçirin, yeni yıl gelirken eskileri dolaplardan çıkarıp kullanarak anılarınızı özgür bırakın.

 

Önümüzdeki hafta görüşmek üzere.

 

Ayşıl ÖZASLAN

Etiketler:
Ayşıl Özaslan

Ayşıl Özaslan

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı