Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!
Öğrencilerinin Sabahattin Ali’ye yazdığı mektuplar ile onu ne kadar sevdiklerini ve onun ne kadar iyi bir öğretmen olduğunu gözlemliyoruz. Dostlarıyla mektuplarında ise Sabahattin Ali’nin mizah yönünün geniş olduğunu ve şaka yapmayı sevdiğini anlıyoruz.
Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden olan Sabahattin Ali, eserlerini gözlemci ve toplumcu bir anlayış üzerinden yazmıştır. Romanları ve öykülerinin bu kadar benimsenmesinin bir sebebi de olay örgüsünü gözlemci bakış üzerine kurmuş olmasıdır. Ona göre edebiyatın amacı insanlarda güzel ve iyi olan tarafı ortaya çıkarmaktır. Şiirlerin ise hayatında bambaşka yeri vardı, çünkü edebiyata şiir yazarak başlamıştı… Sabahattin Ali’nin pek fazla bilinmeyen bir mizah yönü vardı, bakanlık onaylı çıkardığı Markopaşa Gazetesi ile dönemin Türkiye’sine farklı bir soluk getirmişti. Türkiye’de yaşanan olaylara mizah yönüyle bakan ve haftalık çıkan gazete, Türk basınında en yüksek tiraja ulamış gazeteler arasında yer alır.
Markopaşa Yazıları ve Ötekiler
Cumhuriyet edebiyatının önde gelen öykü ve romancısı Sabahattin Ali, eserlerini gözlemci ve gerçekçi anlayış içerisinde kaleme almış, edebiyatta gerçekçi olunması gerektiğini söyleyerek bunun mücadelesini vermiştir. Bu kitap, Sabahattin Ali’nin yazıları, denemeleri ve onunla yapılan mülakatlardan oluşur. Aynı zamanda haftalık çıkan mizah gazetesi Markopaşa’daki yazılarına da yer verilir.
Sabahattin Ali ‘Markopaşa’ isimli mizah dergisi çıkarıyordu. 25 Kasım 1946 tarihli o yazısında şunları kaleme almıştır;
‘İstiklal
Evet, Mustafa Kemal’in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletler Kurulu’ndaki murahhası, Ürdün’ün her bakımdan müstakil ve tam manasıyla hür olduğunu, hemen Birleşmiş Milletler Kurulu’na katılmasının gerektiğini ileri sürmüş…
Acaba Mustafa Kemal’in memleketinde bu kadar kısa zamanda istiklal anlayışı bu kadar kökten değişmeler mi geçirdi? Acaba bu memlekette Ürdün’dekine benzeyen bir istiklali soğukkanlılıkla karşılayacak olan kimseler mi türedi? On sekiz milyon insan, Ürdün gibi müstakil olmamak için gene silaha sarılmaya her an hazırdır. Bu milletin emperyalistler elinde bir kere daha oyuncak olmaya hiç niyeti yoktur. Aksini düşünenler, Damat Ferit’in hüsranına uğramaya mahkûmdurlar.’
Hep Genç Kalacağım
Sabahattin Ali, kırk bir yıllık ömründen geriye çok sayıda mektup bırakmıştır. Sevdiklerinden hep uzak yaşamak zorunda kalan Ali, kaleme sığınarak mektup yazmıştır. Sabahattin Ali’nin mektuplarından iç dünyasını, yaşamını, mizah ve edebi yönünü daha iyi anlayabiliriz.
Mektup Yazmayı Çok Severdi
Sabahattin Ali’nin eşi Aliye Hanım’a yolladığı mektuplarda hep ‘bana uzun mektup yaz’, ‘acele mektup yaz’, ‘bana her hususta mufassal mektup yaz’ dediğini gözlemleriz, Sabahattin Ali hem mektup yazmayı hem de mektup almayı çok severdi. Belki de sevdiklerine olan özlemini öyle gidermeye çalışıyordu. Aynı zamanda kitapta yer alan Sabahattin Ali mektuplarında, dönemin Türkiye’sinde yaşanan siyasi olaylar ve dünyada yaşananlar hakkında da bilgiler verilir.
Bilinmeyen Yönlerine Işık Tutuyor
Eserde Sabahattin Ali’nin hayatı hakkında bilinmeyen yönler okurlara sunulur. Öğrencilerinin Sabahattin Ali’ye yazdığı mektuplar ile onu ne kadar sevdiklerini ve onun ne kadar iyi bir öğretmen olduğunu gözlemliyoruz. Dostları ile mektuplarından Sabahattin Ali’nin mizah yönünün geniş olduğunu ve şaka yapmayı sevdiğini anlıyoruz. Eşi ile mektuplarından ise özlem duygusunun ne kadar büyük olduğunu ve kızını çok özlediğini hissediyoruz.
Sabahattin Ali’nin Öğretmenlik Dönemi
Eserde 1922 yılı not düşülerek, ailesi ile birlikte Edremit’te yaşayan Sabahattin Ali’nin, Edremit İptidai Mektebi’ni bitirdikten sonra bu yılın sonbaharında Balıkesir Dârü’l Muallimîni’ne (Öğretmen Okulu) başladığı belirtilir. 1928 yılında ise Sabahattin Ali, sınavı kazanarak Maarif Vekâleti tarafından Almanya’ya öğrenci olarak gönderilir. Deutsches Institut für Auslander’den sonra Potsdam yakınlarındaki Templin’de Joachimstaler’de eğitimine devam ettiği ifade edilir. Eğitimine Almanya’da devam eden Sabahattin Ali, başta Alman yazarların eserleri olmak üzere pek çok kitap okumakta ve mektuplarında bu isimlere yer vermektedir. 1930 yılında Sabahattin Ali’nin ilk toplumsal gerçekçi öyküsü olan ‘Bir Orman Hikâyesi’ Resim Ay’da yayımlandı. 1932 yılında ise ‘Kuyucaklı Yusuf’ Yeni Anadolu gazetesinde tefrika edilmeye başlandı. Fakat gazetenin sahibi Cemal Kutay yazıların teliflerini ödemeyince Sabahattin Ali yazılarını yarım bıraktı. Bu tartışma sonrasında Cemal Kutay ve Emin Soysal bir akşam toplantısında Sabahattin Ali’nin okuduğu bir şiiri ihbar ederek, tutuklanmasına neden oldular.
Muallimler Birliği İdare Heyeti Riyaseti’ne
“Memleketimizde intişar eden Yeni Anadolu gazatesinde ‘Hayırlı bir haber’ serlevhasıyla Maarif Müfettişi Ali Rıza Bey aleyhinde ve terbiye gayri muvaffık bir yazı intişar etmiştir. Bu yazıda ‘memleketi maarif namına’ tabiri de kullanılmaktadır. Memleket maarifinin mümessili demek olan Muallimler Birliği gazetede intişar eder bu yazıya iştirak etmekte midir iştirak etmiyorsa bu yazı tekzip edilmiş midir? Şimdi kongre huzurunda bu meselenin mevzubahis edilmesini ve memleket muallimlerinin bu yazıya iştirak etmediklerinin, bu yazıya terbiyesizce bulduklarının tespitini rica ederim efendim.”
Öğrencilerinin Sabahattin Ali’yi çok sevdiğini belirten mektuplarından:
“Sevgili Hocam, Talebeleriniz sizi unuttu zannediyorsunuzdur. Fakat biz talebeleriniz sizi unutmuyorlar. Her ders sizi arıyorlar ve kalplerinden çıkaramayacaklar.“ 23.01.1932
‘Hocamız, Sizi biraz rahatsız edecektik. Fakat gardiyanlar görüşmemize müsaade etmedi. Hürmetler.
Sabahattin Ali’nin Eşine Yazdığı Mektuplarından…
‘Benim Sevgili Aliye’m Mektubunu aldım. ‘Ben fena kız değilim, senin meyus olmayıp saadetin için hayatımı feda etmeye hazırım! Diyorsun. Aliye, bana böyle şeyler yapma… Sonra sana deli gibi aşık olurum. Senin ne iyi kız olduğunu biliyorum. Muhakkak ki hayatımda yaptığım en iyi iş seninle hayatımı birleştirmek oldu. Bundan sonra ne diye kederli ve üzüntülü şeyler yazmayalım… İkimiz de yalnız neşeden ibaret mektuplar yazmalıyız. Mektubundaki ‘beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm’ cümlesini belki elli defa okudum. Ah Aliye, seni isteyebileceğinden çok seveceğim. Benim nasıl sevebileceğimi göreceksin… İçim şimdiden İstanbul’a gelmek, seni görmek iştiyakıyla dolu… Şiir kitabının sonlarındaki… kıskanma. Hiçbir zaman dolmamış olan boş gönlümün sesleridir onlar. Sana bu mektupla bir şiir gönderiyorum. Bu şiir bütün mazim ile alakamı kestiğime alamettir… Yazacağını söylediğin birçok şeylerden bahseden mektubunu beklerim. Derhal yaz. Uzun, çok uzun şeyler yaz… Seni hasretle kucaklarım benim bir tanecik Aliye’m. Sabahattin Ali’
Mizah Gazetesi Marko Paşa Üzerine
‘Sevgili Aliye
Mektubunu da kartını da aldım. Çok meşgul olduğum için biraz geç cevap veriyorum. Gazeteyi herhalde aldın. Arkadaşlar ne diyorlar? Bu iş beni bir hayli yordu. Hele dün, yani gazetenin çıktığı pazartesi sabahı çok alçakça bir oyunla karşılaştık. Gazeteyi İstanbul’a ve Ankara’ya tevzi işini üzerlerine alan bayiler son dakika sobataj yaptılar. ‘Biz bu gazeteyi dağıtmayız! dediler. Bunun üzerine Aziz Nesin ile ben gazeteleri toplatıp tevzi ettik. Bununla beraber Markopaşa bir gün içerisinde satıldı. Zaten 6000 nüsha basmıştık. İkinci nüshayı daha fazla basmayı düşünüyoruz. Ankara’da da satılıyor mu? Herkes ne diyor? Bana bunları mufassalan bildir. Ben aralık ayının ortalarına doğru Ankara’ya döneceğim. Şimdilik işleri tek başına Aziz Nesin’in üzerine bırakmama imkân yok. Henüz siyasi bakımdan da mizah seviyesi bakımından da kontrole muhtaç. Hiç olmazsa dört nüshayı ben çıkaracağım.
Kocan Sabahattin Ali’
Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali’ye olan düşkünlüğü ise yazdığı mektuplarda da gözükmektedir.
‘Sevgili Filiz’im,
Bana uzun ve güzel mektuplar yaz. Hikâye gibi olsun. Ben gelinceye kadar en aşağı iki kilo şişmanla gözlerinden, yanaklarından öperim. Baban S. Ali’
Bütün Şiirleri
Sabahattin Ali şiir yazmaya çok önem verirdi, kaleminden çıkan birçok şiir, ünlü bestekârlar tarafından bestelenmiştir.
Hayatımızın bir döneminde mutlaka dinlediğimiz ve Sabahattin Ali’ye ait olan o şiirler! Sabahattin Ali’ye ait olduğunu bilmediğimiz 5 şarkı;
Leylim Ley
Zülfü Livaneli
Döndüm daldan düşen kuru yaprağa
Seher yeli dağıt beni kır beni
Götür tozlarımı buradan uzağa
Yârin çıplak ayağına sür beni
Göklerde Kartal Gibiyim
Volkan Konak
Göklerde kartal gibiydim.
Kanatlarımdan vuruldum
Mor çiçekli dal gibiydim,
Bahar vaktinde kırıldım.
Çocuklar Gibi
Sezen Aksu
Bende hiç tükenmez bir hayat vardı
Kırlara yayılan ilkbahar gibi
Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
Göğsümün içinde ateş var gibi
Aldırma Gönül
Edip Akbayram
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma
Geçmiyor Günler
Ahmet Kaya
Burada çiçekler açmıyor
Kuşlar süzülüp uçmuyor
Yıldızlar ışık saçmıyor
Geçmiyor günler geçmiyor
Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı
Bir cevap yazın