Müziğin sosyoloğu arabesk mi?

Merjam Yazar: Merjam 17 Ekim 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Arabesk, TDK sözlüğünde “Arap müziğini andıran, genellikle karamsarlığı konu edinen müzik türü” şeklinde tanımlanmıştır. Arabesk müzik tarzı birçok araştırmacının ilgisini çekmiştir. Çünkü arabesk, müzikten öte sosyoloji ve psikoloji gibi ilim dallarını da içinde barındırır.

Müziğin sosyoloğu arabesk mi?

 

 

Türkiye’de ilgiyle dinlenilen müzik tarzı olan arabesk, şarkı şekliyle ilk kez 1940’lı yıllarda ortaya çıkmıştır. 1960’lı yıllara gelindiğinde Adnan Şenses, Orhan Akdeniz, Ahmet Sezgin gibi sanatçılar Arapça müzikteki raks melodisini Türkçe şarkılar için kullanmış ve Türkçe arabesk müziğinin gelişmesine katkı sağlamışlardır.

 

 

Müziğin Önemli Temsilcileri

 

Türk müziğinin önemli sanatçılarından olan Orhan Gencebay, Erkin Koray gibi bazı sanatçılar arabesk müziğini Anglo-Amerikan müziği Rock and Roll ile birleştirmişlerdir. Arabesk müziği zamanla Arabesk-pop, Arabesk-Rock, Arabesk-rap gibi alt başlıklara ayrılmıştır. Bu müziğin önemli temsilcileri olarak Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Ferdi Tayfur, Hakkı Bulut gibi sanatçılar sayılabilir. 1980’li yıllarda arabesk müziğin önemli kadın temsilcilerinden biri de Bergen’di.

 

 

Biliyor muydunuz?

 

Türkiye’de Youtube Verilerine En Çok Dinlenen 5 Arabesk Parça:

 

  • Orhan Gencebay – Hatasız Kul Olmaz
  • Müslüm Gürses – Tanrı İstemezse
  • Müslüm Gürses – Nilüfer
  • Ferdi Tayfur – Merak Etme Sen
  • Bergen – Benim için Üzülme

 

Hazırladığımız dosya çalışmamızda müziği ve arabeski konu alan kitaplara yer verdik. Türkiye’de izlenme rekoru kıran Müslüm filmini inceledik ve Müslüm filminde Müslüm Gürses’in gençliğini oynayan Şahin Kendirci ile film üzerine kısa bir söyleşi yaptık.

 

 

Arabesk – Uğur Küçükkaplan

 

Arabesk, Türkiye’de en çok dinlenen müzik türüdür ve kitap, arabesk müzik tarzını önyargılardan uzak bir şekilde ve bilimsel olarak incelemektedir.

 

 

Arabesk Bilimsel Araştırma Konusu

 

Uzun yıllar siyasi ve kültürel kutuplaşmaların odağında yer almasına rağmen, sanatsal bir üslup olan arabesk ihmal edilmiş, akademik müzik çevrelerince de en ufak bir ilgi görmemiştir. Yazar, bugüne dek arabesk üzerine yapılan araştırmaların sosyologlarca yazılmış birkaç kitaptan ibaret olmasının hem konuya duyulan ilgisizliğin hem de müzikolojinin Türkiye’deki hazin durumunun bir göstergesi olduğunu belirtir. Hâlbuki siyasi ve toplumsal dönüşüm sürecinin bir parçası olarak evrilen ve barındırdığı öğelerle farklı müzik türleriyle eklemlenen arabesk, Türkiye’deki popüler müziklerin yapısını besleyen tartışmasız en temel üsluptur.

 

 

Schumann’ın Arabesk Anlayışı

 

Eser, Almanya’da Romantik hareketinin öncülerinden olan Robert Schumann’ın arabesk müzik olarak nitelendirdiği müzik ile Türk arabeski arasındaki farklıları açıklamaya çalışmaktadır.

 

 

Arabeskler ve Tılsımlar – Erdmute Heller

 

Doğu ve Batı müziği arasındaki benzer yönleri araştıran kitap, küreselleşen dünyada kültürlerin birbirleriyle harmanlandığını dile getirir.

 

Yazara göre Doğu ve Batı kültürü toplumlarında, gözlenebilen çok temel farklılıklar vardır. Bu farklılıklar, ister istemez iki kültürün müziğine de yansımıştır. Klasik Batı müziğinin yüzyıllar boyunca evrimleşmiş yapısı sayesinde, kuramsal bir temele dayanan tüm detayların basılı nota üzerine yansıtıldığı bir müzik haline gelmiştir.

 

“Orta Asya’da göçebe hayat sürerken, komşu Çin, Moğol ve Hint müzikleriyle, Batı Asya’da Fars müziğiyle karşılaşan Türkler, göçlerle Ortadoğu müzik kültürlerine Asya kökenli dinamikler kazandırmışlardır. Çin imparatoru Wu-ti ile evlenen bir Türk prensesinin, Su-ch’i-p’o adında Kuçalı bir müzikçiyi MS. 568 de yanında Çin’e götürdüğü, tarihsel kaynaklarda bahsedilen bir olaydır (Malm, 1967:115). Türkler, Anadolu’ya yerleşmelerinden sonra çevre müzikleriyle etkileşimleri devam etmiş ve Osmanlı döneminde özellikle İstanbul her yerden müzikçilerin akın ettiği, Doğu’nun en büyük müzik merkezi haline gelmiştir.”

 

Yazara göre Doğu ve Batı kültürleri; bilgi, teknoloji, edebiyat ve bilgelik konularında birbirleriyle sürekli etkileşim hâlindedir. Eser, Doğu kulağındaki Batı müzik dallarının, Batı kulağındaki Doğu müziğinin ezgilerini araştırır.

 

 

Müzikle Tedavi – Ahmet Şahin Ak

 

“Avrupa ve Türk İslâm Medeniyetinde Müzikle Tedavi” kitabı tarihi kaynaklara dayanarak, en eski dönemlerden 20. Yüzyıla kadar Doğu ve Batı medeniyetinin müzikle tedavide eriştikleri noktaları ve bilgi birikimlerini incelemektedir.

 

Eser, müzikle tedavi konusundaki ilk düşünceleri ve uygulamaları listelemektedir. Ayrıca okurlara İslâm dünyasında müzikle tedavi uygulayan hastaneler ve tedavi metotları hakkında bilgi vermektedir.

 

 

Din ve Irk Farkı Gözetilmeden

 

“Yıldırım Beyazıd Hastanesi: Niğbolu savaşında Türklere esir düşüp 1402 yılında kadar Yıldırım Beyazıd’ın hizmetinde bulunan Alman Johanna’ın hatıralarında belirttiğine göre o devirde Osmanlı başşehri Bursa’da faaliyette olan sekiz hastanede din ve ırk farkı gözetilmeden bütün hastaların tedavileri yapılıyordu. Bugün bu sekiz hastanenin yalnız 1390-1394 yılları arasında Yıldırım Beyazıd’ın inşa ettirdiği hastaneden bir metre kadar bazı duvar harabeleri kalmıştır.”

 

 

Müziğin İnsan Üzerindeki Etkisi

 

Osmanlı devleti, akıl hastalarına özel hastaneler inşa ettirmiştir. Kitapta yer alan özel hastanelerden biri olan “Fatih Darüşşifası”, Sultanahmed Camii’nin güney doğusunda kurulmuştur. Zamanın tahribatından kurtulamayarak yıkılmış ve bugün herhangi bir kalıntısı dahi mevcut bulunmayan bu Darüşşifa, 1470 senesinde faaliyete geçmiştir.

 

“Nûreddin, Dimaşk’ı ele geçirdiğinde şehirde Selçuklu hükümdarı Dukak tarafından inşa ettirilmiş olan küçük bir hastane vardı. İbn Butlân’ın 1048-1049 yılında Haleb’i ziyaret esnasında şehirde bir hastane bulunuyordu, fakat bu da sonradan kullanılmaz hale gelmişti. Nûreddin hükümdarlığının ilk yıllarında bu hastaneyi islâh ederek yeniden faaliyete geçirdi. İbn Cubeyr bu hastaneye bir de kadınlar kısmı ilave ettirmiştir. Nûreddin 1154 yılında Dimaşk’ı (Şam) alınca şehirde eski hastaneden ayrı yeni hastane kurdu.”

 

Güzel bir müziğin, bilgi ve sağlık sunan, uyaran, canlandıran, dinlendiren, sakinleştiren yani insan varlığını zenginleştiren bir faktör olması çok doğaldır. Yazara göre müzikle tedavide bazı sorunları çözmek için öncellikle müziği oluşturan elemanları çözümlemek gerekir; bunlar melodi, ritim ve armonidir. Daha sonra ise bunların insan üzerindeki etkisini saplanmalıdır. Tedavi aracı olarak müziğin kullanılmasında temel olarak iki yöntem vardır. Bunlar bir tanesi aktif yöntem diğeri ise pasif yöntemdir.

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio