Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Hem gezgin hem yazar hem de müzehhip olan F. Hande Topbaş ile tezhip sanatı, gezileri ve kitapları üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
İlk önce yazar yönünüzü konuşmak isteriz. Yazı yazmaya ne zaman başladınız? İlk yazdığınız yazıyı hatırlıyor musunuz?
Edebiyatın içine girmeden, sırlarını keşfetmeden önce karşılaştırmalı tarih seminerlerini kaçırmayan bir sanatkâr, efsaneleri ve masalları dinlemekten bıkmayan bir gezgindim. Sanatla ilgili yazmam istendiğinde hattat padişahları, konuşan mezar taşlarını, kuş evlerini kaleme aldım. Oysa edebiyat farklıydı. Örtmek, kapamak, saklamaktı. Okurun zihnine gizlice girip oradakinin kendisi olduğuna inanmasını sağlamak ve bir örgü oluşturmaktı. İlk yazılarım Genç Dergisi’nde yayınlandı. Birkaç sanat yazısından sonra devamı gelmez zannediyordum fakat benden gezi yazıları yazmamı istedikleri gün edebiyata bakış açım değişti. Bir şey yapıyorsam bunu hakkıyla yapmam gerekiyordu.
Çok çalıştım ve hâlâ çalışmaya devam ediyorum. Bu konuda bana en büyük desteği veren, edebiyat yolunda doğru kalemler yetiştirmek için çalışan Hocam Ali Ural ve onun yazarlık atölyesi oldu. Tavsiye ettiği filmler hakkında konuşup, okuduğumuz kitapları önce onun penceresinden dinliyor sonra kendi süzgecimizden geçiriyoruz. Yazdıklarımızı bazen bir ejderha gibi yakıp yıkarak eleştiriyor ama bu çalışmalar sonucunda ortaya çıkan kitaplar da kayda değer ödüller alıyor. Şule Yayınlarından çıkan pek çok eserin yanı sıra “Bir Şehir Durduğunda” kitabım gezi edebiyatı dalında “2017 Eskader Ödülü”ne layık görüldü.
Şehirlerin İçine Dokunak
“Kuş Uçar Kervan Geçer” kitabınızın yazım süreci nasıl başladı? Okurları neler bekliyor?
“Kuş Uçar Kervan Geçer” bir gezginin hayallerinden doğdu. Bu kitaba sadece gezi kitabı dersem haksızlık etmiş olurum. Şehirlere dokunmak istedim. Kokusunu duymak, tarihine sızmak… İnsanlarıyla muhabbet edip, denizin, nehrin tadına bakmak, gözüm kapalı, yağmura aldırmadan bir şehrin sesini dinlemek… Yıllardır Karabatak ve Genç dergileri için gezi yazıları kaleme alıyordum. Teklif Şule Yayınlarından geldiğinde önce ürktüm çünkü benim yazılarım bir güzergâhı anlatırken yedim, içtim, gördüm diye tavsiyeler vermiyor, şehrin geçmişini günümüze bağlarken efsanelerin, masalların içinden geçiyordu. Bir sarayı sayfalarca anlatmıyordum beni en etkileyen yönünü söyleyip merak uyandırıyordum. Bir şehrin hikayesini kimi zaman tutkulu bir yazar kimi zaman taşlaşmış bir samuray anlattı. Sayfalarca araştırmadan sadece bir damla akıttım satırlara ne tahta biletin sırrını açıkladım ne de Hindistan’a neden âşık olduğumu.
Sınırlar İçerisinde Özgür Çizgiler
Hem gezgin hem yazar hem de sanatçısınız… Bu kadar çok yönlü olmanızın hayatınıza katkıları nelerdir? Farklı ülkeleri, kültürleri ve insanları tanımanın yazar ve sanatçı yönüne bir katkısı oluyor mu?
İbn Battuta, Evliya Çelebi, Marco Polo gibi gezginlere hayrandım ama Da Vinci’nin hayatına baktığımda oda bir gezgindi, Mimar Sinan’da. Tezhip sanatı bana detayları görmeyi öğretti bu yazarlığımı beslerken hayal gücüm desenleri farklı yorumlamama, sınırlar içine özgür çizgiler eklememe yardımcı oluyordu.
Ayrıca çocukluğumdan beri farklı ülkeleri gezme isteği vardı içimde. İnsanların hikâyelerini dinlemek, görmediğim hayvanlara dokunmak, farklı lezzetler, kokular tatmak, buzlu veya ölü sularda yüzmek. Sonuçta gezgin tarafım yazarlığı ortaya çıkardı, besledi ve iki esere dönüştürdü.
Okumak ve Gezerken Hissetmek
İnsanların üzerinde en çok tartıştığı şu soruyu size sormak isteriz: Sizce çok gezen mi yoksa çok okuyan mı bilir?
Önce okuyup sonra yola çıkan ve gezerken hissederek ruhuyla bakanlar, baktıklarını görenler bilir. Ne kadar araştırırsanız araştırın bir çocuğun mutluluğu, devşirilen kilisenin direğindeki ayetler, Marsilya’da saklı kalmış Avrupa’nın unutmaya çalıştığı Osmanlı mührü, tatmadığınız, adını koyamadığınız bir koku, bir tat çıkar karşınıza. Cadılar pazarında ilaç hazırlayan şifacının fotoğrafını çekerken yan tezgâhtaki adam karışıma kattığı yapış yapış tavukayağını bağıra çağıra fırlatır kafanıza. Tek amacı arkadaşını korumaktır. Çünkü Bolivyalılar fotoğrafı çekilen kişiye kötü ruhların musallat olacağına inanırlar.
Sistemli ve Programlı Gezerim
Bir yılda kaç ülkeyi geziyorsunuz? Ve bu zamana kadar gezdiğiniz ülkeler arasında en çok beğendiğiniz ülke hangisiydi?
Hiçbir zaman haftalara yayılmış bir geziye çıkamadım. Dünyayı iki günü bir güne sıkıştırarak gezdim Bazen on gün bir ülkede kaldım bazen de dört ülkeyi bir seyahate sığdırdım. Yurtdışında kaldığım günlerin sayısı çok değil ama sistemli ve programlı gezdiğimden zaman kaybetmiyorum. Gece uçaklarını tercih edip gün kazanıyorum.
Hac benim için çok kıymetli bambaşka bir tecrübe onu bu sıralamanın dışında tutarsak bu soruya yirmi yıldır aynı cevabı veriyorum. Tanrıların yemeğine el uzatıp fil pisliğine bastığım bu da yetmezmiş gibi Renk Festivali’nde baştan ayağa boyanıp fareler arasında yalın ayak yürüdüğüm, Hindistan…
Kahve Kokusu ve Sessizlik
Yazı yazarken ya da tezhip sanatını icra ederken motivasyon kaynağınız nedir?
Yazı yazarken sessizlik tek aradığım şey diyebilirim. Sadece doğanın sesi beni rahatsız etmiyor. Tezhip çalışırken ise sesli kitap dinleyebiliyorum ve yanımda her zaman bir fincan kahve oluyor. Bitmiş olsa bile kokusunu duyabileceğim kadar yakında sıcak bir dost bu fincan.
Klasik İslâm sanatının en güzel sanatlarından birini icra ediyorsunuz… Tezhibe merakınız ne zaman başladı?
Yirmi yaşındayken bir arayış içindeydim. Belçikalı bir sanatçıdan folk art dersleri alırken boyadığım kutuları ve tepsileri gören Musa Topbaş, tezhip dersi almamı tavsiye etti. Kendisi uzun yıllar hat sanatıyla ilgilenen ve klasik İslâm sanatlarına gönül vermiş muhterem biriydi. Ertesi gün on bir yaşındayken bir yaz tatilinde ders aldığım Nilüfer Kurfeyz’in kapısında buldum kendimi. Bu sanat beni unuttuğum sakin tarafımla tanıştırdı. Birkaç saat kıpırdamadan oturabildiğim tek koltuk, çalışma masamdı. Lise yıllarında en arka sıraya yerleşirdim ki istediğim zaman ayağa kalkıp duvara yaslanarak ders dinleyebileyim. İlkokuldaki tuvalet izinlerimin hepsi yalandı. Sadece koridorda bir tur atmaktı isteğim.
Detaylarda Boğulmak Gerekir
Tezhip sanatının inceliklerini nelerdir? Hangi hususlara dikkat etmek gerekir?
Yağlı boya tabloyu eserden uzaklaşarak incelersiniz. Oysa tezhip bir ayrıntı sanatıdır ve onu anlamak için detaylarda kaybolmak gerekir. Bu sanat stilize edilmiş motiflerle kurgulanır. Bunu kaybedersek ortaya koyduğumuz eser tezhip olmaktan uzaklaşır. Kısacası tezhibin en önemli dinamikleri; stilizasyon ve temel prensiplerden uzaklaşmamaktır.
Bu sanat klasikliğin yanı sıra içinde bulunduğumuz çağı yakalayabilme gücüne de sahiptir. Tezhibin değişmez kurallarının dışına çıkamayız. Rumiler stilize olmuş kuş desenleridir ve yeniden kanat açıp uçamazlar ama negatif tığları halkerle zenginleştirmek, halker desenlerini tığlardan esinlenerek taşırmak, özgürleştirmek gibi tezhibin temel dinamiklerine zarar vermeden desenlere kendimizden bir şeyler katmak da mümkündür.
Bir eseri bitirmek ne kadar vaktinizi alıyor?
Az gezdiğim zaman çok eser veriyorum. Yazarlık bazen eserlerin önünü kesiyor bazen de bir sergi hazırlığı yazarlığı sekteye uğratıyor ama ben her zaman iki sanatla birden uğraşmaktan mutluyum. Bunun en iyi kanıtı da Yeditepe Bienali’nde yaptığım çalışma. “Ve Cümleler Eşlik Etti Sanata” sergisinde tezhiplediğim farklı hattatların eserlerine yazdığım hikâyeler eşlik etti.
Hayal gücünün Dışavurumu
Peki, F. Hande Topbaş’a göre sanat nedir?
Wirginia Wolf’un “Gerçek sanat eserleri, yapılmadan önce yapılmasının imkânsız olduğu şeylerdir.” Sözü beni her zaman düşündürür. Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş ve bu geniş anlama zaman içinde değişik kısıtlamalar getirilip yeni tanımlar eklenmiş. Kısaca sanat, üretkenliğin ve hayal gücünün farklı tekniklerle dışavurumudur diye açıklansa da bana göre sanat duyguları yansıtıp paylaşmaktır. Paylaşılmayan hiçbir şey sanat değildir.
Müzehhip olmak isteyen gençlere ne gibi önerileriniz olur?
Çalışma azmi ve düzen. Sanatçı yaptığı işe gönül vermeli. Bir sarayın işlemeli duvarlarında, demir ferforjelere dolanan sarmaşıkta, babaannesinin sandığındaki işlemede, antika bir tabağın deseninde tezhibe ait parçalar görmeli. Ben tezhip dersi almaya başladıktan sonra düz renkli desensiz seccadelerde namaz kılmaya başladım. Çünkü zihnim gördüğüm desenlere takılıp çizim yapmaya başlıyordu.
Yakın gelecekte hayata geçirmeye çalıştığınız yeni projeleriniz var mı?
Dergilere yazmaya devam ediyorum ama üçüncü kitap bir gezi kitabı olmayacak… Farklı ülkelerde geçen öyküler yazmaya başladım.
Bir başucu kitabınız var mı?
Devamlı değişen bir döngü başucumdaki kitaplar. İki kitabı aynı anda okumasam da şu anda yatağımın yanında sırasını bekleyen kitapları sizinle paylaşabilirim. On İki Gezici Öykü, Son Perde, İnsan Denilen Muammâ, Ağrıdağı Efsanesi, Parma Manastırı, Baltar. Bu kitapların kimi ikinci kez okunacak kimi de yarım bırakıldığı için tamamlanmayı bekliyor.
En sevdiğiniz ülke?
Hindistan.
En sevdiğiniz kitap?
Okurken beğendiğim yerleri çizdiğim köşelerine notlar düştüğüm bütün kitaplar.
En sevdiğiniz müzik türü?
Gezdiğim ülkelerin müziğini dinlerim. Döndüğümde dilime dolanır ama zaman içinde unutulurlar. Gençlere örnek olmak için klasikleri saymak isterdim, hatta meşhur birkaç tanesi çalsa isimlerini de veririm size. Barış Manço’nun sözlerini severim. Türk Pop kulağımı tırmalamaz. Bir gün radyodan cazz duyulsa kanal değiştirmem sadece heavy metal ve rap bana göre değil ama itiraf etmeliyim; ben müzikten gerçekten anlamam.
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı