Kübra Par: İşin mutfağına girin

Merjam Yazar: Merjam 22 Kasım 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

“Gazeteci ya da televizyoncu olmaya hevesiniz varsa okulda fazla oyalanmayıp bir an önce işin mutfağına girin, farklı yerlerde staj yapın. Her gün en az 3 gazete ve belli başlı köşe yazarlarının tümünü okuyun, haber sitelerini takip edin”

Kübra Par: İşin mutfağına girin

 

Gazeteci Kübra Par, “Sorular önemlidir. Öncelikle röportaj yapacağım kişiyi iyice tanımaya çalışırım. Daha önce verdiği röportajlar, demeçler, hakkında çıkan yazılar, ne varsa hepsini okurum. Belli bir konuda konuşacaksak o konu hakkında da çalışmak gerekir.” diyor.

 

 

Genel bir soru ile başlamak istiyorum. Gazetecilik mesleğine nasıl başladınız? Ve neden röportaj?

 

Üniversitede siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler okumuştum. Boğaziçi Üniversitesi’nde doktora yaparken birden kendimi boşlukta hissettim. Üniversitede asistan olarak görev yapmak istemiyordum, başka iş yapabilir miyim diye düşünmeye başlamıştım ki, bir arkadaşım Habertürk’te web sitesinde çalışmak üzere bir kültür sanat editörü arandığını söyledi. Açıkçası fazla düşünmeden kabul ettim, bir yerden başlamak gerekti… Düzenli gazete okuyan biri olarak röportajcılığa özel ilgim vardı. Gazetelerin bana en heyecan veren kısmı röportaj sayfalarıydı. Özellikle “Pazartesi röportajları” diye tabir edilen haftalık gündem söyleşilerinin sıkı takipçisiydim. Yapmak istediğim şeyin bu olduğunu fark etmem fazla zaman almadı. İşe başladıktan çok kısa bir süre sonra başlayan röportaj yolculuğu, önce internet ardından gazetede devam etti. Gazetemiz kapandı ama Habertürk web sitesinde her Pazartesi söyleşiler yapmaya devam ediyorum. İşimi çok seviyorum.

 

 

Bu zamana kadar ilgi çekici isimlerle gündem oluşturacak röportajlara imza attınız. Röportaj yaptığınız isimler arasında sizi en çok zorlayan isim veya isimler kimlerdi? Ve sohbetinden en keyif aldığınız isimler…

 

Zorlayan değil ama en ilginç olanı sanırım ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in eşi Jill Biden ile yaptığım röportajdı. İstanbul’a ziyaretleri sırasında iki gün boyunca Dr. Biden’a eşlik eden tek gazeteci bendim. Röportajın kendisi değil ama tüm o güvenlik protokolüne ve öğlen yemeğinde Biden dahil tüm ekibin kendi hesabını ödediğine şahitlik etmek enteresandı. Bu arada size küçük bir sır, ABD’de Başkan ve Başkan Yardımcısı’nın eşlerine eşlik eden ve işi yalnızca Hanımefendi’ye çekim sırasında nasıl poz vermesi ve nasıl gülümsemesi gerektiğini söylemek olan mihmandarlar var…

 

 

Bir röportaja nasıl hazırlanırsınız?

 

Sorular önemlidir. Öncelikle röportaj yapacağım kişiyi iyice tanımaya çalışırım. Daha önce verdiği röportajlar, demeçler, hakkında çıkan yazılar, ne varsa hepsini okurum. Belli bir konuda konuşacaksak o konu hakkında da çalışmak gerekir. Sonra sorularımı hazırlarım. Gazete röportajı yapacaksam yaklaşık 20 kadar soru olur önümde, sohbetin gittiği yöne doğru yeni sorular eklenir. En az bir-bir buçuk saat konuşurum. Söz konusu bir televizyon röportajı ise daha dikkatli çalışırım. Önümde mutlaka net bir içerik akışı olur. Farklı başlıklar altında kümelenmiş sorular yazarım. Hatta bir önceki soruya vereceği yanıtın ne olacağını tahmin etmeye çalışarak ona bağlı alternatifli sorularla bir oyun planı kurmaya çalışırım. En son içerik editörümüz-koordinatörümüzle sorulara son şeklini veririz. 45 dakikalık program için bugüne kadar hiç 70 sorudan az bir akışla çıkmadım. Elbette program sırasında spontane sorular da soruyorum ama işi şansa bırakmamak, cephaneyi dolu tutmak lazım.

 

 

Röportaj yaparken nelere dikkat edersiniz?

 

Kulağa çok beylik bir laf gibi gelebilir ama gazetecilikte tarafsızlık hakikaten çok önemli… “Bir röportajcının uzak durması gereken 3 şeyi say” deseniz “Klişe sorulardan uzak dur, ön yargı ile aklından geçeni karşındakine söyletmeye çalışma, karşındaki sevdiğin veya görüşleri sana çok uyan biri dahi olsa asla çanak tutacak soru sorma” derdim. Ayrıca gazete röportajlarını yayınlamadan önce konuştuğum kişiye mutlaka göndermeye çalışırım çünkü vuruş sayısını tutturmak için kısaltma yapmak gerektiğinde anlam farklılıkları doğabiliyor. Bazen tek bir başlık o kişinin günlerce hedefe konmasına neden olabilir ve her gazetecinin kâbusu yayın sonrası “Ben onu öyle söylemedim” suçlamasıyla karşı karşıya kalmaktır. Bir cümleyi cımbızlayıp, onu başlığa çekip, polemik yaratmayı maharet sanan meslektaşlarımız var ama ben bunun ucuzluk olduğunu düşünenlerdenim…

 

Tabii ender de olsa röportajı gönderdiğinizde baştan aşağı değiştirmeye kalkışanlar çıkabiliyor, buna karşı en doğru taktik röportajın deşifresini değil tasarlanan sayfanın fotoğrafını göndermek ve yalnızca maddi yanlışlar varsa onları düzeltebileceğinizi söylemek… Bu arada ses kaydı alıyorsanız iki farklı kayıt açmayı ihmal etmemek lazım, birinin başına bir şey gelse bile yedeğiniz olmalı…

 

 

Kübra Par için olmazsa olmaz nedir?

 

İç huzuru…

 

 

 

Meslek hayatınızda dönüp baktığınızda unutamadığınız bir anınız var mı?

 

Henüz o derece büyük bir anım yok, umarım bir gün olur.

 

 

Kübra Par ekran dışında nasıl birisidir?

 

Daha rahat! Ekranda hele de canlı yayında kameraları tamamen unutup daha içten olabilmeyi isterim, zamanla olur diye umuyorum…

 

 

Sosyal medyadaki paylaşımlarınızda sanata ve eskiye karşı bir ilginiz var… Hobileriniz nelerdir?

 

Hobi kelimesini sevmeyenlerdenim. Gazeteciliğe başlayıncaya kadar edebiyat ve sanatla epeyce ilgiliydim. 20’li yaşlarımın başında pek çok edebiyat dergisinde yazdım. Sonra bir güncel sanat merakı başladı, bir süre Ayşe Erkmen’e asistanlık yaptım ama kendi işlerimi üreteceğim bir aşamaya gelmeden gazetecilik serüveni başladı. İlla bir hobi olarak söyleyeceksek sanırım mimariye olan ilgimi bu şekilde değerlendirebiliriz.

 

 

Bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz?

 

Son derece sıradan… Gazeteye hemen her gün gidiyorum, akşamları da ev…

 

 

Yakın zamanda severek okuduğunuz bir kitap oldu mu?

 

Elimde Medya Grup Başkanımız Kenan Tekdağ’dan aşırdığım, Steven Levitsky ve Daniel Ziblatt’ın kaleme aldığı How Democracies Die, What History Reveals About Our Future adlı kitap var. Geçen hafta bir arkadaşım Pierre Hadot’nun Yaşam için Felsefe adlı kitabını hediye etti, çok bilinen bir kitap ama ben ıskalamışım, severek okudum.

 

 

İletişim fakültesinde okuyan gençlere ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?

 

Gazeteci ya da televizyoncu olmaya hevesiniz varsa okulda fazla oyalanmayıp bir an önce işin mutfağına girin, farklı yerlerde staj yapın. Her gün en az 3 gazete ve belli başlı köşe yazarlarının tümünü okuyun, haber sitelerini takip edin. Dünyada olup biteni de ıskalamayın, akşamları uluslararası yayın yapan TV’lerde neler konuşulduğuna göz atın. Sadece sosyal medyaya düşen haberleri okumak size bir şey kazandırmaz. İmkânınız olursa iletişim fakültesi sonrası, hukuk, iktisat, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, sosyoloji gibi alanlarda yükseköğrenim yapın… “Bunların hepsini yapıyorum ve işim yok” diyorsanız bizi arayın.

 

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı