Yalnızlık senfonisi

Merjam Yazar: Merjam 25 Ekim 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Bütün insanlar sevilesidir elbette ama kadınlar bir başka sevilesi…

Yalnızlık senfonisi

 

Anlatayım: Evde kahvaltılık hiçbir şey kalmamış. Sabah erkenden markete gittim. Alacaklarımı alıp manav reyonuna geçtim. Bakınırken arkamda iki kadının sesini duydum, döndüm. Biri başörtülü, diğeri sarı saçlı, iki zarif hanım. Birbirlerinin gözünün içine baka baka hummalı bir şekilde muhabbet ediyorlar. Biri diğerine üçüncü bir şahsın, dördüncü bir şahıs hakkındaki analizlerini aktarırken diğeri de dinlediklerine gülümsüyor; “Boşver ya” filan diyor. Epey bir imrendim. Belli ki uzunca bir birliktelikleri vardı. Çünkü konuşurken birbirlerinin gözünün içine o denli dikkatle bakan iki kadının sağlam bir geçmişi olması gerekir. Sonra onları orada bırakıp fırın bölümüne geçtim.

 

Baktım onlar da peşimde. “Allah’ım” dedim, bir şeyler vesile olsa da tanışsak şu hatunlarla. “Acaba” dedim, “Hemen şimdi sabah kahvesine eve mi davet etsem, zaten evi dün temizlemişim! Mis gibi her yer. Tam zamanı! Bir daha yaza kadar öyle detaylı bir temizlik yapmaya fırsat olmayacak, hadi hemen bir merhaba de, onlara!”

 

Yapamadım. Şimdi yapsam bir dünya iş; hikâyemi en başından anlatmam gerekecek. Hikâye uzun. Hikâye, domino taşları gibi. Bir taşı çekince diğerleri de peşinden devrilecek, biliyorum. Gözüm kesmedi. Böyle iyiyim. Gider şimdi eve, ağalar gibi yaparım kahvemi, çıkarım balkona, dağları seyrede seyrede yudumlarım. Kasaya ilerledim. Marketin indirim kartını yanıma almadığımı, kasiyer kız isteyince fark ettim. Olsun, dedi. Telefon numarası da olur. Aldıklarımı poşete doldururken: Aa! Ne göreyim! Benim iki kafadar peşimde! Hay Allah’ım! Sizden kurtuluş yok demek! Bence bir merhabayı hak ediyorlar! Tekrar durdum düşündüm. Düşünürken, kafamda laf lafı açtı, taa çocukluğuma kadar indim. Hep böyle oluyor. Yok kızım, dedim. Akıllı ol! Zaten zamanın da yok. Yarın, bir gün okul başlayacak! Uzun soluklu ilişkiler için vakit çok geç hem. Başımı öne eğdim ve işime devam ettim.

 

Sonra yan kasadaki kasiyer kız bana seslendi: “Pardon,” dedi. “İndirim kartınızı kullanabilir miyiz? Hanımefendile – rin indirim kartı yokmuş da. Bir sakıncası yoksa sizinkini kullanalım.” İki naif hanımefendiyle göz göze geldik. Tatlı tatlı gülümsüyorlardı. ‘Kartım yanımda değil ama telefon numaramı geçebiliriz’ Sonra onlara tekrar döndüm ve: “Bakın kızlar” dedim. “Bu kadarı tesadüf olamaz. Şimdi numaramı veriyorum, siz de insan olun, ilk fırsatta bir kahve içmeye davet edin beni, oldu mu?” Tabi içimden dedim. İkisi de içtenlikle teşekkür ettiler. Bu defa daha bir ısındım onlara.

 

 

Az sonra hep beraber marketin kapısında bizi bekleyen servise binecektik ve bu defa fırsatı kaçırmayacaktım. Artık karşıma çıkan hiçbir fırsatı ıskalamaya niyetim yoktu zirâ. Belki bu da her şeye yeniden başlamak için bir işaretti bana. Tabi ya! Birlikte kumaş pazarına gideriz, arada bir Kozahan’da çay içeriz. Sıra geceleri senin, piknikler benim! Kendimden emin adımlarla servise eşyalarımı yerleştirdim. Şoför tam hareket edecekti ki: “Bi dakika, bi dakika şoför bey! Arkadaşlar kasada, gelmek üzereler, onları beklemezsek hayatta affetmezler beni,” dedim. Şoför bey kardeş kontağı kapattı, radyoda çalan şarkıyı dinlemeye koyulduk. Nükhet Duru’nun ‘Düşkünüm Sana’ adlı eski bir şarkısı çalıyordu. Beş, on dakika kadar bekledik. Baktım gelmiyorlar, arabadan indim ve tekrar markete girip az önce konuştuğum kasiyer kıza, o iki hanımefendiyi sordum. “Gittiler,” dedi. Dağılmıştım. Tekrar servise bindim. Camdan dışarıya bakarken özel arabalarıyla yanımdan süzüldüklerini gördüm. Ayağıma kadar gelen fırsatı tam yakaladım derken şimdi arkalarından el sallıyordum. Çok yazık olmuştu. Şoför bey kardeşim dikiz aynasından bana bakarken;

 

“Daha çok bekleyecek miyiz?” dedi. “Yok,” dedim, “Gidelim.” “E arkadaşlarınız?” diye sordu. “Ha onlar mı, onların daha alacakları varmış.” Hem zaten piknik sevmezdim ben. Ömrümde bir kere bile pikniğe gitmişliğim yoktu. Durup dururken bu piknik aşkı da nereden çıkmıştı şimdi. Tövbe tövbe!.. Müzik desen, kafam kaldırmıyor. Mutfaktaki aspiratör sesine tahammül edemiyorken sıra gecesi ha!

 

Yol boyunca ağladım. Zeynep bana kapıyı açtığında hâlen ağlıyordum. “Anne kim öldü çabuk söyle, niye ağlıyorsun?” dedi. “Nazife teyze,” dedim. “Hani, eski apartmanda, zemin katta oturan Nazife teyze vardı ya! Hani, sana kırmızı bir yelek örmüştü.” “Eee” dedi. “Artık yok,” dedim. Ölmüş. Selası okunuyordu. Bir daha hiç dönmeyeceğini düşün – dükçe kahroluyor insan! Ahh Nazife teyze! Zeynep desen, dolaptan kırmızı yeleğini buldu yavrum, öptü, sarıldı, ağladı filan. Neyse.

 

Balkondayım şimdi. Kahvemi yudumluyorum, dağları seyrede seyrede.

 

Nilgün BIYIKLI

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı