Gülümseyin paylaşıyorum

Merjam Yazar: Merjam 20 Ekim 2020

Bu haberi arkadaşlarınla hemen paylaş!

Neydi mutluluk? Galata Kulesi’nde içtiğimiz bir bardak çay mı, yoksa çayı birlikte içtiğimiz sevdiceğimizle geçirdiğimiz o dakika mıydı? Bebeğimizin ilk adımlarını kayıt altına almak mı, yoksa insanlık için büyük olan o adımlara ilk şahit olmak mıydı mutluluk?

Gülümseyin paylaşıyorum

 

Bilemeyiz. Gerçekten mutlular mı mutlu görünmek için mi bu paylaşımlar. Ne idi “Like” edip “Yorum” bıraktığımız mutluluk? Galata Kulesi’nde içtiğimiz bir bardak çay mı, yoksa çayı birlikte içtiğimiz sevdiceğimizle geçirdiğimiz o dakikada mıydı?

 

Mutluluk en yalın tabiriyle kişinin kendi ile sağlıklı bir ilişki sürmesidir. Peki ya parmağının ucunda dünyanın sekizinci harikası sosyal medya olan birey, mutluluğu nasıl ifade ediyor? Ya yeni bir oyun kuruyor ya da var olan aslını yansıtıyor. Önce kendimizden yola çıkalım. Sosyal ağlarda nasıl bir profil çiziyoruz? Mümkünse sosyal hesaplarımızı bir gözden geçirelim. En çok ne paylaşmışız, ne mesaj vermek istemişiz, neşemiz hâlâ o günkü gibi taze mi, fincanımızın üzerindeki kalp köpük dağıldı mı, yoksa mutluluk yaşadığımız o anın itinalı bir paylaşımı mıydı?..

 

 

YA BİZ KISKANIYORSAK

 

 

Neydi mutluluk? Galata Kulesi’nde içtiğimiz bir bardak çay mı, yoksa çayı birlikte içtiğimiz sevdiceğimizle geçirdiğimiz o dakika mıydı? Bebeğimizin ilk adımlarını kayıt altına almak mı, yoksa insanlık için büyük olan o adımlara ilk şahit olmak mıydı mutluluk?

 

“Beni paylaşımlarımla baş başa bırak” dediğinizi duyar gibiyim. “Neden hem kayıt altına alırken hem de şahit olurken mutlu olamayayım?” diyenlerimiz de var. Ya da kişi kendinden bilir karşısındakini diye atomu parçalayan yargılarımızla “Aşkito kocasıyla hiç öyle göründüğü gibi değiller. Asıl derdi; dosta güven düşmana korku salmak” da diyebiliriz. Allahuâlem bu noktada. Zandan beslenecek değiliz.

 

 

CLARK KENT YA DA SUPERMAN

 

 

O zaman nelerle yola çıkacağız ve kanaat getireceğiz, sorularına cevap bulabilmek için araştırmalara kulak asalım. Araştırmalara göre eşleri, sevgilileri ilgili daha fazla paylaşım yapan kullanıcılar ilişkileri hakkında güvensiz hissediyorlar. Burada var olan hissî bir inkâr, kabullenememe durumu, hayal edilen bir tablo var, diyebiliriz.

 

Birkaç araştırmaya daha göz atalım. Yine uluslararası bir araştırmaya göre düzenli sosyal medya kullanıcılarının kullanmayanlara göre daha kaygılı ve stresli oldukları tespit ediliyor. Bu demek oluyor ki; mutluluk için tehlike çanları çalıyor. Kaygı ve stresli bir yaşamdan mutluluk her an çıkabilir. Bu endişeler hata yapmamıza, var olanı dağıtmamıza, olmayan mutluluğu gözler önünde yaşayarak kendimiz ile özelimize de bir paravan oluşturabilir. Bu sihirli paravandan Clark Kent de çıkabilir, Superman de. Burada önemli olan aslımızdan ayrılmamız yani sosyal medya kullanıcılığı konusunda bir bilinç oluşturabilmemiz. Sosyal medya bugün var yarın yok. Evet, teknik anlamda yaşadığımız çağ ile ileride varlığı olacak ama biz ne kadar müsaade edersek hayatımızda olacak.

 

Türkiye İzlemeyi Seviyor

2018 yılında yayınlanan “Digital in 2018 in Western Asia” isimli araştırma raporuna göre;

• 81 milyon nüfusluk Türkiye’de 54.3 milyon internet kullanıcısı,

• 51 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı,

• 44 milyon aktif mobil sosyal medya kullanıcısı var.

 

En etkili “Sosyal Medya Platformu” listesinin ilk sırasında Youtube’ın yer alması, kullanıcıların yazılı içerik planlamada henüz mesafe kat edeceğini gösteriyor. Youtube birinciliği, Türkiye’deki sosyal medya kullanıcılarının izlemeyi sevdiğine delalet. Bu açıdan sosyal ağ kullanıcıların eğlenceli, ritimli, bilgi içerikli videoları takip ettiklerini hesaba katarak mutluluk arayışının henüz tüketmediklerini varsayabiliriz. Ya da bu varsayımla çok iyi niyetliyiz de bir çirkin kurbağa gelip bu rüyadan bizi uyandıracak.

 

Yeri gelmişken şu endişeyi de paylaşmakta fayda var. Geleneksel medyada olduğu gibi otokontrolün, içerik kontrollerinin yapılmadığı bir dijital medya, toplum için büyük risk oluşturuyor. Eğitim sistemimizin her safhasına dâhil edilmesi gerekli olan bir başlık daha var: “Sosyal medya okur-yazarlığı”

 

Listenin diğer sıralarında Facebook, Instagram, WhatsApp var. Dikkat çektiği gibi bu ağlar; hem görsel hem deyazılı olarak paylaşım yapılan, zaman zaman stalk yapılabilen (gizlice takip) sosyal platformlar olarak karşımıza çıkıyor. Buradakileri Youtube’dan ayıran çok önemli nüans var: Önceden gizli gizli yazılıp saklanan günlükleri burada sosyal medya ile takip edebiliyoruz. Kim ne yemiş giymiş, neye sevinmiş, üzülmüş paylaşmış bu platformlardan daha çok takip edebiliyoruz.

 

 

‘‘NONAME’’ ÜNLÜLER

 

 

Çok değil beş on yıl önce iletişimin tek yönlü olduğu geleneksel medyada paylaşılan içeriğe yorum yapma imkânımız kısıtlı idi. Bu sınırlılık hem ulaşabilen evren hem de teknolojik geçişti. Bize sunulanı kabul edebilir ya da fiziksel yakınlığımız bulunan çevre ile tartışmaya açabilirdik. Sadece gazeteden okuduğumuz, radyodan dinlediğimiz, televizyondan izlediğimiz isimler bizim için ünlü idi. Şu an yeni medya ile kapı komşumuz da ünlü. Farkında iseniz “Noname” (isimsiz) ünlüler ile çevrili etrafımız.

 

Gazetelerin üçüncü sayfasında okuduğumuz adli vakaların önü ve arkasını bilmeden yorum yapabilirken şimdi dijital iletişimin hızı sayesinde sanık ve tanıklar arasında bağ kurabiliyor, üzerine de yeni bir hikâye oluşturabiliyoruz. Ses getiren bir sanatçının şiddet görmesine tanık olan komşunun WhatsApp paylaşımı; gerçekler ile karşılaşma süremizi oldukça kısaltıyor. Geleneksel medyada magazin programlarında mutluluk pozları veren ünlülerin hayatını dizi gibi izlerken arada var olan olay bağlara ulaşamazken bugün gerçeklikleri paylaşılan ard arda verilerle sorgulayabiliyoruz. Geleneksel ile yeni medya arasındaki hız farkına bizzat şahidiz.

 

 

MUTLUYUM, MUTLUSUN, MUTLU

 

 

Kopenhag Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre birebir iletişime geçmeden başkalarını sürekli sosyal medyada takip etmek mutsuzluğa yol açıyor. Takip ettiği kişiyi çoğu zaman kendinden daha mutlu, zengin, başarılı ve sağlıklı görmek kişide yetersizlik hissine neden oluyor. Zamanla kişinin sosyal ağ rehberinin genişliği kıyaslama hâlini de büyüterek psikolojik daralmayı beraberinde getiriyor. Bu değerlendirmelerle birlikte şu sonucu da paylaşalım. Aynı araştırmaya göre bir süreliğine sosyal medyadan ayrı durmak kaybolan mutluluğu yeniden inşa ediyor. Yani, sosyal medya detoksu zihinleri, kalpleri arındırıyor.

 

Atalarımız sağ olsunlar bugünler için sözlerini sakınmamışlar: Azı karar çoğu zarar. Sosyal medya mutluluğumuzun bir ölçüsünü koyabiliyorsak varsın bizi kendileri gibi sansın zarardakiler.

 

Ayşenur TÜFEKÇİ – Dijital Bilişim Uzmanı 

Etiketler:
Merjam

Merjam

  • Editörün Seçimi
  • En Çok Okunanlar

Copyright © Tüm hakları saklıdır. Merjam.com – Copyright 2021 | Codlio
3D tasarım ajansı