Tutunamayanların Sesi: Oğuz Atay

Merjam Yazar: Merjam 15 Ekim 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Babası istediği için mühendis olan, edebiyat hayatına 35 yaşında başlayabilen, kısa ömrüne az sayıda ama değerli eserler sığdıran, yaşarken değeri bilinmeyen, vefatından sonra değer kazanan ve eserleri gittikçe popülerleşen önemli yazarlar arasındadır. Eserlerinin niceliğiyle değil, niteliğiyle edebiyat dünyasında yer edinmiştir.

Tutunamayanların Sesi: Oğuz Atay

 

12 Ekim 1934 yılında otoriter ve ciddi bir baba ile şefkat dolu bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen Atay, içe kapanık, ailedeki ilgiyi paylaşamayan bir çocukmuş. Ondan birkaç yıl sonra dünyaya gelen kız kardeşini hiç istememiş, kardeşini bohça diye tanımlarmış. “Doğduğum zaman beni çok kıskandığını söylerler. Bana bohça dermiş, bakmış ki evden gitmiyorum, ‘Alın bu bohçayı buradan, götürün artık, hâlâ niye burada duruyor.’ dermiş. Kardeşi Okşan Ögel ağabeyinin kıskançlığını böyle anlatırmış. İlkokulda öğretmeninin ‘Kardeşini kıskanan var mı?” sorusuna sınıfta dürüstçe parmak kaldıran tek öğrenci olduğunu anılarında paylaşmıştır.

 

 

Yazar Dünyasını Etkileyen Kitaplar

 

İlkokul öğretmeni annesinin okul öncesi dönemde verdiği eğitimle okuma yazmayı okula başlamadan öğrenen Atay, okula ikinci sınıftan başlamıştır. Küçük yaşta kitaplarla tanışan yazar, ortaokul döneminde dünya edebiyatını yakından tanımış, önemli yazarların eserlerine merak salmıştır. Oscar Wilde, Stendhal, A. J. Cronin, Pitigrilli, Maurice Leblanc, Gorki, Laclos, Eliot ve Henry James gibi pek çok yazarın eserlerini okuyan Oğuz Atay, yazar olduktan sonra verdiği bir röportajda da en sevdiği yazarların Kafka ve Dostoyevski olduğunu söylemiştir.

 

 

Mühendis Yazar Oğuz Atay

 

Annesinin desteğiyle sanatın pek çok dalına yönelmiştir. Resim ve karikatür çalışmaları yapan yazar, lise zamanlarında tiyatroyla da ilgilenmiştir. Babası ise oğlunun sanat ile ilgilenmesini zaman kaybı olarak görmüş ve gereksiz olarak değerlendirmiştir. Babasının “Adam gibi bir mesleği olması gerektiği” düşüncesiyle 1957 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği bölümünü bitirerek mühendis olmuştur.

 

Askerliği bittikten sonra Denizcilik Bankası TAO’da çalışmaya başlayan Atay, kısa bir süre sonra istifa ederek İstanbul Devlet ve Mimarlık Akademisi’nde (Yıldız Teknik Üniversitesi) öğretim üyesi olur. 1975’te doçent unvanını kazanır ve “Topografya” adlı meslekî kitabını yazar. Bir yandan yazı işlerine de devam eden yazar, ekonomik sebeplerden dolayı derginin kapanması sonrası arkadaşlarıyla yeni bir dergi çıkarma kararı almış fakat karşısına çıkan engellerden dolayı kararını uygulayamamıştır.

 

 

Yaşamı ve Ölümü İroni Şeklinde

 

Oğuz Atay’ın beyninde tümör olduğunu anlaşılır ve tedavi için Londra’ya gider. Çeşitli ameliyatlardan sonra tümörlerden yalnızca bir tanesinden kurtulan yazar, Türkiye’ye geri döner. Beyninde kalan tümörlerle hayatını 13 Aralık 1977’ye kadar sürdürebilmiştir. Hayata veda ederken bile son sözlerinde ironiye yer vermiştir. Yaşamının son gecesinde arkadaşlarının evinde olan Atay, banyoya gittikten bir süre sonra onu merak eden arkadaşlarının seslenmeleri üzerine şu sözleri söylemiştir: “Sevinmeyin, daha ölmedim.” Bu sözünden kısa süre sonra o banyoda 44 yaşında hayatını kaybetmiştir.

 

 

Eserlerin Temelini İnsan Oluşturur

 

Edebiyatımızda postmodern tarzda ilk eserleri veren Oğuz Atay, çağının ötesinde düşünen bir yazar olmuş, yaşadığı dönemde anlaşılamamış ve değeri bilinmemiştir. Ona göre edebiyat insan içindir ve insanı anlatması gerekir. Yazar, ele aldığı konularla birlikte konuları kurgulayışıyla da diğer romancılardan ayrılır. Romanlarında insana dair sorunları, modernist ve postmodernist unsurları birarada kullanarak eserlerini kurgularken eleştiri, mizah ve ironi unsurlarının kullanımında da başarılı bir yazardır. Eserlerini yalnızlık, yabancılaşma, insanın bunalımı, toplumun aksayan yönleri gibi konular çerçevesinde şekillendirmiştir. İç monolog ve bilinç akışı tekniği denildiğinde edebiyatımızda akla gelen en önemli yazardır. Hayatını kaybettikten sonra değeri anlaşılan yazar adına 2007 yılında Oğuz Atay Edebiyat ödülleri verilmeye başlanmıştır.

 

 

Tutunamayanlar – Oğuz Atay

 

Romanın yazıldığı 1970’li yıllar Türk edebiyatında toplumsal konuları ele aldığı bir dönemken; Atay, edebiyatımızda daha önce görülmemiş tekniklerle toplumda tutunamayan bireylerin romanını yazmıştır. Bireyin toplumla değil, kendiyle hesaplaşmasını önemsemiş, çevresine ve kendine yabancılaşmış bireyin korkularını, yalnızlığını eserine taşımıştır.

 

 

Kurgu İçinde Kurgu

 

Konusu ve kurgusuyla da edebiyatımızda önemli bir yere sahip romanın başında “Yayımlayıcının Açıklaması” başlığı altında “Kişilerin karakterleri ve başlarından geçtiği söylenilen küçük maceralar incelenirse, bunların, günümüz insanlarına uymadığı kolayca fark edilecektir.” cümlesiyle anlatılanların bir kurgu olduğu belirtilir. “Tutunamayanlar” Turgut Özben adlı karakterin intihar eden arkadaşı Selim Işık’ın geçmişini araştırarak, hayata neden “Tutunamadığı”nı öğrenme çabasını anlatır. Turgut’un Selim’in hayat ile yaşadığını keşfetmeye çalışırken karşılaştığı her insan, Selim Işık’ı tanıyordur ve her biri ona Selim’in farklı yönlerini anlatır.

 

“Yüksek arkadaş çevrelerinde üniversite arkadaşlarından utanırdı Selim. ’Seni ele vermemizden korkuyorsun,’ diye saldırırlardı Selim’e kantinde.”

 

 

Kitap UNESCO’nun Listesinde

 

Türk Edebiyatının ilk postmodernist romanı olan “Tutunamayanlar”, kurmacanın içinde kurmacayı barındıran, diyalog içinde diyalog olan, iç monolog ve bilinç akışı tekniklerinin etkili kullanıldığı bir romandır. Çoğu zaman romanın ana karakteri Turgut’un kurduğu cümleleri sesli mi söylediğini iç sesiyle mi konuştuğunu anlayamayabiliyoruz.

 

“Aman oğlum Turgut dikkat et. Mantıkî neticeler oyununa kapılma sakın. ‘Ne yapıyorsun orada Turgut?’ ‘Düşünüyorum.’ Olmadı işte. Kendini ele verdin galiba. Yok, canım insanlar kendi söyledikleriyle ilgilidir çoğu zaman”

 

Birden fazla bakış açısının, anlatıcının hâkim olduğu roman, edebiyatımız için çoğu açıdan bir ilki temsil eder. Oğuz Atay, 1972 yılında Pakize Kutlu ile yaptığı röportajda; “Tutunamayanlar ile ne yapmak, neyi vermek istediniz?” sorusuna şöyle cevap vermiştir:

 

“Tutunamayanlar ile çok basit bir iş yapmak istedim; insanı anlatmayı düşündüm. Kapalı dünyalar içinde yaşayan yazarların bile bu cümleye hemen isyan edeceğini, ‘Peki, herkes ne yapıyor?’ diye öfkeleneceğini bildiğim hâlde bu basit gerçeği söylemekten kendimi alamıyorum. Ben, kahramanlarımın iplerini istediği gibi oynatarak insanlardan kuklalar yaratan büyük romancıların yeteneklerinden yoksunum. Roman kahramanlarına uygulayacak büyük nazariyelerim, onları peşinden koşturacağım büyük ülkülerim yok. Ya da insanlara, özellikle tutunamayanlara saygım büyük olduğu için acıyorum onlara; böyle büyük büyük meselelerin makale, inceleme, deneme gibi yazı türlerinin konusu olduğunu sanıyorum.”

 

“Tutunamayanlar” romanı, UNESCO tarafından 20. Yüzyıl Türk Edebiyatının en seçkin eseri olarak kabul edilir. Eser, birçok farklı yabancı dile çevrilmiştir.

 

 

Tehlikeli Oyunlar – Oğuz Atay

 

Oğuz Atay’ın, 1975 yılında yayımlanan üç yılda tamamladığı ikinci romanı “Tehlikeli Oyunlar”, yazarın William Shakespeare’in “Hamlet”, James Joyce’un “Ulysses” ve Nabokov’un “Solgun Ateş” eserlerinden etkilenerek yazdığı düşünülen, kurgu içinde kurgu tekniğiyle edebiyatımızın ilk postmodernist romanlarından biri kabul edilir.

 

Roman, “Tutunamayanlar” gibi tutunamayanların romanıdır. Kendini bulamayan, kendi olamayan, kendini kitaplarda, oyunlarda arayan kahraman Hikmet Benol’un hikâyesi anlatılmıştır. İroninin oldukça ustalıkta işlendiği romanda ironi ana kahramanın soyadından başlar; “Benol” kendi olamayan bir karakter için seçilen bir soyadı ve romanda yazarın meseleyi her açıdan ele aldığını gösteriyor okuyucuya.

 

 

Karakterin İç Sesi ve Toplumun Yansıması

 

Yaşadığı döneme yabancılaşan kahraman, üç katlı bir apartmanın üçüncü katında oturur; üst katında oturan Albay Hüsamettin Tambay ise kahramanımızın her zaman her yerde konuşabildiği iç sesini temsil eder. Bilinç akışı tekniğinin ustalıkla kullanıldığı romanda, Hikmet’in gerçekten Albay ile konuşup konuşmadığını anlamakta zorluk çekiliyor. Arada kalmış, yalnızlığı ve hayatı anlamaya çalışan bir tutunamayanın hikâyesi daha…

 

“Bütün hayatımı, en ince ayrıntılarına kadar düşünerek hesapladığım iyiliklerin hayaliyle geçirdim albayım. Artık ne olacaksa olsun istiyorum.”

 

Oğuz Atay, kitabı gerçek hayata o kadar yaklaşmıştır ki toplumda sıkça karşımıza çıkan düşünceleri değişiklik gösteren kararsız bir bireyi görüyoruz. Örneğin; ”Ben ölmek istiyorum sayın albayım ölmek…’’ diyen Hikmet başka bir bölümde, ”Ben yaşamak istiyorum, yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum.” diyor.

 

 

Oyunlarla Yaşayanlar – Oğuz Atay

 

Oğuz Atay’ın “Gerçek bir tiyatroda” oynanmasını istediğini söylediği eseri, “Oyunlarla Yaşayanlar”, Atay’ın kaleme aldığı tek tiyatro eseridir. Diğer eserlerinde de olduğu gibi tiyatro oyununda da yazar, bireyin içsel hesaplaşmalarını ve toplumsal konularını ele almıştır. İroniyi başarıyla kullanarak toplum-birey ilişkisini anlatmıştır. Yazarın, neredeyse eserlerinin tümünde ele aldığı hayatın bir çeşit “Oyun” olduğudur.

 

Yazara göre oyun sözcüğünün kelime anlamını romanın karakteri Hikmet’in ağzından okuruz: “Oyunlar gerçeğin en güzel yorumlarıdır. Bizim gerçek dediğimiz şey de bazı güçlükler yüzünden iyi oynanamayan oyunlardır.” Yazarın bir tiyatro oyunu olarak yazdığı oyunun aslında “Oyun içinde oyun” olduğunu düşünebiliriz.

 

 

Günlük – Oğuz Atay

 

Edebiyatın kendi çağında değeri bilinmeyen ve gizemli, tutunamayanların sesi olan yazarının merak edilen günlüğü, yazarın ölümünden sonra 1987 yılında yayımlanmıştır.

 

“Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda bana bunu da yaptınız” sözleriyle başlayan bölüm. “Günlük” kitabının sonunda, Atay’ın tamamlayamadığı eseri Eylembilim’den şimdilik bulunabilen parçalar da yer alıyor.

 

 

Korkuyu Beklerken – Oğuz Atay

 

“Korkuyu Beklerken” kitabı, 1975 yılında yayımlanan, toplumdan soyutlanan kahramanları ve modern dünyanın içinde sıkışan insanları konu alan sekiz öyküden oluşur. Kitaba adını veren “Korkuyu Beklerken” öyküsü özel bir tiyatro tarafından 2008’den itibaren sahnelenmektedir. Yazar hayattayken, kitapta yer alan Beyaz Mantolu Adam hikâyesine kısa film çekmiş., fakat film kaybolmuştur.

 

 

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio