Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
“Varlığını ve içsel yolculuğunu keşfetmeye çalışan, insan olma yolunda emek veren, yetenekleri doğrultusunda mesleğinin eğitimini alma şansına erişmiş, önce oyuncu daha sonrasında televizyon programcılığı ve sunuculuğu yapmayı seven kişiyim”
Oyuncu İpek Tuzcuoğlu’yla oyunculuğu, yeni projeleri, en’leri ve sinema üzerine konuştuk.
İpek Tuzcuoğlu kimdir, kendi ağzından dinlesek? Oyuncu, tiyatrocu, sunucu, yazar… Hangisi daha çok sizsiniz?
Öncelikle varlığını ve içsel yolculuğunu keşfetmeye çalışan, insan olma yolunda emek veren, yetenekleri doğrultusunda mesleğinin eğitimini alma şansına erişmiş biriyim. Önce oyuncu daha sonrasında televizyon programcılığı ve sunuculuğu yapmayı seven, projeler üreten, emekçi tanınmış kişi diyelim. Yazarlığa gelince bu kelimeyi şahsım adına kullanamam, edebi aşmış olurum. Sadece kendi duygularımı sevenlerimle paylaşmaya çalışıyorum. Bendenizi yazdıklarımla, düşüncelerimle daha iyi tanıyabilsinler diye.
Oyunculuk kariyeriniz kaç yaşında, hangi filmle ve nasıl başladı?
TRT’de 16 yaşında. İlk televizyon dizim “Evlilik Cüzdanı”nı rahmetli Ayhan Önal çekmişti. O ışıklar, o set ortamı, hala hatırlarım elim ayağım titriyordu. O dönem zaten İzmir Devlet Tiyatrosunda bir müzikalde oynuyordum bir yıl sonra, bir yıllık stajyer oyunculuk eğitimi, çocuk oyunu, sonrası H.Ü Devlet Konservatuvarı ve İstanbul. İstanbul’a geldiğimde 1995 yıllarında iki sinema filmi çekme şansım oldu; rahmetli Memduh Ün ile ‘Ona Sevdiğimi Söyle’ ve Mesut Uçakan’la ‘Ölümsüz Karanfiller’. Daha sonra televizyon dizileri, sinema, televizyon sunuculuğu devam etti.
Asmalı Konak’ta Dicle rolü kariyerinizin zirvesi miydi? Seyirciler neden yakıştırdı size bu kadar?
Öyle diyebiliriz evet. 20 küsürüncü projemdi. Oyunculuk eğitimimin, emek verdiğim birçok projenin büyük bir ödülüydü. Dicle karakterini her zaman bana sunulmuş ve unutulmaz bir hediye olarak gördüm. Baksanıza 18 sene geçmiş olmasına rağmen hala bunu konuşabiliyoruz. Etkisini ise izleyenlere sormak gerek doğrusu.
Birçok dizide, filmde oynadınız. Ankara Yazı, Kervan 1915, Büyü, Dürüye’nin Güğümleri, O. Çocukları, Asmalı Konak ve niceleri. Kimisi komedi, kimisi dram. “Bu benim” dediğiniz bir rol oldu mu? Hangi rolü daha rahat oynadınız?
Birbirinden ayıramam açıkçası, hepsinin yaşam yolculuğu, etkisi, izi, iç dinamikleri çok farklı. Ama Anadolu kadını tiplemelerini daha rahat çıkarttığımı söyleyebilirim. O tarz karakterlerle daha yakın, daha güçlü bir bağ kurabiliyorum. Komedi ya da drama fark etmiyor. Oyunculuk olarak iki tarzın da ritmi, atmosferi çok farklı olmasına rağmen. Yeter ki o karakteri çok seveyim. Sanırım benim anahtarım, karaktere karşı duyduğum sevdam.
Şu an Kültür Bakanlığı’nın Sinema Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak senaryo komitesinde 14 kişilik jüridesiniz. Daha ne çok ne tür senaryolar geliyor? Değerlendirme yaparken neleri dikkate alıyorsunuz?
İki yıl, Meslek Birliğim BİROY’u temsilen o kurulda bulunacağım. Bendeniz için de yeni ve farklı bir deneyim. Toplam iki bin küsur proje değerlendirilecek ve tüm projeleri kısa bir zaman dilimi içinde okuyup, adaletli ve hakkaniyetli puanlamalar yapmanın sorumluluğu içindesiniz. Çünkü bir özel sektör adına orada değilsiniz, devletin önemli bir bakanlığı adına kararlar veriyorsunuz. Sanata ve sanatçıya destek olabilmek, hem ulusal hem uluslararası platformlarda başarı dolu adımlarına güzel bir yol açmak umudu taşıyorsunuz. Dilerim bu yıl yelpazesi geniş, birçok rengi içinde barındıran projeler seçilir.
Peki, sizin yazmış olduğunuz bir senaryo var mı?
Üç sene önce yazmış olduğum bir hikâye var. Senaryo yazmak oldukça zor bir iştir. O kısmı ehline bırakmak gerekir. Benimki sevimli sıcak bir hikaye ve hali hazırda uzunca üzerinde çalışılması gereken bir proje. Taslak halinde diyebiliriz.
Son zamanlarda sinemada komedi filmlerine ağırlık verildiğini düşünüyor musunuz? Sebebi nedir?
Seyirci talebi bu yönde olduğu için sanıyorum. Komediler, romantik komediler ve korku filmleri gişe yapıyor. Bunların içinden sıyrılan, sadece tarihi bir film olan hatta bizim Oscar adayımız film Ayla oldu. Keşke her iyi proje değerini ve karşılığını görebilse… Aslında genç nesilin, iyi izleyici potansiyeline sahip olduğu kanısındayım. Birçoğu yabancı dizilerin müptelası halinde. Gençleri yakalayan hem çekim tekniği hem kurgusuyla fark yaratacak işler, aradan sıyrılabilir sanırım.
Yönetmenliğini yaptığınız film ya da tiyatro oyunu var mı? Yoksa düşünüyor musunuz?
Öyle bir düşüncem yok ama iyi bir hikâye bulursam kısa film çekmek isterim. Yönetmenlik oldukça meşakkatli bir iş, hele dizi film çekiyorsanız.
Önünüzde ne gibi projeler var? Nerede göreceğiz sizi? Sinema, tiyatro, sunuculuk?
Atv’de iki sezondur yayınlanan Aşk ve Mavi dizisinde öncelikle. Diziye yeni giren bir karakter olarak. Sunuculuk, bir taraftan zamanım elverdikçe devam edecek inşallah.
Türkiye’de sinemaya ve tiyatroya gereken önem ve destek veriliyor mu? Neler yapılabilir?
Gereken önem ve değer, bir kesim tarafından hep verilmiş zaten ve verilmeye de devam ediyor. Yeni genç oyuncuların açmış oldukları tiyatro sahnelerindeki oyunlar da gençler ve sanatseverler tarafından takip ediliyor. Bir de usta oyuncuların özel tiyatrolarının iyi gişe yaptıklarını biliyoruz. Ama teknik açıdan eksiklerin olduğu ve gereken desteklerin pek alınmadığı da söyleniyor. Sinemaya gelince çok fazla film yapılıyor gibi görünse de televizyon kanallarına, satış amaçlı düşük bütçeli ve nitelikli olmayan projeler çok fazla.
Dünya sinemasıyla kıyaslarsak?
Ben ana akımcı filmleri seven biriyim açıkçası. Kıyaslamak da pek doğru olmaz çünkü Amerika’da bir endüstri, burada ise hala sektör olarak imkansızlıklar içinde devam ediyor. Özellikle bütçe kısmında yapımcıların para bulma dertleri devam ediyor. Birkaç isim dışında sinema filmlerinden oyuncuların aldıkları ücretler de çok düşük.
“Aşkıma” isimli bir kitabınız var. Yazarlık, hayatınızın neresinde? Yazma fikri nasıl doğdu? Yeniden yazmayı düşünüyor musunuz?
O konsepti farklı bir projeydi; İçinde birçok fotoğraf sanatçısının aşka dair birer kare fotoğrafının da olduğu, zaman içinde yazmış olduğum şiirlerle süslenmiş ve gelirinin bir kısmının da Türk Kalp Vakfına bağışlandığı. Zamanı gelince yine farklı bir konsept proje kitap var aklımda ama henüz değil. Nasip diyelim.
İpek Tuzcuoğlu’nun ‘EN’leri
Şu ana kadar oynamaktan EN KEYİF aldığınız film, dizi, tiyatro oyunu?
O… Çocukları, Ankara Yazı Veda Mektubu, Asmalı Konak, Dürüyenin Güğümleri ve tiyatro oyunu Selvi Boylum Al Yazmalım Asya karakteri.
Son zamanlarda izlediğim EN İYİ FİLMdi dediğiniz?
En son Winston Churchill’in, İkinci Dünya Savaşında, Hitler’in ordusuna karşı verdiği mücadelesini anlatan En Karanlık Saati seyrettim. Gary Oldman’ın oyunculuğu müthişti. Zaten Oscar’ı kazandı aktör. Bir de 2015 filmlerindendi, gerçek bir hikayeden uyarlanan Spotlight, kilisede taciz olayları ve bu tacizi aydınlatmaya çalışan gazetecilerin hikayesi cesur bir filmdi.
EN BEĞENDİĞİNİZ oyuncular?
Her daim Meryl Streep.
EN ETKİLENDİĞİNİZ kitap? Ayrıca okuyucularımız için kitap tavsiyesi istesek?
18 yaşında okuyup çok beğendiğim bir kitaptı, Siddhartha (Hermann Hesse). Simyacı, Semerkant, önereceğim kitap ise Sufilere Armağan (Molla Câmi ) ve şayet hala okumadılarsa Âmâk-ı Hayâl (Filibeli Ahmed Hilmi).
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı