Hakan Aysev; “Mesleğimin büyük sevdalısıyım”

admin Yazar: admin 6 Kasım 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

“Sanatçı birçok şeyi becerebilen insanlara denir. Ben sanatçıyım demek için bir şeyleri üretiyor olmanız lazım. Bana göre sanatçı; yaptığı işi çok iyi öğrenmiş ve yeteneğini öğrendiği işiyle harmanlayan duruşuyla ve emeğiyle bunu kitlelere doğru yayabilen insandır.”

Hakan Aysev; “Mesleğimin büyük sevdalısıyım”

 

 

Müziğe nasıl başladınız ve neden opera?

 

 

Müziğe başlamamın enteresan bir hikâyesi var. Ben orta bir ve ikide müzikten kalan bir öğrenciydim. Hayalim NBA’de basketbol oynamaktı. Rahmetli annem, 15 yaşındayken konservatuar sınavlarına girmemi istedi. Annemi kırmamak için hiç inanmayarak konservatuar sınavına girdim ve kazandım. O dönemlerde konservatuara girmek çok zordu, 350 kişi içerisinden sadece 9 kişiyi aldılar, bu kişilerinin arasında ben de vardım. Müzik ve sanat öyle bir şey ki bütün vücudunu ele geçiyor ve sevdalanıyorsun. Mesleğimin büyük sevdalısıydım ve okulun en iyisi oldum. Bursla Viyana’ya gittim, Viyana operasına giren ilk Türk oldum. Akademide master yaptım.

 

 

Peki, Luciano Pavarotti ile tanışma süreciniz nasıl oldu?

 

 

21 yaşında Viyana Müzik Akademisinde master yapıyordum. Finlandiyalı şan hocamın eski öğrencisi Luciano Pavarotti’nin asistanı olmuştu. Hocam Pavarotti’nin seni kesinlikle dinlemesi gerekiyor ve tanışmanız lazım demişti. 87-88 yıllarında Türkiye’de hayran olduğunuz bir sanatçının plağını bulmak çok zordu, yurtdışından birini tanıyacaksınız ona ısmarlayacaksınız, bunun içinde bir-iki ay bekleyeceksiniz… Plağını bile bulamadığınız bir adamla karşılaşma imkânı heyecan vericiydi.

 

 

Konser Öncesi Buluşma

 

 

Luciano Pavarotti’nin Viyana’nın en önemli salonunda konseri vardı, benim için öğlen gelsin demiş. Ben tabi geceden uyamadım sabaha kadar hazırlıklar yaptım. Öğlen saatlerinde ise konser salonuna gittim, koskocaman bir salonun arkasında bir koltuğa oturdum bekliyorum. Kapı açıldı kocaman cüssesiyle şalını omzuna atmış Luciano Pavarotti, geliyor. Ben tabi o anda kalktım ve zır zır titriyordum, göz göze geldik. Hiçbir şey konuşamıyorum, 35-40 saniye geçti sonra “Heyy ben Luciano, sen kimsin” dedi. Tanışmamız böyle oldu. Luciano Pavarotti’nin dünyada ders verdiği beş öğrenciden biriyim. 3 sene boyunca ders yaptık, konserlerinde yanındaydım. Benim için çok büyük bir şanstır.

 

 

Sanatçıdan Önce İnsan Olmak

 

 

Çalışma düzeni nasıldı, disiplinli bir hoca mıydı?

 

 

Bir saat beraber çalışıyorduk. Ondan sonra birbirimize yemek tarifleri veriyorduk. O spagetti sosları anlatıyordu, ben imam bayıldılardan bahsediyordum. Luciano Pavarotti’nin insan tarafı beni çok etkiledi ve ben de o yoldan çok yürümüşümdür. Sanatçıdan önce insan olmayı kaç kişi başarmıştır ki…

 

 

Türkiye’de opera sanatı denince akla gelen ilk sanatçılardan birisiniz. Bu durum size nasıl hissettiriyor?

 

 

Bu bir pazarlama stratejisi… Operayı tanıtmak için bütün sabah programlarına neredeyse 5’er 10’ar kez çıktım. Hatta opera sanatçısının magazin programlarında ne alakası var diye, bir süre beni kritize ettiler. Hâlbuki dünyada Luciano Pavarotti’nin bu kadar tanınıyor olmasının bir nedeni de magazinsel yanıdır.

 

 

Opera sanatı klasik Batı müziğinin gölgesinde kalıyor görüşüne katılır mısınız?

 

 

Doğru. Opera, klasik Batı müziğinden daha zordur… Operanın içinde senfonik müzik, dekor, kostüm, bale, tiyatro ve şarkı var. Bütün bunları algılamak daha zor olacaktır. Senfonik bir orkestrayı dinlediğinizde konsantre olarak dinlersiniz. Operada o kadar obje var ki dans edenler, şarkı söyleyenler…

 

 

Sanatı Toplumla Pekiştirmeliyiz

 

 

Toplum sanki operaya “Sanat-sanat içindir” anlayışıyla “Bunu algılayamam” düşüncesiyle bakıyor. Bu bakış açılarını nasıl değiştirebiliriz?

 

 

Çünkü opera topluma öyle lanse ediliyor. Operayı bir köye götür, alışveriş merkezine götür, halk pazarına götür, sabahın 6 buçuğunda balık mezatına götür. Mesela ben sabah 08.00’de Kadıköy iskelesinde konser yapmıştım. Böyle etkinlikler yaparak, konuyu insanlara yaklaştırmamız lazım. Çünkü insanları konular, konuya ne kadar yakınlaşırsa o kadar ilgilendiriyor. Türk halkıda zaten meraklı…

 

 

Peki, size göre sanatçı kimdir?

 

 

Sanatçı birçok şeyi becerebilen insanlara denir. Ben sanatçıyım demek için bir şeyleri üretiyor olmanız lazım. Bana göre sanatçı; yaptığı işi çok iyi öğrenmiş ve yeteneğini öğrendiği işiyle harmanlayan duruşuyla ve emeğiyle bunu kitlelere doğru yayabilen insandır.

 

Hakan Aysev: Zayıflayınca sesim güzelleşti - Güncel yaşam haberleri

İşimi Çok Ciddiye Alırım

 

 

Sahne öncesinde çalışma programınız nasıl oluyor?

 

 

Ben alışagelmişin dışında bir tenorum. Uykuma önem veririm. Kolpacino filminde şehir efsaneleriyle dalga geçmiştim. Yumurta akı sese değil, saçlara iyi geliyor diye… İşimi çok ciddiye alırım. Yeni bir eser çıkıyorsa, hangi dildense onu hatmederim. Eser çıkmadan evvel ise en az bir ay kendimi eve kapatırım onu en iyi şekilde öğrenmeye çalışırım. Ses egzersizleri, kendine bakmak çok önemlidir. Yeni bir eser çıkartıyorsam, bunun egzersizlerini yarım saat öncesinden yaparım. Konsantrasyonum şarkı söyleme hissine yoğunlaştığı için kendimi normal hayattan soyutlamıyorum. Ne kadar normalsem sahnede o kadar iyi olabiliyorum.

 

 

Peki, sahnede motivasyon kaynağınız nedir?

 

 

Benim donanımda bir şarkıcı için detone olmak imkansız, çünkü artık otomatik pilotta gidiyor. Mesela aklımda her biri 300’er sayfa olmak üzere 37 tane opera var. Burada tabii ki şaşırmalar ve unutmalar olabiliyor. Bu durumu iyi çevirmek lazım.

 

 

Bir sanatçı olarak ilham kaynağınız var mı?

 

 

Benim motivasyon kaynağım; insandır. Sahnedeyken ilk 20-25 sıraya bakarım ve onların enerjilerini alırım.

 

 

Hayal Ettiğim Her şeye Ulaştım

 

 

Müzik kariyerinize dönüp baktığınızda neler söyleyebilirsiniz?

 

 

Mesleksel açından hayal ettiğim her şeye ulaştım, çok şükür. Bu açıdan kendimi çok mutlu hissediyorum. Benim için en önemlisi Türkiye’de operayı tanıtmaktı, sokakta herkesin pop sanatçısı gibi tanıdığı bir opera sanatçısı oldum. Bu bir şöhret isteği değildi, klasik bir sanatçının tanınırlığı önemliydi… Müzisyen olursunuz, doktor olursunuz, nakış yaparsınız, örgü örersiniz ama hayal ettiğiniz bir şeyler olur. İnsanın hayal ettiği bir şeyler olmalıdır. Hayal ettiğiniz şeylerin yarısına ulaştığınızda öbür dünyaya mutlu göçüyorsunuz.

 

 

Yakın gelecekte hayata geçirmeyi planladığınız projelerinizi konuşmak isteriz. Dergimize özel neler söyleyebilirsiniz?

 

 

Çok güzel projeler var. İpek Acar ile beraber Kayahan şarkılarını bir senfoni yapacağız. Tan Taşçı benim konservatörden öğrencimdir. Onunla iki tenor olarak içinde her şey olduğu çalışamalr paylaşacağız. Antalya Operasında “Çağdaş Prensesi”, İstanbul Operasında “Donkişot’u” oynayacağım, Anjelika Akbar ile “Mutlu Aşk” şarkılarımız var. Elimden geldiğince yeni projeler yapmaya çalışıyorum.

 

 

Yaptığın İşe Sevdalanmak

 

 

Müzikle ilgilenmek isteyen insanlara ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?

 

 

Yaptıkları işlere sevdalansınlar, bu iş sevdalanmadan olmaz. Bir kere çok iyi karar vermeliler, sanat okumayı bazen şöhret olmaca gibi algılıyorlar. Böyle algılamamak lazım. Gerçekten enstrümansa, şarkı söylemekse ya da dans etmekse sevdalanacaklar, başarılı olacaklar, başarılı olduktan bir kitleye ulaştıktan sonrada popülerlik geliyor. Herkes şarkı söyleyebilir ve bir enstrüman çalabilir yani bunun en büyük örneği benim; ben iki sene müzikten kalan bir öğrenciydim ama bu alanda dünya kariyeri yaptım.

 

 

İyi bir okur musunuz?

 

 

Paulo Chloe arkadaşı olarak bu konuda utanırım. Yoğunluktan kitap okumaya vakit ayıramıyorum. Hiç okumuyor değilim. Şiir okumayı severim. Cemal Süreyya ve Süreyya Berfe okurum. Kitabın Ortası okurlarına çok sevgiler ve selamlar; okumuyorum diye bana kızmasınlar.

Etiketler:
admin

admin

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı