Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
“Gazeteciyi gazeteci yapan şey toplumdan kopmaması, toplumu anlamasıdır. Toplumdan koptuğu anda refleksler zayıflamaya başlıyor. Bunu koruyabilmek ve de şöhretin şehvetine aldanmamak gerekiyor.”
Gazeteci ve yazar kimliği ile tanıdığımız Mehmet Akif Ersoy’la ortak bir çalışmanın ürünü olan “Cemal Kaşıkçı” kitabı ve gazetecilik kimliği hakkında konuştuk. Mehmet Akif Ersoy, “Bu mesleğe girenlerin birçoğu spiker olmak, program yönetmek ister. İletişim fakültelerinde konferanslara gittiğimizde bu tür durumlarla çok karşılaşıyoruz. Ama şu bir gerçek ki ben ne öğrendiysem, ekrana çıkan arkadaşlarımız ne öğrendilerse sahada örgendiler.” diyor.
Sizi bu kitabı yazmaya iten amaç ne oldu?
Aslında bu kitabı yazması gereken Hatice Cengiz’di. Hatice Hanım; Orta Doğu çalışmaları yaptığı ve benimde alanım olduğu için uzun yıllardır tanıdığım ve bazı hususlarla ilgili istişare yaptığım bir arkadaşımdır. Ben bu cinayetin kitabının yazılması gerektiğini düşündüm çünkü gazetelere yazdığımız şeyler uçup gidiyor, çok çabuk unutuluyor. Kitaplar, belgeseller çok daha kalıcı oluyor. O yüzden bu olayın belgeselinin de olması gerektiğini düşünüyorum ve bu yönde de çalışmalarımız var. Dolayısıyla Hatice Hanım’ın Cemal Bey ile olan ilişkilerini yazması, insanlarla paylaşması gerektiğini düşündüm. Hatice Hanım bunu reddetti dolayısıyla bende, sen anlat biz Sinan Onuş ile birlikte yazalım dedim. Sinan Onuş’un bu kitapta çok emeği var, özellikle belirtmek isterim. Sonrasında Hatice Hanım ile birlikte mülakatlar yaptık, yazılı sorular gönderdik, yazılı yanıtlar aldık. Hatice Hanım bu kitabın ana ögesini oluşturuyor, her şeyi o anlattı. Biz sadece editör olarak toparlayıp küresel anlamda katkılar sunduk.
BU HİKÂYEYİ KALICI HALE GETİRMEK ÇOK ÖNEMLİYDİ
Biraz benim dostluğum zoruyla ilerlemiş bir süreç oldu ama bu hikâyeyi kalıcı hale getirmek dünyaya duyurmak önemliydi. Türkçe bir kitabı dünyaya nasıl duyuracaksınız derseniz; aslında biz kitabı önce İngilizce hazırladık. Kitap ABD, İngiltere ve Londra’da dağıtılacaktı ama baskıda bir gecikme oldu ve biz de Türkiye’de de geciktirmemek adına piyasaya çıkardık. Önümüzdeki iki hafta içinde ABD ve Avrupa’da dağıtıma başlayacak sonra da Arapça olarak hazırlamayı düşünüyoruz.
Bu bir misyon kitabı. Kitap içerisinde, Cemal Kaşıkçı’nın yakın arkadaşlarının, ABD’deki İngiltere’deki arkadaşlarının yazdığı metinler var; Kaşıkçı’nın günlükleri ve yazışmaları var; dolayısıyla bu hikâyeyi dünyaya anlatmak ve gündem de tutabilmek adına önemli bir çalışma diye düşünüyoruz.
BİZİMKİSİ MESLEKİ BİR TANIŞIKLIK
Cemal Kaşıkçı ve Hatice Cengiz ile tanışıklığınız nereden geliyor?
Cemal Kaşıkçı ile özel bir tanışıklığımız yok. Hatice Cengiz ile 2011 yılında Mısır ve Suriye’deki olaylar esnasında yapılan bir takım konferanslar, seminerler vesilesiyle tanıştık. Daha sonra da Türk-Arap İlişkileri merkezinde Hatice Hanım iş hayatına başladı. O merkezde seminerler, konferanslar tertipleyip bir araya geldik. Bizim ki biraz daha mesleki bir tanışıklık. Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığım Dış Politika dergisi için önemli röportajlar hazırlıyor ve aynı zamanda da doktora çalışmaları yapıyordu. Cemal Kaşıkçı ile olan tanışıklıkları da o zaman içeresinde başladı, Dış Politika dergisi için röportaj yapma isteğini söylemişti. Cemal Bey Türkiye’ye geldiğinde de Hatice Hanım ile röportaj için görüşmüşler ve o zaman tanışmışlardı. O tanışıklık daha sonra ilişkiye dönüşüyor. Ve evlenme sürecine kadar geliyor.
DÜNYANIN BUNU OKUMASI GEREKİYOR
Kitabın yazım aşaması ne zaman başladı ve bu süreç nasıl gelişme gösterdi?
Aslında Cemal Kaşıkçı ile ilgili çok şey yazılacaktı. Ben Hatice Hanım’ın ağzından dünyanın bunu okuması gerektiğini söyledim. Hatice Hanım bunu doğru bulmadığını belirtti. Daha sonra Hatice Hanım’a onunla röportaj yapmak konusunda ısrar ettim. Kopernik kitabın sahibi Abdulkadir Bey de yakın dostumuzdur, onunla görüşmeler yaptık. Sinan Onuş başlangıcından itibaren belgeleri derleyip toparlama, röportajların düzenlenmesi, deşifre edilmesi konusunda destek oldu. Bilgileri toparlayabilmek adına Hatice Hanım ve Cemal Bey’in yakın arkadaşlarıyla mülakatlar yaptık. Gece gündüz çalıştık, benim iş yoğunluğum nedeniyle Sinan Bey’in çok daha fazla emeği oldu. Biz zaten bilgileri toparlamaya başlamamıştık; 1-1,5 ay süren Hatice Hanım’ı ikna süreci sonrasında çalışmalarımız daha da hızlandı.
Belgeselinin de yapılacağından bahsettiniz. Bu konu ile ilgili ne gibi çalışmalar var?
Belgesel için dünya çapında güçlü iki isim çalışıyor. Hatice Hanım ile de görüşüyorlar. Çok büyük prodüksiyon yapılıyor, çalışmalarına başlandı.
SEKTÖRDE DARALMA VAR
Türkiye’de yapılan gazeteciliği programınız “Nedir/Ne Değildir” ışığında değerlendirmenizi istesek?
Ben on yıldır bu mesleği yapıyorum. Daha çok dış habercilik yaptım, dolayısıyla yurtdışında çalıştım ve oralarda bu işin nasıl yapıldığını görme fırsatım oldu. Çok fazla iletişim fakültesi mezunu var, çok fazla fakülte açıldı. Ekonomik nedenlerle bir kutuplaşma da söz konusu ve bütün bunlarla beraber yeni adım atmaya çalışan herkes tereddütlü ya da karamsar. Meslektaş adaylarımıza tavsiyem, kendilerini dil konusunda yetiştirmeliler, o zaman diğerlerinden ayrılabilirler.
Bu mesleğe girenlerin birçoğu spiker olmak, program yönetmek ister. İletişim fakültelerinde konferanslara gittiğimizde bu tür durumlarla çok karşılaşıyoruz. Ama şu bir gerçek ki ben ne öğrendiysem, ekrana çıkan arkadaşlarımız ne öğrendilerse sahada öğrendiler. Muhabirlik çok kıymetli, çünkü ekrandayken heybedekini tüketiyorsunuz.
SAVAŞ MUHABİRLİĞİ SOSYAL YAŞANTINIZI DA ETKİLİYOR
Savaş muhabirliği yaptınız dönemlerden bahsetmek isteriz, bu gazeteci kimliğinizi nasıl etkiledi?
Savaş bölgelerinde çalışmak, o yaşamı, o koşulu öğrenmek zor ama aynı oranda da öğreticidir. Sabah Cumhurbaşkanlığı köşkünde kahvaltı yaparken, akşam mülteci çadırlarında bir ailenin sofrasına konuk olabilirsiniz. Bu geçişi en iyi yapabileceğiniz mesleklerden birisidir, gazetecilik. Bir gün zengin bir iş adamıyla röportaj yapıp onun hayatını gördükten sonra akşam en dipteki insanın hayatına şahit olabilirsiniz. Gazetecilik yaparken her iki hayatı da kendi hayatınızın dışında tutmalısınız. Savaş bölgelerinin ise bakış acınızı değiştiren bir yanı var, hayatta daha kötü neler var diyebiliyor ve daha gamsız olabiliyorsunuz. Sosyal yaşantınıza mutlaka bir tesiri oluyor.
Yakın zamanda hayata geçirmeyi düşündüğünüz yeni bir proje veya kitap çalışmanız var mı?
Haftada iki gün köşe yazısı yazmaya başladım, haftanın beş günü yayın var, bir de üniversitede ders veriyorum bir yandan da dergi devam ediyor. Yoğun bir çalışma temposu içerisindeyim. “Cemal Kaşıkçı” kitabı bizim için sürpriz bir çalışma oldu ve bizi çok daha yoğunlaştırdı. “Libya’nın Çöküşü-Zenga Zenga” adında bir belgesel yaptık ve bu belgesel 2 bölüm halinde TRT’de yayınlandı. Libya Savaşı ve Libya’da yaşananlar; belgeselde yer almayan ve belgeselden sonra yaşanan gelişmeleri de içinde barındıran bir kitap çalışması yapmayı planlıyordum. Çalışmalarım var ama ne zaman çıkar, çıkar mı onunla ilgili net bir şey söyleyemiyorum.
GAZETECİLİK MESLEĞİNE DAİR TAVSİYELER
M. Akif Ersoy gazeteci olmak isteyen gençlere 7 tavsiyede bulunmak istese, neler söyleyebilir?
Bu mesleği yapmak isteyen kardeşlerimize tecrübe ettiğim kadarıyla tavsiyem:
Gazeteci ve yazar kimliğiniz yanında iyi bir okur musunuz?
İyi bir okurdum, artık okuyorum ama iyi bir okur değilim. Roman okumayı uzun süre önce bıraktım. Şimdi daha çok alanımla ilgili okuyorum. Yoğun çalışma tempomdan dolayı işimin gerektirdiği okumalar yapıyorum. Benim ki keyifle değil de telaşla okumaya döndü.
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı Ertesi gün ilacı