Kadınlar kuralını koymadıkları oyunda eleştiriliyor

Merjam Yazar: Merjam 28 Ekim 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Siyasete “Kadın eli değmesinin” uzlaşmacı ve barış dolu bir tonu siyasete katacağını beklemek ne kadar doğrudur?

Kadınlar kuralını koymadıkları oyunda eleştiriliyor

 

Beklenti, her ne kadar umut dolu bir sözcük olsa da kimi zaman kendisinden bir şey beklenen tarafı ağır bir sorumluluk altına sokabilir; eşitlerinizden ya da eşit olduğunuzu düşündüklerinizden daha fazla çaba göstermenizin istenmesi/beklenmesi/umut edilmesi, adalet duygusunu dahi zedeleyebilir.

 

Beklentiler ve bunların sonuçları pek çok konunun ve hikâyenin temasını oluşturabilecek bir genişliğe sahipken bu yazıda, politik yaşamın ve kariyerin iktidarı en çok elinde bulunduran noktalarındaki kadınlardan beklentilere değinildi; tartışma bu çerçeveyle sınırlandırılmaya çalışıldı. Çünkü, politika ya da “Politik olan” hem sorunların çözümüne ilişkin inancı beraberinde taşıyan karizmatik ve idealist liderlerin varlığını barındırabilen bir umut alanı hem de çıkarların ve değerlerden arınmışlığın kol gezdiği bir savaş alanı olarak tanımlanabilir. Fakat hepsinden önce çoğu zaman siyaset “Erkek işi”1 olarak görülür, kadınlar bu işe talip olduklarında ya erkekleşmekle suçlanır ya da herhangi biri yaptığında sadece “Hata” olarak adlandırılan eksiklikleri birden büyüteç altına alınarak “Hayal kırıklığına” dönüşür. Siyasete “Kadın eli değmesinin” uzlaşmacı ve barış dolu bir tonu siyasete katacağını söylemek ya da bunu beklemek ne kadar doğrudur?

 

 

Aynı Yerlerde Durduğumuzda Aynı Şeyleri mi Görürüz?

 

Erkeklerin çatışmacı bir tavır sergilerken kadınların uzlaşmaya daha çok önem verdiklerini söylemek pek çok sorunu beraberinde getirir. Bu soruna en genel hâliyle “Genelleme” sorunu diyebiliriz. Fakat feminist literatürde bu durumu daha detaylı bir şekilde anlamamızı sağlayacak “Kavram setleri” bulmak mümkündür. Bu kavramları “Kadın deneyimleri”, “Özcülük”, “Feminist duruş” olarak sıralayabiliriz. Her bir kavram aynı zamanda bir diğeri ile de yakın ilişki içinde bulunur.

 

“Duruş”, Marksizm kaynaklı bir sözcüktür. Kişinin, hayatın ve sistemin tüm akışını bir yerden bakarak anlamlandırmasını ima eder. Kapitalizmin sınıf ilişkileri üzerinden anlaşılmasında ve iktidar pratiklerinin ele alınmasında “proleteryanın” durduğu yer esas alınır. Bu nedenle işleyişe ilişkin bilgi verilerken “Sömürüden”, “Hegemonyadan”, “Baskıdan” bahsedilebilir. Aynı süreç burjuva açısından ele alınsaydı bu kelimeler durumu anlatmak için kullanılmayabilirdi. Kısaca insanların olayları yorumladıkları ve deneyimledikleri bir yer olduğu, farklı yerlerde “Durduğumuzda” bu yorumların değişebileceği ana fikirdir.2 “Duruş”, feminizme transfer edildiğinde “Kadınların” baktıkları yerden sorunların ele alınması ve yorumlanmasıdır. Böylesi bir yaklaşım tarih boyunca “Görünmez” kılınmış ve “Sessiz” kalmış kadınların yaşamlarını anlamak noktasında önemli bir husus olurken aynı zamanda olayların farklı yönlerini bize göstererek tanımları ve bu tanımları yaparken kullanacağımız kavramları da genişleten olumlu bir adımdır.3 Fakat bunun yanında yukarıda bahsettiğimiz diğer iki kavramı gündeme getiren -kadın deneyimleri ve özcülük- tartışmalara da kapı aralar. Özcülük, bir kişiye sırf belli bir cinsiyete sahip olması nedeniyle birtakım değişmez ya da doğuştan gelen özellikler atfetmek anlamına gelir. Bu atıf, cinsiyetlerin doğuştan getirdiği birtakım özleri olduğunu ima edebileceği gibi kişilerin mekân ve zamanda durdukları yerlerde benzer deneyimleri yaşayacaklarını iddia etmek gibi sonradan kazanılan özellikler için de ifade edilebilir.4 Kadınların tümünün benzer deneyimlere sahip olduklarını/olacaklarını söylemek de bizi bu kapıya çıkarır. Fakat hiçbir ortak deneyimleri olmadığını ima etmek de kadın hareketine ket vurur.

 

 

Kadınların (Politik) Deneyimleri

 

Kadınların erkeklerden farklı düşünebileceklerini, bu düşüncelerin ise bir eksiklikten ziyade bir “Alternatif” olarak ele alınmaları gerektiğini öne süren en çarpıcı çalışma Carol Gilligan’ın çalışmasıdır. Gilligan, erkeklerin “Akılcı karar verme” özellikleri gösterirken kadınların “Özeni/bakımı” merkeze alan ve ilişkileri önemseyen yaklaşımlarının “Akılcı” olmamalarının dolayısıyla yetersizmiş gibi resmedilmelerinin doğru olmadığını, kadınların bu tür önceliklerinin bir yetersizlik olmaktan ziyade bir farklılık olduğunu; söz konusu farklılığın da rasyonel olmakla eşit değere sahip olduğunu belirtir.5 Bu argümanların etkisinin açıkça görülebileceği Sara Ruddick, “Anaç düşünme” kavramından yola çıkarak “Barışçıl politikanın” kapılarını aramaya çalışır. Militarizmin karşısına anneliği koyarak aynı zamanda savaşın yok ediciliğine karşı anneliğin var etmeyi öncelediğinin altını çizer. Bu durumda annelik, günümüz siyaset anlayışına bir alternatif sunabilir.6 Tüm bu durumlar özcülük eleştirilerini de beraberinde getirir. Her iki yazar da “Özenin/bakımın” ya da “Anaç düşünmenin” sadece kadın cinsiyetine mâl edilemeyecek, her iki cinsiyette de bulunabilecek düşünsel bir farklılık olacağını belirtse de özcülük suçlamalarından kaçamazlar. Bu durumda kadınlardan “Kadın gibi” davranmalarını beklemek ne demektir? Ya da tüm kadınlar aynı yerde mi durmakta, aynı bakış açılarından mı olayları yorumlamaktadır?

 

Politikanın içinde yer alan, dolayısıyla kendi hikâyelerine eklemlenmiş politik deneyimleri olan kadınları göz önüne aldığımızda kendilerine yöneltilen eleştirilerin sayısı arttığı gibi şiddetinin de arttığı görülür. Bu eleştiriler, erkekler söz konusu olduğundan siyasetin doğasına uymayan davranışlar sergiledikleri şeklinde, kişinin doğasından bağımsız eleştiriler olurken kadınlara yönelik eleştiriler ise birden cinsiyet unsurunu siyasetin önüne çekerek kadın doğasından kaynaklanan meselelere dayandırılır. Bu durumu daha da açıklığa kavuşturabilmek adına birkaç örnek ismi ele alabiliriz. Medyanın etkinliği ve aktörlerin görünürlüğü nedeniyle Amerika’dan başlayacak olursak karşımıza Hillary Clinton ve Condoleezza Rice örnekleri çıkar. Hillary Clinton, sırasıyla hem First Lady, hem Obama yönetiminin bir parçası hem de başkanlığa talip olmuş bir isim olarak önemli olurken, Condoleezza Rice ise kadın olmasının yanında siyahi biri olarak kendisinden hem cinsiyetine hem de ırkına ait meselelere yaklaşımı/duyarlılığı noktasında beklentileri gündeme getiren bir isimdir.

 

 

Aptal Sarışın Hillary Clinton

 

Clinton, bir First Lady olarak Beyaz Saray’a girişiyle aynı zamanda eşinin yanında duran ve bulunduğu konumu iyi temsil etmesi gereken biri olarak siyaset sahnesindeki edilgenliğinin getirdiği bir üne sahip olmakla bir tutulma tehlikesini yaşarken7 aynı zamanda Bill Clinton’un karıştığı skandallarla birlikte kocasının sevmediği, “Ondan kurtulmak istediği” bir kadın olarak görülür; bu da hem cinsiyetçi bir tutumla karşılaşmasıyla hem de daha az feminen biri olarak tasvir edilmesiyle eş zamanlı ilerler.8 Kadınsı bulunduğu noktalarda “Aptal sarışın” olarak karikatürüze edilir;9 dik durduğu ve cesurca adımlar attığı düşünüldüğünde ise “Obama yönetimindeki tek erkek” olmakla övülür; bir başka deyişle övüldüğü mü yoksa yerildiği mi belli olmaz.10 Medyadaki tasvirlerinde ülke yönetimine talip oluşları dikkate alınarak erkek adaylara belli bir saygı çerçevesinde yaklaşılırken Clinton bu çerçevenin dışında tutularak “Gayri resmî” bir dile layık görülür.11

 

 

“Colin Powell’ın Kadın Versiyonu” Condoleezza Rice

 

Rice, kimlik incelemesini sosyofonetik açıdan yapanlar tarafından yaşadığı coğrafyaya özgü şiveyi ileri eğitim ile aşmış, ortalama bir Afro-Amerikalı İngilizcesine sahip, “Muhafazakâr” ve “Profesyonel” izler taşıyan bir kişi olarak tanımlanır.12 Hem sınıf, hem ırk hem de cinsiyet farklılıklarının bir kesişimi olan Condoleezza Rice, tam bir beyaz gibi davranarak “Entegrasyon” yerine asimile olmakla suçlanır.13 Kısaca, siyahi olmanın farklılığını fark ettirecek ve siyahi haklarıyla birlikte diğer pek çok dezavantajlı grubun haklarını savunması beklenirken tam bir beyaz gibi davranmakla eleştirilerek “Colin Powell’ın kadın versiyonu” olarak dahi tanımlanır.14 Fakat tüm kimlik özelliklerinden daha belirgin bir özelliği ve -belki de- bulunduğu görevi elde edebilmesinin sebebi “Amerikan realizminin” önemli bir temsilcisi15  olmasıdır denebilir. Amerika’dan Kıta Avrupası’na geçtiğimizde karşımıza güçlü iki politik lider olarak İngiltere’de Margaret Thatcher; Almanya’da ise Angela Merkel çıkar.

 

 

Britanya’nın İhtiyacı Margaret Thatcher

 

1975’te parti başkanı seçildikten dört yıl sonra başbakan olan Margaret Thatcher, bir zamanlar “Britanya’nın ihtiyacı olan şey bir demir leydidir.” der ve kendine has tarzı ile politika sahnesinde önemli bir figür olarak yer edinir.16 1970’lerde oldukça zor bir dönemden geçen Britanya’yı büyük bir dönüşüme uğratmasıyla ve bu dönüşümü gerçekleştirirken karşıt sesleri kısma noktasında bir kadından umulmayacak şekilde sert bir tavır sergilemesiyle17  ise cinsiyetiyle ilintili eleştirilere konu olur. Bunun yanında tüm dünyada zamanla bir akıma dönüşecek “Özelleştirme” furyasının başlamasına ön ayak olarak piyasa ekonomisini su götürmez bir şekilde savunması ile18  Britanya’daki sağ politikanın temel bileşenlerinin şekillenmesi noktasında büyük bir iz bırakır. Öyle ki bu durum bizi, Britanya’nın Avrupa Birliği ile zamanla kopuş noktasına gelen ilişkisinin Thatcher ile başladığı iddialarına dek götürür.19

 

 

Mutti Angela Merkel

 

1954 yılında doğan Angela Merkel, aslen bir fizikçidir. 1989 yılında Hristiyan Demokrat Parti’nin (CDU) başına gelir.  22 Kasım 2005’te Almanya’nın ilk kadın şansölyesi olduğunda ülkesi hem NATO’ya hem Avrupa Birliği’ne hem de G(8)’e dâhil olan bir kadın lider olmasıyla ön plana çıkar. Avrupa kıtasındaki ülkelerde daha önceleri kadın politik liderlere rastlamak mümkün olmakla birlikte genel olarak Avrupa politikası için bu kadar önemli ve etkili bir ülkenin politik lideri olmak, bir kadın olarak Merkel’i ilklerden kılar. Seçim propagandası döneminde kıyafet tercihleri ve saç modeli oldukça konuşulan Merkel,  göreve geldiğinde de Yunanistan’ın Avrupa Birliği’nde yarattığı krizle karşı karşıya kalır ve Almanya gibi bir ülkenin lideri olarak kendisinden bu sorunu çözmesi yönünde beklentileri karşılamak gibi bir sınavla yüz yüze bulur.  Merkel, dünyanın en güçlü kadınlarından biri olarak görülerek 2015 yılında “Yılın insanı” seçilir. Onu destekleyen seçmen kitlesi, seçim süreçlerinde Merkel’den “Mutti” yani “Anne” olarak bahseder. Dolayısıyla lakabı “Mutti” olarak kalır. Fakat kendisinin çocuğu yoktur. Bu da ona yöneltilen eleştirilerde bir belirleyici olarak rol oynar. Çocuğu olmadığı için pek çok kadınla empati yapamayacak olmakla ve kadın olmasına rağmen kadın gibi davranmamakla eleştirilir. Kadınlarla ilgili sorunları gündeme getirmemekle, dahası bu sorunları yalnızca seçim dönemlerinde hatırlamakla ve yalnızca bu dönemlerde önemli kadın dergilerine mülakat vermekle de eleştirilir.

 

Doğu ve Batı’nın karşı karşıya geldiği yerde konumlanan Türkiye’deki tek kadın başbakan olmayı başarmış Tansu Çiller ise Batı’ya karşı sunulan modern kadın imajının parçasıdır.

 

 

Hayal kırıklığı Tansu Çiller

 

Tansu Çiller; Pakistan’da Benazir Bhutto, Bangladeş’te Sheikh Hasina ve Khaleda Zia, Endonezya’da Megawati Sukarnaputri gibi Müslüman nüfusun yoğunlukta olduğu ülkelerden çıkmış bir kadın liderdir. Türkiye özeline bakıldığında, kimlik tartışmalarının oldukça yoğun olduğu bir dönemde lider seçilerek seküler ve kuruluşu döneminde Batı’yı örnek almış bir ülkenin iktidarına gelerek kendisinde Türkiye’yi tüm dünyada temsil edecek bir “Rol model” beklentisine yol açar. Fakat iktidarda bulunduğu süre dikkate alındığında kadınları desteklemediği ya da kadınların sorunlarına eğilmediği, bunun yanında uzlaşmacı bir dil yerine çatışmayı referans alan söylemlerde bulunduğu için eleştirilir. Son aşamada kendisine yönelik beklentileri karşılayamaması “Hayal kırıklığı” olarak görülür. 26

 

 

Kadınlar Kuralını Koymadıkları Oyunda Eleştiriliyor

 

Elbette birer paragraflık kişi bilgilerinden hareketle büyük analizler yapıp kesin sonuçlara varmak mümkün değildir. Fakat bu bilgilerin bizlere bazı ipuçları vereceği de bir gerçektir. Bu beş kadın her biri bir başka yerde durarak politik hayatlarını sürdürmüşlerdir. Rice Amerikalı bir realist iken Thatcher sağ politikanın İngiltere’de kendine özgü bir temsilcisi, Merkel Almanya’da sağ politik bir lider, Çiller ise Türkiye örneğinin bir yansıması olmuştur. Realizm ve sağ politika kadın sorunlarına duyarlılık noktasında eleştiriler almakla birlikte erkek bir realist ya da erkek bir sağ politikacının izleyeceği yolları kadınlar izlediklerinde “Bir realist” ve “Muhafazakâr” olarak tepki görmeleri ne kadar sağlıklı bir yaklaşım olmaktadır? Bir başka husus ise “Erkek” gibi davrandıkları için eleştirilirken kimi zaman -Hillary Clinton örneğinde gördüğümüz gibi- övülür gibi gösterilerek erkekleri eleştirme noktasında araçsallaştırılabilmektedirler. “Kocası tarafından aldatılmış olmak”, talip olduğu göreve yeterliliklerinin değerlendirilmesinden daha önemli bir yetersizlik sembolü olabilmektedir. Tüm bu kadınlar, iktidar gibi arzu duyulan fakat beraberinde pek çok insanın hatta bir ülkenin sorumluluğu alınan ciddi bir işi yerine getirmedeki “Başarısızlıkları” ve “Yetersizlikleri” noktasında elbette -aynen erkek liderler gibi- eleştirilebilir; kimi zaman yol açtıkları zararın hesabını vermeleri dahi istenebilir. Fakat kuralları yüzyıllardır pek az değişmiş bir oyunda kuralları değiştiremedikleri27  ve o beklenen sosyal değişimi gerçekleştiremedikleri için suçlanabilirler mi? Bu büyük görevi yalnızca kadınlara yüklerken onlar bunu gerçekleştiremediklerinde “Hayalkırıklığına” uğrama hakkımız var mıdır? Kısaca, “Kadınlardan sırf toplumsal cinsiyetlerinden ötürü belirli gündemleri benimsemelerini ya da belirli özelliklere sahip olmalarını beklememeliyiz” diyebiliriz.28 Kurallarını kendilerinin koymadıkları bir oyunda var olmalarını desteklerken neden kurallara uygun davrandıklarını sorgulamak bir tür dışlamayı da beraberinde getirmektedir. Kadınların da erkekler gibi eşit derecede hata yapma hakları vardır. Kadın olmaları, hatalarını “Hayalkırıklığına” dönüştürmekten ziyade cinsiyetlerinden bağımsız bir sorgulamayı gerektirir. Bu durumda kadınların spesifik sorunlarına dikkat çekmedikleri için bir erkeği de eleştirebiliyorsak bu yükü bölüştürmüş oluruz. Geriye son bir mesele kalmaktadır. Durdukları yerler, bakış açıları, özgün koşulları bu kadar farklı olmakla birlikte bu kadınların hiçbir ortak noktaları yok mudur? Sırf kadın olmaktan ötürü eleştirildikleri alanların genişlemesi, cinsiyetlerinin işlerinin bir parçası olması ve “Baskıyı” daha yoğun hissetmeleri açısından -ve bu nedenle de bu yazıda bir araya gelmelerinden ötürü- bakacak olursak, tüm farklılıklara rağmen “Kadın” olmak hâlâ birtakım ortak deneyimleri barındırıyor diyebiliriz. Kadınların hepsinin uzlaşmacı olduğunu/olması gerektiğini söyleyemeyeceğimiz gibi tüm erkeklerin çatışmacı ve değer bağımsız hareket eden politikacılar olduğu genellemesini de yapamayız. Realizm ya da özelleştirme gibi yönetim geleneklerini ya da yaklaşımlarını kadınları görmezden gelmeye daha yatkın oldukları için eleştirebiliriz. Bir noktada değişimi sağlayacak itici gücün kadınlardan gelebileceğine de inanıyor olabiliriz. Fakat bu görevi tamamen kadınlara yüklemek, yüreklendirmenin eşitsiz yükünün yol açacağı bir adaletsizliğe dönüşebilir.

 

  • 1 Bu durum en iyi “Erkekler devlet, kadınlar aile kurar.” sözünde somutlaşmaktadır. Bu minvalde bir çalışma için bknz. Sancar, Serpil (2017). Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti: Erkekler Devlet, Kadınlar Aile Kurar, 4. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları..

 

  • 2 Baggini, Julian ve Peter S. Fosl (2007). Ethics Toolkit: A Compendium of Ethical Conceptsand Methods, Blackwell Publishing, s. 237-238.

 

  • 3 Feminist duruş teorisine ilişkin temel ve bunu iktidar ilişkilerine uyarlayan iki çalışma için bknz. Harding, Sandra (2004a). Introduction: StandpointTheory as a Site of Political, Philosophic, and Scientific Debate, The Feminist Standpoint Theory Reader: Intellectualand Political Controversies, New York ve Londra: Routledge, ss. 1-16. ROLIN, Kristina (2009). Standpoint Theory as a Methodology for the Study of Power Relations, Hypatia, C.24, S.4, ss. 218-226.

 

  • 4 Özcülüğe karşı argümanlar ve örnekler için bknz. Cuomo, Christine (2001). Feminismand Ecological Communities, New York: Routledge, s. 114.

 

  • 5 Gilligan, Carol (1993 [1982]). In a Different Voice: Psychological Theoryand Women’s Devleopment, Cambridge, Massachusets ve Londra: Harvard University Press.

 

  • 6 Ruddick, Sara (1989). Maternal Thinking: Towards a Politics of Peace, Boston: Beacon Press.

 

  • 7 Brown, Mary Ellen(1997). Feminismand Cultural Politics: Television Audiencesand Hillary Rodham Clinton, PoliticalCommunication, C. 14, S. 2, ss. 255-270.

 

  • 8 Templin, Charlotte (1999). Hillary Clinton as Threatto Gender Norms: Cartoon Images of the First Lady, Journal of Communication Inquiry, C. 23, S. 1, ss. 20-36.

 

  • 9 Thomas, Jennie B. (1997). Dumb Blondes, Dan Quayle, and Hillary Clinton: Gender, Sexuality, and Stupidity in Jokes, The Journal of American Folklore, C. 110, S. 437, ss. 277-313.

 

  • 10 Leslie, Sarah-Jane (2015). “Hillary Clinton is the Only Man in the Obama Administration”: Dual Character Concepts, Generics, and Gender, Analytic Philosophy, C. 56, S. 2, ss. 11-141.

 

  • 11 Uscinski, Joseph E. ve Lilly J. Goren (2010). What’s in a Name? Coverage of Senator Hillary Clinton duringthe 2008 Democratic Primary, Political Research Quarterly, C. 64, S. 4, ss. 884-896.

 

  • 12 Podesva, Robert J. Lauren Hall-New, Jason Brenier, Rebecca Starr ve Stacy Lewis (2012). Condoleezza Rice and the Sociophonetic Construction of Identity, Style- Shifting in Public: New Perspectives on Stylistic Variation, Edt: Juan Manuel Hernandez-Compoy ve Juan Antonio Cutillas-Espinosa, Amsterdam/Philadelphia: John Benjamins Publishing Company, ss. 65-81.

 

  • 13 Alexander-Floyd, Nicol G. (2008). Framing Condi(licious): Condoleezza Rice and the Storyline of “Closeness” in U.S. National Community Foundation, Politics & Gender, C. 4, S. 3, ss. 427-449.

 

  • 14 Heilbrunn, Jacop (1999/2000). Condoleezza Rice: George W.’s Realist, World Policy Journal, C. 16, S.4, ss. 49-54.

 

  • 15 Heilbrunn, Jacop (1999/2000). Condoleezza Rice: George W.’s Realist, World Policy Journal, C. 16, S.4

 

  • 16 Blundell, John (2008). Margaret Thatcher: A Portrait of the Iron Lady, New York: Algora Publishing, s. 192.

 

  • 17 Berlinski, Claire (2011). There is No Alternative: Why Margaret Thatcher Matters, Hachette UK.

 

  • 18 Blundell, 2008, a.g.e, s. 197.

 

  • 19 Fontana, Cary ve Craig Parsons (2014). ‘OneWomen’s Prejudice’: Did Margaret Thatcher Cause Britain’s Anti-Europeanism, Journal of Common Market Studies, C. 53, ss. 89-105.

 

  • 20 Koller, Veronika ve Elena Semino (2009). Metaphor, Politicsand Gender: A Case Study From Germany, Politics, Genderand Conceptual Metaphors, Edt: Kathleen Ahrens, Palgrave Mcmillan, s. 11.

 

  • 21 Williarty, Sarah Elise (2008). Chancellor Angela Merkel – A Sign of Hopeorthe Exception That Provesthe Rule?, Politics & Gender, C. 4, S.3, ss. 485-486.

 

  • 22 Koch Thomas  (2007). Immer nur die Frisur? Angela Merkel in den Medien, Warumnichtgleich?, Edt: Holtz-Bacha C., König-Reiling N., VS Verlagfür Sozialwissenschaften, 146-166.

 

  • 23 Crawford, Alan ve Tony Czuczka (2013). Angela Merkel: A Chancellorship Forged in Crisis, Bloomberg Press, ss. 1-2.

 

  • 24 “The 13 Most Surprising Things You Never Knew About Angela Merkel”, 9 Aralık 2015, Time (ilgili haberin linki için bknz. http://time.com/4139802/time-person-of-the-year-angela-merkel-surprising-facts/)

 

  • 25 “Angela Merkel RealizesShe’s a Woman”, 7 Eylül 2005, Der Spiegel, Erişim Tarihi: 03.12. 2017. (İlgili haberin linki için bknz. http://www.spiegel.de/international/letter-from-berlin-angela-merkel-realizes-she-s-a-woman-a-373540.html)

 

  • 26 Bennet, Clinton (2010). Muslim Women of Power: Gender, Politicsand Culture in Islam, Continuum.

 

  • 27 Paxton, Pamelave Melanie M. Hughes (2017). Women, Politicsand Power: A Global Perspective, Üçüncü Baskı, CQ Press, ss. 215-216.

 

Elif MADAKBAŞ GÜLENER

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı